Sabrın Dayanağı

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
''Allah sizi rahmetiyle kuşatsın! Sabır nedir ?'' dedim.
'' Sabır; panik ve telaşı, sızlanıp yakınmayı bırakarak Allah'ın hoşnut ve razı olduğu durumu korumaktır.'' dedi.
''Allah teâlâ '' Rablerinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O'na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret...'' ( Kehf 18,28,) buyurmuştur. Sabır sabrı gerektiren kulluk makamında sızlanıp yakınmayı terkederek, kendini tutmaktır. Çünkü sabrın zıddı, sızlanıp yakınmaktır. '' Sızlanıp yakınmayı terk etti'' dediğin zaman senin bu sözünden, o kişinin sabrı gerektiren bir kulluk makamında bulunduğu anlaşılır.''

'' Sabır hangi şeyde olur?'' dedim.
'' Üç şeyde: Birincisi, Allah'a itaat etme ve O'na karşı kulluk görevlerini yerine getirmede sabır göstermektir. İkincisi Allah'a karşı gelmekten sakınma, günahlardan uzak durma noktasında sabırdır. Üçüncüsüne gelince; o da hayatın musibet ve belaları karşısında gösterilen sabırdır.''

Sabırlı olmamda bana hangi şey yardımcı olur* dedim.
'' Pek çok şey.'' dedi. '' Bazılarını söyleseniz.'' dedim.
''Birincisi Allah'ın sabır konusundaki emridir.'' dedi. Allah Teâlâ şöyle buyurur: '' Hepinizi mutlaka sınayacağız ki ( Bizim yolumuzda ) üstün gayret gösterenleri ve sabredenleri (diğerlerinden ) ayırabilelim. Çünkü biz, bütün iddialarınızı ( n doğruluğunu ) deneyeceğiz. ( Muhammed 47, 31 )

İkincisi: Sabır karşılığında elde edilecek mükâfatın büyüklüğünü bilmektir. Nitekim Allah bu konuda şöyle buyurur: '' Onları, sıkıntılara karşı sabrettikleri için ( kutlu bir ) bahçe ve ipek ( giysiler ) ile ödüllendirecektir.( insan 76, 12)

'' Hangi amaçla ve nasıl sabredeceğimi bana öğretin. Ne zaman Allah'ın mükâfatını kazanma ümidiyle sabreden biri olurum?'' dedim.
'' Allah'ın şu ayetini duymadın mı? dedi ve ayeti okudu: '' Musa ona: Neyin doğru olduğu konusunda sana verilen bilgiden bana da öğretmen için senin peşinden gelebilir miyim? dedi. ( Öteki ) Sen benimle birlikte ( iken olacaklara ) katlanamazsın dedi, çünkü tecrübe alanı içinde kavrayamayacağın şeye nasıl katlanabilirsin ki?( kehf 66-68 ) Ayette de anlatıldığı gibi, hangi amaçla sabredeceğini bilmediğin zaman sabrın yol açtığı sıkıntılara asla göğüs geremezsin.''

Sabrın sıkıntılarına ne zaman katlanabilirim? Sabrın kaçınılmaz olan sıkıntıları ne zaman gözümde önemsizleşir? dedim.
Bu, Allah'ın mukâfatını elde etmek ve sabredenlerin Allah katında sahip oldukları üstün saygınlığa mazhar olmak için sabrettiğini kavradığın zaman olur. dedi. Bu bilinci özüne yerleştirdiğin zaman sabırla donanır ve sabrın yol açtığı sıkıntılara kolayca katlanırsın. Bulunduğun sabrın yol açtığı sıkıntılara kolayca katlanırsın. Bulunduğun konumda kendini yönetmen sana kolaylaşır. Göğüs gerdiğin sıkıntı ve meşakkatlerin şiddeti azalır. Beden organların gönülden ve kolayca Allah'a kulluk yapar.

Hangi manevi bilgi ( Manevi bilgiden maksat; yarattığı şeylerde Allah'ı görmek bunlarda Allah'ın yücelik ve azametini seyretmek , gayba ve ahirete kesin, sarsılmaz ve doğru bir inançla inanmak gibi kalbe ait davranışlardır) ve ruh hali, sabrımı arttırıp sağlamlaştırır? dedim.
'' Kalbin, ahirete görüyormuşçasına olan imanı ve şüpheden kurtulmuş kesin, doğru, sağlam inancı sabrı artırır.'' dedi. '' Sahabeden Hz. Hârise'nin (r.a.): '' Rabbimin arşı ile nimetler içinde sefa süren cennet ve azap içinde kıvranan cehennem halkları sanki onları seyrediyormuşum gibi gözümün önünde beliriyorlar. Bundan dolayı gündüzlerimi suya, gecelerimi de uykuya hasretle geçirmekteyim.'' sözünde anlatılan bilgi ve hal budur.

Bundan dolayı bir kimse zor ve uzun bir çalışma içine girer. Bu süreçte bedeni yorgun ve bitkin düşer. Ama buna rağmen hiçbir yorgunluk ve acı hissetmez. Sizce bu nedendir?'' dedim.
'' Bu çokça karşılaşılan bir durumdur.'' dedi. '' O kişinin kalbinde yer etmiş olan Allah korkusu ve ilahî sır ve hakikatleri kavrayışı ölçüsünde ortaya çıkar. Kalp Allah'a yakın kullar için cennette hazırlanmış olan konaklara yerleşeceğine ve Allah'ın canla başla çalışanlara olan cömertliğine dair kesin inancın aydınlığıyla parıldar. Ardından ilahî kudretin nüfuz ve yaratmasının kusursuzluğu karşısında hayranlık duygularıyla dolar. Bununla birlikte, otoritenin ve yaratılışın kusursuzluğu karşısında derin hayallere dalıncaya kadar geçen süre içinde inkarın tedirginliğini yaşar, ilahî kudretin ve yaratmanın mükemmelliğinde kendinden geçen gönül, bütün yorgunluğunu unutur. Çünkü gönül gözüne görünen hakikatlerin büyüklüğü, sıkıntı ve yorgunluğun acısını hissetmeyecek derecede kişiyi meşgul eder.''

Tam olarak anlayabilmem için konuyu örneklendirseniz. dedim.
'' Yusuf Peygamber'in (a.s.) hikayesini bilmez misin!'' dedi. '' Hani Mısır Azizi'nin karısı ona '' Çık (şimdi) onların karşısına!'' dedi. Kadınlar onu görünce güzelliği karşısında şaşırıp kaldılar ve şaşkınlıktan ellerini kestiler: '' Aman Allah'ım Bu ölümlü biri olamaz; olsa olsa gözde bir melek bu! dediler.'' Ey genç adam!

Görmez misin ki, Hz. Yusuf, beklemedikleri bir anda kadınların gönül ve akıllarına görününce, hem ondaki güzelliğe hem de bu güzellikteki kusursuzluğa hayran olup şaşkına döndüler. Akılları başlarından gittiği için, ellerini kestiler ve farkına varmadılar, kesilmenin acısını duymadılar. Bıçağın acısını ancak Hz. Yusuf Yanlarından ayrıldığında hissettiler.

Ey delikanlı!

İşte aynı bunun gibi, kalp de Allah'ın hükmünü her şeyde geçerli kılan otoritesinin ve yaratmasının kusursuzluğu karşısında kendinden geçer, şaşkına döner. Bütün düşüncesi Allah'ın yüceliği , heybeti ve O'na duyulan saygının büyüklüğüyle dolup taşar. Bu durum, yaşadığı acıları hissetmesine engel olur. Bu nedenle herhangi bir yorgunluk ve acı hissetmez.''

'' Bu sabırdır. Peki, sabırlanma nedir?'' dedim.
Sabırlanma ; sıkıntıların üzerine yürümek, acıları yudumlamak ve zorluklara dayanmaktır.'' dedi. '' Kişi bu davranışı, ancak Allah'ın mükâfatını kazanmak günahlardan arınmak için ortaya koyar. Kendine hedefler belirlemiş sabırlı insanın amacı, Allah'a karşı kulluk görevlerini yerine getirmektir.

Sabırlanan kişi, acılardan pek çoğunu hissederken, sabırlı kişiden, acı ve dertlerin duyumu kalkmıştır. O'nun davranış felsefesi, iyilik ve hoşgörü üzerine kuruludur.

Sabretme ile sabırlanma arasında bir üçüncü hal var mıdır? dedim.

'' Evet.'' dedi, ''Nimetlenme olarak tanımlanan hal'' '' Zorluk ve acı dolu bir konumda nimetlenme ne oluyor?'' dedim.

'' İnsan sabırlanıp da Allah onu bu ağır ve yorucu çabasını bildiği zaman, ahirette sabredenlere verilecek konaklara dair bir bilgiyi ona ulaştırır.'' dedi. '2 Bundan dolayı sürekli bir haz ve mutluluk yaşar. Allah'a karşı kulluk görevinin önemini anlar ve bu kulluğun Allah'tan bir ikram, şefkat ve iyilik olduğunun farkına varır. Bilgi, nimet vereni dikkate alma davranışıyla bütünleşir ve kalp nimet verene karşı şükran duygularıyla dolar. Bu durum kişiyi sabırlanma konumundan alarak sabretme konumuna yükseltir.''

'' Sabredenlerin hepsi aynı durumda mıdır?'' dedim. '' Hepsinin durumu farklıdır. Bazıları diğerlerinden üstündür.'' dedi.

'' Bu farklılık ve üstünlüğün sebebi nedir ?'' dedim.

''Akıllarının ve beklentilerinin büyüklüğüdür.'' dedi.

'' Ey delikanlı! Bir adama yorucu bir işte çalışması karşılğında bir ücret teklif edilse, bir bakasına ise aynı iş için bu ücretin iki katı ve bir diğerine de daha çok üstünde bir ücret teklif edilse, ne düşünürsün? Bu üç kişinin işlerinde aynı gayreti göstereceğini mi sanırsın?''

'' Biraz daha detaylandırın?'' dedim.

'' Bu işçilerden her biri, alacağı ücretin yüksekliğine dair bilgisiyle doğru orantılı olarak, işine sabırla ve canla başla sarılacaktır.'' dedi. '' Sabredenler de Allah'ın sabredenlere söz verdiği mükâfatın büyüklüğüne dair bilgileriyle orantılı olarak sabırda birbirlerinden farklılık gösterirler. Onlar da Allah'ın söz verdiği mükâfata kavuşmak ve yorgunluğa son vermek için zorluk ve sıkıntılar karşısında sabrederler.

'' Sabrımı artırıp sabırsızlığıma son verecek bir durumu anlatınız.'' dedim.
'' Allah'ın senin zorluk ve sıkıntılara nasıl göğüs gerdiğini izlediğini ve her an O'nun gözü önünde olduğunu bilmek sabırsızlığa son verir, sabrı artırır.'' dedi. ''Nitekim gelen bazı rivayetlerde Allah'ın şöyle dediği anlatılır:'' Sabredenler gözümün önünde meşakkat ve güçlüklere Benim için göğüs geriyor ve acılara Beni hoşnut etmek için katlanıyorlar. Sanır mısın ki onların herhangi bir çalışmasını karşılıksız bırakacağım ve yaptıkları en küçük bir işi gözardı edeceğim. Ben cömertlik sahibi iken bu nasıl olur? Ben, bana sırt çevirenlere bile cömertliğimden sunuyor iken Bana yönelenlerin çabasını nasıl karşılıksız bırakırım?!''

'' Allah sizi esirgesin. Sabır, gerçekten pek az kişinin yürüme cesareti gösterebildiği meşakkatli bir yoldur. Bu yolda yürümemi kolaylaştıracak bazı açıklamalar yapsanız.'' dedim.
''el- Hakîm'in sözünü duymadın mı?'' dedi:

Hoşnutum ben madem ki öfkeme sebep
Bir emir, taşır Allah'ın hoşnutluğunu hep
Geçiyor günlerim bir sabırla sonu tatlıdır
Sabır tıpkı adı gibi sabırdır

'' Sabırla donanan insanın sonraki durağı nedir?'' dedim

'' Hoşnutluktur.'' dedi.


------ Hâris el- Muhâsibî -------












 
Üst Alt