Osmanlıca Kavgası

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
osmanlicakavgasi.jpg


Bu neyin kavgasıdır? Dilin mi, yazının mı?

İmam Hatip okulları dışında kalan okullara seçmeli olarak konan ders dilden ziyade yazıdır, ama hedef 1928'den önce asırlarca kullandığımız ve binlerce eserde kullanılan yazının okunması ve anlaşılması ise hem yazı hem de dil öğretimi isteniyor demektir ki, doğru olan da budur.

Halkımızın büyük çoğunluğu Kur’an-ı Kerim’i okumasını bilir ama manasını anlayamaz; çünkü Arapça ve bunun için gerekli olan diğer ilimleri bilmez. Osmanlıca öğretmekten murat bu olamaz; orta derecede de olsa dil devriminden önce konuşma ve yazıda kullanılan dili ve bunun yazısını öğretmek olur. Bu dilin adı ise -her ne kadar meşhur olanı Osmanlıca olsa da- dil devriminden önceki dilimizdir; yani zengin ve âhenkli Türkçemizdir.

Peki bu dili ve yazıyı çocuklarımız niçin öğrenmelidirler?

Tarih sahnesindeki varlığı binlerce yılı kaplayan bir milletin bu asırlar içinde ortaya koyduğu ilmi, kültürü, medeniyeti doğru ve tam öğrenmenin en önemli şartlarından biri bu yazıyı ve bu dili bilmektir.

Bir millet düşünün, milli marşının yazıldığı yazıyı ve dili bilmiyor, Latin harflerine aktarılmış olan şiiri -bu harfler o dile uygun olmadığı için- yanlış telaffuz ediyor ve manasını da anlamıyor. Medeniyetler aleminde okur yazarları bu cehalete mahkum olmuş bir millet var mıdır?

Şairlerini, alimlerini, düşünürlerini kendi eserlerinden okuyarak anlayamayan; Fuzuli’yi, Baki’yi, Nedim’i bırakın Akif’i, Namık Kemal’i, hatta Yahya Kemal’i anlayamayan bir okur yazar nesline benzer bir nesil başka milletlerde var mıdır?

Zavallı cehalet, bakın yüksek tahsil gömüş birilerine ne dedirtiyor: “Bu yazıyı öğrenip de mezar taşlarını mı okuyacağız?”

Adamın binlerce yıllık geçmişi ile ilgili tek bağlantı yeri “mezarlar” kalmış; çünkü ne kitap görmüş ne de kütüphane!

Hem vaktiyle dil ve yazı devrimi yapılırken halka sorulmadığı gibi “isteyen öğrensin, istemeyen eskisine devam etsin” de denmedi, bütün diğer devrim alanları gibi bu da mecbur kılındı, eskisi yasaklandı, yenisi dayatıldı. Düşünün, bir gece yatarken küçüklükten beri öğrendiğiniz bir yazı ve dil ile yatıyorsunuz, sabah uyanınca size yeni bir yazı ve dil dayatılıyor!

Uyum yapabilmek ve işlerini görebilmek için babalarımız ve dedelerimiz neler çekmişlerdir kim bilir?
Şimdi ise kimse kimseyi yeni bir yazıya ve dile mecbur etmiyor; tam da halkın egemenliğine uygun bir düzenleme ile “dileyen seçsin ve öğrensin” diyorlar.

Asıl sadede, karşı çıkışın asıl sebebine gelelim: Bence bu sebep yine ideolojik muhalefettir; yani bu millet kültür ve medeniyet değiştirerek Batılı mı olacak, yoksa kendi değerlerine sahip çıkarak ve kendi kalarak mı çağdaşlaşacak?

Batı’ya yönelenlere bir bakın; yüz yıla yakındır ne yapmışlar? Bir de kendileri kalarak, binlerce şekilden oluşan yazılarını terketmeyerek çağdaşlaşan Japonya’ya, Çin’e ve yazısını değiştirmemiş Rusya’ya bakın!
Bu milletlerin sabit ayakları binlerce yıllık kültür ve medeniyetlerinde, hareketli ayakları ise bütün dünyadadır.

Bizimkilerin ise ayakları kaymış.

Kaynak: Sorularla islamiyet. Yazar: Prof-dr. Hayrettin Karaman
 

gdemir

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Kasım 2014
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Bir süredir Osmanlıca’nın okullarda öğretilip öğretilmemesi tartışılıyor. Osmanlıca’ya bazıları kökten karşı. Bunu duymak bile istemiyorlar. Bazıları "istemezük ama olacaksa da seçmeli olsun" diyorlar. Ama halkın büyük çoğunluğunun böyle bir rahatsızlığı bulunmuyor.

Lozan anlaşmasından sonra 1924’te Hilafet ilga edildi. 1925’te Müslüman halkın kafasına zoraki frenk şapkası geçirildi. 1928’de bin yıla yakın kullanmış olduğumuz harfler bir anda yasaklandı ve Frenk alfabesi kullanmak mecbur tutuldu. 1930’larda dilimizle uğraşmaya ve tarihimizi unutturmak için kelimeleri ve kavramları da değiştirmeye teşebbüs ettiler. 1932’de ezanı yasakladılar ve bu yasak 1950’ye kadar devam etti. Önce Müslümanlığı kaldıracak adımlar atma teşebbüsünde bulundular. Bunu beceremeyeceklerini anlayınca İslam’ı sulandırma ve Kemalist bir İslam uydurma yoluna gayretine girdiler.

M. Kemal 1928’de "harf darbesini" yaptığında en geç 1-2 sene içinde bütün halkın okuma yazma öğreneceğini söylüyordu. Aradan iki sene geçtiğinde 1930’da, üniversite okuma oranı değil, sadece okuma yazma oranı % 10’u zor buluyordu. Harf darbesinin üzerinden 37 sene geçtiğinde 1965’teki sayımda, okuma-yazma oranı ancak % 50’lere gelebilmişti. Medeniyet ve kültüre yapılan bu darbenin üzerinden 86 sene geçti. Bu oran hala % 100 değil. Kaldı ki 1980 darbesini yapmış olan Kenan Evren bile hala notlarını Osmanlıca tutuyor.

Neymiş? "Latin alfabesi modernliğin nişanesiymiş. Latin alfabesi ile yazmak ve öğrenmek daha kolaymış." Bunların tamamı kuyruklu yalan ve darbenin kılıfı. Tam aksine, sağdan sola yazmak ve Arap elifbası, insan anatomisine ve öğrenmeye daha yatkın.

Bugün bilim, elektronik ve teknoloji yönünden dünyanın en gelişmiş ülkesi olan Japonya, dünyanın en zor harflerini kullanıyor. Nüfusu bir milyarın üzerinde olan Çinliler en zor harflerden birini kullanmaya devam ediyorlar. Rusya aynı şekilde Latin alfabesini değil Kril harflerini kullanıyor. Teknolojiyi en iyi kullanmakta olan İsrail 2000 sene önceki İbranice'yi seçti.

Milleti kandırmak için yalan söyleyenler bari biraz daha mantıklı yalan söylesinler.

Hilafetin ilgası da, harf değişimi de, zoraki şapka giydirme işi de, Türkçe'nin yapısıyla, genetiği ile oynayıp tarihin ve dilin değişmesini sağlamak da, İslam’ı ve Müslümanları baskı altına alıp 1937’de zoraki laiklik dayatması yapmak da Lozan Antlaşması'nın gizlenen maddelerindendi. Lozan’daki dayatmalar, yıllara yayılarak tedricen bu halka bu ülkeye uygulandı. İşgalcilerin alfabesi, millete zorla dayatıldı. Millet bir günde ümmi hale getirildi. Osmanlı dili ve elifbası yasaklanırken, Osmanlı topraklarını işgal eden, ülkemizi parçalayan, devletimizi yıkan işgalcilerin alfabesi, bu ülkeyi vekaleten yönetenlerce mecbur tutuldu. İşgalcilerin alfabesinin mecbur tutulması yetmedi; arkasından bu ülkenin çocuklarının öğrenmesi için İngilizce ve Fransızca da mecburi hale getirildi.

Müstevli bir devlet bir yeri işgal ederse ne yapar? Zaten bunu yapar. Hatta bunu çoğunlukla işgalciler bile göze alamazlar. Peki biz de nasıl oldu? Böyle oldu.

Cumhuriyeti kuranlar, milletin kendi dilini ve bin yıldır kullandığı harfleri yasakladılar ve işgalcilerin şapkasını kafamıza, dilini ve harflerini de kitaplarımıza ve tarihize geçirdiler. Bizi tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden koparmak için de kelimelerimizin ve lisanımızın yapısıyla, genetiğiyle oynadılar.

Böyle bir şeyi ancak işgalciler yapabilirlerdi.

Bizim dilimizle, tarihimizle, arşivlerimizle, kadim kültürümüzle ve medeniyetimizle yeniden buluşabilmemiz ve zorla koparılan ilim ve irfan halkasını tamir edebilmemiz için tartışmasız olarak Osmanlıca okullarda mecburi olarak okutulmalıdır.

Eğer bizim kendi dilimizi ve tarihimizi öğretecek Osmanlıca mecburi olarak okutulamıyorsa, okullarımızda zorunlu olarak çocuklarımıza öğretilen İngilizce ve Fransızca gibi yabancı diller de derhal zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.

Böyle bir şey olabilir mi? Kendi tarihi ve kültürel bağlarımızı kuracak harfleri kullanamayacağız, çocuklarımıza öğretemeyeceğiz. Ama ülkemizi işgal edip devletimizi yıkanların dilini çocuklarımıza zorla okutup, onların kültürlerini çocuklarımıza zorla öğreteceğiz. Yok öyle yağma..

Bunu asla kabul etmeyeceğiz..

Alper TAN

12.12.2014
 

neslidem

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
16 Ağustos 2013
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Kendi değerlerimize sahip çıkarak çağdaşlaşmak da mümkün demek ki.. Üstelik daha karakterli bir duruş olur.
 

mhmt51

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
10 Aralık 2014
Mesajlar
199
Tepkime puanı
1
Cahilliğime verin bir soru soracağım...

Bildiğim kadarı ile osmanlıca,arapça fasça dan oluşuyor ve yazı dili ile konuşma dili farklıydı...

Soruma gelecek olursam:

Osmanlıca bilen kimse,Kur'an-ı da okuyabilir mi?Manasını da anlayabilir mi?Yani arapça,osmanlıcanın içinde ne derece mümkündü?

Eğer ki osmanlıca bilsek;Kur'anı daha çabuk okumayı öğrenip daha çabuk mu anlayabilirdik?
 
Üst Alt