Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Rabia Köle Olamaz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 23886" data-attributes="member: 1208"><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>Râbia-tül Adeviyye biraz büyümüştü. Annesi ve babası vefât etti. Üstelik, Basra'da kıtlık ve fevkalâde pahalılık vardı. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>Bu hengâmede Râbia'nın ablaları dağıldılar. Kimsesiz kalan Râbia'yı zâlim bir kimse yakaladı ve hizmetçi olarak iş gördürdü. Sonra da köle olarak altı gümüş karşılığı bir ihtiyara sattı. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>O ihtiyarın hizmetçisi olarak, gösterilen zor işleri sabırla yapmaya çalışıyordu. Çok sıkıntılı günler geçirdi. Çok zahmetler çekti, fakat isyân etmedi. Allahü teâlânın takdirine râzı oldu. Edebi fevkalâde idi. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>Bir gün karşısına bir nâmahrem, yabancı çıktı. Ondan sakınayım diye hızla giderken düşüp kolu kırıldı. Acz ve kırıklık içinde, mahzûn olmuş bir kalb ile Allahü teâlâya yalvardı.</strong></span></span></p><p></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>"Yâ Rabbî! Garib ve kimsesizim. Yetim ve öksüzüm. Köle edildim. Bir de kolum kırıldı. Lâkin ben bunların hiç birine üzülmüyor, yalnız senin rızânı istiyorum. Benden râzı olup olmadığını da bilmiyorum" dedi. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>Bu sırada bir ses duydu. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>"Üzülme, sen âhirette meleklerin bile imreneceği bir makamda bulunacaksın." diyordu. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>Râbia tekrar efendisinin evine döndü. Günlük hizmetleri yerine getirir, akşama kadar ayakta dururdu. Bununla beraber her gün oruçlu olur, geceleri de Allahü teâlâya ibâdet ve tâatle geçirirdi. Bir gece efendisi uyandığında Râbia'nın odasından sesler geldiğini işitti. Pencereden bakınca, Râbia'nın, secde ettiğini, Allahü teâlâya şöyle yalvardığını duydu. Diyordu ki:</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ey Rabbim! Benim arzumun senin emrine uymak olduğunu biliyorsun. Benim saâdetim senin huzûrunda bulunmaktır. Eğer elimden gelse, sana ibâdetten, bir ân geri kalmam. Fakat ev sâhibimin hizmetinde bulunduğum için ona hizmet ediyorum ve sana gereği gibi ibâdet edemiyorum..." </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>Ev sâhibi, bunları duydu. Ayrıca, Râbia'nın başı üstünde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmadan havada durduğunu, odanın o kandilin nûru ile aydınlandığını gördü ve hayretten dona kaldı.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>"Artık Râbia köle olamaz!" diyordu. </strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Sabaha kadar uyuyamadı. Sabah olunca hemen Râbia'yı çağırdı ve dedi ki: </strong></span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>"Artık serbestsin. Dilediğini yap. Ama burada kalırsan ben sana hizmet ederim." </strong></span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Râbia; </strong></span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>"Gideyim." dedi. </strong></span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Oradan ayrılıp küçük bir eve yerleşti. Bütün vakitlerini ibâdetle geçirir, bir gün ve gecesinde bin rekat namaz kılardı. Kefenini dâimâ yanında taşır, namaz kılacağı zaman onu serer, üzerine secde ederdi. Kefeni yanında olmadan gezdiğini, kefenini beraberine almadan konuştuğunu kimse görmedi. Süfyân-ı Sevrî ve Hasan-ı Basrî, ondan feyz alırlardı.</strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 23886, member: 1208"] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]Râbia-tül Adeviyye biraz büyümüştü. Annesi ve babası vefât etti. Üstelik, Basra'da kıtlık ve fevkalâde pahalılık vardı. Bu hengâmede Râbia'nın ablaları dağıldılar. Kimsesiz kalan Râbia'yı zâlim bir kimse yakaladı ve hizmetçi olarak iş gördürdü. Sonra da köle olarak altı gümüş karşılığı bir ihtiyara sattı. O ihtiyarın hizmetçisi olarak, gösterilen zor işleri sabırla yapmaya çalışıyordu. Çok sıkıntılı günler geçirdi. Çok zahmetler çekti, fakat isyân etmedi. Allahü teâlânın takdirine râzı oldu. Edebi fevkalâde idi. [/B][/SIZE][/COLOR] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]Bir gün karşısına bir nâmahrem, yabancı çıktı. Ondan sakınayım diye hızla giderken düşüp kolu kırıldı. Acz ve kırıklık içinde, mahzûn olmuş bir kalb ile Allahü teâlâya yalvardı.[/B][/SIZE][/COLOR] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]"Yâ Rabbî! Garib ve kimsesizim. Yetim ve öksüzüm. Köle edildim. Bir de kolum kırıldı. Lâkin ben bunların hiç birine üzülmüyor, yalnız senin rızânı istiyorum. Benden râzı olup olmadığını da bilmiyorum" dedi. [/B][/SIZE][/COLOR] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]Bu sırada bir ses duydu. "Üzülme, sen âhirette meleklerin bile imreneceği bir makamda bulunacaksın." diyordu. [/B][/SIZE][/COLOR] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]Râbia tekrar efendisinin evine döndü. Günlük hizmetleri yerine getirir, akşama kadar ayakta dururdu. Bununla beraber her gün oruçlu olur, geceleri de Allahü teâlâya ibâdet ve tâatle geçirirdi. Bir gece efendisi uyandığında Râbia'nın odasından sesler geldiğini işitti. Pencereden bakınca, Râbia'nın, secde ettiğini, Allahü teâlâya şöyle yalvardığını duydu. Diyordu ki: [/B][/SIZE][/COLOR] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]"Ey Rabbim! Benim arzumun senin emrine uymak olduğunu biliyorsun. Benim saâdetim senin huzûrunda bulunmaktır. Eğer elimden gelse, sana ibâdetten, bir ân geri kalmam. Fakat ev sâhibimin hizmetinde bulunduğum için ona hizmet ediyorum ve sana gereği gibi ibâdet edemiyorum..." [/B][/SIZE][/COLOR] [COLOR=#000000][SIZE=3][B]Ev sâhibi, bunları duydu. Ayrıca, Râbia'nın başı üstünde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmadan havada durduğunu, odanın o kandilin nûru ile aydınlandığını gördü ve hayretten dona kaldı. "Artık Râbia köle olamaz!" diyordu. [/B][/SIZE][/COLOR] [SIZE=3][B]Sabaha kadar uyuyamadı. Sabah olunca hemen Râbia'yı çağırdı ve dedi ki: [/B][/SIZE] [SIZE=3][B]"Artık serbestsin. Dilediğini yap. Ama burada kalırsan ben sana hizmet ederim." [/B][/SIZE] [SIZE=3][B]Râbia; [/B][/SIZE] [SIZE=3][B]"Gideyim." dedi. [/B][/SIZE] [SIZE=3][B]Oradan ayrılıp küçük bir eve yerleşti. Bütün vakitlerini ibâdetle geçirir, bir gün ve gecesinde bin rekat namaz kılardı. Kefenini dâimâ yanında taşır, namaz kılacağı zaman onu serer, üzerine secde ederdi. Kefeni yanında olmadan gezdiğini, kefenini beraberine almadan konuştuğunu kimse görmedi. Süfyân-ı Sevrî ve Hasan-ı Basrî, ondan feyz alırlardı.[/B][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Rabia Köle Olamaz
Üst
Alt