- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 983
- Tepkime puanı
- 16
ÖMÜR DEDİĞİN
*Her nefis, ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de
imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.** (Enbiya 35)*
Bir insan ömrünü neye vermeli?
Tükenip gidiyor ömür dediğin,
Yolda kalanda bir,yürüyende bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin...
Trt de çıkan "Ömür dediğin" adlı programı seyrediyorum.Herkes aynı tadı alır
mı bilmem ama benim izlerken kendimden geçtiğim,bazen ağlamaktan gözlerimin
şiştiği bir program bu. Şu sonunda söylenen türkü son vuruşu yapıyor.Çok
ağlıyorum...*"Bir insan ömrünü neye vermeli,tükenip gidiyor ömür dediğin..."*
"Nasıl geçti ömür anlamadım" diyor bir teyze.
"Ahhh! ne güçlü adamdım ben gençliğimde "diyor bir dede. Hiç anlamamış,hiç
yaşamamışlar sanki. Hiç çocuk,hiç genç olmamışlar...
Bir o anı biliyorlar. Bedenlerine misafir olup,bir daha gitmeyen nice
ağrıyla beraber ölümü bekliyorlar.
Yüzlerinde yılların büyüttüğü acıların darbeleri,yaşanmış nice hüznün
derinleşmiş izleri var...
Bir varmış, bir yokmuş gibi. Hatta hiç var olmamış, hep yokmuş gibi yaşanmış
ya da yaşanamamış yıllar...
Biraz zaman,biraz ömür biriktirebilse insan...
Kumbaraya yada kilitli sandığa gizleyebilse.
Biraz gençlik koyabilse kenara, ihtiyar zamanlara saklayabilse...
Ya da satılsada alınsa gençlik...
Şöyle en kaliteli,en sağlam ve güçlü olanından...
Onun da olsaydı bir kampanyası
Eskiyi getir, yenisini götür gibi mesela.
Bir alana bir daha verilseydi...
Hızlandırılmış kısa metrajlı bir film gibi. Ne zaman başladı,ne zaman bitti
anlayamadan bitiyor ömür. Kişiye özel olsada,tekrarı yok bu filmin...
"Replay" tuşu yok. Bir "exit" tuşu var. Zaten ona da basmaya gerek yok.
Hayata ha şimdi,ha sonra başlayım derken bir bakıyorsun tükenmiş ömür.
*Avucunda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın tecrübe kalıyor...*
Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor...
*"Gençlik bir kuştu, tutmak istedim tutamadım,
Yaşlılık bir paçavra, satmak istedim satamadım"*
Bir ikindi gölgesi ömür dediğin. Gece olur duramazsın, güneş vurur
kalamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik...Dünyaya ait ne varsa
harcanıp gidiyor. Yeyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler. Evin,
arabanın taksitleri, filanca yerde yaptığın tatil, almalar vermeler, saçıp
savurmalar, senin sandığın, saklayıp durduğun altınlar, azıcık bile vermeye
kıyamadığın paralar...
Hepsi bir bir kaçıyor senden,yada istemesen de sen onlardan ayrılmak zorunda
kalıyorsun...
*Bir secde yerleri kalıyor geriye.*
Alnında mıh gibi çakılı kalıyor. Bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor... Bir o bize
kalıyor... Okşanmış bir yetim başı, öpülmüş anne eli, alınmış bir baba
duası...Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış savm'lar...
Gizliden şöyle,kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş, birileri
görür diye korkulmuş sadakalar kalıyor...
Masivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller, tek O'ndan
istemeler, tek O'na gönderilmiş dilekçeler kalıyor...Yürekten söylenmiş
Elhamdulillah, acizce, kulca edilmiş nasuh bir tevbe, isyanları yıkayan
gözyaşları kalıyor...
Mümince gülüşler, şeker tadında sözler....Kimsenin etini yemeden, kırıp
dökmeden, gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor.Biraz dur, bekle
biraz...Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak. Harcanmış
yıllarını seyret usulca. Bak nasıl bitiyor ömür dediğin...
*Cahide Sultan*
*Her nefis, ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de
imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.** (Enbiya 35)*
Bir insan ömrünü neye vermeli?
Tükenip gidiyor ömür dediğin,
Yolda kalanda bir,yürüyende bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin...
Trt de çıkan "Ömür dediğin" adlı programı seyrediyorum.Herkes aynı tadı alır
mı bilmem ama benim izlerken kendimden geçtiğim,bazen ağlamaktan gözlerimin
şiştiği bir program bu. Şu sonunda söylenen türkü son vuruşu yapıyor.Çok
ağlıyorum...*"Bir insan ömrünü neye vermeli,tükenip gidiyor ömür dediğin..."*
"Nasıl geçti ömür anlamadım" diyor bir teyze.
"Ahhh! ne güçlü adamdım ben gençliğimde "diyor bir dede. Hiç anlamamış,hiç
yaşamamışlar sanki. Hiç çocuk,hiç genç olmamışlar...
Bir o anı biliyorlar. Bedenlerine misafir olup,bir daha gitmeyen nice
ağrıyla beraber ölümü bekliyorlar.
Yüzlerinde yılların büyüttüğü acıların darbeleri,yaşanmış nice hüznün
derinleşmiş izleri var...
Bir varmış, bir yokmuş gibi. Hatta hiç var olmamış, hep yokmuş gibi yaşanmış
ya da yaşanamamış yıllar...
Biraz zaman,biraz ömür biriktirebilse insan...
Kumbaraya yada kilitli sandığa gizleyebilse.
Biraz gençlik koyabilse kenara, ihtiyar zamanlara saklayabilse...
Ya da satılsada alınsa gençlik...
Şöyle en kaliteli,en sağlam ve güçlü olanından...
Onun da olsaydı bir kampanyası
Eskiyi getir, yenisini götür gibi mesela.
Bir alana bir daha verilseydi...
Hızlandırılmış kısa metrajlı bir film gibi. Ne zaman başladı,ne zaman bitti
anlayamadan bitiyor ömür. Kişiye özel olsada,tekrarı yok bu filmin...
"Replay" tuşu yok. Bir "exit" tuşu var. Zaten ona da basmaya gerek yok.
Hayata ha şimdi,ha sonra başlayım derken bir bakıyorsun tükenmiş ömür.
*Avucunda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın tecrübe kalıyor...*
Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor...
*"Gençlik bir kuştu, tutmak istedim tutamadım,
Yaşlılık bir paçavra, satmak istedim satamadım"*
Bir ikindi gölgesi ömür dediğin. Gece olur duramazsın, güneş vurur
kalamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik...Dünyaya ait ne varsa
harcanıp gidiyor. Yeyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler. Evin,
arabanın taksitleri, filanca yerde yaptığın tatil, almalar vermeler, saçıp
savurmalar, senin sandığın, saklayıp durduğun altınlar, azıcık bile vermeye
kıyamadığın paralar...
Hepsi bir bir kaçıyor senden,yada istemesen de sen onlardan ayrılmak zorunda
kalıyorsun...
*Bir secde yerleri kalıyor geriye.*
Alnında mıh gibi çakılı kalıyor. Bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor... Bir o bize
kalıyor... Okşanmış bir yetim başı, öpülmüş anne eli, alınmış bir baba
duası...Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış savm'lar...
Gizliden şöyle,kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş, birileri
görür diye korkulmuş sadakalar kalıyor...
Masivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller, tek O'ndan
istemeler, tek O'na gönderilmiş dilekçeler kalıyor...Yürekten söylenmiş
Elhamdulillah, acizce, kulca edilmiş nasuh bir tevbe, isyanları yıkayan
gözyaşları kalıyor...
Mümince gülüşler, şeker tadında sözler....Kimsenin etini yemeden, kırıp
dökmeden, gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor.Biraz dur, bekle
biraz...Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak. Harcanmış
yıllarını seyret usulca. Bak nasıl bitiyor ömür dediğin...
*Cahide Sultan*