- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
O (sav)'na Çokça Salavat Getirin!
“Şüphesiz Allah ve melekleri o peygambere çok salât ederler Ey iman edenler siz de ona salât edin, tam bir teslimiyetle selam verin” (Ahzab: 56)
Allahın salatı: Nebisini rahmetine mazhar etmesi, onun şanını yüceltmesidir Meleklerin salatı Hz Peygamberin şanını yüceltme Mü’minlerin salatı da duadır O’na saygı ve ta’zimde bulunmadır Allah’tan, tebliğ ettiği dinin güçlenmesini, şanını artırmasını dilemek ve cennetteki Makam-ı Mahmud’u ve ümmetine şefaat etme hakkını ona vermesini istemektir
Mü’minlerin selamları ise Ona güven verme, Onun getirdiği dine zarar vermeyeceğine söz verme, Ona saygısızlık gibi olumsuz işler yapmayacağını dile getirmedir Demek ki salat-u selam, Ona verilen biatı yenileme manasına gelir Evet, her salavat bir tecdid-i biattır
Salavat getirmekle Mü’minler Hz Peygambere karşı görevlerini daha sık hatırlar ve ona olan sevgileri artar
Mü’min ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulullah’a (sav) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da mahşerde Onun şefaatine nail olacaktır
Müslümanın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatı üzerine yemin etmiş, Ona itaatı kendisine itaat ile bir saymış, Ona uymayı sevgisinin sebebi ve gereği saymış, günahların bağışlanmasına vesile görmüş, yüce ismini, onun ismiyle birlikte zikretmiş ve imanın kabul şartını onun nübüvvetine iman şartına bağlamıştır Huzurunda seslerin yükselmesine razı olmamış, mübarek isminin sıradan bir isim gibi zikredilmesini istememiş, kendisinin ve meleklerinin onu salat ü selam ettiklerini bildirerek Ümmet-i Muhammedin de aynı şekilde ona bol bol salat ü selam getirmelerini emretmiştir
Peygamberimiz (as) ise şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kul, ben kendisine ehlinden malından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça kamil iman etmiş sayılmaz” (Müslim)
Bir insan için en önemli maksat rabbinin rızası ve rahmetini kazanmasıdır Çünkü O’nu bulan her şeyi bulmuş, O’nu kaybeden ise ebedi hüsrana uğramıştır Rahmet ebedi, tükenmez bir hazinedir Kim bu hazineye sahip olmak isterse Rahmeten li’l-âlemîn olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnetine ittiba etmelidir, yol budur O rahmetin ta kendisidir Evet, salâvatın manası rahmettir Ve o zihayat mücessem rahmete rahmet duası olan salâvat ise, o Rahmeten li’l-âlemînin vüsûlüne vesiledir Öyle ise, sen, salavatı kendine o Rahmeten li’l-alemine ulaşmak için vesile yap
Salâvatın bir manası Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün insanlık için ettiği dualara birer âmin demektir O rabbinden saadet-i ebediye istedi, ümmetine şefaat etme fırsatının verilmesini istedi, mahşerde şefaate nail olmak isteyen elbette dualara âmin diyecek ve salâvatlar çekerek o şefaat şemsiyesinin altına girmek isteyecek
Salâvatın bir diğer manası da Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın manevi kemalatına dua etmektir O makamların en büyüğü olan Makam-ı Mahmuda en layık insandır Makam-ı Mahmûd İlâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir Evet, dağıtılan lütuflar, feyizler, nimetler, rahmetler o sofradan akıyor Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma okunan salâvat-ı şerife, o sofraya edilen davete icabettir Kim böyle bir sofraya oturmak istemez ki
Bediüzzaman Hazretleri, Mesnevi-i Nuriye’de buyurmuştur ki:
İki cihanın saadeti Habibullah’ın elindedir Ruz-u cezada peygamberler dahi aman derken, şefaat makamı Muhammed (sav)’in elindedir Livau’l-hamd sancağı altında bütün Ümmet-i Muhammed toplanır Muhammed (sav) için Rahman tarafından nurani bir sofra kurulur Bunun içerisinde şefaat var, makamat var, cennet var, fazilet var, ibadetlerin kabulüne delalet var, türlü türlü füyuzat-ı Rabbaniye var Sen o sofranın kıymettar misafiri olmak istiyorsan, dünyada getirdiğin salâvat-ı şerifenin çokluğu nispetinde faziletin olacak Ben o sofranın en başında misafir olmak isterim diyen bir Mü’min isen, dünyada İki Cihan Serveri’ne çok salâvat-ı şerife getirmen lazım
Her ezan ve kametten sonra söylediğimiz duada bunu rabbimizden talep ederiz Bütün ümmetin işlediği hasenatın bir misli onun defterine yazılır Makam-ı Mahmuda ulaşan O Habibullahı her fırsatta anmak, Onun sevgi ve aşkıyla yanmak isteyen elbette Ona salât ve selam getirir
Salavatın bir diğer vechi de mübarek bir dua olmasıdır, şöyle ki; dua edileceği vakit, istiğfar ile manevi temizlenmeli; sonra, makbul bir dua olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve ahirde yine salâvat getirmeli Çünkü iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur
Ey İlâhımız, ey Yaratıcımız, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Salâvâtların hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et, bize lûtufta bulun Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun
Salavat Hakkında Bazı Hadis-i Şerifler:
1- ‘‘Bana salât getiren kimse, salâtına devam ettiği müddetçe melek de ona salât getirmeye devâm eder Öyle ise, kul bana bu salâtdan (ister) az veya (ister) çok getirsin’’ (Âmir bin Rebîa)
2- ‘‘Her kim bana selâm verirse, onun selâmına mukabele edinceye kadar Allah ruhumu bana geri verir’’ (Ebû Hüreyre)
3- ‘‘Kim bana bir kere salat ederse Allah ona on salat eder, onun on günahını siler, onun on kat derecesini artırır’’ (Beyhaki)
4- ‘‘Cebraile mülaki oldum da bana şöyle dedi: Sana müjde ederim Allah diyor ki: ‘Kim sana selam verirse Ben ona selam veririm Kim sana salat getirirse Ben ona salat ederim’’ (Hakim)
5- ‘‘Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir’’ (İbn-ü Mes’ud)
6- ‘‘ Size insanların en cimrisini haber vereyim mi?’’ buyurdu Ashab-ı Kiram: ‘‘Evet haber ver ey Allah’ın Resulü! dediler Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellem: “Yanında anıldığım halde bana salât getirmeyen, insanların en cimrisidir, ’’ buyurdu (Ebû Zer)
7- ‘‘Kim kabrimin yanında bana salat ederse ben onu işitirim Kim uzakta bulunarak üzerime salat getirirse o bana ulaştırılır’’ (Beyhaki)
8- ‘‘Birbirini seven iki kul; onlardan birisi arkadaşıyla karşılaşır ve Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem üzerine salât okurlarsa, onlar yerlerinden ayrılmadan önce geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır’’ (Enes bin Mâlik)
9- “Allah’ın yer yüzünde seyahat eden melekleri vardır Ki onlar ümmetimden bana selam tebliğ ederler” (İmam-ı Ahmet)
10- “Kim bana bir defa salât ü selâm getirirse, bu sebeple Allâh Teâlâ da ona on misli merhamet eder “ (Müslim)
11- “Günlerin en fazîletlisi Cuma günüdür Bu sebeple o gün bana çokça salât ü selâm getiriniz; zîrâ sizin salât ü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, Ashâb-ı Kirâm:
“Yâ Rasûlallâh! Vefât ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salât ü selâmlarımız sana nasıl sunulur?” diye sordular Bunun üzerine Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem):
“Allâh Teâlâ, peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı” buyurdu (Ebû Dâvud)
12- “Yanında benim adım anılıp da bana salât getirmeyen kişinin burnu sürtünsün, hakarete uğrasın” buyurmuştur (Tâc)
13- “Birgün Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem), namazdan sonra Allâh’a hamd etmeden, Peygamber’e salavât getirmeden duâ eden bir adamı işitti Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti” buyurdu Sonra o adamı yanına çağırdı ve: “Biriniz duâ edeceği zaman önce hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin” buyurdu (Ebû Dâvud)
14- “Bir gün Ubey b Ka’b (ra) Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e sordu:
“Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?”
“Dilediğin kadar yap” buyurdu
“Duâlarımın dörtte birini salavât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?” diye sordum
“Dilediğin kadarını ayır Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur” buyurdu
“Öyleyse duâmın yarısını salavât-ı şerîfeye ayırayım” dedim
“Dilediğin kadar yap Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur” buyurdu
Ben yine:
“Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?” diye sordum
“İstediğin kadar Ama artırırsan senin için iyi olur” buyurdu
“Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?” deyince:
“O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar” buyurdu” (Tirmizî)
15- ‘‘Müezzini işittiğiniz zaman onun dediğinin aynısını söyleyiniz, sonra bana salât okuyunuz Çünkü; kim bana bir salât getirirse, Allah Teâlâ ona, on salât eder Sonra benim için (Allah’tan) vesileyi isteyiniz Şüphesiz o vesile, Cennette bir derecedir ki; Allah’ın kullarından ancak birisine verilir Umarım ki o kimse ben olayım Kim Allah’tan benim için vesile isterse şefaatım ona vâcib olur’’ (Abdullah bin Amr bin Âs)
16- ‘‘Kim bana bir defa salât okursa, Allah (Teâlâ) ona on sevap yazar’’ (Tirmizi)
17- ‘‘Nerede olursanız olunuz bana salât okuyunuz Muhakkak ki sizin salâtınız bana ulaşır’’ (Hasen bin Ali)
Feyzullah ZEREY
“Şüphesiz Allah ve melekleri o peygambere çok salât ederler Ey iman edenler siz de ona salât edin, tam bir teslimiyetle selam verin” (Ahzab: 56)
Allahın salatı: Nebisini rahmetine mazhar etmesi, onun şanını yüceltmesidir Meleklerin salatı Hz Peygamberin şanını yüceltme Mü’minlerin salatı da duadır O’na saygı ve ta’zimde bulunmadır Allah’tan, tebliğ ettiği dinin güçlenmesini, şanını artırmasını dilemek ve cennetteki Makam-ı Mahmud’u ve ümmetine şefaat etme hakkını ona vermesini istemektir
Mü’minlerin selamları ise Ona güven verme, Onun getirdiği dine zarar vermeyeceğine söz verme, Ona saygısızlık gibi olumsuz işler yapmayacağını dile getirmedir Demek ki salat-u selam, Ona verilen biatı yenileme manasına gelir Evet, her salavat bir tecdid-i biattır
Salavat getirmekle Mü’minler Hz Peygambere karşı görevlerini daha sık hatırlar ve ona olan sevgileri artar
Mü’min ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulullah’a (sav) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da mahşerde Onun şefaatine nail olacaktır
Müslümanın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatı üzerine yemin etmiş, Ona itaatı kendisine itaat ile bir saymış, Ona uymayı sevgisinin sebebi ve gereği saymış, günahların bağışlanmasına vesile görmüş, yüce ismini, onun ismiyle birlikte zikretmiş ve imanın kabul şartını onun nübüvvetine iman şartına bağlamıştır Huzurunda seslerin yükselmesine razı olmamış, mübarek isminin sıradan bir isim gibi zikredilmesini istememiş, kendisinin ve meleklerinin onu salat ü selam ettiklerini bildirerek Ümmet-i Muhammedin de aynı şekilde ona bol bol salat ü selam getirmelerini emretmiştir
Peygamberimiz (as) ise şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kul, ben kendisine ehlinden malından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça kamil iman etmiş sayılmaz” (Müslim)
Bir insan için en önemli maksat rabbinin rızası ve rahmetini kazanmasıdır Çünkü O’nu bulan her şeyi bulmuş, O’nu kaybeden ise ebedi hüsrana uğramıştır Rahmet ebedi, tükenmez bir hazinedir Kim bu hazineye sahip olmak isterse Rahmeten li’l-âlemîn olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnetine ittiba etmelidir, yol budur O rahmetin ta kendisidir Evet, salâvatın manası rahmettir Ve o zihayat mücessem rahmete rahmet duası olan salâvat ise, o Rahmeten li’l-âlemînin vüsûlüne vesiledir Öyle ise, sen, salavatı kendine o Rahmeten li’l-alemine ulaşmak için vesile yap
Salâvatın bir manası Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün insanlık için ettiği dualara birer âmin demektir O rabbinden saadet-i ebediye istedi, ümmetine şefaat etme fırsatının verilmesini istedi, mahşerde şefaate nail olmak isteyen elbette dualara âmin diyecek ve salâvatlar çekerek o şefaat şemsiyesinin altına girmek isteyecek
Salâvatın bir diğer manası da Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın manevi kemalatına dua etmektir O makamların en büyüğü olan Makam-ı Mahmuda en layık insandır Makam-ı Mahmûd İlâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir Evet, dağıtılan lütuflar, feyizler, nimetler, rahmetler o sofradan akıyor Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma okunan salâvat-ı şerife, o sofraya edilen davete icabettir Kim böyle bir sofraya oturmak istemez ki
Bediüzzaman Hazretleri, Mesnevi-i Nuriye’de buyurmuştur ki:
İki cihanın saadeti Habibullah’ın elindedir Ruz-u cezada peygamberler dahi aman derken, şefaat makamı Muhammed (sav)’in elindedir Livau’l-hamd sancağı altında bütün Ümmet-i Muhammed toplanır Muhammed (sav) için Rahman tarafından nurani bir sofra kurulur Bunun içerisinde şefaat var, makamat var, cennet var, fazilet var, ibadetlerin kabulüne delalet var, türlü türlü füyuzat-ı Rabbaniye var Sen o sofranın kıymettar misafiri olmak istiyorsan, dünyada getirdiğin salâvat-ı şerifenin çokluğu nispetinde faziletin olacak Ben o sofranın en başında misafir olmak isterim diyen bir Mü’min isen, dünyada İki Cihan Serveri’ne çok salâvat-ı şerife getirmen lazım
Her ezan ve kametten sonra söylediğimiz duada bunu rabbimizden talep ederiz Bütün ümmetin işlediği hasenatın bir misli onun defterine yazılır Makam-ı Mahmuda ulaşan O Habibullahı her fırsatta anmak, Onun sevgi ve aşkıyla yanmak isteyen elbette Ona salât ve selam getirir
Salavatın bir diğer vechi de mübarek bir dua olmasıdır, şöyle ki; dua edileceği vakit, istiğfar ile manevi temizlenmeli; sonra, makbul bir dua olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve ahirde yine salâvat getirmeli Çünkü iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur
Ey İlâhımız, ey Yaratıcımız, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Salâvâtların hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et, bize lûtufta bulun Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun
Salavat Hakkında Bazı Hadis-i Şerifler:
1- ‘‘Bana salât getiren kimse, salâtına devam ettiği müddetçe melek de ona salât getirmeye devâm eder Öyle ise, kul bana bu salâtdan (ister) az veya (ister) çok getirsin’’ (Âmir bin Rebîa)
2- ‘‘Her kim bana selâm verirse, onun selâmına mukabele edinceye kadar Allah ruhumu bana geri verir’’ (Ebû Hüreyre)
3- ‘‘Kim bana bir kere salat ederse Allah ona on salat eder, onun on günahını siler, onun on kat derecesini artırır’’ (Beyhaki)
4- ‘‘Cebraile mülaki oldum da bana şöyle dedi: Sana müjde ederim Allah diyor ki: ‘Kim sana selam verirse Ben ona selam veririm Kim sana salat getirirse Ben ona salat ederim’’ (Hakim)
5- ‘‘Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir’’ (İbn-ü Mes’ud)
6- ‘‘ Size insanların en cimrisini haber vereyim mi?’’ buyurdu Ashab-ı Kiram: ‘‘Evet haber ver ey Allah’ın Resulü! dediler Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellem: “Yanında anıldığım halde bana salât getirmeyen, insanların en cimrisidir, ’’ buyurdu (Ebû Zer)
7- ‘‘Kim kabrimin yanında bana salat ederse ben onu işitirim Kim uzakta bulunarak üzerime salat getirirse o bana ulaştırılır’’ (Beyhaki)
8- ‘‘Birbirini seven iki kul; onlardan birisi arkadaşıyla karşılaşır ve Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem üzerine salât okurlarsa, onlar yerlerinden ayrılmadan önce geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır’’ (Enes bin Mâlik)
9- “Allah’ın yer yüzünde seyahat eden melekleri vardır Ki onlar ümmetimden bana selam tebliğ ederler” (İmam-ı Ahmet)
10- “Kim bana bir defa salât ü selâm getirirse, bu sebeple Allâh Teâlâ da ona on misli merhamet eder “ (Müslim)
11- “Günlerin en fazîletlisi Cuma günüdür Bu sebeple o gün bana çokça salât ü selâm getiriniz; zîrâ sizin salât ü selâmlarınız bana sunulur” buyurunca, Ashâb-ı Kirâm:
“Yâ Rasûlallâh! Vefât ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salât ü selâmlarımız sana nasıl sunulur?” diye sordular Bunun üzerine Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem):
“Allâh Teâlâ, peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı” buyurdu (Ebû Dâvud)
12- “Yanında benim adım anılıp da bana salât getirmeyen kişinin burnu sürtünsün, hakarete uğrasın” buyurmuştur (Tâc)
13- “Birgün Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem), namazdan sonra Allâh’a hamd etmeden, Peygamber’e salavât getirmeden duâ eden bir adamı işitti Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti” buyurdu Sonra o adamı yanına çağırdı ve: “Biriniz duâ edeceği zaman önce hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin” buyurdu (Ebû Dâvud)
14- “Bir gün Ubey b Ka’b (ra) Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e sordu:
“Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?”
“Dilediğin kadar yap” buyurdu
“Duâlarımın dörtte birini salavât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?” diye sordum
“Dilediğin kadarını ayır Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur” buyurdu
“Öyleyse duâmın yarısını salavât-ı şerîfeye ayırayım” dedim
“Dilediğin kadar yap Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur” buyurdu
Ben yine:
“Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?” diye sordum
“İstediğin kadar Ama artırırsan senin için iyi olur” buyurdu
“Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?” deyince:
“O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar” buyurdu” (Tirmizî)
15- ‘‘Müezzini işittiğiniz zaman onun dediğinin aynısını söyleyiniz, sonra bana salât okuyunuz Çünkü; kim bana bir salât getirirse, Allah Teâlâ ona, on salât eder Sonra benim için (Allah’tan) vesileyi isteyiniz Şüphesiz o vesile, Cennette bir derecedir ki; Allah’ın kullarından ancak birisine verilir Umarım ki o kimse ben olayım Kim Allah’tan benim için vesile isterse şefaatım ona vâcib olur’’ (Abdullah bin Amr bin Âs)
16- ‘‘Kim bana bir defa salât okursa, Allah (Teâlâ) ona on sevap yazar’’ (Tirmizi)
17- ‘‘Nerede olursanız olunuz bana salât okuyunuz Muhakkak ki sizin salâtınız bana ulaşır’’ (Hasen bin Ali)
Feyzullah ZEREY