Sağlık için oksijenin önemi

Acizane

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
10 Nisan 2011
Mesajlar
162
Tepkime puanı
5
Yaş
35
Başarı ve Sağlık İçin: "Doyurucu Nefes"

Nefes almak hayat enerjimizi besleyen vesilelerden en önemlisidir. Vücut hücrelerimiz sürekli enerji kullanırlar ve bu sırada bir kısım atık maddeler üretirler. Karbonmonoksit gazı başta olmak üzere birçok atık maddelerin vücuttan atılması gerekir. Bu zehirli gazın vücuttan atılması için de kanın yeterince oksijenle yüklenmesi gerekmektedir.

Kanımızın oksijenle yüklenmesi nefes alma yoluyla gerçekleşir. Ancak nefes alma sadece kanın oksijenle yüklenmesini sağlamaz, lenf sisteminin düzenini de ayarlar. Lenf sistemi vücudumuzdaki ölü hücre kalıntılarının ve toksinlerin dışarı atılmasını sağlar.

Kan yeterli oksijenden mahrum kaldığında lenf sistemi yavaşladığı için atık maddelerin sağlıklı boşaltılması gerçekleşemez. Bu sistem iyi çalışmadığında vücut kısa sürede hantallaşır, çöplüğe dönüşür, kontrolü güçleşir. Biz bunu içsel bir gerginlik ve bunalım şeklinde hissederiz.

Çünkü beynimiz de bu olumsuz gelişmelerden nasibini alır. Beyin hücrelerinin beslenmesi için saf glikoz ve oksijen gereklidir. Beyinde besinleri nöronlara taşıyan kılcal damarlar yoktur. Ayrıca beyin hücrelerinin diğer hücreler gibi müstakil besin depoları da yoktur. Beyin içinde belli boşluklar-havuzlar hazır glikoz ve oksijenle doldurulur ve yayılma yoluyla bu besinler hücre aralarından akarak nöronlara dağılır. Beyne giden kanda oksijen miktarı azaldığında beyin glikozu kullanamaz.

Halbuki beyin her dakika yüz binlerce elektriksel işlem yapmaktadır. Ancak beynin ihtiyaç duyduğu oksijen ona ulaşmadığında bu süreç işleyememekte, alınan bilgi yavaş işlenmekte, hafızaya kaydolamamakta veya yavaş kaydolmaktadır. Biz bu durumu geç algılama, geç fark etme, çabucak unutma gibi yansımalarıyla fark ederiz.

Peki, Neden İhtiyacımız Olan Oksijeni Alamıyoruz?

Çünkü yaşama biçimimiz yüzünden derin ve doyurucu solumayı unutmuşuzdur. Spor yapmayanlar, kapalı ortamlarda, yeşilden mahrum şehirlerde yaşayanlar, fazla yiyenler ve aşırı tok uyuyanlar derin nefes almanın sağladığı bu büyük enerjiden kendilerini mahrum ederler. Çünkü diyaframdan nefes almayı unutmuşlardır.

Diyafram Nedir?

Akciğerlerimizin alt kısmında göğüs kafes kemiğimizin bitiş hizasından omurga kemiğine doğru uzanan ve mide bağırsak sistemi ile göğüs kafesi içindeki sistemi ayıran “diyafram” adı verilen bir zar vardır. Bu zar esnektir ve aşağıya doğru gerilebilir.

Akciğerimizin sağ tarafında üç, sol tarafında iki lob vardır. Her iki tarafta bulunan loblardan biri sağ, diğeri sol alt tarafa uzanır ve üst loblardan daha büyüktürler. Üstteki lobların alabileceği oksijen hacmi alttaki lobların alabileceği hacme göre çok daha sınırlıdır. Akciğerimiz oksijenle dolduğunda alveol kesecikleri açılır, içerisi oksijenle dolar, kirli kan ile buluşan oksijen kana geçer ve kanda bulunan karbon monoksit gazı korbondioksite dönüşerek nefes yoluyla dışarı atılır. Böylece harika bir mekanizma ile kan temizlenir.

Diyafram Nefesinin Önemi

Bebeklerin soluk alışlarına dikkat ederseniz nefes alış verişlerinin karın kısmından gözlemlenebildiğini tespit edersiniz. İnsanlar doğuşta ve çocukluk dönemlerinde karından bir başka deyişle diyaframdan nefes almaktadırlar.

Oysa biz yetişkinlerin çoğu zaman derin nefes alırken omuzlarımız hareketlenir, göğüs kafeslerimiz yukarıya doğru kalkar. Bu görüntü diyaframdan nefes almadığımızın açık delilidir.

Seminerlere katılan arkadaşlarımızda gözlemlediğimiz kadarıyla toplumumuzun %80’i zaman içinde edindiği yanlış ve eksik nefes alma alışkanlığı yüzünden bu becerilerini yitirmektedirler. Bu yüzden de vücut kapasitelerinin en az yarısını atıl bıraktıklarını söyleyebiliriz.

Araştırmalar, diyafram nefesi almak, yani derin ve rahat nefes alabilmek için midenin tam dolu olmaması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Peygamber Efendimizin (sav) 14 Asır Önce Haber Verdiğini Biliyor muydunuz?

Peygamber Efendimiz bir hadis i şerifinde, “İnsana, yaşaması için birkaç lokma yeter. (Güçlenip daha çok çalışmak için) çok yemek isteyen, karnının yani midesinin üçte birini yemekle doldursun, üçte birini suya ayırsın, üçte birini de rahat nefes alması için boş bıraksın.” (İbn Mace, Et’ime, 50)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) hiç şüphesiz mideden nefes alınmadığını biliyordu. Ancak midenin bir kısmının boş kalmasının hikmeti, ancak bu sayede derin ve rahat bir diyafram soluması yapabileceğimiz gerçeğiydi.
Zira midemizi tamamen doldurduğumuzda diyaframdan soluyamayız. Üstelik dolu mide diyaframı göğüs kafesi içerisinde yukarı doğru iteceğinden akciğer ve kalp sıkışır. Bu şekilde veya varsa kambur durma alışkanlığı nedeniyle bir süre engellenen akciğer eksik oksijenle solumaya başlar.

Bilindiği gibi insanın sinir sisteminde tekrar edilen bir davranış biçimi bir süre sonra otomatikleşir. Artık zorlayıcı şartlar olmasa bile ciğerler eksik kapasite ile çalışmaya başlar.

Bu sorunun çözümlenmesi ve tabii şekliyle tam kapasite ile nefes alabilmemizin sağlanabilmesi için öncelikle aşırı yemek ve mideyi aşırı doldurmak alışkanlığından kurtulmalıyız.

Muhammed Bozdağ
 
Üst Alt