Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Oruç ve Ramazan Hikayeleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 24411" data-attributes="member: 1208"><p>Gıybet Dinledim Orucum Bozuldu</p><p></p><p>Allah dostlarının orucu akşama kadar sadece aç kalmak değildir. Onlar orucu kendini değil haram ve mekruhlara onlar kendini şüpheli olan şeylere karşı bile kendini kapatmaktır. Onların derdi sadece akşama kadar aç kalmak değil, tuttukları oruçla Rıza-i ilahiye kavuşmaktır. Onlar için yılın her ayı ramazan ayı gibi yaşıyorlardı. Sürekli oruç tutardı. </p><p></p><p>Bir gün oruçlu iken yanında Hindistan sultanı çekiştirilip, gıybeti yapılınca; </p><p></p><p>Dıhlevi hazretleri; </p><p></p><p>"Eyvah orucum bozuldu" dedi. </p><p></p><p>Yanındakiler; "ama efendim gıybet yapan siz değildiniz" deyince; </p><p></p><p>"Gıybeti yapan da dinleyende ortaktır." hadisi şerifi ile karşılık verdi.</p><p></p><p>Hayvanlar Oruç Tutmaz</p><p></p><p>Son Asrın Evliyalarından Hacı Cemal Öğüt Fatih Camiinde, bir Ramazan gününde vaaz ediyor. Dışarıda oruç tutmayanları, başı açıkları, namaz kılmayanları görüyor, onlara bir şeyler demesi lazım, ama direkt olarak bir şey de söylemek istemiyor. </p><p></p><p>Konuya şöyle giriyor: </p><p></p><p>Şu Hacı Cemal var ya, bu saf hanımla nasıl yaşayacak, nasıl idare edecek, bilemiyorum."</p><p></p><p>Diyeceksiniz ki: "</p><p></p><p>Senin hanım çok mu saf?" </p><p></p><p>Aman sormayın, o kadar saf, o kadar saf ki, isterseniz bir saflık örneği vereyim de bakın anlayın. Hacı Cemal'in de bu saf hanımla nasıl yaşayacağını siz düşünün. </p><p></p><p>Efendim, öğle namazından önce abdestimi aldım, cübbemi giydim, kapıya da çıktım, buraya vaaza gelmek üzere ayakkabılarımı giyerken bizim hanım da mutfakta iftarlık yemek hazırlıyordu. Birden feryadı bastı. </p><p></p><p>"Eyvah, bu da mı gelecekti başıma?" </p><p></p><p>Hemen ayakkabılarımı çıkardım/mutfağa doğru koştum, baktım, mutfakta bir şey yok. </p><p></p><p>Dedim ki: </p><p></p><p>"Hanım, yangın alarmı verir gibi ne bağırıyorsun öyle? Ne var?" </p><p></p><p>Dedi ki: </p><p></p><p>"Görmüyor musun kediyi?" </p><p></p><p>"Görüyorum, kediye ne olmuş?" </p><p></p><p>“Daha ne olacak? İftarlık pideleri yiyor" demez mi? </p><p></p><p>Tepem attı. </p><p></p><p>"Hanım sen de ne kadar cimrisin. İnsan bir pide için bu kadar çığlık atar mı? İşte camiye gidiyorum. Ne kadar pide istersen alır getiririm, hem de tazesinden" deyince, hanım bu sefer saf saf bana baktı, dedi ki: </p><p></p><p>"İlahi hoca, asıl saf olan sensin! Ben pideye mi acıyorum? Görmüyor musun, şu mübarek Ramazan gününde hayvan oruç tutmuyor, oruç? Şapur şupur pide yiyor. Ben hayvanın oruç yediğine kızıyorum, ona üzülüyorum." </p><p></p><p>Tepem iyice attı. Ben de dedim ki: </p><p></p><p>"İlahi hatun sen bilmiyor musun ki, hayvanlar oruç tutmaz, sen bilmiyor musun ki hayvanlarnamaz kılmaz, sen bilmiyor musun ki, hayvanlar açık yerlerini örtme ihtiyacı duymazlar" </p><p></p><p>Cemal Hoca cemaate döner: </p><p></p><p>“Nasıl bizim bu saf hatuna iyi söylemiş miyim?" </p><p></p><p>Cemaatte gülüşmeler, mesaj alınmıştır.</p><p></p><p>Huzura Oruçlu Gitmek</p><p></p><p>Ramazan ayının ilk günlerindeydi. Bir gece oturduğu evden dışarıya çıkan Nasuhi Efendi, dergahın bahçesinde dolaşıyordu. Onun bahçede dolaştığını gören hanımı, bahçeye çıkarak yanına yaklaştı ve </p><p></p><p>"Muhterem Efendim! Bu gece vakti bu bahçede niçin gezinip durursunuz?" diye sordu.</p><p></p><p>O da; </p><p></p><p>"Allah Teala bilir ama bu bayramı burada geçireceğiz.</p><p></p><p>Şimdiden kendime yer hazırlıyorum." buyurdu.</p><p></p><p>Hanımı bunu işitince üzüldü; </p><p></p><p>"Niçin böyle söyleyip yüreğimizi yakıyorsunuz." dedi.</p><p></p><p>Nasuhi hazretleri; </p><p></p><p>"Takdir-i İlahi böyledir." cevabını verdi. </p><p></p><p>Aradan günler geçti. Ramazan-ı Şerif ayının orta sına geldiğinde, sevenlerini etrafına toplayıp, yerine oğlu Alaeddin Efendiyi halife tayin etti ve vasiyetini bildirdi.</p><p></p><p>Muhammed Nasuhi Hazretlerinin talebelerinden Şami Ahmed Efendi, vefat edeceği gün hocasını ziyaret etti. Muhammed Nasuhı Efendinin hastalığı iyice artmıştı.</p><p></p><p>Şami Ahmed Efendi ona; </p><p></p><p>"Efendim biraz az oruç tutup ilaç kullanırsanız rahatsızlığınız iyileşebilir." deyince, </p><p></p><p>Nasuhi Efendi; </p><p></p><p>"Oğlum! Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle otuz senedir farzları değil nafileleri dahi noksan yapmadım. İnşallah bu gece dergah-ı izzete oruçlu giderim." buyurdu. </p><p></p><p>Muhammed Nasuhi hazretleri vefat ettikleri gün ikindi namazından sonra hizmetinde olan dervişlere; </p><p></p><p>"Bu gece Cüneyt-i Bağdadi, Abdülkadir-i Geylanı, Molla Hünkar Celaleddın, Maruf-i Kerhı, Seyyid Yahya Şirvan, Sultan Şaban-ı Veli ve Hocam Ali Atvel hazretleri teşrif buyuracaklardır. Onlara hizmette kusur etmeyin. </p><p></p><p>"İftar vaktinde Derviş İbrahim, Nasuhı hazretlerinin yanından odanın kapısına varıp iki lokma ekmek yedi. Üçüncü lokmayı yerken Nasuhi hazretleri bir defa; </p><p></p><p>"Hu" diye seslendi. </p><p></p><p>Derviş İbrahim ekmeği bırakıp içeri girerken tekrar; "Hu" diye Allah Teala'nın ismini zikredip ruhunu teslim etti.-</p><p></p><p>Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007</p><p></p><p>Mecusi'yi Ramazana Hürmet Affediyor</p><p></p><p>Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti: </p><p></p><p>-Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.</p><p></p><p>Her faninin başına gelen ölüm O'nu da alıp götürdü ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu Mecusi'yi rüyalarında cennet'te gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi.</p><p></p><p>-Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi.</p><p></p><p>-Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana "Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu." dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi.</p><p></p><p>Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehevati nefsaniyeyi gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasılolacaktır, Siz düşünün.</p><p></p><p>Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007</p><p></p><p>Nefse Paye Yok</p><p></p><p>Beyazıt Bestami sultanul arifin adıyla anılır. Bir gün nafile oruç tutar ve ikindiye doğru nefsinin artık orucu kabullendiğini ve artık tutmak istediğini anlayınca Sultan-ul Arifin hemen ağzına bir kaç üzüm tanesi atar ve orucunu bozar ve kendi kendine:</p><p></p><p>-Ne sana ne de bana olsun derdi.</p><p></p><p>Nefsinin feryat edip;</p><p></p><p>-Beni niye zararlı çıkardın? Diye çıkıştığını hissedince</p><p></p><p>-Ne sen kazandın nede ben diyordu.</p><p></p><p>Anlaşılan tuttuğu oruca Allahtan başkasını ortak etmek istemiyordu. Saf halis sadece onun rızası için yapmak istiyordu.</p><p></p><p>Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 24411, member: 1208"] Gıybet Dinledim Orucum Bozuldu Allah dostlarının orucu akşama kadar sadece aç kalmak değildir. Onlar orucu kendini değil haram ve mekruhlara onlar kendini şüpheli olan şeylere karşı bile kendini kapatmaktır. Onların derdi sadece akşama kadar aç kalmak değil, tuttukları oruçla Rıza-i ilahiye kavuşmaktır. Onlar için yılın her ayı ramazan ayı gibi yaşıyorlardı. Sürekli oruç tutardı. Bir gün oruçlu iken yanında Hindistan sultanı çekiştirilip, gıybeti yapılınca; Dıhlevi hazretleri; "Eyvah orucum bozuldu" dedi. Yanındakiler; "ama efendim gıybet yapan siz değildiniz" deyince; "Gıybeti yapan da dinleyende ortaktır." hadisi şerifi ile karşılık verdi. Hayvanlar Oruç Tutmaz Son Asrın Evliyalarından Hacı Cemal Öğüt Fatih Camiinde, bir Ramazan gününde vaaz ediyor. Dışarıda oruç tutmayanları, başı açıkları, namaz kılmayanları görüyor, onlara bir şeyler demesi lazım, ama direkt olarak bir şey de söylemek istemiyor. Konuya şöyle giriyor: Şu Hacı Cemal var ya, bu saf hanımla nasıl yaşayacak, nasıl idare edecek, bilemiyorum." Diyeceksiniz ki: " Senin hanım çok mu saf?" Aman sormayın, o kadar saf, o kadar saf ki, isterseniz bir saflık örneği vereyim de bakın anlayın. Hacı Cemal'in de bu saf hanımla nasıl yaşayacağını siz düşünün. Efendim, öğle namazından önce abdestimi aldım, cübbemi giydim, kapıya da çıktım, buraya vaaza gelmek üzere ayakkabılarımı giyerken bizim hanım da mutfakta iftarlık yemek hazırlıyordu. Birden feryadı bastı. "Eyvah, bu da mı gelecekti başıma?" Hemen ayakkabılarımı çıkardım/mutfağa doğru koştum, baktım, mutfakta bir şey yok. Dedim ki: "Hanım, yangın alarmı verir gibi ne bağırıyorsun öyle? Ne var?" Dedi ki: "Görmüyor musun kediyi?" "Görüyorum, kediye ne olmuş?" “Daha ne olacak? İftarlık pideleri yiyor" demez mi? Tepem attı. "Hanım sen de ne kadar cimrisin. İnsan bir pide için bu kadar çığlık atar mı? İşte camiye gidiyorum. Ne kadar pide istersen alır getiririm, hem de tazesinden" deyince, hanım bu sefer saf saf bana baktı, dedi ki: "İlahi hoca, asıl saf olan sensin! Ben pideye mi acıyorum? Görmüyor musun, şu mübarek Ramazan gününde hayvan oruç tutmuyor, oruç? Şapur şupur pide yiyor. Ben hayvanın oruç yediğine kızıyorum, ona üzülüyorum." Tepem iyice attı. Ben de dedim ki: "İlahi hatun sen bilmiyor musun ki, hayvanlar oruç tutmaz, sen bilmiyor musun ki hayvanlarnamaz kılmaz, sen bilmiyor musun ki, hayvanlar açık yerlerini örtme ihtiyacı duymazlar" Cemal Hoca cemaate döner: “Nasıl bizim bu saf hatuna iyi söylemiş miyim?" Cemaatte gülüşmeler, mesaj alınmıştır. Huzura Oruçlu Gitmek Ramazan ayının ilk günlerindeydi. Bir gece oturduğu evden dışarıya çıkan Nasuhi Efendi, dergahın bahçesinde dolaşıyordu. Onun bahçede dolaştığını gören hanımı, bahçeye çıkarak yanına yaklaştı ve "Muhterem Efendim! Bu gece vakti bu bahçede niçin gezinip durursunuz?" diye sordu. O da; "Allah Teala bilir ama bu bayramı burada geçireceğiz. Şimdiden kendime yer hazırlıyorum." buyurdu. Hanımı bunu işitince üzüldü; "Niçin böyle söyleyip yüreğimizi yakıyorsunuz." dedi. Nasuhi hazretleri; "Takdir-i İlahi böyledir." cevabını verdi. Aradan günler geçti. Ramazan-ı Şerif ayının orta sına geldiğinde, sevenlerini etrafına toplayıp, yerine oğlu Alaeddin Efendiyi halife tayin etti ve vasiyetini bildirdi. Muhammed Nasuhi Hazretlerinin talebelerinden Şami Ahmed Efendi, vefat edeceği gün hocasını ziyaret etti. Muhammed Nasuhı Efendinin hastalığı iyice artmıştı. Şami Ahmed Efendi ona; "Efendim biraz az oruç tutup ilaç kullanırsanız rahatsızlığınız iyileşebilir." deyince, Nasuhi Efendi; "Oğlum! Cenab-ı Hakk'ın inayetiyle otuz senedir farzları değil nafileleri dahi noksan yapmadım. İnşallah bu gece dergah-ı izzete oruçlu giderim." buyurdu. Muhammed Nasuhi hazretleri vefat ettikleri gün ikindi namazından sonra hizmetinde olan dervişlere; "Bu gece Cüneyt-i Bağdadi, Abdülkadir-i Geylanı, Molla Hünkar Celaleddın, Maruf-i Kerhı, Seyyid Yahya Şirvan, Sultan Şaban-ı Veli ve Hocam Ali Atvel hazretleri teşrif buyuracaklardır. Onlara hizmette kusur etmeyin. "İftar vaktinde Derviş İbrahim, Nasuhı hazretlerinin yanından odanın kapısına varıp iki lokma ekmek yedi. Üçüncü lokmayı yerken Nasuhi hazretleri bir defa; "Hu" diye seslendi. Derviş İbrahim ekmeği bırakıp içeri girerken tekrar; "Hu" diye Allah Teala'nın ismini zikredip ruhunu teslim etti.- Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007 Mecusi'yi Ramazana Hürmet Affediyor Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi'nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti: -Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi. Her faninin başına gelen ölüm O'nu da alıp götürdü ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu Mecusi'yi rüyalarında cennet'te gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi. -Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi. -Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana "Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu." dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi. Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehevati nefsaniyeyi gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasılolacaktır, Siz düşünün. Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007 Nefse Paye Yok Beyazıt Bestami sultanul arifin adıyla anılır. Bir gün nafile oruç tutar ve ikindiye doğru nefsinin artık orucu kabullendiğini ve artık tutmak istediğini anlayınca Sultan-ul Arifin hemen ağzına bir kaç üzüm tanesi atar ve orucunu bozar ve kendi kendine: -Ne sana ne de bana olsun derdi. Nefsinin feryat edip; -Beni niye zararlı çıkardın? Diye çıkıştığını hissedince -Ne sen kazandın nede ben diyordu. Anlaşılan tuttuğu oruca Allahtan başkasını ortak etmek istemiyordu. Saf halis sadece onun rızası için yapmak istiyordu. Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007 [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Oruç ve Ramazan Hikayeleri
Üst
Alt