- Katılım
- 2 Eylül 2011
- Mesajlar
- 3,869
- Tepkime puanı
- 37
Panik mi oldunuz?
Hiç bir neden yok...,aniden başlayan bir çarpıntı... terleme... göğüste sıkışma... nefes darlığı... baş dönmesi... dengesizlik... fenalaşma... baygınlık geçirme... nefes alamama duygusu... bulantı... karın ağrısı... titreme/sarsılma... ürperme... başta karıncalanma... beyinde uyuşma duygusu... ani ateş basması... nedensiz üşüme... ve en sonunda kendinize teşhis koyuyorsunuz; "Eyvahhh... kalp krizi geçiriyorum!..." "Bana felç indi!..."
... tüm bunların arkasından ciddi bir ölüm korkusu...
Bazen de başınızda bir tuhaflık hissedersiniz... sersemlik hissi... Kendisini ve çevresini bir değişik hissetme... kontrolünü kaybedeceğini zannetme... hatta çıldırma korkusu... ve ilaveten kendisine veya çevresindekilere zarar vereceği endişesi...
Bu gibi durumlarda kişiler genelde acil servislere kaldırılırlar. Orada bir çok muayene, film çekimi, elektrokardiyografi tomografi ve diğer tüm incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Kaygılanırsınız. Doktorunuza ne olduğunuzu sorduğunuzda aldığınız cevap nettir: "Bir şey yok... stresten olmuş... sinirsel..."
Ve eve gönderilirsiniz. Sadece sakinleştirici bir iğne yapılarak.
Aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşete düşüren yoğun sıkıntı veya korku nöbetlerine "Panik Atak" diyoruz. Geçmişte yeterince bilinen bir hastalık değildi ama son yıllarda ilköğretim düzeyindeki çocukların bile tanıdığı bir isim oldu. Nereye baksak, başımızı nereye çevirsek buna benzer ataklar yaşayan birileriyle mutlaka karşılaşıyoruz. Neredeyse her ailede bir tane panik ataklı kişi yaşıyor.
Panik atakların en tipik özelliği, tekrarlayıcı olmasıdır. Kişi sık sık bu atakları yaşamaya başladıkça, hastanelerin acil servislerine de sık sık taşınmaya başlamış olur. Kaçınılmaz son yani...
Her seferinde yeni muayeneler... her seferinde yeni filmler. .. doktorların bir şey olmadığına dair söylediği hiçbir cümle tatmin etmez... gözden kaçan bir şeyler mutlaka vardır diye incelemelere devam ettirilir.
Bazen de yanlış tanı konularak hasta antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ilacına kadar bir sürü yanlış ilaç kullanır. Ve bir türlü iyileşmez doğal olarak... bu durumda da sürekli morali bozulur...
Ataklar devam ettikçe hasta, ataklar arasındaki dönemlerde de gergin ve huzursuz olmaya başlar. Endişeli, sıkıntılı bir hal alır. Ha geldi ha gelecek diye bekler durur... ama keyifli bir bekleme değil tabii ki tahmin edeceğiniz gibi... korku dolu bir bekleme...
... bir de ne zaman nerde geleceği belli olmadığı için daha da çok kaygılanır. Ya yolda gelirse?... Ya markette gelirse?... ya iş yerinde gelirse?... Ya otobüste gelirse?... Ya komşuya gidince dedikoducu insanların arasında gelip de utanılacak bir durum yaşatırsa?... Ya sınav anında gelip, en önemli finalde geçer not aldırmazsa?... Ya yolun ortasında kalp krizi geçirip, tanımadığı insanların arasında ölüp giderse?...
Hiç bir neden yok...,aniden başlayan bir çarpıntı... terleme... göğüste sıkışma... nefes darlığı... baş dönmesi... dengesizlik... fenalaşma... baygınlık geçirme... nefes alamama duygusu... bulantı... karın ağrısı... titreme/sarsılma... ürperme... başta karıncalanma... beyinde uyuşma duygusu... ani ateş basması... nedensiz üşüme... ve en sonunda kendinize teşhis koyuyorsunuz; "Eyvahhh... kalp krizi geçiriyorum!..." "Bana felç indi!..."
... tüm bunların arkasından ciddi bir ölüm korkusu...
Bazen de başınızda bir tuhaflık hissedersiniz... sersemlik hissi... Kendisini ve çevresini bir değişik hissetme... kontrolünü kaybedeceğini zannetme... hatta çıldırma korkusu... ve ilaveten kendisine veya çevresindekilere zarar vereceği endişesi...
Bu gibi durumlarda kişiler genelde acil servislere kaldırılırlar. Orada bir çok muayene, film çekimi, elektrokardiyografi tomografi ve diğer tüm incelemelerde hiçbir şey bulunmaz. Kaygılanırsınız. Doktorunuza ne olduğunuzu sorduğunuzda aldığınız cevap nettir: "Bir şey yok... stresten olmuş... sinirsel..."
Ve eve gönderilirsiniz. Sadece sakinleştirici bir iğne yapılarak.
Aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşete düşüren yoğun sıkıntı veya korku nöbetlerine "Panik Atak" diyoruz. Geçmişte yeterince bilinen bir hastalık değildi ama son yıllarda ilköğretim düzeyindeki çocukların bile tanıdığı bir isim oldu. Nereye baksak, başımızı nereye çevirsek buna benzer ataklar yaşayan birileriyle mutlaka karşılaşıyoruz. Neredeyse her ailede bir tane panik ataklı kişi yaşıyor.
Panik atakların en tipik özelliği, tekrarlayıcı olmasıdır. Kişi sık sık bu atakları yaşamaya başladıkça, hastanelerin acil servislerine de sık sık taşınmaya başlamış olur. Kaçınılmaz son yani...
Her seferinde yeni muayeneler... her seferinde yeni filmler. .. doktorların bir şey olmadığına dair söylediği hiçbir cümle tatmin etmez... gözden kaçan bir şeyler mutlaka vardır diye incelemelere devam ettirilir.
Bazen de yanlış tanı konularak hasta antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından tansiyon ilacına kadar bir sürü yanlış ilaç kullanır. Ve bir türlü iyileşmez doğal olarak... bu durumda da sürekli morali bozulur...
Ataklar devam ettikçe hasta, ataklar arasındaki dönemlerde de gergin ve huzursuz olmaya başlar. Endişeli, sıkıntılı bir hal alır. Ha geldi ha gelecek diye bekler durur... ama keyifli bir bekleme değil tabii ki tahmin edeceğiniz gibi... korku dolu bir bekleme...
... bir de ne zaman nerde geleceği belli olmadığı için daha da çok kaygılanır. Ya yolda gelirse?... Ya markette gelirse?... ya iş yerinde gelirse?... Ya otobüste gelirse?... Ya komşuya gidince dedikoducu insanların arasında gelip de utanılacak bir durum yaşatırsa?... Ya sınav anında gelip, en önemli finalde geçer not aldırmazsa?... Ya yolun ortasında kalp krizi geçirip, tanımadığı insanların arasında ölüp giderse?...