o RiZE,

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
o RiZE,
o ATiNA (Hemşin nahiyeleri dahil),
o LAZLUK (Ardeğen, Vitçe/Fındıklı, Arhavi, Hopa dahil) üç kaza halinde Turabzon’a bağlı gösteriliyor.
Trabzon ve Rize’de ki (Hemşin) “Bornak” adlı köy ve yayla da, Akkoyunlu’ların vezirler çıkaran boyundan olup, buralara iskan edilen koldan kalmadır.
Yavuz Sultan Selim, Çaldıran sonrası, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu fethetmiş, Maraş Bölgesinde Dulkadiroğulları Beyliğini de ortadan kaldırmıştı. Bu beyliğe mensup birçok aileyi sürgünle Trabzon Sancağına gönderirken, bunlar Trabzon’un doğusunda yer alan nahiyelere yerleştirilmiş, önemli bir bölümü de Rize bölgesinde iskan ettirilmiştir. Günümüzde Rize bölgesinde birçok aile dedelerinin geldikleri yerin ismini, aile ismi olarak aldığı için bu isimlerin incelenmesi bize Yavuz Sultan Selim’in valilik ve saltanatı döneminde Rize’ye yerleşen ailelerin geldikleri coğrafya hakkında fikir verir.
1640 yılında Gönye Kalesi’ne görevli giden Evliya Çelebi Rize’den k?sa olarak bahseder: Trabzon’a bağlı, deniz kıyısında, bahçeli, güzel bir yerdir, der. Rize tarihinin önemli olaylarından biri de Rize Ayanı, Batum Kalesi muhafızı Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın isyanı ve öldürülmesi olayıdır. (1814-1817) Rize’nin 19 yy’da bir kaza merkezi olduğunu görüyoruz. 3 Mart 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması’yla Lazistan Sancağı merkezi olan Batum Rusya’ya bırakılınca, Rize sancak merkezi oldu. Hicri 1322, Miladi 1904 tarihli Trabzon Salnamesi’nde Rize ile ilgili özetle şu bilgiler yer al?r: “ Lazistan Sancağı’nın merkezidir.”
1914 yılında Osmanlı devletinin I. Dünya Savaşı’na girmesiyle doğu cephesinde başlayan çatışmalarda, 16 kasım 1914’te Hopa Hudut Taburu ile Ali Rıza Bey’in milis kuvvetleri Borçka üzerine yürüdüler. Türk ordusu ve gönüllü milisler büyük başarılar sağladılar, ancak Rusların sürekli, sahil yerleşimlerini bombalamaları, ünlü Midilli ve Yavuz gemilerinin saf dışı kalması, yardım gelmeyişi üzerine kuvvetlerimiz 19 şubat 1916’da Fırtına Deresine kadar çekildi. 8 Mart 1916 tarihinde, Ruslar Rize’yi işgal ettiler. Savaş yıllarında söylenen bir Rize türküsünde şöyle denmektedir:
Urusun gemileri
Siyah bayrak açayi
Midilliyi görünce
Bulut alti kaçayi
Böylece Rize için esaret yılları başladı. Rize halkı için bu kara günler 2 Mart 1918 ‘e kadar sürdü. Ruslar çekildikten sonra silahlı Rum çeteleri ortaya çıkmaya başladı. Bölgede bir Rum–Pontus Devleti kurmak için çalışmalar yapılıyordu. Bu gelişmelere karşı Trabzon’da bütün Doğu Karadeniz Bölgesini içine alan “Trabzon Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyeti” kuruldu. Bu cemiyetin Rize şubesi açıldı. 23 temmuz 1919 da toplanan, Erzurum Kongresine bu şube adına Hemşinli Necati Efendi, Abaza Hakkı Efendi katıldı. 8 aralık 1922 tarihinde şark Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşanın Rize’ye gelmesiyle Rum çetelerine karşı yapılacak mücadele planlandı.
Rizeliler Kuva-i Milliye’ye yazılarak istiklal Savaşı’na katılmışlardır.
istiklal Savaşı kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, Rize bir ara Artvin ile birleştirilerek Çoruh vilayeti adını aldı. Daha sonra 20 Nisan 1924’te tek başına Rize Vilayeti oldu. Ulu önder Atatürk 17 Eylül 1924 tarihinde Rize’ye gelmiş ve resmi ziyaretlerden sonra Mataracı Mehmet Efendi’nin evinde misafir edilmiştir. Kaldığı bu ev bu gün Atatürk Evi Müzesi olarak ziyarete açıktır. Cumhuriyet döneminde Rize’nin kalkınması için değişik teşebbüsler yapılmıştır. Bunlardan birisi de Osmanlı Hükümeti zamanında bir yabancı firmaya yaptırılan Rize-ispir-Erzurum karayolu projesidir. Bu yolun yapımı için halk uzun yıllar gönüllü olarak çalışmıştır. Vali A.Ekrem ENGÜR zamanında (1930-1935) çalışmaya yeni giden gruplar törenle vilayetin önünden hareket ediyorlardı. 1937 yılından sonra çay üretimine geçilmesiyle yöre insanının ekonomik kazancı artmıştır.
 
Üst Alt