safer ayında yapılacak namaz veya başka bir ibadet varmıdır

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
safer nedir, safer ayı nedir, safer ayı nedemek, safer ayı batılmıdır, safer ayında yapılacak ibadet veya dua varmıdır, safer ayının islamda teri varmıdır, dinde safer ayı
Soru:
Safer ayına mahsus ya da diğer mübarek günlere has kılınacak bir namaz ya da yapılacak bir ibadet var mıdır? Bir de “Safer ayı, bela ayıdır.” diye söyleniyor. Bir kaç yere baktım internette çelişkili cevaplar var. Kafamız karışıyor, ne yapmamız lazım, bilgi verir misiniz?

Cevap:

Safer ayına özel namaz, dua vb. ibadetlerle ilgili rivayetlerin aslı yoktur. (M. Kamil Yaşaroğlu, “Safer”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 35, s: 451.)

Siz beş vakit namazınızı eda edin. Bununla birlikte geceleri teheccüd namazına kalkabilirseniz teheccüd namazı kılın. Bunun dışında “Falanca gün veya gecede şu kadar rekât namaz kılınması gerekir.” gibi söz veya bilgilere de itibar etmeyiniz.

“Bu ayda şöyle ibadetler yapılmalıdır” diyenlere delil sorarsanız kafanız karışmaz.(Gösterecek hiç bir delilleri yoktur) Zira ibadetler ancak ve ancak nass ile yani ayet ve sahih hadis ile sabit olur.

Safer ayının uğursuzluk getireceğine dair olan inancın da bir kaynağı yoktur. Safer ayının diğer aylardan hiçbir farkı yoktur.

Safer ayının uğursuzluğuna dair söylenen şeylerin hepsi Cahiliye kaynaklı, batıl inanışlardır. Bunun dinimizde yeri yoktur.

“Cahiliye devrinde safer ayı uğursuz kabul edildiğinden bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Yine bu ayda yapılan evliliklerin uzun ömürlü olmayacağı, başlanan işlerin sonuçsuz kalacağı ya da kötü biteceği şeklindeki batıl inançların İslam’da da varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Safer ayı hakkındaki Cahiliye anlayışını reddeden hadis (Buhari, Tıp, 19; Ebu Davud, Tıp, 24) daha çok nesî uygulanarak saferin haram ay kabul edilmesinin yasaklandığı şeklinde yorumlanmıştır; ancak bağlam bu ayla ilgili batıl inanışların geçersiz olduğu anlamının çıkarılmasına da elverişlidir.” (M. Kamil Yaşaroğlu, “Safer”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 35, s: 451.)

İlginizi çekebilecek benzer konular;

Safer ayı
Safer ayı niçin bela ayıdır
Safer ayında bela namazı varmıdır?


DEVAMI ALTTAKİ MESAJDA
okisareti.gif

 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Safer, kameri ayların ikincisinin adıdır. Resmi vesikalarla hususî mektuplarda ve takvimlerde Saferul-hayr şeklinde yazılır ve (s) rumuzuyla gösterilirdi. Bilindiği gibi kamer (ay)ın doğuş ve batışına tabi olan ay hesabına kamerî aylar denilmektedir ki şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîul-evvel, Rebîul-ahir, Cemaziyel-evvel, Cemaziyel-ahir, Receb, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce. Bu hususta Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

Hakikatte ayların sayısı ALLAH katında, ALLAH ın kitabında -ta gökler ve yeri yarattığı günden beri- on iki aydır. Onlardan dördü haram olanlardır. İşte bu, en doğru hesaptır. O halde bilhassa bunlarda, o haram aylarda nefislerinize zulmetmeyin. Bununla beraber müşrikler sizinle nasıl topyekûn harb ederlerse, siz de onlarla topyekûn harb ediniz. Bilin ki ALLAH, haramlardan, fenalıklardan sakınanlarla beraberdir. (Tevbe Sûresi: 36)

Ebû Bekre (R.A.)den rivayete göre, Veda haccında okuduğu hutbesinde:

Takvim düzeni açısından zaman, ALLAHın gökleri ve yeri yarattığı gündeki ilk durumuna dönmüştür. Artık sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü peşi peşinedir ki, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir. Bir de Cemaziyel-âhir ile Şaban arasında yer alan Müdar in Receb idir. (Buhari, Tefsir (9) 8, Bedüll-Halk: 2, Megazi: 77, Edahi: 5, Tevhid: 24, Müslim, Kasame: 29, Ebu Davud, Menasik: 67, Ahmet b. Hanbel, 4/37,73) buyuran Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz haram ayların: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayları olduğunu belirtmiştir. Araplar daha İslâmiyet gelmeden önce Haram ay denilen bu ayları kutsal tanır ve bu aylarda savaştan, yağmacılıktan kaçınırlardı.

Çünkü müşrik de olsalar, inanç ve yaşantılarında Hak Din den kalıntılar vardı. Haram aylara hürmet, Kâbe yi tavaf etmek ve hac yapmak gibi. Tabii bütün bunlar da tahrif edilerek, aslından uzaklaştırarak yapıyorlardı. Aslında bütün batıl dinler, hep Hak Din den uzaklaşma neticesinde oluşmuşlardır. Hiçbir batıl din, birileri tarafından kurulmamıştır. Bu bakımdan dinimizi, olduğu gibi dosdoğru öğrenmek ve yaşamak mecburiyetindeyiz.

Araplar her yıl kendi adetlerine göre gelip hacceder, ALLAH a iman ile putlara tapmayı birbirine karıştırıp içinden çıkılmaz garip bir inanç sistemi meydana getirirlerdi. Ama her şeye rağmen mal ve can güvenliği yoktu. Mekke ye hac mevsiminde gelebilmek bile başlı başına bir problem idi. O yüzden kabile reisleri hac aylarından olan Zilkade ile Zilhicce de bir de onu izleyen Muharrem de savaşmayı kaldırırlar ve bu ayları hürmetli sayıp kesinlikle uyulmasında ısrarla dururlardı. Böylece uzak yerlerden hac için gelenler bu üç ayda hem ibadetlerini yerine getirirler, hem de güven içinde evlerine dönme imkanı bulurlardı.

Cahiliyye devrinde, birbiri ile çarpışmaya ve talana alışmış olan Araplara fasılasız üç ay güvenlik ve sulh içinde yaşamak çok ağır geliyordu. Onun için Hz. İbrahim (A.S.) ve Hz. İsmail (A.S.)dan beri devam ede gelen bu tertibi canlarının istediği gibi bozmaya, mesela Muharrem ayındaki haramlığı Safer ayına çevirmeye, diğer haram ayları da ileri geri götürmeye başladılar ve hadis-i şeriflerde de belirtildiği üzere:

Muharrem ayını Safer diye isimlendirerek, (Bak. Buhari, Hacc: 34, Menakıbul-ensar: 26, Müslim, Hacc: 198, Ebu Davud, hacc: 80) Muharrem i haram ayı olmaktan çıkarıyorlar, haram ayındaki yasakları işliyorlardı. Böylece, Muharrem in haramlığını Safer ayına tehir ediyorlardı. Maksatları ardarda gelen üç haram ayı ikiye indirmek, üçüncüyü bir ay geriye bırakmaktı. Çünkü üç ay üst üste, savaşmak, yağmalamak ve öldürmek gibi alışkanlıklardan uzak kalmak onlara zor geliyordu. Cenâb-ı Hak, Kur an-ı Kerim de:

Haram ayları ertelemek, sadece kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla, kâfir olanlar saptırılır. ALLAH ın haram kıldığının sayısını bozmak ve Onun haram kıldığını helal kılmak için haram ayını bir yıl helal sayarlar, bir yıl da haram sayarlar. Böylece onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. ALLAH kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. (Tevbe Sûresi: 37) buyurarak, onların bu nesi tatbikatlarını küfürde artış olarak değerlendirmiştir.

Bu hal hicretin 10. yılına kadar devam etti. Veda Haccında Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ayların o sene tam yerini bulduğunu açıkladı.

Binaenaleyh, Safer ayının uğursuzluğu hakkında söylenenlerin asıl menşei işte bu cahiliyye devri davranışlarıdır. Öyle ya! Bir adamın yurdunda ve ailesi yanında rahatça oturmasını ve dağda, bayırda serbestçe gezip-dolaşmasını değiştiren, şehirlileri gurbete çıkarıp bedevilerden bir kısmını savaşa gönderen, bir kısmını da sakınmaya, korunmaya, korkmaya mecbur eden bir ay; uğursuz sayılmaz da ne yapılır? İşte Arabistan çöllerinde meydana gelen bu hadiseler, Safer ayının Saferul-hayr diye vasıflandırılmasına rağmen uğursuz sayılmasına sebep olmuştur. (Geniş bilgi için bak. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 3/89-90)

Safer; ayrıca cahiliyye devri arablarının inandığı bir uğursuzluk çeşididir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bunu reddetmiştir. Ebû Hureyre (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

Hastalığın, sahibinden bir başkasına kendi kendine sirâyeti yoktur, eşyâda uğursuzluk yoktur. Ükey ve baykuş ötmesinin tesîri ve kötülüğü de yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Bunlar Cahiliyet hurâfeleridir. Fakat ey mümin! Sen cüzzâmlıdan, arslandan kaçar gibi kaç! buyurdu. (Buhari, Tıp: 19)

Hadis-i şerifte geçen Safer iki şekilde tevil edilmiştir. Birinci tevile göre bundan maksat: Safer ayıdır. Yukarıda da izah edildiği gibi, Cahiliyyet devrinde Araplar Nesi usûlüne göre, Muharrem ayının haram ay oluşunu Safer e naklederlerdi. Ve bu sûretle Safer, haram aylardan sayılırdı. Resûlü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz bunu da men edip: Artık Safer ayı için hürmet yoktur! Buyurmuştur.

Asr-ı Saâdet ten zamanımıza kadar devam edip gelen halk inanışına göre, bu ayda akdedilen nikahı devamsız sayarlar. Hatta halk arasında bu aya boş ayı derler. Çünkü Safer lûgatta boş demektir. Dilimizdeki Sıfır kelimesi de buradan gelir. Araplar bu ayda birbirlerine yağmada bulunurlar ve evlerini eşyadan hâli ve boş (Safer) bırakırlardı. Bu sebeple yağma ayına Safer denmiştir. İşte bu hadis-i şerif ile, Safer ayının uğursuz kabul edilmesi men olunmuştur. Çünkü Safer ayının diğer aylardan hiçbir farkı yoktur. Diğer aylar zamanın bir dilimi olduğu gibi Safer ayı da zamanın bir dilimidir. Bu batıl akide cahil halk arasında yaşamakta ve Safer ayında nikah yapmanın uğursuzluk getireceğine inanılmaktadır. Bu batıl inancı yıkmak için İslâm alimleri mücadele etmişler, hatta pek çok alim özellikle bu ayda nikah kıymışlardır. Buharî’nin bir rivayetine göre, Hz. Âişe (R.Anha) validemiz: Benim nikahım da, zifâfım da Safer ayında idi, buyurduklarına göre, Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz bu hurâfevi fikrin izâlesine fiilen de çalışmıştır.7 Bu bakımdan safer ayında evlenilmez, yoksa devam etmez; safer ayında doğan çocuklar uğursuz olur v.b. inanışlar tamamen batıldır, hurafedir.

İmam Malik e, hadis-i şerifte geçen: La safere sözünün manası soruldu da: Cahiliye halkı Safer ayını helâl aylardan sayarlardı. Sonradan onu bir sene helâl, bir sene de haram saymaya başladılar. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de onların bu âdetini kaldırmak için: Böyle bir sene helâl, bir sene de haram sayılan bir Safer ayı yoktur buyurdu, cevabını verdi. (Ebu Davud, Tıp: 24, No:3914)

İkinci tevile göre Safer karında yaşayan bir takım kurtlardır. Câhiliyet devri itikatlarından biri de budur. Araplar karın boşluğunda yılana benzeyen bir hayvanın yaşadığına, insan acıktığı zaman o hayvanın heyecanlanıp, çok defa sahibini ısırıp öldürdüğüne inanırlardı. Hatta bunu uyuz hastalığından daha bulaşıcı sayarlardı. Bunun, insan veya havyan karnında bulunup, bulaşıcı bir hastalık olduğuna da inanırlardı.

Cahiliyyet devrinde bulaşıcı hastalıkların ilâhî bir tesîre tâbi olmaksızın bizâtihi, yani kendi kendilerine sirâyet edip geçtiklerine inanılırdı. Halbuki her şeyde hakîkî müessir, ALLAH ın irâdesidir. Bu irâde de hastalıkların geçmesinde bir takım sebepleri vasıta kılar. Bunlardan biri, hasta olan kimselerle temâstır. Hadisteki Cüzâmlıdan kaç! emri, hastalığın başkasına geçme sebeplerinden birini en açık şekilde belirtmiştir.

İşte Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, Yok diye buyurmakla her iki manaya gelen Saferin batıl ve asılsız olduğunu belirtmektedir. Hadis-i şerifte işaret buyrulan cahiliyye devrinin diğer batıl inançlarından bazıları:

a- Tıyere: Bir yolcunun sefere çıktığı sırada önünden bir kuşun uçması uğursuzluk sayılırdı ve böyle bir durumla karşılaşan yolcu yolculuğundan vaz geçerdi.

b- Hâme: Hâme, baykuştur. Bu kuşun bir evin üzerine konup da ötmesinin uğursuzluk getireceğine inanılırdı. Bugün bile cahil halk arasında böyle bir endişe vardır.

c- GûI: Cahiliyye Araplarının inancına göre Gûl, tenha ve ıssız çöllerde insana değişik suretlerde görünerek yolunu şaşırtır, sonunda onu helâk eder. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bunların aslının olmadığını, cehalet devri Araplarının batıl inançları arasında yer aldığını bildirmiş ve bunlara itibar edilmemesini öğütlemiştir.

Kaynaklar:
Mehmet Talü
 
Üst Alt