Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Serbest kürsü
Sanal Âlemde Gösteriş Keyfi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Gönül sızım" data-source="post: 73293" data-attributes="member: 1049"><p><span style="color: Black">Büyüklerin feyizli sohbetlerini dinlerken hem hak veren, hem de bunu yapan kimseleri düşünüp kınayanların bir kısmı, </span></p><p><span style="color: Black">bu “göz hakkı” meselesini kitabı kapattığında veya o sohbetten çıkar çıkmaz unutuveriyor.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Hepimiz biliyoruz ki, göz hakkı, sadece yediklerimizi insanların gözü önünde, ortalık bir yerde yemekten ibaret değil! Günümüzde artık </span></p><p><span style="color: Black">“sanal âlem”de, yediklerini veya yiyeceklerini gözler önüne serme hastalığı hızla yayılıyor. </span></p><p><span style="color: Black">Bu durum, okuyup yazan(!), mânevî meclislerde gözyaşı döken kimseler, özellikle de kadınlar arasında yarış hâline gelecek neredeyse...</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">özellikle hanımların bu yedikleri yemeği, yemeden önce fotoğrafını çekip tanıdığı-tanımadığı binlerce kişiye sergilemesini, âdeta insanın canını çektirmeye çalışmasını anlamaya çalışıyorum. Bu, nasıl bir psikolojinin mahsûlüdür acaba?! </span></p><p><span style="color: Black">Evde yaptığı turşunun, yeni aldığı fırında pişirdiği harika görünüşlü bir kekin, misafirlere hazırlanan masalardan taşan böreklerin, gidilen lokantadaki çeşit çeşit tatlıların sergilenmesinin, -daha açık ifade ile- “gösteriş yapmanın” mânâsını birisi bana açıklayabilir mi?</span></p><p><span style="color: Black">“Kahve keyfi”, yok falan lüks lokantada “balık keyfi”, veya şu mekânda “şu-bu keyfi” yazarak mâsumlaştırılan nefislerin gösteriş yarışını, </span></p><p><span style="color: Black">kıskandırma furyasını, şahsen bir mü’mine yakıştıramıyorum.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bütün İslam coğrafyası kan ağlarken, ardı ardına binlerce şehid haberleri gelirken Müslümanların hele hele mânevî meclislerin suyundan içmiş tarîkat ehlinin </span></p><p><span style="color: Black">boy boy tatil fotoğrafı yayınlaması, yediği içtiği ile reklâm yapmaya çalışması, çağımızda bu kadar hastalıklı sapık insanların varlığından haberdarken </span></p><p><span style="color: Black">ufacık çocuklarının mayolarla çekilmiş fotoğraflarını paylaşması hangi akla hizmet ediyor acaba?</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Sevgili Peygamberimiz sav.: </span></p><p><span style="color: Black">“Çocuğun avretini koruyun ve onu örtün, zira onun avreti de büyüğün avreti gibidir. Allah avretini açana rahmet nazarıyla bakmaz.” (Hâkim, Müstedrek) buyuruyor. </span></p><p><span style="color: Black">Bu çocuklar, yarın kıyamet gününde, korumayıp sergilediğiniz minicik bedenlerinin hesabını sormazlar mı? Şikâyet etmezler mi Rabbimize? O zaman cevabımız ne olacak?!</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Ya göz göze, burun buruna, karı-koca veya düğün fotoğraflarını sanal ortamda paylaşmanın veya yeni evlenen çiftlerin yatak odasından </span></p><p><span style="color: Black">banyosuna kadar bütün odalarının resmini çekip internete koymasının mantığı nedir? </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“-Ben evlendim. Bak benim evim, âilem, kocam var, çocuklarım var… Olmayanlar çatlasın!” mı demek istiyorlar?! </span></p><p><span style="color: Black">Yeni arabasının fotoğrafını çekip: “Evlilik yıldönümü hediyem!” yazanlar…</span></p><p><span style="color: Black">Ya da “Babam sağ olsun!” derken, babası olmayana veya hanımına araba alma imkanı olmayan beylere vermek istedikleri özel mesaj nedir?! </span></p><p><span style="color: Black">Hased ve kıskançlığa, daha da önemlisi nazar ve kanaatsizliğe sebebiyet veren bu gafilane davranışlara, daha ne zaman dur diyeceğiz?! </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black"><strong>Kime, neyi isbat etmeye çalışıyoruz? Sahip olduklarımız, bizim değerimizi arttırıyor ya da mahrum kaldığımız maddî konfor, bizim değerimizi mi düşürüyor? </strong></span></p><p><span style="color: Black"><strong>İnsanlar, kendi mânevî değerlerini kaybetmeye başladığından beri, maddî değeri yüksek şeylerle itibar görmek istiyorlar. </strong></span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bunu yapanların hepsini aynı görmemek lâzım; bazı kimseler, ne yaptığını, yaptığının ne anlam ifade ettiğini düşünmeden, çevresi, </span></p><p><span style="color: Black">eşi-dostu böyle yaptığı için yapıyor belki… Ama buna dur demek lâzım!.. </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Evimizin, âilemizin, soframızın mahremiyeti ayaklar altında çiğnenmesin!.. </span></p><p><span style="color: Black">Kim olduğunu bilmediğimiz, sokaktan geçen insanı tutup kolundan evimize almayız, soframıza oturtmayız, çocuklarımızla, eşlerimizle tanıştırmayız. </span></p><p><span style="color: Black">Şimdi internete koymuş olduğumuz bu fotoğraflarla tanıdığımız, tanımadığımız herkese bütün mahremiyetimizi teşhir etmiş olmuyor muyuz? </span></p><p><span style="color: Black">O zaman evimizin duvarlarını, pencere ve perdelerini kaldıralım, her şeyimiz meydanda olsun!.. Biz de zahmet çekmeyelim, başkaları da… Böyle bir mantık olabilir mi?</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Gezelim tabiî ki, gezmek haram değil! Fotoğraf da çekinelim. Ama bunu herkesle paylaşmak, çok masum bir hareket gibi gelmesin!</span></p><p><span style="color: Black">Unutmayalım, yiyeceğiniz bir yemeğin fotoğrafını paylaşınca en az 100 kişi görecek… Bunların içinde alanı var, alamayanı var. Gezeni var, gezmeye güç yetiremeyeni var. </span></p><p><span style="color: Black">Bu göz hakkının veya kul hakkının hesabını düşünelim, biraz…</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bir de hiç ummadığımız dindar âileler, hıristiyan âdeti olan “doğum günü” veya “yılbaşı” kutlama fotoğraflarını yayarak bu kutlamaları yapmayan insanların: </span></p><p><span style="color: Black">“-Haa, falanca kimse, çocuğunun doğum günü kutlamış, resimleri face’de… Filanca yılbaşında şurda, şu şekilde eğlenmiş… Demek ki bunlar, kötü bir şey değil!..” demesine sebep oluyor. Böylece farkında olmadan bir hata meşrûiyet kazanıyor, normal görünmeye başlıyor.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">İşin daha da vahimi, sanki yapılan şey çok iyiymiş gibi, dini-diyaneti bilen onca insan da doğum günü fotoğrafının altına tebrik mesajları yağdırıyor.</span></p><p><span style="color: Black">Unutmayalım, şeytan, insana günahları önce küçük ve masum göstererek işletir. </span></p><p><span style="color: Black">Dışarıda görünce haram diyerek konuşmayacağı erkeklerle çeşitli paylaşım sitelerinde arkadaş olup selamlaşan veya bir yazı veya fotoğraf üzerinden atışanlar… </span></p><p><span style="color: Black">“Gözün, dilin, bakışların zinası” olduğu gibi artık günümüzde sanal âlemdeki “nefsaniyeti tahrik eden yazışmaların” da haram olduğunu hatırlatmayı isterim.</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">“Ne yapalım, artık zaman değişti. Sanal âlemin nimetlerinden faydalanmayacak mıyız?” diye sorabilirsiniz. </span></p><p><span style="color: Black">Tabiî ki faydalanabiliriz, ama Allâh’ın koyduğu sınırları aşmadan... Nasıl mı? Hayatınızda fiilen mahremiyete dikkat ediyorsanız, bunu sanal âlemdeki sayfalarınızda da uygulayarak... Akraban olmayan, nâmahrem (yabancı) bir kimseyi sanal âlemde de sayfana eklemeyerek, arkadaşlık teklifinde bulunmayarak… </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Evimizin dışında nasıl dış kıyafetimizle korunup Allâh’ın emrine riâyet ediyorsak sanal âlemde de çeşit çeşit fotoğrafımızı herkese paylaşma hastalığından kurtularak… </span></p><p><span style="color: Black">Sanal nimeti, Allah’ın dinini yayma, hayırlardan haberdar etme, şerlerden uzaklaştırma yolunda kullanabiliriz. Aksi hâlde bu vebal hepimizi yakar.</span></p><p><span style="color: Black">Evet, gerçekten zaman değişti. Eskiden Anadolu’da bir kısım halkın yaptığı bir âdet vardı; sokakta evlerin önüne oturup gelen giden hakkında gıybet etmek veya gelen geçeni izlemek... Aslında bu kötü huy, sadece Anadolu’muzda değil, Peygamberimiz zamanında da varmış ve Peygamber Efendimiz kendi zamanındaki insanları bundan men etmiş. </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Bir gün Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:</span></p><p><span style="color: Black">“-Yollarda oturmaktan kaçının!” buyurmuştu. Sahabîler:</span></p><p><span style="color: Black">“-Biz buna mecburuz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz?!” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:</span></p><p><span style="color: Black">“-Oturmaktan vazgeçmeyecekseniz, o hâlde yolun hakkını verin!..” buyurdu.</span></p><p><span style="color: Black">“-Yolun hakkı nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” dediler.</span></p><p><span style="color: Black">“-Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selâm almak, iyiliği (mârufu) emredip münkerden (kötü ve çirkin şeylerden) nehyetmektir.” buyurdu. </span></p><p><span style="color: Black">Buhârî, Mezâlim, 22; İsti’zân, 2; Müslim, Libâs, 114</span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">Şimdi ise, bu sokakta, kapı önünde yapılanlar, sanal sokaklarda yapılıyor. Bir farkla ki, herkes bir sokağa girip başkası hakkında konuşacağına, internet sayfalarına düşünce ve duygularını yazıyor. Böylece iyilik ve güzellik dışında, kötülük ve hatalarını da insanlara göstererek onları şâhit kılıyor.</span></p><p><span style="color: Black">Bize düşen, sanal sokakların kirli girdaplarında kaybolup savrulmamak… “Sokak kuralları”na uyarak yapılan hatalara ortak olmamak… </span></p><p><span style="color: Black">Bilakis oralara kendi güzellik ve kurallarımız hâkim kılmaya çalışmak… </span></p><p><span style="color: Black"></span></p><p><span style="color: Black">İyiliği emredip kötülükten nehy etmek… Elimizdeki nimetlerle böbürlenmek yerine, açların, yoksulların, kimsesiz ve gariplerin tercümanı olmak; </span></p><p><span style="color: Black">onları, sahip olduğumuz nimet ve üstünlüklerle ezip incitmek, haklarına girmek değil!.. </span></p><p><span style="color: Black">Böylece hem kendimiz, hem de diğer insanlar için “Nimetlerde üstünüzdekilere bakarsanız helâk olursunuz.” nebevî îkazına kulak asmak… </span></p><p><span style="color: Black">İsrafın, gösterişin ölçüsü yok… Nimetin hesabı, israfın cezası ve ikabı var. Rabbim, bizleri kötü âkıbetten korusun ve bu güzel hasletleri hepimize nasip etsin inşallah… </span></p><p><span style="color: Black">Halime Demireşik </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Gönül sızım, post: 73293, member: 1049"] [COLOR="Black"]Büyüklerin feyizli sohbetlerini dinlerken hem hak veren, hem de bunu yapan kimseleri düşünüp kınayanların bir kısmı, bu “göz hakkı” meselesini kitabı kapattığında veya o sohbetten çıkar çıkmaz unutuveriyor. Hepimiz biliyoruz ki, göz hakkı, sadece yediklerimizi insanların gözü önünde, ortalık bir yerde yemekten ibaret değil! Günümüzde artık “sanal âlem”de, yediklerini veya yiyeceklerini gözler önüne serme hastalığı hızla yayılıyor. Bu durum, okuyup yazan(!), mânevî meclislerde gözyaşı döken kimseler, özellikle de kadınlar arasında yarış hâline gelecek neredeyse... özellikle hanımların bu yedikleri yemeği, yemeden önce fotoğrafını çekip tanıdığı-tanımadığı binlerce kişiye sergilemesini, âdeta insanın canını çektirmeye çalışmasını anlamaya çalışıyorum. Bu, nasıl bir psikolojinin mahsûlüdür acaba?! Evde yaptığı turşunun, yeni aldığı fırında pişirdiği harika görünüşlü bir kekin, misafirlere hazırlanan masalardan taşan böreklerin, gidilen lokantadaki çeşit çeşit tatlıların sergilenmesinin, -daha açık ifade ile- “gösteriş yapmanın” mânâsını birisi bana açıklayabilir mi? “Kahve keyfi”, yok falan lüks lokantada “balık keyfi”, veya şu mekânda “şu-bu keyfi” yazarak mâsumlaştırılan nefislerin gösteriş yarışını, kıskandırma furyasını, şahsen bir mü’mine yakıştıramıyorum. Bütün İslam coğrafyası kan ağlarken, ardı ardına binlerce şehid haberleri gelirken Müslümanların hele hele mânevî meclislerin suyundan içmiş tarîkat ehlinin boy boy tatil fotoğrafı yayınlaması, yediği içtiği ile reklâm yapmaya çalışması, çağımızda bu kadar hastalıklı sapık insanların varlığından haberdarken ufacık çocuklarının mayolarla çekilmiş fotoğraflarını paylaşması hangi akla hizmet ediyor acaba? Sevgili Peygamberimiz sav.: “Çocuğun avretini koruyun ve onu örtün, zira onun avreti de büyüğün avreti gibidir. Allah avretini açana rahmet nazarıyla bakmaz.” (Hâkim, Müstedrek) buyuruyor. Bu çocuklar, yarın kıyamet gününde, korumayıp sergilediğiniz minicik bedenlerinin hesabını sormazlar mı? Şikâyet etmezler mi Rabbimize? O zaman cevabımız ne olacak?! Ya göz göze, burun buruna, karı-koca veya düğün fotoğraflarını sanal ortamda paylaşmanın veya yeni evlenen çiftlerin yatak odasından banyosuna kadar bütün odalarının resmini çekip internete koymasının mantığı nedir? “-Ben evlendim. Bak benim evim, âilem, kocam var, çocuklarım var… Olmayanlar çatlasın!” mı demek istiyorlar?! Yeni arabasının fotoğrafını çekip: “Evlilik yıldönümü hediyem!” yazanlar… Ya da “Babam sağ olsun!” derken, babası olmayana veya hanımına araba alma imkanı olmayan beylere vermek istedikleri özel mesaj nedir?! Hased ve kıskançlığa, daha da önemlisi nazar ve kanaatsizliğe sebebiyet veren bu gafilane davranışlara, daha ne zaman dur diyeceğiz?! [B]Kime, neyi isbat etmeye çalışıyoruz? Sahip olduklarımız, bizim değerimizi arttırıyor ya da mahrum kaldığımız maddî konfor, bizim değerimizi mi düşürüyor? İnsanlar, kendi mânevî değerlerini kaybetmeye başladığından beri, maddî değeri yüksek şeylerle itibar görmek istiyorlar. [/B] Bunu yapanların hepsini aynı görmemek lâzım; bazı kimseler, ne yaptığını, yaptığının ne anlam ifade ettiğini düşünmeden, çevresi, eşi-dostu böyle yaptığı için yapıyor belki… Ama buna dur demek lâzım!.. Evimizin, âilemizin, soframızın mahremiyeti ayaklar altında çiğnenmesin!.. Kim olduğunu bilmediğimiz, sokaktan geçen insanı tutup kolundan evimize almayız, soframıza oturtmayız, çocuklarımızla, eşlerimizle tanıştırmayız. Şimdi internete koymuş olduğumuz bu fotoğraflarla tanıdığımız, tanımadığımız herkese bütün mahremiyetimizi teşhir etmiş olmuyor muyuz? O zaman evimizin duvarlarını, pencere ve perdelerini kaldıralım, her şeyimiz meydanda olsun!.. Biz de zahmet çekmeyelim, başkaları da… Böyle bir mantık olabilir mi? Gezelim tabiî ki, gezmek haram değil! Fotoğraf da çekinelim. Ama bunu herkesle paylaşmak, çok masum bir hareket gibi gelmesin! Unutmayalım, yiyeceğiniz bir yemeğin fotoğrafını paylaşınca en az 100 kişi görecek… Bunların içinde alanı var, alamayanı var. Gezeni var, gezmeye güç yetiremeyeni var. Bu göz hakkının veya kul hakkının hesabını düşünelim, biraz… Bir de hiç ummadığımız dindar âileler, hıristiyan âdeti olan “doğum günü” veya “yılbaşı” kutlama fotoğraflarını yayarak bu kutlamaları yapmayan insanların: “-Haa, falanca kimse, çocuğunun doğum günü kutlamış, resimleri face’de… Filanca yılbaşında şurda, şu şekilde eğlenmiş… Demek ki bunlar, kötü bir şey değil!..” demesine sebep oluyor. Böylece farkında olmadan bir hata meşrûiyet kazanıyor, normal görünmeye başlıyor. İşin daha da vahimi, sanki yapılan şey çok iyiymiş gibi, dini-diyaneti bilen onca insan da doğum günü fotoğrafının altına tebrik mesajları yağdırıyor. Unutmayalım, şeytan, insana günahları önce küçük ve masum göstererek işletir. Dışarıda görünce haram diyerek konuşmayacağı erkeklerle çeşitli paylaşım sitelerinde arkadaş olup selamlaşan veya bir yazı veya fotoğraf üzerinden atışanlar… “Gözün, dilin, bakışların zinası” olduğu gibi artık günümüzde sanal âlemdeki “nefsaniyeti tahrik eden yazışmaların” da haram olduğunu hatırlatmayı isterim. “Ne yapalım, artık zaman değişti. Sanal âlemin nimetlerinden faydalanmayacak mıyız?” diye sorabilirsiniz. Tabiî ki faydalanabiliriz, ama Allâh’ın koyduğu sınırları aşmadan... Nasıl mı? Hayatınızda fiilen mahremiyete dikkat ediyorsanız, bunu sanal âlemdeki sayfalarınızda da uygulayarak... Akraban olmayan, nâmahrem (yabancı) bir kimseyi sanal âlemde de sayfana eklemeyerek, arkadaşlık teklifinde bulunmayarak… Evimizin dışında nasıl dış kıyafetimizle korunup Allâh’ın emrine riâyet ediyorsak sanal âlemde de çeşit çeşit fotoğrafımızı herkese paylaşma hastalığından kurtularak… Sanal nimeti, Allah’ın dinini yayma, hayırlardan haberdar etme, şerlerden uzaklaştırma yolunda kullanabiliriz. Aksi hâlde bu vebal hepimizi yakar. Evet, gerçekten zaman değişti. Eskiden Anadolu’da bir kısım halkın yaptığı bir âdet vardı; sokakta evlerin önüne oturup gelen giden hakkında gıybet etmek veya gelen geçeni izlemek... Aslında bu kötü huy, sadece Anadolu’muzda değil, Peygamberimiz zamanında da varmış ve Peygamber Efendimiz kendi zamanındaki insanları bundan men etmiş. Bir gün Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “-Yollarda oturmaktan kaçının!” buyurmuştu. Sahabîler: “-Biz buna mecburuz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz?!” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “-Oturmaktan vazgeçmeyecekseniz, o hâlde yolun hakkını verin!..” buyurdu. “-Yolun hakkı nedir, ey Allâh’ın Rasûlü?” dediler. “-Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selâm almak, iyiliği (mârufu) emredip münkerden (kötü ve çirkin şeylerden) nehyetmektir.” buyurdu. Buhârî, Mezâlim, 22; İsti’zân, 2; Müslim, Libâs, 114 Şimdi ise, bu sokakta, kapı önünde yapılanlar, sanal sokaklarda yapılıyor. Bir farkla ki, herkes bir sokağa girip başkası hakkında konuşacağına, internet sayfalarına düşünce ve duygularını yazıyor. Böylece iyilik ve güzellik dışında, kötülük ve hatalarını da insanlara göstererek onları şâhit kılıyor. Bize düşen, sanal sokakların kirli girdaplarında kaybolup savrulmamak… “Sokak kuralları”na uyarak yapılan hatalara ortak olmamak… Bilakis oralara kendi güzellik ve kurallarımız hâkim kılmaya çalışmak… İyiliği emredip kötülükten nehy etmek… Elimizdeki nimetlerle böbürlenmek yerine, açların, yoksulların, kimsesiz ve gariplerin tercümanı olmak; onları, sahip olduğumuz nimet ve üstünlüklerle ezip incitmek, haklarına girmek değil!.. Böylece hem kendimiz, hem de diğer insanlar için “Nimetlerde üstünüzdekilere bakarsanız helâk olursunuz.” nebevî îkazına kulak asmak… İsrafın, gösterişin ölçüsü yok… Nimetin hesabı, israfın cezası ve ikabı var. Rabbim, bizleri kötü âkıbetten korusun ve bu güzel hasletleri hepimize nasip etsin inşallah… Halime Demireşik [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Serbest kürsü
Sanal Âlemde Gösteriş Keyfi
Üst
Alt