Rüku - Rüsum - Rüşd - Rüşvet.

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
RÜKÛ':
Namazın içindeki farzlarından biri. Namazda kıyamdan (ayakta durduktan sonra) elleri dizlere koyup eğilme.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Namazları kılınız ve zekât veriniz ve rükû' edenlerle birlikte rükû' ediniz. (Bekara sûresi: 43)
Sizlerden biriniz, namaz kılarken, rükû'dan sonra tamam kalkıp, dik durmadıkça ve ayakta her âzâ yerine yerleşip durmadıkça namazı tamam olmaz. (Hadîs-i şerîf-El-Mukaddimet-ül-Gazneviyye)
Allah
ü teâlâdan başkası için rükû' ve secde yapmak haramdır. (Muhammed Hâdimî)
Rükû'da erkekler parmaklarını açıp, dizlerinin üstüne koyar. Sırt ve baş düz tutulur. Rükû'da en az üç kere "Sübhâne rabbiyel azîm" der. Kollar ve bacaklar dik tutulur. Kadınlar parmaklarını açmaz, sırtını ve başını, bacaklarını, kollarını dik tutmaz . (Halebî)
RÜSÛM:
Resmler, âdetler. Bir cemâatin veya bir milletin müşterek düşüncesinden doğan âdetler, alışılagelen, yapılagelen şeyler.
Kâfirlerin rüsûmlarını yapan bir kimsede zerre kadar îmân varsa, Cehennem azâbına girecek ise de burada sonsuz kalmayacaktır. (İbn-i Âbidîn)

RÜŞD:

1.Hak, doğru yol. Allahü teâlânın birliği (tevhid) inancı.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
(Cinlerden bir topluluk) dediler ki:Biz, rüşde ulaştıran benzeri görülmemiş bir Kur'ân dinledik. Biz de O'na îmân ettik. Bundan sonra Rabbimize aslâ hiçbir şeyi ortak koşmayacağız." (Cin sûresi: 1,2)
2. Aklın kuvvetli ve tamam olması. Malını dînin ve aklın beğendiği yere sarf etmek, boş yere harcamamak, telef etmemek.
Çocuk âkıl-bâliğ olunca yâni iyiyi kötüden ayırabilme ve evlenecek, erginlik çağına gelince, malını kullanmaya hak kazanır. Rüşdü görülmezse, malı yirmi beş yaşına kadar kendisine teslim edilmez. İki imâma (İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Muhammed'e) ve d iğer üç mezhebe (Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî) göre, rüşdü görülmedikçe ihtiyarlasa dahi malı kendisine verilmez. Onun malından hâkimin izin verdiği kimse tasarruf eder, kullanır. (İbn-i Âbidîn)
RÜŞVET:
Haksız yere para, mal v.s. almak veya vermek.
Rüşvet alana, verene ve bunlar arasında rüşvete vâsıta olana da Allahü teâlâ lânet etsin. (Hadîs-i şerîf-Zevâcir)
Resûlullah efendimiz kıyâmet alâmetlerini sayarken buyurdu ki: Hâkimler rüşvet alarak haksız karar verir. Adam öldürmek çoğalır. Gençler, ana babalarını, hısım akrabâsını aramaz, saymaz olur. Kur'ân-ı kerîm mizmârdan, yâni çalgı âletlerinden okunur. Tecvîd ile, güzel okuyanları, şerîate uyan hâfızları dinlemeyip mûsikî ile şarkı gibi okuyanları dinlerler. (Hadîs-i şerîf-Tergîb-üs-Salât)
Rüşvet alan da, rüşvet veren de Cehennemdedir. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ül-Hafâ)
Şirk, zulüm, fâiz ve rüşvet habistir. İnsanın iğrendiği, pis dediği her şey habistir. (Hâdimî)
Hiç kimsenin dînine, malına, canına, şerefine, nâmusuna saldırmamalı, herkese borcunu ödemelidir. Rüşvet almak ve vermek harâmdır. Yalnız zâlimin zulmünden kurtulmak için ve ikrâh edilince vermek rüşvet olmaz. Fakat bunu da almak harâm olur. (M.Sıddîk bin Saîd)
Gasb edilen, yâni zulüm ile, zor ile alınan ve sirkat edilen, yâni çalınan ve fâiz, rüşvet, kumar ile alınan ve çalgı çalmak, şarkı söylemek ücreti ve alkollü içki satışı bedeli olarak alınan ve fâsid akidle, sözleşme ile alınan mallara mal-i habîs d enir. (Abdülganî Nablüsî)
 
Üst Alt