PEYGAMBERİMİZİN, İSRÂ VE MÎRAC MUCİZESİ - Bölüm-4

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
İsrâ ve Mîrac mucizesi Bölüm-4
PEYGAMBERİMİZİN, İSRÂ VE MÎRAC MUCİZESİNİ MÜŞRİKLERE AÇIKLAMASI

"İmkân ve vücub ortasında Kabı Kavseyn'le işaret olunan makama" giren ve mekândan münezzeh olan Cenâbı Hakk'ın kelâmına ve rü'yetine mazhar olan Resûlİ Kibriya Efendimiz, aynı gece Hânei Saadetine geldi.

Sabahleyin miracını ve o ulvî seyahat esnasında gördüklerini Kureyş'e haber verip anlatmak istedi. Ancak, amcası Ebû Tâlib'in kızı Ümmühanî, ridâsına yapışarak, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Sakın bunu halka anlatma; seni yalanlarlar ve seni üzerler!" dedi.
Fakat Resûli Kibriya Efendimiz, "Vallahi ben onu anlatacağım!" dedi ve halkın yanına varıp miracını haber verdi.
Kureyşliler şaşırdılar; "Yâ Muhammedi.. Buna delilin nedir? Biz bunun bir benzerini daha şimdiye kadar işitmedik." dediler.
Resûli Ekrem Efendimiz, "Delili şudur ki, filân oğulların devesine filân vadide, filân yerde rastladım. Develerini kaçırmışlar, arıyorlardı. Onları develerine doğru kılavuzladım ve ben Şam'a yöneldim.

"Sonra dönüşümde Dabhanan'a geldiğimde, filân oğulların kafilesine rastladım; halkı uyuyordu. Onlara âit, üstü örtülü su kabının örtüsünü açıp, içindeki suyu içtim. Yine eskisi gibi üzerini örttüm!

"Başka bir delilim de şudur: "Sizlere âit bir kafileye Ten'im yokuşunda rastladım. Önde karamtırak bir deve vardı. Üzerinde birisi siyah, öbürü alaca renkli iki çuval bulunuyordu."358 dedi.

Halk merak içinde ve sür'atle Seniyye mevkiine çıktı.

Bir müddet sonra kafile çıkageldi. Peygamber Efendimizin haber verdiği gibi, önünde karamtırak deve vardı. Gelen diğer kafileye su dolu kaplarını sordular.

Onlar, su doldurup, üzerini örttüklerini söylediler. Su kabına baktılar; üzeri kendilerinin örttüğü gibi örtülüydü, ama içinde su yoktu! Müşrikler şaşırdılar ve, "Tıpkı dediği gibiymiş!" dediler.359

Müşrikler, Peygamberimizin haber verdiği diğer haberleri de araştırdılar ve aynen söylediği gibi buldular. Buna rağmen îman edip Peygamberimizin dâvasını tasdik etmediler.

Müşriklerin, Beytû '1Makdis 'in Tarifini İstemeleri

İsrâ ve Mîrac mucizesini kabul etmemekte direnen Kureyşli müşrikler, Resûli Ekrem Efendimizden bu hususta delil üstüne delil istemekten de geri

durmuyorlardı. Birçoğu, "Deveyle Mekke'den Şam'a gidiş bir ay, dönüş de bir ay sürer. Muhammed, oraya bir gecede nasıl gidip Mekke'ye döner?" dediler.

İçlerinden o taraflara seyahat etmiş ve Mescidi Aksâ'yı görmüş olanlar, Peygamber Efendimize gelerek, "Mescidi Aksâ'yı bize tarif edebilir misin? diye sordular.

Resûlullah Efendimiz, "Gittim, tarif edebilirim." cevabını verdi.

Bundan sonrasını Efendimiz şöyle anlatır:

"Onların yalanlamalarından ve suallerinden pek çok sıkıldım. Hattâ, o âna kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken, Cenâbı Hakk, birden

Beytû'lMakdis'i bana gösterdi.

Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hattâ, bana, 'Beytû'lMakdis'in kaç kapısı var?' diye sormuşlardı. Hâlbuki, ben onun kapılarını

saymamıştım! Beytû'li Makdis karşımda görününce, ona bakmaya ve kapılarını birer birer saymaya ve bildirmeye başladım."360

Bunun üzerine müşrikler, "Vallahi, tastamam ve doğru tarif ettin!" dediler. Buna rağmen îman etmediler.

HZ. EBÛ BEKİR'İN TEREDDÜTSÜZ TASDİKİ!

Mekke halkı arasında gönülleri İslâm'a ısınıvermiş, fakat Mîrac haberiyle birden şaşırıp kalan kimseler de vardı. Bunlar bu haberi duyar duymaz derhâl Hz. Ebû Bekir'e koştular ve, "Yâ Ebû Bekir!.." dediler, "Arkadaşının işinden haberin var mı? O, bu gece Beytû'lMakdis'e gittiğini, orada namaz kılıp Mekke'ye döndüğünü söyledi!"

Hz. Ebû Bekir: "Siz bunları ondan mı duydunuz?" "Evet..." dediler, "Aynen ondan duyduk."

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, "Vallahi," dedi, "o söylediyse, seksiz şüphesiz doğrudur! Siz buna hiç şaşmayın!" Sonra da, kalkıp doğruca Resûli Kibriya Efendimizin yanına gitti ve, "Yâ Resûlallah!.. Sen, şu halka bu gece Beytû'lMakdis'e gittiğini söyledin mi?" diye sordu.

Peygamberimiz, "Evet..." deyince, Hz. Ebû Bekir, "Doğru söylüyorsun! Senin, Allah'ın peygamberi olduğuna şehâdet ederim!" dedi.

Peygamber Efendimiz de, bunun üzerine, "Yâ Ebû Bekir!.. Sen zâten sıddıksın!" buyurdu.361
Ve, o günden itibaren Hz. Ebû Bekir, "Sıddık" diye anılmaya başlandı. Sıddık: Seksiz şüphesiz doğrulayan...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt