Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Peygamber efendimizin kuran da geçen kıssaları
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 2868" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>11 (93). DUHÂ [KUŞLUK VAKTİ] SÛRESİ</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>DUHÂ SÛRESİ’NE GİRİŞ</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Duhâ sûresi on bir âyet olup Mekke’de inmiştir. İniş sırasına göre 11. sûredir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Peygamberimizin ve vahyin Allah’ın teminatı altında olduğu bu sûre ile açıklanmıştır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Ayrıca Fecr sûresinde değinilen “ikram, yetim, nankörlük” gibi kavramlar, bu sûrede peygamberimizin hayatından örnekler verilerek pekiştirilmiş ve detaylandırılmıştır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>SÛRENİN İNİŞ SEBEPLERİ:</strong> Fecr sûresinin inişinden sonra uzun bir “ فترة- fetret” döneminin yaşandığı ve daha sonra Duhâ sûresinin inişiyle bu dönemin sona erdiği iddia edilmiştir. Başka bir ifadeyle, Allah’ın Fecr sûresinden sonra uzun bir süre peygamberine vahyi kestiği iddia edilmektedir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Fetretin sebepleri hakkındaki rivâyetlerden bazılarını Alak sûresinin tahlilinde anlatmış, Kur’ân’dan ve tarihî bilgilerden yararlanarak bu rivâyetlerin uydurma olduklarını ortaya koymuştuk. Konu tekrar gündeme geldiği için bu kez de İbn-i Kesir’den iki rivâyet ele alınarak bunlar incelenecektir:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">“İbn-i Cerir Taberi’nin rivâyetine gelince, o der ki:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bize ibn-i Ebû Şevarib ….. Abdullah İbn Şeddad’dan nakletti ki;</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Ayşe Allah’ın Elçisi’ne; ‘Ne oluyor, Rabbim sana darıldı mı?’ demiş. Bunun üzerine ve Duhâ sûresi nazil olmuş.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Taberi’nin Ebû Kurayb’den rivâyetine göre ise Hadice ‘Durumundan anladığıma göre Rabbinin sana darıldığını sanıyorum’ demiş. Bunun üzerine bu sûre nazil olmuş.”</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">İlk rivâyet incelendiğinde görülür ki, Peygamberimize bu ilk vahiyler geldiği tarihlerde Ayşe henüz bir çocuktu ve peygamberimiz ile bir yakınlığı bulunmamaktaydı. Bu tarihi durum, bu rivâyetin çeşitli gerekçelerle uydurulmuş birçok yalandan biri olduğunu göstermektedir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">İkinci rivâyete gelince: Hadice’nin peygamberimizle bu şekilde konuşabilmesi için Allah’ın bildirdiği bir vahiy iniş takviminin bulunması ve Hadice’nin de bunu biliyor olması gerekir. Oysa Kur’ân’ın inişinin belli bir takvime bağlanmadığı herkesin malûmudur.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Özetle, vahyin inişi sırasında bir fetret döneminin yaşandığına dair ileri sürülen iddialar tamamen dayanaksızdır. Furkân sûresinin 32,33. âyetlerinde Kur’ân’ın toptan değil, parça parça, azar azar, yeri geldiği zaman indirileceği açıkça bildirilmektedir. Dolayısıyla iki vahiy arasındaki boşluk dönemini fetret olarak değerlendirmek Kur’ân’a ters düşmektedir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>RAHMÂN VE RAHÎM ALLAH ADIYLA.</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>Âyetlerin meali:</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>1–3 - Şu kuşluk vaktine ve karanlığı büsbütün bastırdığı zamanki geceye Andolsun ki, Rabbin seni terk etmeyecek ve sana darılmayacak.</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>4–5 - Sonrası senin için öncesinden elbette daha hayırlı olacak. Ve Rabbin sana verecek, sen de hoşnut olacaksın.</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>6 - O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadı mı?</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>7 - Seni sapıtmış olarak bulup da hidâyet etmedi mi?</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>8 - Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>9 - O hâlde yetimi kahretme!</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>10 - İsteyeni azarlama.</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"><span style="color: blue"><strong>11 - Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle ortaya koy!</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong>Âyetlerin Tahlili</strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">1 – 3. Âyetler: Şu kuşluk vaktine</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Kuşluk vakti, günün ilk aydınlık saatleridir. Burada, artık karanlık dönemlerin bittiğine, fecrden/şafaktan sonra aydınlığın başladığına dikkat çekilmektedir. Artık ruhî bunalımlar bitmiş, işler yoluna girmiş, insanlar müminleşmeye başlamışlardır. İleride daha iyi günler de gelecektir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Ve karanlığı büsbütün bastırdığı zamanki geceye Andolsun ki,</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Burada, küfür, şirk ve ruhi bunalımları simgeleyen karanlığın tam bastırdığı ortamlara dikkat çekilmektedir. Bir tarafta zifîri karanlık bütün ağırlığıyla kendini gösterirken diğer tarafta da kuşluk vaktinin yaşanması kanıttır ki,</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Rabbin seni terk etmeyecek ve sana darılmayacak.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Alak sûresinin tahlilinde de belirttiğimiz gibi, âyetin lâfzî/sözel anlamı “Rabbin sana darılmadı ve seni bırakmadı da” şeklindedir. Ne var ki, bu ifade tarzı Kur’ân’da bir olayın, bir durumun ileride gerçekleşeceğinin kesin olduğunu vurgulamak için kullanılmaktadır. Leheb sûresinin ilk âyetinde olduğu gibi, Kur’ân’da yüzlerce örneği bulunan bu ifade tekniği dikkate alındığında, âyet “Rabbin sana darılmayacak ve seni bırakmayacak da” anlamına gelir. Bu âyetle peygamberimize yalnız bırakılmayacağı ve vahiylerin devam edeceği yönünde güvence verilmiştir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">4 – 5. Âyetler: Sonrası senin için öncesinden elbette daha hayırlı olacak. Ve Rabbin sana verecek sen de hoşnut olacaksın.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yani; “Bundan sonraki hayatın, geçmiş hayatından daha iyi olacak. Rabbin sana çok şeyler verecek, sen de çok memnun olacaksın.”</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Nitekim peygamberimizin elçilik görevi aldıktan sonraki hayatı, görevi almadan önceki hayatına göre her açıdan kat kat üstünlüklerle dolu geçmiştir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bu iki âyet peygamberimize âhirette şefaat yetkisi verilmek sûretiyle kendisinin memnun edileceği ve dolayısıyla onun âhiret hayatının dünya hayatından daha iyi olacağı şeklinde yorumlanmıştır. Peygamberi öveyim derken Müslümanları gevşekliğe ve asılsız beklentilere sürükleyen bu tür yorumların ciddi hiçbir dayanağı yoktur. Her şeyden önce bu yorum, şefaatin sadece Allah’a ait olduğunu bildiren onlarca âyete ters düşmektedir. Şefaat konusu, ileride Necm sûresinde detaylı olarak incelenecektir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">6. Âyet: O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadı mı?</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bu ve bundan sonraki iki âyette peygamberimizin geçmişi hatırlatılmaktadır. Gerçekten de peygamberimiz yetim olarak dünyaya gelmiş, önce dedesi Abdülmuttalib’in, onun ölümünden sonra da amcası Ebû Tâlib’in himayesi altında yaşamıştır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">7. Âyet: Seni sapıtmış olarak bulup da hidâyet etmedi mi?</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Âyette geçen “dâllen” sözcüğü peygamberimiz için kullanıldığından, birçok meal ve tefsirde yumuşatılmış anlamlarla yer almış, buna bağlı olarak da peygamberimizin gece evine giderken yolunu kaybettiği veya buna benzer anlamlar verildiği tam 22 adet zorlama yorum ortaya çıkmıştır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Oysa “dalâlet” sözcüğünün âyette zıt anlamlı “هداي - hidâyet” sözcüğü ile birlikte kullanıldığı gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenledir ki, “dalâlet” sözcüğünün anlamının yumuşatılması âyetin ruhuna aykırı olur. Çünkü Fâtiha ve Leyl sûrelerinde de değinildiği gibi, “hidâyet” sözcüğü “Allah yolunu göstermek” demektir. Evin yolunu ya da köyün yolunu göstermek anlamına gelmez ve bu anlamda kullanılamaz. Dolayısıyla âyetteki “dalâlet” sözcüğü tam olarak “hidâyet dışında olmak, Allah yolunun dışında olmak” anlamına gelir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">“Dâllen” sözcüğünün gerçek anlamını peygamberimize yakıştıramayanlar bu sözcüğü zoraki yorumlarla asıl anlamının dışında kullanmışlardır. Sözcüğün asıl anlamının ne olduğu, Necm sûresinin 2. âyetinde geçen “arkadaşınız sapmadı ve azmadı” ifadesinden de anlaşılmaktadır. Peygamberimizin vahiy aldığı dönemdeki halinin belirtildiği bu âyette onun hidâyet üzere bulunduğu, Allah yolunun dışına çıkmadığı belirtilmektedir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Konumuz olan Duhâ sûresi 7. âyette ise peygamberimizin de herkes gibi bir insan olduğuna, onun da kusur işleyebileceğine işaret vardır. Konuyla ilgili olarak aşağıdaki âyetler de tetkik edilmelidir:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun… Şûra 52</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bundan önce sen gafillerden idin… Yusuf 3</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Eğer sen şirk koşarsan amelin boşa gider… Zümer 65</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Kendi günahın için istiğfar et… Muhammed 19</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Eğer saparsam, kendi aleyhime saparım… Sebe 50</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Balığın arkadaşı (Yunus) gibi olma … Kalem 48</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Özetle bu âyette, Mekke’de Mekkeliler gibi yaşamakta olan Muhammed (as)’e Allah’ın hidâyeti ile İslâm’ın yolunun gösterildiği ve bu dünyada nimetlerin en büyüğü ile nimetlendirildiği anlatılmaktadır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">8. Âyet: Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bu âyeti de iki farklı şekilde yorumlamak mümkündür.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Sözcüklerin gerçek anlamlarına göre: </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">1. Yetim doğan Muhammed (as)’in, kendi dedesinin ve amcasının himayesinde, sıkıntı çekmeden ama bir aile geçindirmeye de gücü olmadan “عائل Âil [ihtiyaç sahibi]” olarak yaşamını sürdürdüğü bir sırada Hadice ile evlenerek zengin bir aile reisi konumuna yükselmesi;</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">2. Ya da; peygamberimizin elçilik görevini aldıktan sonra Ebû Bekir, Osman ve diğer zenginlerin mal varlıklarını emrine vermeleri sonucunda zenginleşmesi.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Sözcüklerin mecaz anlamlarına göre ise; </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Mekkeli Muhammed (as)’in vahiy sayesinde bilgilenmesi ve kanıt sahibi olması,</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Ya da; kendi halinde biri iken bir lider haline gelmesi kast edilmiş olabilir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">9. Âyet: O halde yetimi kahretme!</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yani; “Yetimi heder etme, yetimi ezme!”</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">“قهر - kahr”, bir şeyi normal konumundan daha kötü bir duruma sokmaktır. Bir insanı olması gereken konumdan daha aşağı bir duruma getirmek, o insanı kahretmektir. Kahr, “ikram”ın, yani üstün kılmanın, saygın hâle getirmenin zıddıdır. Örnek olarak Araplar etin tencerede börtmesine, pörsümesine قهر - kahr” derler.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yetimin üstün kılınması gerektiği, bir önceki sûre olan Fecr de bildirilmişti. Bu sûrede ise konu zıt anlamı ile vurgulanarak pekiştirilmiştir. Yetimlik Kur’ân’ın önemle üzerinde durduğu bir konudur. Öyle ki, yetimi koruyup gözetmek dinimizin ana ilkelerinden biridir. Konu sadece bu iki sûrede işlenmekle kalmamış, Bakara sûresinin 220. âyetinde ve Nisa sûresinin ilk on âyetindeki şu hükümlerle detaylandırılmıştır:</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yetimler, akraba grubu içine alınarak üvey evlât konumuna getirilmelidir. </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bir arada yaşanılan yetimlere kardeş muamelesi yapılmalıdır. </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yetimlerin malları kendilerine verilmelidir. </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yetimlerin malları korunmalı ve idaresinde haksızlık yapılmamalıdır. </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Yetimler işe yarar hâle getirilmelidir, iş güç sahibi yapılmalıdır. </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Miras paylaşımında yetimler için de pay ayrılmalıdır. </span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Bazı meallerde yer alan “yetime kahretme” şeklindeki çeviri, âyetin gerçek mesajını yansıtmamaktadır. Çünkü Türkçede “yetime kahretme” ile “yetimi kahretme” ifadeleri aynı anlama gelmez. Çevirilerin çoğunda kullanılmış olan “yetime kahretme” ifadesi, “yetime darılma, yetime gücenme” gibi bir anlam içermektedir. Oysa âyet, yetimin kahrolmasının, mahvolmasının önüne geçilmesi gerektiğini anlatmaktadır. Dolayısıyla buradaki çevirinin “yetimi kahretme” şeklinde olması gerekmektedir. Bu da bize âyetin şu mesajını iletmektedir: Yetimler aç-açık, evsiz-barksız, eğitimsiz-öğretimsiz, işsiz-güçsüz bırakılarak heder edilmemeli, gereken yapılarak analı-babalı gibi büyütülmeleri sağlanmalı, onlara en iyi eğitim ve öğretim verilmeli, saygın ve değerli kişiler olarak topluma kazandırılmalıdır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Kur’ân’ın yetimler için verdiği emirler hem bireysel hem de toplumsal boyutlar taşıyan emirlerdir. Onlar için yapılması emredilen işlerin bireylerce yapılabilir olanları bireyler tarafından; toplumca yapılabilir olanları ise toplum adına kamu otoritesini kullananlar tarafından yerine getirilmelidir. Bir iman toplumu, üstlenilmesi gereken maddi ve manevi yükler konusunda en az bireyleri kadar sorumludur. Nitekim Fecr sûresinin 17–20. âyetlerinde yetimin kerimleştirilmesi ve yoksulun yiyeceği üzerine teşvikleşilmesi görevleri doğrudan topluma verilmiştir.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">10. Âyet: İsteyeni azarlama.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">“سائل - sâil” sözcüğü “isteyen” demektir, ancak “soran” anlamına da gelmektedir. Çünkü soru sormak, bilgi istemek demektir. Âyette tümlece yer verilmeyerek isteyenin ne istediği belirtilmemiştir. Bu durum, “isteyen” sözcüğünün anlam alanını genişletmektedir. Dolayısıyla “isteyen” sözcüğü için “yiyecek-içecek gibi maddi ihtiyaçları isteyen”, ya da “din ve imanla ilgili manevi ihtiyaçlarını giderecek bilgi isteyen, soru soran” gibi anlamların geliştirilmesi mümkündür.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">11. Âyet: Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle ortaya koy!</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Sûrede açıklanan konular dikkate alındığında “Rabbinin nimeti” ifadesinden peygamberimize verilen her türlü nimet anlaşılmaktaysa da, ona verilen asıl nimet “İslâm Dini”dir. Zira başta Maide sûresinin 3. âyeti olmak üzere Kur’ân’da bahsedilen “nimet” İslâm dinidir. Peygamberimizden istenen de, bu nimeti [İslâm Dinini] hem yaşaması hem de anlatmasıdır.</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px">Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır</span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: black">BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHIYM</span></strong></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><p style="text-align: left"><span style="font-size: 12px"><span style="color: black"><strong>El-KEVSER </strong></span></span></p></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">Kevser, çok nimet demektir; ayrıca cennette bir havuzun da adıdır. Âdiyât sûresinden sonra Mekke'de inen bu sûre <strong><em>3</em></strong> (üç) âyettir. Erkek çocukları yaşamadığı için Peygamberimize müşrikler, nesli kesik manasına "ebter" dediler. Sûrede buna cevap verilmiştir.</span></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. </span></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><em>1</em><strong>. (Resûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. </strong></span></span></p></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>2</em>. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.</strong></span></span></span></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em></em></strong></span></span></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>3</em>. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir. </strong></span></span></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <strong>İNŞİRAH SURESİ</strong></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. </span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><span style="color: blue">1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?</span></strong></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>2. Yükünü senden alıp atmadık mı? </strong></span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>3. O senin belini büken yükü .</strong></span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?</strong></span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.</strong></span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.</strong></span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul, </strong></span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong>8. Yalnız Rabbine yönel. </strong></span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><p style="text-align: left"><p style="text-align: left"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">"İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Duhâ sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinnin açılıp arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara dikkat çekilerek Allah'a şükretmeye teşvik edilmektedir. </span></span></p> </p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">Suyûtî, Sûrenin, müşriklerin mü'minleri fakirlikleri sebebiyle ayıplamaları üzerine nazil olduğunu söyler.[1] ki Sûrenin tamamı Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur ve bunda icma vardır. Nüzul sırası itibariyle Duhâ Sûresinden sonra nazil olmuştur.[2] </span></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">6- Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var!</span></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:</span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">1- İbni Cerir, Hasan-ı Basri'den rivayet etti: </span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">Şu, "muhakkak güçlükle beraber kolaylık var." ayeti indiğinde Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: </span></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">"Müjde! Size kolaylık geldi. Bir zorluk iki kolaylığı mağlup edemez."[3]</span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">2- İbn Ebî Hatim'in Ebu Zür'a kanalıyla Enes ibn Mâlik'ten rivayetine göre bir gün Hz. Peygamber (sa) oturuyormuş. Karşısında da bir taş varmış. </span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">"Zorluk gelip şu taşın içine girse kolaylık gelir ve onun içine girerek zorluğu oradan çıkarırdı." buyurmuş ve işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirmiş.[4] </span></span></p><p></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"> <p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: black">3- İbn Merdûye'nin Câbir ibn Abdullah'tan rivayetine göre bu iki âyet-i kerime Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur. </span></span></p><p></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 2868, member: 3"] [INDENT][SIZE=3][B]11 (93). DUHÂ [KUŞLUK VAKTİ] SÛRESİ[/B] [B]DUHÂ SÛRESİ’NE GİRİŞ[/B] Duhâ sûresi on bir âyet olup Mekke’de inmiştir. İniş sırasına göre 11. sûredir. Peygamberimizin ve vahyin Allah’ın teminatı altında olduğu bu sûre ile açıklanmıştır. Ayrıca Fecr sûresinde değinilen “ikram, yetim, nankörlük” gibi kavramlar, bu sûrede peygamberimizin hayatından örnekler verilerek pekiştirilmiş ve detaylandırılmıştır. [B]SÛRENİN İNİŞ SEBEPLERİ:[/B] Fecr sûresinin inişinden sonra uzun bir “ فترة- fetret” döneminin yaşandığı ve daha sonra Duhâ sûresinin inişiyle bu dönemin sona erdiği iddia edilmiştir. Başka bir ifadeyle, Allah’ın Fecr sûresinden sonra uzun bir süre peygamberine vahyi kestiği iddia edilmektedir. Fetretin sebepleri hakkındaki rivâyetlerden bazılarını Alak sûresinin tahlilinde anlatmış, Kur’ân’dan ve tarihî bilgilerden yararlanarak bu rivâyetlerin uydurma olduklarını ortaya koymuştuk. Konu tekrar gündeme geldiği için bu kez de İbn-i Kesir’den iki rivâyet ele alınarak bunlar incelenecektir: “İbn-i Cerir Taberi’nin rivâyetine gelince, o der ki: Bize ibn-i Ebû Şevarib ….. Abdullah İbn Şeddad’dan nakletti ki; Ayşe Allah’ın Elçisi’ne; ‘Ne oluyor, Rabbim sana darıldı mı?’ demiş. Bunun üzerine ve Duhâ sûresi nazil olmuş. Taberi’nin Ebû Kurayb’den rivâyetine göre ise Hadice ‘Durumundan anladığıma göre Rabbinin sana darıldığını sanıyorum’ demiş. Bunun üzerine bu sûre nazil olmuş.” İlk rivâyet incelendiğinde görülür ki, Peygamberimize bu ilk vahiyler geldiği tarihlerde Ayşe henüz bir çocuktu ve peygamberimiz ile bir yakınlığı bulunmamaktaydı. Bu tarihi durum, bu rivâyetin çeşitli gerekçelerle uydurulmuş birçok yalandan biri olduğunu göstermektedir. İkinci rivâyete gelince: Hadice’nin peygamberimizle bu şekilde konuşabilmesi için Allah’ın bildirdiği bir vahiy iniş takviminin bulunması ve Hadice’nin de bunu biliyor olması gerekir. Oysa Kur’ân’ın inişinin belli bir takvime bağlanmadığı herkesin malûmudur. Özetle, vahyin inişi sırasında bir fetret döneminin yaşandığına dair ileri sürülen iddialar tamamen dayanaksızdır. Furkân sûresinin 32,33. âyetlerinde Kur’ân’ın toptan değil, parça parça, azar azar, yeri geldiği zaman indirileceği açıkça bildirilmektedir. Dolayısıyla iki vahiy arasındaki boşluk dönemini fetret olarak değerlendirmek Kur’ân’a ters düşmektedir. [B]RAHMÂN VE RAHÎM ALLAH ADIYLA.[/B] [B]Âyetlerin meali:[/B] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]1–3 - Şu kuşluk vaktine ve karanlığı büsbütün bastırdığı zamanki geceye Andolsun ki, Rabbin seni terk etmeyecek ve sana darılmayacak.[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]4–5 - Sonrası senin için öncesinden elbette daha hayırlı olacak. Ve Rabbin sana verecek, sen de hoşnut olacaksın.[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]6 - O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadı mı?[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]7 - Seni sapıtmış olarak bulup da hidâyet etmedi mi?[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]8 - Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]9 - O hâlde yetimi kahretme![/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]10 - İsteyeni azarlama.[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3][COLOR=blue][B]11 - Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle ortaya koy![/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3] [B]Âyetlerin Tahlili[/B] 1 – 3. Âyetler: Şu kuşluk vaktine Kuşluk vakti, günün ilk aydınlık saatleridir. Burada, artık karanlık dönemlerin bittiğine, fecrden/şafaktan sonra aydınlığın başladığına dikkat çekilmektedir. Artık ruhî bunalımlar bitmiş, işler yoluna girmiş, insanlar müminleşmeye başlamışlardır. İleride daha iyi günler de gelecektir. Ve karanlığı büsbütün bastırdığı zamanki geceye Andolsun ki, Burada, küfür, şirk ve ruhi bunalımları simgeleyen karanlığın tam bastırdığı ortamlara dikkat çekilmektedir. Bir tarafta zifîri karanlık bütün ağırlığıyla kendini gösterirken diğer tarafta da kuşluk vaktinin yaşanması kanıttır ki, Rabbin seni terk etmeyecek ve sana darılmayacak. Alak sûresinin tahlilinde de belirttiğimiz gibi, âyetin lâfzî/sözel anlamı “Rabbin sana darılmadı ve seni bırakmadı da” şeklindedir. Ne var ki, bu ifade tarzı Kur’ân’da bir olayın, bir durumun ileride gerçekleşeceğinin kesin olduğunu vurgulamak için kullanılmaktadır. Leheb sûresinin ilk âyetinde olduğu gibi, Kur’ân’da yüzlerce örneği bulunan bu ifade tekniği dikkate alındığında, âyet “Rabbin sana darılmayacak ve seni bırakmayacak da” anlamına gelir. Bu âyetle peygamberimize yalnız bırakılmayacağı ve vahiylerin devam edeceği yönünde güvence verilmiştir. 4 – 5. Âyetler: Sonrası senin için öncesinden elbette daha hayırlı olacak. Ve Rabbin sana verecek sen de hoşnut olacaksın. Yani; “Bundan sonraki hayatın, geçmiş hayatından daha iyi olacak. Rabbin sana çok şeyler verecek, sen de çok memnun olacaksın.” Nitekim peygamberimizin elçilik görevi aldıktan sonraki hayatı, görevi almadan önceki hayatına göre her açıdan kat kat üstünlüklerle dolu geçmiştir. Bu iki âyet peygamberimize âhirette şefaat yetkisi verilmek sûretiyle kendisinin memnun edileceği ve dolayısıyla onun âhiret hayatının dünya hayatından daha iyi olacağı şeklinde yorumlanmıştır. Peygamberi öveyim derken Müslümanları gevşekliğe ve asılsız beklentilere sürükleyen bu tür yorumların ciddi hiçbir dayanağı yoktur. Her şeyden önce bu yorum, şefaatin sadece Allah’a ait olduğunu bildiren onlarca âyete ters düşmektedir. Şefaat konusu, ileride Necm sûresinde detaylı olarak incelenecektir. 6. Âyet: O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadı mı? Bu ve bundan sonraki iki âyette peygamberimizin geçmişi hatırlatılmaktadır. Gerçekten de peygamberimiz yetim olarak dünyaya gelmiş, önce dedesi Abdülmuttalib’in, onun ölümünden sonra da amcası Ebû Tâlib’in himayesi altında yaşamıştır. 7. Âyet: Seni sapıtmış olarak bulup da hidâyet etmedi mi? Âyette geçen “dâllen” sözcüğü peygamberimiz için kullanıldığından, birçok meal ve tefsirde yumuşatılmış anlamlarla yer almış, buna bağlı olarak da peygamberimizin gece evine giderken yolunu kaybettiği veya buna benzer anlamlar verildiği tam 22 adet zorlama yorum ortaya çıkmıştır. Oysa “dalâlet” sözcüğünün âyette zıt anlamlı “هداي - hidâyet” sözcüğü ile birlikte kullanıldığı gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenledir ki, “dalâlet” sözcüğünün anlamının yumuşatılması âyetin ruhuna aykırı olur. Çünkü Fâtiha ve Leyl sûrelerinde de değinildiği gibi, “hidâyet” sözcüğü “Allah yolunu göstermek” demektir. Evin yolunu ya da köyün yolunu göstermek anlamına gelmez ve bu anlamda kullanılamaz. Dolayısıyla âyetteki “dalâlet” sözcüğü tam olarak “hidâyet dışında olmak, Allah yolunun dışında olmak” anlamına gelir. “Dâllen” sözcüğünün gerçek anlamını peygamberimize yakıştıramayanlar bu sözcüğü zoraki yorumlarla asıl anlamının dışında kullanmışlardır. Sözcüğün asıl anlamının ne olduğu, Necm sûresinin 2. âyetinde geçen “arkadaşınız sapmadı ve azmadı” ifadesinden de anlaşılmaktadır. Peygamberimizin vahiy aldığı dönemdeki halinin belirtildiği bu âyette onun hidâyet üzere bulunduğu, Allah yolunun dışına çıkmadığı belirtilmektedir. Konumuz olan Duhâ sûresi 7. âyette ise peygamberimizin de herkes gibi bir insan olduğuna, onun da kusur işleyebileceğine işaret vardır. Konuyla ilgili olarak aşağıdaki âyetler de tetkik edilmelidir: Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun… Şûra 52 Bundan önce sen gafillerden idin… Yusuf 3 Eğer sen şirk koşarsan amelin boşa gider… Zümer 65 Kendi günahın için istiğfar et… Muhammed 19 Eğer saparsam, kendi aleyhime saparım… Sebe 50 Balığın arkadaşı (Yunus) gibi olma … Kalem 48 Özetle bu âyette, Mekke’de Mekkeliler gibi yaşamakta olan Muhammed (as)’e Allah’ın hidâyeti ile İslâm’ın yolunun gösterildiği ve bu dünyada nimetlerin en büyüğü ile nimetlendirildiği anlatılmaktadır. 8. Âyet: Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi? Bu âyeti de iki farklı şekilde yorumlamak mümkündür. Sözcüklerin gerçek anlamlarına göre: 1. Yetim doğan Muhammed (as)’in, kendi dedesinin ve amcasının himayesinde, sıkıntı çekmeden ama bir aile geçindirmeye de gücü olmadan “عائل Âil [ihtiyaç sahibi]” olarak yaşamını sürdürdüğü bir sırada Hadice ile evlenerek zengin bir aile reisi konumuna yükselmesi; 2. Ya da; peygamberimizin elçilik görevini aldıktan sonra Ebû Bekir, Osman ve diğer zenginlerin mal varlıklarını emrine vermeleri sonucunda zenginleşmesi. Sözcüklerin mecaz anlamlarına göre ise; Mekkeli Muhammed (as)’in vahiy sayesinde bilgilenmesi ve kanıt sahibi olması, Ya da; kendi halinde biri iken bir lider haline gelmesi kast edilmiş olabilir. 9. Âyet: O halde yetimi kahretme! Yani; “Yetimi heder etme, yetimi ezme!” “قهر - kahr”, bir şeyi normal konumundan daha kötü bir duruma sokmaktır. Bir insanı olması gereken konumdan daha aşağı bir duruma getirmek, o insanı kahretmektir. Kahr, “ikram”ın, yani üstün kılmanın, saygın hâle getirmenin zıddıdır. Örnek olarak Araplar etin tencerede börtmesine, pörsümesine قهر - kahr” derler. Yetimin üstün kılınması gerektiği, bir önceki sûre olan Fecr de bildirilmişti. Bu sûrede ise konu zıt anlamı ile vurgulanarak pekiştirilmiştir. Yetimlik Kur’ân’ın önemle üzerinde durduğu bir konudur. Öyle ki, yetimi koruyup gözetmek dinimizin ana ilkelerinden biridir. Konu sadece bu iki sûrede işlenmekle kalmamış, Bakara sûresinin 220. âyetinde ve Nisa sûresinin ilk on âyetindeki şu hükümlerle detaylandırılmıştır: Yetimler, akraba grubu içine alınarak üvey evlât konumuna getirilmelidir. Bir arada yaşanılan yetimlere kardeş muamelesi yapılmalıdır. Yetimlerin malları kendilerine verilmelidir. Yetimlerin malları korunmalı ve idaresinde haksızlık yapılmamalıdır. Yetimler işe yarar hâle getirilmelidir, iş güç sahibi yapılmalıdır. Miras paylaşımında yetimler için de pay ayrılmalıdır. Bazı meallerde yer alan “yetime kahretme” şeklindeki çeviri, âyetin gerçek mesajını yansıtmamaktadır. Çünkü Türkçede “yetime kahretme” ile “yetimi kahretme” ifadeleri aynı anlama gelmez. Çevirilerin çoğunda kullanılmış olan “yetime kahretme” ifadesi, “yetime darılma, yetime gücenme” gibi bir anlam içermektedir. Oysa âyet, yetimin kahrolmasının, mahvolmasının önüne geçilmesi gerektiğini anlatmaktadır. Dolayısıyla buradaki çevirinin “yetimi kahretme” şeklinde olması gerekmektedir. Bu da bize âyetin şu mesajını iletmektedir: Yetimler aç-açık, evsiz-barksız, eğitimsiz-öğretimsiz, işsiz-güçsüz bırakılarak heder edilmemeli, gereken yapılarak analı-babalı gibi büyütülmeleri sağlanmalı, onlara en iyi eğitim ve öğretim verilmeli, saygın ve değerli kişiler olarak topluma kazandırılmalıdır. Kur’ân’ın yetimler için verdiği emirler hem bireysel hem de toplumsal boyutlar taşıyan emirlerdir. Onlar için yapılması emredilen işlerin bireylerce yapılabilir olanları bireyler tarafından; toplumca yapılabilir olanları ise toplum adına kamu otoritesini kullananlar tarafından yerine getirilmelidir. Bir iman toplumu, üstlenilmesi gereken maddi ve manevi yükler konusunda en az bireyleri kadar sorumludur. Nitekim Fecr sûresinin 17–20. âyetlerinde yetimin kerimleştirilmesi ve yoksulun yiyeceği üzerine teşvikleşilmesi görevleri doğrudan topluma verilmiştir. 10. Âyet: İsteyeni azarlama. “سائل - sâil” sözcüğü “isteyen” demektir, ancak “soran” anlamına da gelmektedir. Çünkü soru sormak, bilgi istemek demektir. Âyette tümlece yer verilmeyerek isteyenin ne istediği belirtilmemiştir. Bu durum, “isteyen” sözcüğünün anlam alanını genişletmektedir. Dolayısıyla “isteyen” sözcüğü için “yiyecek-içecek gibi maddi ihtiyaçları isteyen”, ya da “din ve imanla ilgili manevi ihtiyaçlarını giderecek bilgi isteyen, soru soran” gibi anlamların geliştirilmesi mümkündür. 11. Âyet: Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle ortaya koy! Sûrede açıklanan konular dikkate alındığında “Rabbinin nimeti” ifadesinden peygamberimize verilen her türlü nimet anlaşılmaktaysa da, ona verilen asıl nimet “İslâm Dini”dir. Zira başta Maide sûresinin 3. âyeti olmak üzere Kur’ân’da bahsedilen “nimet” İslâm dinidir. Peygamberimizden istenen de, bu nimeti [İslâm Dinini] hem yaşaması hem de anlatmasıdır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır [B][COLOR=black]BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHIYM[/COLOR][/B] [/SIZE][LEFT][SIZE=3][COLOR=black][B]El-KEVSER [/B][/COLOR][/SIZE][/LEFT] [FONT=Georgia][SIZE=3][FONT=Verdana][COLOR=black]Kevser, çok nimet demektir; ayrıca cennette bir havuzun da adıdır. Âdiyât sûresinden sonra Mekke'de inen bu sûre [B][I]3[/I][/B] (üç) âyettir. Erkek çocukları yaşamadığı için Peygamberimize müşrikler, nesli kesik manasına "ebter" dediler. Sûrede buna cevap verilmiştir.[/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][FONT=Verdana][COLOR=black]Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=blue][I]1[/I][B]. (Resûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. [/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]2[/I]. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][FONT=Georgia][SIZE=3][FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I] 3[/I]. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT] [/INDENT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [B]İNŞİRAH SURESİ[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. [/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][B][COLOR=blue]1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?[/COLOR][/B][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=blue][B]2. Yükünü senden alıp atmadık mı? [/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=blue][B]3. O senin belini büken yükü .[/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT][LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B]4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?[/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT][LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B]5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.[/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT][LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B]6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.[/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT][LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B]7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul, [/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT][LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B]8. Yalnız Rabbine yönel. [/B][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3][LEFT][LEFT] [FONT=Verdana][COLOR=black]"İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Duhâ sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinnin açılıp arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara dikkat çekilerek Allah'a şükretmeye teşvik edilmektedir. [/COLOR][/FONT][/LEFT] [/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [FONT=Verdana][COLOR=black]Suyûtî, Sûrenin, müşriklerin mü'minleri fakirlikleri sebebiyle ayıplamaları üzerine nazil olduğunu söyler.[1] ki Sûrenin tamamı Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur ve bunda icma vardır. Nüzul sırası itibariyle Duhâ Sûresinden sonra nazil olmuştur.[2] [/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [FONT=Verdana][COLOR=black]6- Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var![/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:[/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]1- İbni Cerir, Hasan-ı Basri'den rivayet etti: [/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [FONT=Verdana][COLOR=black]Şu, "muhakkak güçlükle beraber kolaylık var." ayeti indiğinde Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: [/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]"Müjde! Size kolaylık geldi. Bir zorluk iki kolaylığı mağlup edemez."[3][/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]2- İbn Ebî Hatim'in Ebu Zür'a kanalıyla Enes ibn Mâlik'ten rivayetine göre bir gün Hz. Peygamber (sa) oturuyormuş. Karşısında da bir taş varmış. [/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]"Zorluk gelip şu taşın içine girse kolaylık gelir ve onun içine girerek zorluğu oradan çıkarırdı." buyurmuş ve işte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirmiş.[4] [/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE][FONT=Georgia][SIZE=3] [LEFT][FONT=Verdana][COLOR=black]3- İbn Merdûye'nin Câbir ibn Abdullah'tan rivayetine göre bu iki âyet-i kerime Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur. [/COLOR][/FONT][/LEFT] [/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Peygamber efendimizin kuran da geçen kıssaları
Üst
Alt