- Katılım
- 14 Şubat 2015
- Mesajlar
- 1,512
- Tepkime puanı
- 10
Dua ile şefaat örtüşür gibi olsa da, dua her bir müslümanın dünyada yaptığı güzel bir ameliyenin adı olmakla birlikte, şefaat daha çok ahiret merkezli bir ameliyenin adı olarak ifade edilmiştir.
Yani yarın kıyamet günü'nde Allahü Teala izin ve müsade edecek, falancalara şefaat etme izni ve müsadesi verecektir.
Burada da anlaşılacağı üzere,
Şefaat hem bir "HAK" olarak sadece Allah'ındır,
Hem de izin ve müsade bağlamında da "HAK" sadece Allah'ındır.
"Kim şefaat edebilir Allah katında, ki ancak O'nun izni müstesna!" ayetindeki incelik de budur.
Mesela bugün, bir çok insan:
"Allah bize "falan"ın şefaatini nail eylesin" şeklinde dua ediyor.
Burada hastalıklı bir durum vardır:
Allah'ın "falan"a şefaat hakkı verdiğini nerede okudun ve nereden bildin? Ayet, hadis? Var mı böyle bir bilgi? Cevap:
Yok!
Olmadığına göre,
"Allah bizlere falanın şefaatini nail eylesin" şeklinde bir duanın içersinde nasıl olabiliyoruz?
Diyelim bizler böyle dua ediyoruz ve bir yere kadar bunu masum görelim. Lakin böyle dua ettiğimize el aldığımız şeyhler şahit oldukları halde:
"Siz nasıl böyle dua edersiniz benim hakkımda? Ben kendimi kurtardım da size mi sıra geldi? Böyle bir bilgiyi nereden edindiniz de bana şefaat yakıştırıyorsunuz?" şeklinde tepkilerini göstermiyorlar.
Dua edenlerden çok kendisinden şefaat istenilenin durumu daha bir garabettir. Bunu anlamak mümkün değildir.
Çünkü, Allah, hiçbir kimseye (Peygamberler de dahil) şefaat hakkını açıkça tevdi ettiğini, verdiğini dillendirmemiştir.
Hal böyle olmasına rağmen, "falan" için Allah şefaat hakkını vermiş gibi bir duanın içersinde nasıl olabiliyoruz..?
Hadi bizler olduk diyelim,
Kalp gözü açık arif olan şeyhler böyle dualara nasıl müsade ediyorlar?
Şeyh bu inceliği çözemez ve kendisine bağlananlara da bu bağlamda yardımcı olamazsa, şeyh efendiler hangi konularda muhataplarına yardımcı olurlar, merak konusudur.
Allah korusun, bu inceliğin pas geçilmesi, kibri de, enaniyeti de, büyüklenme hastalığını da beraberinde getirir diye düşünüyorum.
Netice:
Şefaat hakkı sadece Allah'ındır. Allah, bu hakkını kullarından herhangi birine verdiğini de beyan etmemiştir.
Dikkat edelim!
Dua ile.
Yani yarın kıyamet günü'nde Allahü Teala izin ve müsade edecek, falancalara şefaat etme izni ve müsadesi verecektir.
Burada da anlaşılacağı üzere,
Şefaat hem bir "HAK" olarak sadece Allah'ındır,
Hem de izin ve müsade bağlamında da "HAK" sadece Allah'ındır.
"Kim şefaat edebilir Allah katında, ki ancak O'nun izni müstesna!" ayetindeki incelik de budur.
Mesela bugün, bir çok insan:
"Allah bize "falan"ın şefaatini nail eylesin" şeklinde dua ediyor.
Burada hastalıklı bir durum vardır:
Allah'ın "falan"a şefaat hakkı verdiğini nerede okudun ve nereden bildin? Ayet, hadis? Var mı böyle bir bilgi? Cevap:
Yok!
Olmadığına göre,
"Allah bizlere falanın şefaatini nail eylesin" şeklinde bir duanın içersinde nasıl olabiliyoruz?
Diyelim bizler böyle dua ediyoruz ve bir yere kadar bunu masum görelim. Lakin böyle dua ettiğimize el aldığımız şeyhler şahit oldukları halde:
"Siz nasıl böyle dua edersiniz benim hakkımda? Ben kendimi kurtardım da size mi sıra geldi? Böyle bir bilgiyi nereden edindiniz de bana şefaat yakıştırıyorsunuz?" şeklinde tepkilerini göstermiyorlar.
Dua edenlerden çok kendisinden şefaat istenilenin durumu daha bir garabettir. Bunu anlamak mümkün değildir.
Çünkü, Allah, hiçbir kimseye (Peygamberler de dahil) şefaat hakkını açıkça tevdi ettiğini, verdiğini dillendirmemiştir.
Hal böyle olmasına rağmen, "falan" için Allah şefaat hakkını vermiş gibi bir duanın içersinde nasıl olabiliyoruz..?
Hadi bizler olduk diyelim,
Kalp gözü açık arif olan şeyhler böyle dualara nasıl müsade ediyorlar?
Şeyh bu inceliği çözemez ve kendisine bağlananlara da bu bağlamda yardımcı olamazsa, şeyh efendiler hangi konularda muhataplarına yardımcı olurlar, merak konusudur.
Allah korusun, bu inceliğin pas geçilmesi, kibri de, enaniyeti de, büyüklenme hastalığını da beraberinde getirir diye düşünüyorum.
Netice:
Şefaat hakkı sadece Allah'ındır. Allah, bu hakkını kullarından herhangi birine verdiğini de beyan etmemiştir.
Dikkat edelim!
Dua ile.