Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Hanımları,çocukları,Torunları...
Peygamberimizin Kızları - Hazret-i Fatıma (r.a)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 5720" data-attributes="member: 3"><p><strong>Devamı</strong></p><p></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hangimiz Daha Sevgili?</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Bir defasında Hz. Ali ile Hz. Fâtıma karşılıklı sohbet ediyorlardı. Birbirlerine iltifatlarda bulunuyor ve: "Hangimiz Allah'ın Rasûlü'ne daha sevgilidir? Kızı mı? Damadı mı?" diye konuşuyorlar ve tatlı tatlı gülüyorlardı. Tam bu sırada Resûl-i Ekrem (s.a.) yanlarına çıkageldi. Onları neşeli görünce pek sevindi. Babacığına çok düşkün olan Hz. Fâtıma (r.anhâ) gülümseyerek: "Babacığım. Ali ile sizin yanınızda hangimizin daha sevimli olduğumuz üzerinde konuşuyorduk." dedi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi Efendimiz hem kızına hem de damadına beslediği derin sevgiyi şöyle ifade etti: "Kızım sen, babanın evlâdına olan tabii sevgisinden dolayı bana Ali'den daha sevgilisin. Fakat Ali de benim gözümde senden daha kıymetli ve daha çok izzet sahibidir." buyurdu. Her ikisini de değişik yönlerden sevdiğini duyurdu. Her fırsatta Onların aralarındaki muhabbetin artmasına gayret etti.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Ali (r.a.) ilim şehrinin kapısı, harb meydanlarının korkusuz arslanı, âlim, mücâhid bir yiğit!.. Hz. Fâtıma'da Rasûlullah'ın ciğerpâresi, pırlantası ve nur parçası, kendi dünyasının hanımefendisi bir bahtiyar!.. Hz. Âişe (r.anhâ) annemizin bildirdiğine göre insanlardan Rasûlullah (s.a.)'e en sevgili olan Hz. Fâtıma idi. İçeri girdiğinde Efendimiz ayağa kalkar ve yerine oturturdu. Bir sefere çıkarken veya seferden döndüklerinde önce mescide girer, iki rekat namaz kılar ve sonra sevgili kızına uğrardı. Onunla bir müddet sohbet ederdi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ) da babacığını çok seviyordu. Onu gölge gibi takib etmek istiyordu. Uhud savaşında babacığının yaralandığını duyunca bütün tehlikeleri göze alarak yanına vardı. Yanağına doğru akan kanı temizledi ve kül bastırarak durdurdu. Yarasını tedavi etmeye çalıştı.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Ali (r.a.) ile Hz. Fâtıma (r.anhâ)'nın dünya evleri üstün ahlâkî meziyyetlerle donatılmıştı. Nurlu Neslin devamını sağlayan, bu evlilikte iltifat, saygı, edeb, iffet ve kıymet bilme önde gelen meziyyetlerdendi. Birbirlerinin fikir ve düşüncesine çok değer verirlerdi. Görüş ayrılığı olsa dahi müşterek bir noktada birleşirlerdi. Dâvâ şuûruna sahib, samimi, sıcak bir aile kurmuşlardı. Bir muhabbet ocağı olmuştu onların birlikteliği. Öylesine bir muhabbetle birbirine bağlanmışlardı ki, gel-geç sevdalar onlara tesir edemedi. Ebedî hayatı kazanmak ve Allah'ın rızasına erebilmek onlar için her şeyden önce gelirdi. Kendileri yemez, ihtiyaç sahiplerine yedirirlerdi. Kapısına gelen fakiri reddetmezlerdi. Kendileri muhtaç oldukları halde başkalarına verirlerdi. Onların bu güzelliklerini, cömertliklerini ve îsâr halindeki davranışlarını Allah Teâlâ Kitâb-ı Kerîminde övmüştü. Şöyle ki:</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> "Hz. Ali ile Hz. Fâtıma'nın nâfile oruç tuttukları bir akşam vakti kapılarına bir fakir gelir. "Allah için" diyerek birşeyler ister. Onlar da kendileri için hazırladıkları iftarlıkları olduğu gibi fakire verirler. Peşpeşe üç gün aynı vakitte akşam ezanı okunacağı zaman değişik kılık ve kıyafette yoksul, garib birileri kapılarına gelir; "Allah için" diyerek dilekte bulunur. Hz. Ali ile Hz. Fâtıma (r.anhûm) birlike hazırladıkları iftarlıkları olduğu gibi bu yabancı garib kimseye verirler. Kendileri üç gün birşey yemeden peşpeşe su ile oruç tutarlar. Onların bu güzel hali, gönüllerindeki engin infak şuuru Allah Teâlâ'nın hoşuna gider ve şu âyet-i celîle ile methü senâ edilirler. Meâlen:</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> "İyiler şüphesiz (güzel kokulu ve serin) kâfur katılmış bir kadehten içerler. Bu Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır. O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler. Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne bir teşekkür bekliyoruz. Biz çetin ve belalı bir günde Rabbimizden (O'nun azabına uğramaktan) korkarız." (derler)" (İnsan Sûresi; 5 - 10)</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Vahiy tamamlandığında İki Cihan Güneşi Efendimiz bu müjdeyi kızına ve damadına bildirdi. Her ikisi de sevinçlerinden üç günlük açlığın verdiği sıkıntıyı bir anda unutuverdiler. Kıyamete kadar okunacak bir kitapta övülmek ne büyük bir mükâfattı.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ) vahyin beşiği sevgili babacığının sohbetlerinden çok istifade etmişti. Rasûlullah (s.a.)'in terbiyesinde yetiştiği için onun feyziyle gönlünü doldurmuş, ilim, edeb, haya gibi üstün ahlâkî meziyyetlerle kendini yetiştirmişti. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz Hz. Ali'ye: "-Ya Ali, Allah Teâlâ'yı sever misin?" diye sordu. O da: "Evet! Ya Rasûlallah severim." dedi. Efendimiz: "O'nun Rasûlünü de sever misin?" dedi.Hz. Ali heyecanlanarak: "Evet yâ Rasûlallah!" dedi. Efendimiz tekrar: "Kızım Fâtıma'yı da sever misin?" diye sordu. Hz. Ali hiç tereddüt etmeden. "Evet"dedi Efendimiz: "Hasan ve Hüseyin'i sever misin?" dedi. O da: "Evet ya Resûlallah severim." diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.): "Ya Ali, gönül bir tane, sevgi ise dört. Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor? buyurdu. Hz Ali bu suale bir türlü cevap veremedi. Düşünceli bir vaziyette evine döndü.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Onu düşünceli ve durgun görünce Hz. Fâtıma (r.anha) üzüldü. Ne olduğunu ve onun zihninden geçirdiklerini öğrenebilmek için şefkatle: "Ya Ali sizi durgun görüyorum. Üzücü bir şey mi oldu diye söze girdi ve; Eğer bu dünya ile ilgili ise kederlenmeğe değmez. Ahiret ile ilgili bir husus ise nedir sizi üzen şey?" dedi. Muhterem eşinin sorusunu cevapsız bırakmak istemeyen Hz. Ali (r.a.) başından geçen olayı anlattı ve Efendimizin sorduğu soruya cevap veremediğini söyledi. Hz. Fatıma (r.anhâ) soruyu öğrenince gülümsedi ve "Ya Ali! Babamın yanına var ve bu suâli şöyle cevaplandır." diyerek açıklamalarda bulundu. Hz. Ali bu izâhatten memnun oldu. Gönlüne hoş geldi ve Efendimizin huzuruna koştu: "Ya Rasûlallah! Sağ, sol, ön, arka diye insanın yönleri vardır. Kalbin de böyle. Ben Allah'ı aklım ve imanımla, sizi ruhum ve imanımla, Fâtıma'yı, insânînefsim ile, Hasan ve Hüseyini de babalığın tabii icabı ile seviyorum." dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz bucevaba tebessüm etti ve: "Ya Ali! Bu sözler ancak Peygamber ağacının dalından alınmış meyvelerdir." buyurdu...</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Sabret Kızım</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ) çok hassas ve yufka yürekliydi. Kimsenin üzülmesini istemez, acı çekmesine dayanamazdı. Allah Rasûlü babacığı rahatsızlandığı zaman hemen yanına koşardı. "Vah babacığım!..." diyerek üzülürdü. İki Cihan Güneşi Efendimiz de: "Sabret kızım! Sabır güzeldir!" buyurarak onu teselli ederdi. Birgün şiddetli ateşler içinde iken etrafındakilere:</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> "Ey insanlar! Siz bana karşı hiçbir şeyle delil bulamazsın! Zira, Ben ancak Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'in helâl kıldığını helâl, haram kıldığını da haram kıldım.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> "Ey kızım Fâtıma!Ey halam Safiyye! Allah katında makbul olan ameller işleyiniz. Yani bana güvenip tembellik etmeyiniz. Çünkü Ben, sizi, Allah'ın azabından kurtamam!..." buyurdu. İnsan için ancak çalıştığının karşılığının verileceğini duyurdu. Kişiyi ancak iman ve amelinin kurtaracağına dikkat çekti.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hastalığı ağırlaştıkça ümmetini daha çok düşünüyor ve onları cehennemin korkunç alevlerinden kurtarmak istiyordu. Yine etrafında bulunanlara: "Namaza... Namaza dikkat... Namaza... Namaza... devam ediniz!..." buyurarak İslâm'ın ana direğini iyi muhafaza etmek gerektiğini vurguluyordu.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Bana İlk Kavuşacak Sensin?</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Rahmet ve Şefkat Peygamberi Efendimiz iyice ağırlaştığı birgün kızı Hz. Fâtıma'yı yanı başına çağırdı. Babacığının ateşler içinde yandığını gören Hz. Fâtıma: "Vah babam, vah Peygamber babam" dedi. İçinin yanıklığını bu ifadelerle dile getirdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz biricik kızının başını kendine doğru eğip kulağına bir şeyler fısıldadı. Hz. Fâtıma ağlamağa başladı. Sevgili kızının ellerinden tutarak tekrar kendisine doğru çekti ve yine kulağına bir şeyler söyledi. Bu sefer Hz. Fâtıma'nın yüzünde tebessüm belirdi. Üzüntü ile sevinç bir arada yaşanınca Hz. Aişe annemiz merak edip Hz. Fatıma'ya sordu. O da şimdi söyleyemiyeceğini belirteyerek özür diledi. İki Cihan Güneşi Efendimiz sevgili kızına: "Cebrâil aleyhisselâm her sene bana bir kere Kur'an-ı Kerim'i arz ederdi. Bu sene iki kere okudu. Anladığım ecelim yaklaşmıştır..." buyurdu. Hz. Fâtıma hıçkırıklara boğularak ağlamağa başladı. Rahmet Peygamberi babacığı onu teselli etmek ve sabrını artırabilmek için tekrar ona: "Ehl-i beytimden bana ilk kavuşacak olan sensin."buyurdu. Sevgili kızına fazla ayrı kalmayacaklarını duyurarak sabır diledi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ) sevgili babacığının ateşinin yükseldiğini gördükçe adeta kendi kendine eriyordu. İçinin yanıklığını, ıstırabını: "Vah babama!.. Vay babamın çektiği ıstıraba..." diyerek dışa vuruyordu. Efendimiz de sevgili kızını teselli edebilmek için: "Kızım! Bugünden sonra baban hiç ıstırab çekmeyecektir. Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman ?İnnâ Lillâhi ve innâ ileyhi râciûn' de!.." buyurdu.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Yanık Yüreğin Ağıtları</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> O, Rahmet Peygamberi babacığının dâr-ı bekâ'ya uçtuğu zaman elem ve kederini: "Ey Allah'ın davetine koşan babam!.. Ey mekanı Firdevs olan babam! Ey ölüm haberini Cebrâil'den alan babam!... Ey Rabbine kendisinden daha yakını bulunmayan babam!..." ifadeleriyle dile getirdi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ)'nın acıları bitmeyecek ve yüreğinin ateşi sönmeyecekti. Sevgili babacığından ayrıldığı günden sonra güldüğü hiç görülmemiştir. Kabr-i şerîfi ilk ziyaret eden Hz. Fâtıma oldu. Gözyaşları içerisinde mezara bakarak bir süre öylece kalakaldı. Sonra sevgili kocası Hz. Ali'ye dönerek: "Allah'ın Rasûlü'nün üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?" dedi. Yüreğinin yanıklığını isyana varmayan ağıtlarıyla şöyle dile getirdi: "Üzerime öyle musîbetler döküldü ki, şayetonlar gündüzlerin üzerine dökülseydi, kararır da gece olurdu."</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fatıma (r.anhâ) Peygamber babacığının kendisine sır olarak söylediği sözlerle teselli bulmağa çalışıyordu. Beş çocuğu, üçü kız, ikisi erkek etrafında pervane gibi dönüyorlardı. Ama o ilahî kaderin kazâ safhasına çıkacağı zamanı bekliyordu.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Rahmet Peygamberi baba-cığının vefatından altı ay geçmişti. Hz. Fâtıma da hastalanıp yatağa düştü. Hicretin on birinci yılı, Ramazan ayına girilmişti. Rahatsızlığı şiddetlenince çocuklarının dışarı çıkarılmasını Hz. Ali'den istedi. İçeriye anneciğim dediği Ümü Râfi' ile Hz. Esma binti Umeys girdi. Kendisine abdest aldırıp yalnız bırakılmasını istedi. Rabbime duâ ve niyazda bulunmak istiyorum dedi. Derin bir niyaz halindeyken nazenin bedenini odanın içinde bırakarak ruhunu Rabbine teslim eyledi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ) geride gözü yaşlı sevgili kocası Hz. Ali ve beş çocukbıraktı. Hasan 8; Hüseyin 7; Ümmü Gülsüm 5; Zeyneb 3; Rukiye 2 yaşlarındaydı. Üç ablasının ismini, üç kızında yaşatmak istemişti. Kendisi de 28 yaşlarındaydı. Bir çocuğu da küçükken vefat etmişti. Sevgili babacığından 18 hadis-i şerif rivayet etmişti.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Hz. Fâtıma (r.anhâ)vefatına yakın günlerde Hz. Esmâ'ya: "Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorum." demişti. O zaman kadınların cenâzesi kefene sarılıp perdesiz götürülürdü. Hz. Esma, Habeşistan'da hanım cenazelere hurma dalından çadır gibi örgü yaptıklarını görmüştü. Hz. Fâtıma (r.anhâ)'ya bunu anlatmıştı da hoşuna gitmişti. O zaman böyle bir tabut yapılmasını söylemişti. İslâm'da tabuta konarak kabre götürülen ilk kadın cenazesi Onun mübarek nâşı olmuştur. Cenaze-sini Hz. Abbas veya Hz. Ali kıldırmıştır. Vasıyyeti üzerine geceleyin Hz. Ali, Hz. Abbas ile oğlu Fazl tarafından Cennetü'l-Baki'aya defnedildi.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Georgia'"> Cenâb-ı Hak'tan Hz. Fâtıma (r.anhâ) annemizin ahlâkından hisseler alabilmeyi ve cümlemizi şefaatine nâil eylemesini niyaz ederiz. Amin.</span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Kaynak:Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 5720, member: 3"] [b]Devamı[/b] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE][INDENT][SIZE=4][FONT=Georgia] Hangimiz Daha Sevgili?[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Bir defasında Hz. Ali ile Hz. Fâtıma karşılıklı sohbet ediyorlardı. Birbirlerine iltifatlarda bulunuyor ve: "Hangimiz Allah'ın Rasûlü'ne daha sevgilidir? Kızı mı? Damadı mı?" diye konuşuyorlar ve tatlı tatlı gülüyorlardı. Tam bu sırada Resûl-i Ekrem (s.a.) yanlarına çıkageldi. Onları neşeli görünce pek sevindi. Babacığına çok düşkün olan Hz. Fâtıma (r.anhâ) gülümseyerek: "Babacığım. Ali ile sizin yanınızda hangimizin daha sevimli olduğumuz üzerinde konuşuyorduk." dedi. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi Efendimiz hem kızına hem de damadına beslediği derin sevgiyi şöyle ifade etti: "Kızım sen, babanın evlâdına olan tabii sevgisinden dolayı bana Ali'den daha sevgilisin. Fakat Ali de benim gözümde senden daha kıymetli ve daha çok izzet sahibidir." buyurdu. Her ikisini de değişik yönlerden sevdiğini duyurdu. Her fırsatta Onların aralarındaki muhabbetin artmasına gayret etti.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Ali (r.a.) ilim şehrinin kapısı, harb meydanlarının korkusuz arslanı, âlim, mücâhid bir yiğit!.. Hz. Fâtıma'da Rasûlullah'ın ciğerpâresi, pırlantası ve nur parçası, kendi dünyasının hanımefendisi bir bahtiyar!.. Hz. Âişe (r.anhâ) annemizin bildirdiğine göre insanlardan Rasûlullah (s.a.)'e en sevgili olan Hz. Fâtıma idi. İçeri girdiğinde Efendimiz ayağa kalkar ve yerine oturturdu. Bir sefere çıkarken veya seferden döndüklerinde önce mescide girer, iki rekat namaz kılar ve sonra sevgili kızına uğrardı. Onunla bir müddet sohbet ederdi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ) da babacığını çok seviyordu. Onu gölge gibi takib etmek istiyordu. Uhud savaşında babacığının yaralandığını duyunca bütün tehlikeleri göze alarak yanına vardı. Yanağına doğru akan kanı temizledi ve kül bastırarak durdurdu. Yarasını tedavi etmeye çalıştı.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Ali (r.a.) ile Hz. Fâtıma (r.anhâ)'nın dünya evleri üstün ahlâkî meziyyetlerle donatılmıştı. Nurlu Neslin devamını sağlayan, bu evlilikte iltifat, saygı, edeb, iffet ve kıymet bilme önde gelen meziyyetlerdendi. Birbirlerinin fikir ve düşüncesine çok değer verirlerdi. Görüş ayrılığı olsa dahi müşterek bir noktada birleşirlerdi. Dâvâ şuûruna sahib, samimi, sıcak bir aile kurmuşlardı. Bir muhabbet ocağı olmuştu onların birlikteliği. Öylesine bir muhabbetle birbirine bağlanmışlardı ki, gel-geç sevdalar onlara tesir edemedi. Ebedî hayatı kazanmak ve Allah'ın rızasına erebilmek onlar için her şeyden önce gelirdi. Kendileri yemez, ihtiyaç sahiplerine yedirirlerdi. Kapısına gelen fakiri reddetmezlerdi. Kendileri muhtaç oldukları halde başkalarına verirlerdi. Onların bu güzelliklerini, cömertliklerini ve îsâr halindeki davranışlarını Allah Teâlâ Kitâb-ı Kerîminde övmüştü. Şöyle ki:[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] "Hz. Ali ile Hz. Fâtıma'nın nâfile oruç tuttukları bir akşam vakti kapılarına bir fakir gelir. "Allah için" diyerek birşeyler ister. Onlar da kendileri için hazırladıkları iftarlıkları olduğu gibi fakire verirler. Peşpeşe üç gün aynı vakitte akşam ezanı okunacağı zaman değişik kılık ve kıyafette yoksul, garib birileri kapılarına gelir; "Allah için" diyerek dilekte bulunur. Hz. Ali ile Hz. Fâtıma (r.anhûm) birlike hazırladıkları iftarlıkları olduğu gibi bu yabancı garib kimseye verirler. Kendileri üç gün birşey yemeden peşpeşe su ile oruç tutarlar. Onların bu güzel hali, gönüllerindeki engin infak şuuru Allah Teâlâ'nın hoşuna gider ve şu âyet-i celîle ile methü senâ edilirler. Meâlen:[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] "İyiler şüphesiz (güzel kokulu ve serin) kâfur katılmış bir kadehten içerler. Bu Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır. O kullar, şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler. Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne bir teşekkür bekliyoruz. Biz çetin ve belalı bir günde Rabbimizden (O'nun azabına uğramaktan) korkarız." (derler)" (İnsan Sûresi; 5 - 10)[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Vahiy tamamlandığında İki Cihan Güneşi Efendimiz bu müjdeyi kızına ve damadına bildirdi. Her ikisi de sevinçlerinden üç günlük açlığın verdiği sıkıntıyı bir anda unutuverdiler. Kıyamete kadar okunacak bir kitapta övülmek ne büyük bir mükâfattı.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ) vahyin beşiği sevgili babacığının sohbetlerinden çok istifade etmişti. Rasûlullah (s.a.)'in terbiyesinde yetiştiği için onun feyziyle gönlünü doldurmuş, ilim, edeb, haya gibi üstün ahlâkî meziyyetlerle kendini yetiştirmişti. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz Hz. Ali'ye: "-Ya Ali, Allah Teâlâ'yı sever misin?" diye sordu. O da: "Evet! Ya Rasûlallah severim." dedi. Efendimiz: "O'nun Rasûlünü de sever misin?" dedi.Hz. Ali heyecanlanarak: "Evet yâ Rasûlallah!" dedi. Efendimiz tekrar: "Kızım Fâtıma'yı da sever misin?" diye sordu. Hz. Ali hiç tereddüt etmeden. "Evet"dedi Efendimiz: "Hasan ve Hüseyin'i sever misin?" dedi. O da: "Evet ya Resûlallah severim." diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.): "Ya Ali, gönül bir tane, sevgi ise dört. Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor? buyurdu. Hz Ali bu suale bir türlü cevap veremedi. Düşünceli bir vaziyette evine döndü.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Onu düşünceli ve durgun görünce Hz. Fâtıma (r.anha) üzüldü. Ne olduğunu ve onun zihninden geçirdiklerini öğrenebilmek için şefkatle: "Ya Ali sizi durgun görüyorum. Üzücü bir şey mi oldu diye söze girdi ve; Eğer bu dünya ile ilgili ise kederlenmeğe değmez. Ahiret ile ilgili bir husus ise nedir sizi üzen şey?" dedi. Muhterem eşinin sorusunu cevapsız bırakmak istemeyen Hz. Ali (r.a.) başından geçen olayı anlattı ve Efendimizin sorduğu soruya cevap veremediğini söyledi. Hz. Fatıma (r.anhâ) soruyu öğrenince gülümsedi ve "Ya Ali! Babamın yanına var ve bu suâli şöyle cevaplandır." diyerek açıklamalarda bulundu. Hz. Ali bu izâhatten memnun oldu. Gönlüne hoş geldi ve Efendimizin huzuruna koştu: "Ya Rasûlallah! Sağ, sol, ön, arka diye insanın yönleri vardır. Kalbin de böyle. Ben Allah'ı aklım ve imanımla, sizi ruhum ve imanımla, Fâtıma'yı, insânînefsim ile, Hasan ve Hüseyini de babalığın tabii icabı ile seviyorum." dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz bucevaba tebessüm etti ve: "Ya Ali! Bu sözler ancak Peygamber ağacının dalından alınmış meyvelerdir." buyurdu...[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Sabret Kızım[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ) çok hassas ve yufka yürekliydi. Kimsenin üzülmesini istemez, acı çekmesine dayanamazdı. Allah Rasûlü babacığı rahatsızlandığı zaman hemen yanına koşardı. "Vah babacığım!..." diyerek üzülürdü. İki Cihan Güneşi Efendimiz de: "Sabret kızım! Sabır güzeldir!" buyurarak onu teselli ederdi. Birgün şiddetli ateşler içinde iken etrafındakilere:[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] "Ey insanlar! Siz bana karşı hiçbir şeyle delil bulamazsın! Zira, Ben ancak Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'in helâl kıldığını helâl, haram kıldığını da haram kıldım.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] "Ey kızım Fâtıma!Ey halam Safiyye! Allah katında makbul olan ameller işleyiniz. Yani bana güvenip tembellik etmeyiniz. Çünkü Ben, sizi, Allah'ın azabından kurtamam!..." buyurdu. İnsan için ancak çalıştığının karşılığının verileceğini duyurdu. Kişiyi ancak iman ve amelinin kurtaracağına dikkat çekti.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hastalığı ağırlaştıkça ümmetini daha çok düşünüyor ve onları cehennemin korkunç alevlerinden kurtarmak istiyordu. Yine etrafında bulunanlara: "Namaza... Namaza dikkat... Namaza... Namaza... devam ediniz!..." buyurarak İslâm'ın ana direğini iyi muhafaza etmek gerektiğini vurguluyordu.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Bana İlk Kavuşacak Sensin?[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Rahmet ve Şefkat Peygamberi Efendimiz iyice ağırlaştığı birgün kızı Hz. Fâtıma'yı yanı başına çağırdı. Babacığının ateşler içinde yandığını gören Hz. Fâtıma: "Vah babam, vah Peygamber babam" dedi. İçinin yanıklığını bu ifadelerle dile getirdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz biricik kızının başını kendine doğru eğip kulağına bir şeyler fısıldadı. Hz. Fâtıma ağlamağa başladı. Sevgili kızının ellerinden tutarak tekrar kendisine doğru çekti ve yine kulağına bir şeyler söyledi. Bu sefer Hz. Fâtıma'nın yüzünde tebessüm belirdi. Üzüntü ile sevinç bir arada yaşanınca Hz. Aişe annemiz merak edip Hz. Fatıma'ya sordu. O da şimdi söyleyemiyeceğini belirteyerek özür diledi. İki Cihan Güneşi Efendimiz sevgili kızına: "Cebrâil aleyhisselâm her sene bana bir kere Kur'an-ı Kerim'i arz ederdi. Bu sene iki kere okudu. Anladığım ecelim yaklaşmıştır..." buyurdu. Hz. Fâtıma hıçkırıklara boğularak ağlamağa başladı. Rahmet Peygamberi babacığı onu teselli etmek ve sabrını artırabilmek için tekrar ona: "Ehl-i beytimden bana ilk kavuşacak olan sensin."buyurdu. Sevgili kızına fazla ayrı kalmayacaklarını duyurarak sabır diledi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ) sevgili babacığının ateşinin yükseldiğini gördükçe adeta kendi kendine eriyordu. İçinin yanıklığını, ıstırabını: "Vah babama!.. Vay babamın çektiği ıstıraba..." diyerek dışa vuruyordu. Efendimiz de sevgili kızını teselli edebilmek için: "Kızım! Bugünden sonra baban hiç ıstırab çekmeyecektir. Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman ?İnnâ Lillâhi ve innâ ileyhi râciûn' de!.." buyurdu.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Yanık Yüreğin Ağıtları[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] O, Rahmet Peygamberi babacığının dâr-ı bekâ'ya uçtuğu zaman elem ve kederini: "Ey Allah'ın davetine koşan babam!.. Ey mekanı Firdevs olan babam! Ey ölüm haberini Cebrâil'den alan babam!... Ey Rabbine kendisinden daha yakını bulunmayan babam!..." ifadeleriyle dile getirdi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ)'nın acıları bitmeyecek ve yüreğinin ateşi sönmeyecekti. Sevgili babacığından ayrıldığı günden sonra güldüğü hiç görülmemiştir. Kabr-i şerîfi ilk ziyaret eden Hz. Fâtıma oldu. Gözyaşları içerisinde mezara bakarak bir süre öylece kalakaldı. Sonra sevgili kocası Hz. Ali'ye dönerek: "Allah'ın Rasûlü'nün üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?" dedi. Yüreğinin yanıklığını isyana varmayan ağıtlarıyla şöyle dile getirdi: "Üzerime öyle musîbetler döküldü ki, şayetonlar gündüzlerin üzerine dökülseydi, kararır da gece olurdu."[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fatıma (r.anhâ) Peygamber babacığının kendisine sır olarak söylediği sözlerle teselli bulmağa çalışıyordu. Beş çocuğu, üçü kız, ikisi erkek etrafında pervane gibi dönüyorlardı. Ama o ilahî kaderin kazâ safhasına çıkacağı zamanı bekliyordu.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Rahmet Peygamberi baba-cığının vefatından altı ay geçmişti. Hz. Fâtıma da hastalanıp yatağa düştü. Hicretin on birinci yılı, Ramazan ayına girilmişti. Rahatsızlığı şiddetlenince çocuklarının dışarı çıkarılmasını Hz. Ali'den istedi. İçeriye anneciğim dediği Ümü Râfi' ile Hz. Esma binti Umeys girdi. Kendisine abdest aldırıp yalnız bırakılmasını istedi. Rabbime duâ ve niyazda bulunmak istiyorum dedi. Derin bir niyaz halindeyken nazenin bedenini odanın içinde bırakarak ruhunu Rabbine teslim eyledi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ) geride gözü yaşlı sevgili kocası Hz. Ali ve beş çocukbıraktı. Hasan 8; Hüseyin 7; Ümmü Gülsüm 5; Zeyneb 3; Rukiye 2 yaşlarındaydı. Üç ablasının ismini, üç kızında yaşatmak istemişti. Kendisi de 28 yaşlarındaydı. Bir çocuğu da küçükken vefat etmişti. Sevgili babacığından 18 hadis-i şerif rivayet etmişti.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Hz. Fâtıma (r.anhâ)vefatına yakın günlerde Hz. Esmâ'ya: "Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorum." demişti. O zaman kadınların cenâzesi kefene sarılıp perdesiz götürülürdü. Hz. Esma, Habeşistan'da hanım cenazelere hurma dalından çadır gibi örgü yaptıklarını görmüştü. Hz. Fâtıma (r.anhâ)'ya bunu anlatmıştı da hoşuna gitmişti. O zaman böyle bir tabut yapılmasını söylemişti. İslâm'da tabuta konarak kabre götürülen ilk kadın cenazesi Onun mübarek nâşı olmuştur. Cenaze-sini Hz. Abbas veya Hz. Ali kıldırmıştır. Vasıyyeti üzerine geceleyin Hz. Ali, Hz. Abbas ile oğlu Fazl tarafından Cennetü'l-Baki'aya defnedildi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Georgia] Cenâb-ı Hak'tan Hz. Fâtıma (r.anhâ) annemizin ahlâkından hisseler alabilmeyi ve cümlemizi şefaatine nâil eylemesini niyaz ederiz. Amin.[/FONT][/SIZE] Kaynak:Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi[/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Hanımları,çocukları,Torunları...
Peygamberimizin Kızları - Hazret-i Fatıma (r.a)
Üst
Alt