Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Oruç
Oruç bize ne öğretir?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="eMeKLi uYuSS" data-source="post: 14303" data-attributes="member: 883"><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç bize ne öğretir? </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Nefsi frenler </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Nefsin gemlenmesi, frenlenmesi bakımından açlığın büyük faydaları vardır. Aç ve susuz kalma ve riyâzet yapma ancak ibadet niyetiyle yapılırsa bir değer ifade eder. Bu niyet Müslümanlıkta oruç şeklinde tecelli eder. Allah dostları sürekli riyâzât yaparak nefislerini dizginlemişler, rûhî formlarını korumaya çalışmışlardır. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Rûhu geliştirir </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">İnsanlarda rûh cesedin, ceset de rûhun aleyhine olarak gelişir. Rûhanî yönleri itibarıyla gelişim isteyenler, mutlaka oruç tutmalıdır. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Oruç tutmayanlar, cesetlerinin altında kalacaklarından hiçbir zaman tam olarak rûhanî olgunluğa ulaşamazlar. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Vesveseye set çeker </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruçla insan, nefsin kendisine fısıldamaya çalıştığı şeytanî vesveselerin önüne bir set çeker. Derken dizginleri eline alır ve nefsini yönlendirmeye çalışır. Zira o artık, yemeye, kadına ve dünyaya karşı kapalı bir durumdadır. Bu sayede o, dünya adına gelecek baskılardan azâde olarak, izzetli bir hayat yaşamaya namzet demektir ki, böyle birisi, Cenab-ı Hakk’ın hakiki müminleri şereflendirdiği izzet duygusunu yakalamış olur. “İzzet (üstünlük), ancak Allah’a, elçisine ve müminlere mahsustur.” </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Orucun vefa yönü</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç, vefa duygusunun tezahür ettiği en güzel ibadettir. Zira oruç, Allah ile kul arasında yapılmış bir ahittir. Kul, belirli zaman dilimlerinde, belirli şeylerden vazgeçer ve bu hareketleriyle, ahdinde vefalı olduğunu gösterir. Aynı zamanda insan, tuttuğu oruçlarla vefa duygusunu öyle geliştirir ki, vefa onun ayrılmaz bir parçası hâline gelir. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Emaneti öğretir </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç, gizli ve aşikâr her zaman emanete riayet edilmesini öğretir. Zira Allah’ın helal kıldığı nimetleri yiyip-içmekten kaçınmayı sağlayacak Allah’tan başka bir gözetici yoktur. Oruçlu, sabahtan akşama kadar Allah’ın hududuna riayet eder. Onca orucu bozma imkânlarına ve hiç kimsenin görmemesine rağmen mümin, fevkalâde bir ciddiyetle orucunu sürdürür. Sürdürür ve akşama kadar emaneti muhafaza hissiyle dolar boşalır. Oruca karşı gösterilen bu tavır, Müslüman’ın bütün hayatına akseder. Dolayısıyla oruç tutan insan, bütün hayatı boyunca kendisine emanet olarak verilen şeylere karşı da son derece dikkatli davranır. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruçlunun ağız kokusu </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç tutanın ağız kokusu açlıktan kaynaklanır. Kıyamet günü Cenab-ı Hak katında, bu kokunun miskten, anberden daha şirin ve daha enfes bir semereye vesile olacağına işâret buyrulmuştur. Melâike-i kiram, arş u ferşi çınlattıracak bir velvele içinde Allah’a karşı kulluk vazifesini yapmaktan hoşlandıkları gibi, hoşlandıkları birtakım kokular vardır. Onlar, gül kokusundan çiçek kokusuna, miskten anbere kadar bütün güzel kokulardan lezzet alırlar. Mele-i a’lâda güzel kokular sırlı hazineleri açan anahtar hükmündedir ve işte oruçlunun ağız kokusu da perde arkası dalga boyuyla bu güzel kokular cümlesindendir. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Günaha karşı bir kalkandır </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç bir alıştırmadır. Kişide, bedenî arzulara karşı koyma kabiliyetini geliştirir. İnsan oruçlu olduğu anlarda her türlü negatif isteklere engel olmaya güç yetirdiği gibi, kazandığı bu dirençle, oruçlu olmadığı zamanlarda da, bu tür meyillere engel olma kabiliyeti kazanır. Böylece insan “helal” endeksli bir hayat yaşar. “Kim bana iki çenesi ile apış arasını koruma hususunda garanti verirse, ben de ona, cenneti garanti ederim.” hadisi bu açıdan yorumlanabilir. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Kanaati öğretir </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç, insanlara iktisadı öğreten önemli bir disiplindir. İstediği şeyi ve aklına geldiği zaman, hiçbir sınırlama getirmeden yapmaya alışık bir insan, oruçlu olduğu zaman mecburen onu yapmayacaktır. Meselâ, her aklına estiği zaman yemek yiyen, maddî olarak vücûdunun arzularına boyun eğen insan, oruçlu olduğunda mecburen akşamın olmasını bekleyecek, bu bekleyiş sayesinde o, iktisat etmeyi öğrenecek ve sorumsuzca yaşamaktan uzaklaşmış olacaktır. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Allah’a kavuşmayı hatırlatır </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruçlunun her saati, her saniyesi Allah’ı, Allah’ın nimetlerini ve en büyük nimet olan Allah’a kavuşma nimetini hatırlatması itibarıyla çok kıymetlidir. Sabahtan akşama kadar aç ve susuz olan insan, zâhiren sıkıntı çekse de, oruç ibadetinin getireceği uhrevî netice, ona bütün elemleri unutturabilir. Oruçlu, bütün gün şehvetini, yemesini, içmesini âdetâ unutur ve sürekli Rabb’iyle buluşmayı düşünür. Bu düşünce sayesinde hayatî bütün faaliyetleri, istikamet dâiresinde cereyan eder. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç beden-ruh ilişkisi </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">İnsan, ruhla cesetten yaratılmış bir varlıktır. Ruhun olmadığı ceset bir mana ifade etmediği gibi, cesedin olmadığı ruh da -imtihan dünyası adına- çok fazla bir şey ifade etmez. İnsan, yiyip içtiği nesnelerle, bedenî hâl ve hareketleriyle ve yerine getirmeye çalıştığı ibadet ve taatla hem cesedine ve hem de ruhuna hizmet eder. Ağzına aldığı bir lokma görünürde midesine gitse de onun da ruh üzerinde bir kısım tesirlerinin olduğu muhakkaktır. Yaptığı bedenî hareketler, vücutta maddî olarak bazı tesirler oluşturduğu gibi, bunların ruhta da değişik tesirleri söz konusudur. İnsanın ferdi hayatının geliştirilmesi ve olgunlaştırılmasında riyâzetin pek mühim bir yeri vardır. Bu da ancak oruçla olur. Orucun bir manası da, ruhun riyâzeti ve cesedin perhizi demektir. Sık sık oruca müracaat edildiği ölçüde, onun vicdanda hasıl edeceği güzellik ve faziletler açık bir şekilde müşahede edilebilir. Her zaman, her yerde midesini düşünen bir insanda temiz bir ruh ve saf bir kalbin bulunmasına ihtimal verilemez. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Zekat mala bereket getirir </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Zekatı verilen mal zâhiren eksiliyor gibi görülse de, Allah’ın bereketine mazhariyetle devamlı artmaktadır. Zira Allah, malının zekatını veren insana malını artırma yollarını ilham etmektedir ki, bu hükmü aydınlatan pek çok somut örnek bulmak mümkündür. Kalpler Allah’ın elindedir. O, istediği ve hikmeti iktiza ettiği zaman, kalpleri, emrini yerine getirip zekatını veren kimselere doğru yöneltir ve o insanın ticaretinde ciddi canlanmalar görülür. Bu Allah’ın, zekatı verilen mala bahşettiği bereketten başka bir şey değildir. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç şefaat edecektir </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç kıyamet günü oruçlu için şefaat edecek ve Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunarak; “Ya Rabbi! Ben onu gündüzleri yiyip içmekten ve zevklerinden alıkoydum. Bunun için onun hakkındaki şefaatimi kabul buyur.” diyecektir. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç sabrın yarısıdır </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Allah’ın yüklediği ibadet mükellefiyetini sırtında taşımaya sabretme, O’ndan gelen şeyler karşısında sarsılmama, O’nun kapısından ayrılmama, günah fırtınaları ve günah tufanı karşısında kendini koruyup dişini sıkma vs. bunlar dinin yarısını teşkil etmektedir. Oruçta bir yönüyle şehevât-ı nefsâniyeyi gemleme olduğu için, günahlara karşı sabır; diğer bir yönüyle aç-susuz durma gibi (hususiyle sıcak günlerde) bir işin altına girmekle ibadete karşı sabır vardır. Böylece oruç, dinin dörtte birini teşkil etmiş oluyor. </span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Oruç vücudumuzun dinlenmesine vesile olur</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #4169e1">Faaliyet içinde olan her makine bir müddet sonra bakıma ve dinlenmeye tâbi tutulmazsa, verimli çalışamaz. Aksine dinlendirilmediği takdirde ya makine tamamen harap olur ya da ömrü kısalır. Bir talebe, belirli bir süre tedrisat gördükten sonra dinlendirilir. Bir işçi sabahtan akşama kadar çalışabilir, gelir akşamleyin istirahata çekilir. Evet böyle bir mola ve dinlenme olmadan aynı tempoda çalışma ve hele verimli olma mümkün değildir. İnsanın vücûdu da tıpkı bir fabrika gibi farz edilecekse, onun âzâları o fabrikanın aletleri hükmündedir. Oruç ise, vücut fabrikasının dinlenmesine, eskimemesine ve mükemmel bir şekilde çalışmasına en önemli bir vesiledir. Oruçla, vücutta biriken zararlı yağlar, şişmanlık vesilesi fazla etler atılmış ve vücut belli seviyede tutulmuş olur. Bugün şişmanlıktan dolayı şikayet eden ve buna çare arayan dünya kadar insan var. Ve bu şişmanlığın kanın deveranına, beynin yavaş çalışmasına sebep olduğu da yine erbabının kabul ettiği gerçeklerden. Bu itibarla, orucu, maddî-manevî hem değişik dertlere çare, hem de sevap kazanmanın önemli bir vesilesi saymak mümkündür.</span></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="eMeKLi uYuSS, post: 14303, member: 883"] [B][SIZE=4][COLOR=#4169e1]Oruç bize ne öğretir? Nefsi frenler Nefsin gemlenmesi, frenlenmesi bakımından açlığın büyük faydaları vardır. Aç ve susuz kalma ve riyâzet yapma ancak ibadet niyetiyle yapılırsa bir değer ifade eder. Bu niyet Müslümanlıkta oruç şeklinde tecelli eder. Allah dostları sürekli riyâzât yaparak nefislerini dizginlemişler, rûhî formlarını korumaya çalışmışlardır. Rûhu geliştirir İnsanlarda rûh cesedin, ceset de rûhun aleyhine olarak gelişir. Rûhanî yönleri itibarıyla gelişim isteyenler, mutlaka oruç tutmalıdır. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Oruç tutmayanlar, cesetlerinin altında kalacaklarından hiçbir zaman tam olarak rûhanî olgunluğa ulaşamazlar. Vesveseye set çeker Oruçla insan, nefsin kendisine fısıldamaya çalıştığı şeytanî vesveselerin önüne bir set çeker. Derken dizginleri eline alır ve nefsini yönlendirmeye çalışır. Zira o artık, yemeye, kadına ve dünyaya karşı kapalı bir durumdadır. Bu sayede o, dünya adına gelecek baskılardan azâde olarak, izzetli bir hayat yaşamaya namzet demektir ki, böyle birisi, Cenab-ı Hakk’ın hakiki müminleri şereflendirdiği izzet duygusunu yakalamış olur. “İzzet (üstünlük), ancak Allah’a, elçisine ve müminlere mahsustur.” Orucun vefa yönü Oruç, vefa duygusunun tezahür ettiği en güzel ibadettir. Zira oruç, Allah ile kul arasında yapılmış bir ahittir. Kul, belirli zaman dilimlerinde, belirli şeylerden vazgeçer ve bu hareketleriyle, ahdinde vefalı olduğunu gösterir. Aynı zamanda insan, tuttuğu oruçlarla vefa duygusunu öyle geliştirir ki, vefa onun ayrılmaz bir parçası hâline gelir. Emaneti öğretir Oruç, gizli ve aşikâr her zaman emanete riayet edilmesini öğretir. Zira Allah’ın helal kıldığı nimetleri yiyip-içmekten kaçınmayı sağlayacak Allah’tan başka bir gözetici yoktur. Oruçlu, sabahtan akşama kadar Allah’ın hududuna riayet eder. Onca orucu bozma imkânlarına ve hiç kimsenin görmemesine rağmen mümin, fevkalâde bir ciddiyetle orucunu sürdürür. Sürdürür ve akşama kadar emaneti muhafaza hissiyle dolar boşalır. Oruca karşı gösterilen bu tavır, Müslüman’ın bütün hayatına akseder. Dolayısıyla oruç tutan insan, bütün hayatı boyunca kendisine emanet olarak verilen şeylere karşı da son derece dikkatli davranır. Oruçlunun ağız kokusu Oruç tutanın ağız kokusu açlıktan kaynaklanır. Kıyamet günü Cenab-ı Hak katında, bu kokunun miskten, anberden daha şirin ve daha enfes bir semereye vesile olacağına işâret buyrulmuştur. Melâike-i kiram, arş u ferşi çınlattıracak bir velvele içinde Allah’a karşı kulluk vazifesini yapmaktan hoşlandıkları gibi, hoşlandıkları birtakım kokular vardır. Onlar, gül kokusundan çiçek kokusuna, miskten anbere kadar bütün güzel kokulardan lezzet alırlar. Mele-i a’lâda güzel kokular sırlı hazineleri açan anahtar hükmündedir ve işte oruçlunun ağız kokusu da perde arkası dalga boyuyla bu güzel kokular cümlesindendir. Günaha karşı bir kalkandır Oruç bir alıştırmadır. Kişide, bedenî arzulara karşı koyma kabiliyetini geliştirir. İnsan oruçlu olduğu anlarda her türlü negatif isteklere engel olmaya güç yetirdiği gibi, kazandığı bu dirençle, oruçlu olmadığı zamanlarda da, bu tür meyillere engel olma kabiliyeti kazanır. Böylece insan “helal” endeksli bir hayat yaşar. “Kim bana iki çenesi ile apış arasını koruma hususunda garanti verirse, ben de ona, cenneti garanti ederim.” hadisi bu açıdan yorumlanabilir. Kanaati öğretir Oruç, insanlara iktisadı öğreten önemli bir disiplindir. İstediği şeyi ve aklına geldiği zaman, hiçbir sınırlama getirmeden yapmaya alışık bir insan, oruçlu olduğu zaman mecburen onu yapmayacaktır. Meselâ, her aklına estiği zaman yemek yiyen, maddî olarak vücûdunun arzularına boyun eğen insan, oruçlu olduğunda mecburen akşamın olmasını bekleyecek, bu bekleyiş sayesinde o, iktisat etmeyi öğrenecek ve sorumsuzca yaşamaktan uzaklaşmış olacaktır. Allah’a kavuşmayı hatırlatır Oruçlunun her saati, her saniyesi Allah’ı, Allah’ın nimetlerini ve en büyük nimet olan Allah’a kavuşma nimetini hatırlatması itibarıyla çok kıymetlidir. Sabahtan akşama kadar aç ve susuz olan insan, zâhiren sıkıntı çekse de, oruç ibadetinin getireceği uhrevî netice, ona bütün elemleri unutturabilir. Oruçlu, bütün gün şehvetini, yemesini, içmesini âdetâ unutur ve sürekli Rabb’iyle buluşmayı düşünür. Bu düşünce sayesinde hayatî bütün faaliyetleri, istikamet dâiresinde cereyan eder. Oruç beden-ruh ilişkisi İnsan, ruhla cesetten yaratılmış bir varlıktır. Ruhun olmadığı ceset bir mana ifade etmediği gibi, cesedin olmadığı ruh da -imtihan dünyası adına- çok fazla bir şey ifade etmez. İnsan, yiyip içtiği nesnelerle, bedenî hâl ve hareketleriyle ve yerine getirmeye çalıştığı ibadet ve taatla hem cesedine ve hem de ruhuna hizmet eder. Ağzına aldığı bir lokma görünürde midesine gitse de onun da ruh üzerinde bir kısım tesirlerinin olduğu muhakkaktır. Yaptığı bedenî hareketler, vücutta maddî olarak bazı tesirler oluşturduğu gibi, bunların ruhta da değişik tesirleri söz konusudur. İnsanın ferdi hayatının geliştirilmesi ve olgunlaştırılmasında riyâzetin pek mühim bir yeri vardır. Bu da ancak oruçla olur. Orucun bir manası da, ruhun riyâzeti ve cesedin perhizi demektir. Sık sık oruca müracaat edildiği ölçüde, onun vicdanda hasıl edeceği güzellik ve faziletler açık bir şekilde müşahede edilebilir. Her zaman, her yerde midesini düşünen bir insanda temiz bir ruh ve saf bir kalbin bulunmasına ihtimal verilemez. Zekat mala bereket getirir Zekatı verilen mal zâhiren eksiliyor gibi görülse de, Allah’ın bereketine mazhariyetle devamlı artmaktadır. Zira Allah, malının zekatını veren insana malını artırma yollarını ilham etmektedir ki, bu hükmü aydınlatan pek çok somut örnek bulmak mümkündür. Kalpler Allah’ın elindedir. O, istediği ve hikmeti iktiza ettiği zaman, kalpleri, emrini yerine getirip zekatını veren kimselere doğru yöneltir ve o insanın ticaretinde ciddi canlanmalar görülür. Bu Allah’ın, zekatı verilen mala bahşettiği bereketten başka bir şey değildir. Oruç şefaat edecektir Oruç kıyamet günü oruçlu için şefaat edecek ve Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunarak; “Ya Rabbi! Ben onu gündüzleri yiyip içmekten ve zevklerinden alıkoydum. Bunun için onun hakkındaki şefaatimi kabul buyur.” diyecektir. Oruç sabrın yarısıdır Allah’ın yüklediği ibadet mükellefiyetini sırtında taşımaya sabretme, O’ndan gelen şeyler karşısında sarsılmama, O’nun kapısından ayrılmama, günah fırtınaları ve günah tufanı karşısında kendini koruyup dişini sıkma vs. bunlar dinin yarısını teşkil etmektedir. Oruçta bir yönüyle şehevât-ı nefsâniyeyi gemleme olduğu için, günahlara karşı sabır; diğer bir yönüyle aç-susuz durma gibi (hususiyle sıcak günlerde) bir işin altına girmekle ibadete karşı sabır vardır. Böylece oruç, dinin dörtte birini teşkil etmiş oluyor. Oruç vücudumuzun dinlenmesine vesile olur Faaliyet içinde olan her makine bir müddet sonra bakıma ve dinlenmeye tâbi tutulmazsa, verimli çalışamaz. Aksine dinlendirilmediği takdirde ya makine tamamen harap olur ya da ömrü kısalır. Bir talebe, belirli bir süre tedrisat gördükten sonra dinlendirilir. Bir işçi sabahtan akşama kadar çalışabilir, gelir akşamleyin istirahata çekilir. Evet böyle bir mola ve dinlenme olmadan aynı tempoda çalışma ve hele verimli olma mümkün değildir. İnsanın vücûdu da tıpkı bir fabrika gibi farz edilecekse, onun âzâları o fabrikanın aletleri hükmündedir. Oruç ise, vücut fabrikasının dinlenmesine, eskimemesine ve mükemmel bir şekilde çalışmasına en önemli bir vesiledir. Oruçla, vücutta biriken zararlı yağlar, şişmanlık vesilesi fazla etler atılmış ve vücut belli seviyede tutulmuş olur. Bugün şişmanlıktan dolayı şikayet eden ve buna çare arayan dünya kadar insan var. Ve bu şişmanlığın kanın deveranına, beynin yavaş çalışmasına sebep olduğu da yine erbabının kabul ettiği gerçeklerden. Bu itibarla, orucu, maddî-manevî hem değişik dertlere çare, hem de sevap kazanmanın önemli bir vesilesi saymak mümkündür.[/COLOR][/SIZE][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günde beş vakit kıldığımız nedir?
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Oruç
Oruç bize ne öğretir?
Üst
Alt