Niyet

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,319
Tepkime puanı
118
"Bir patikada değil bir kaldırımda göz göze geldik o tavşanla. Ben kırmızı ışığın sönmesini beklerken, o kırmızı gözleriyle beni kaldırıma çivilemiş, lambadaki cin kırmızıdan yeşile, yeşilden kırmızıya koştura dursun bir adım atamamıştım caddeye.

O kadar kararlı bakıyordu ki yüzüme, görüş alanımın sınır taşlarını yerinden oynatıyor, üzerinde tünediği mukavva kutuyu Pandora'nın Kutusu'na çevirip bulanık hayallerimin derinliklerine bırakıyordu.

Evet, çağırıyordu beni talihsizliklerimin altında gizlenmiş ümidin dudakları arasında olduğunu işaret eden titrek burnuyla. Karşı kaldırımı lamba cinine bırakıp ona doğru yürümekten başka çarem yoktu.

Mukavva kutunun arkasındaki adam sanki tavşanın sahibi değil de tesadüfen orada bulunuyordu. Nadide bir tabloyu taşıyan bir hamal kadar rahat ve sessizdi. Tezgâhının önüne geldiğimi fark etmemiş gibi davranıyor, konuşmamı bekliyordu.
- Sizin mi tavşan?
- Benim.
- Ne kadar?
- Satılık değil.
- Niyet çektirmiyor musun?
- Çektiriyorum.
- Kaça?
- Ne verirsen.

Tavşana dokundu. Küresine dokunan bir falcı değil, kedisini okşayan bir çocuk gibi yaptı bunu. Tavşan önündeki katlanmış kâğıtlarda burnunu gezdirdikten sonra birini ağzına aldı ve iki kızıl bilyeyi kımıldattı kovuklarında. Baş ve işaret parmaklarımı aralarında küçük bir boşluk bırakarak yaklaştırdım kâğıda. Almasam. Parasını ödesem niyetin fakat almasam.
- Al!
Reddedilmez bir emre ihtiyacım vardı. Aldım. Uzaklaşsam oradan. Sonra ilk çöp sepetine atsam açmadan kâğıdı.

- Aç!
Reddedilmez bir emre ihtiyacım vardı. Açtım. Okur gibi yapsam sonra arkama bakmadan kaçsam.
- Oku!
Reddedilmez bir emre ihtiyacım vardı. Okudum: "Tavşan uyudu ve rüyasını kaplumbağaya kaptırdı." İçimden okuduğum halde adamın yüzüne zehirli bir gülümseme yayıldı.

Cebimdeki bozuklukları mukavva kutunun üzerine attığım gibi kırmızıda geçtim karşıya. Koşuyordum ki neden sonra bir tavşan ordusunun peşime düştüğünü fark ettim. Hepsinin ağzında katlanmış kâğıtlar vardı.

Kâh önüme geçerek niyet kâğıtlarını gösteriyor, kâh geride kalarak paçama dolanıyorlardı. Bir hamleye ihtiyacım vardı kurtulmak için. Heyhat! Var gücümle büyük bir adım atmaya çalışırken yüzüstü kapaklandım. Ve kayboldu birden tavşanlar. Kaldırımda katlanmış kâğıt parçaları...

Birini aldım yerden. Açtım. Bir sözlükten koparılmış: "Niyet: Bir şeyi yapmayı önceden kurma, zihinde tasarlama, yapmayı aklına koyma." Bir başkasını açtım. Bir ilmihalden yırtılmış: "Niyet: Kalbin kararı. Hangi işin ne için yapıldığının farkında oluş." Diğer bir kâğıda uzandım. Bir hikmet kitabından alınmış: "Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye hicret edenler hakkında şöyle buyurmuşlardır: 'Allah ve Resulü için hicret edenler, Allah ve Resulü için hicret etmişlerdir. Ve bir dünyalığa nail olmak veyahut bir kadınla evlenmek için hicret edenlerin de hicretleri neye ise ona hicret etmişlerdir.'" Düştüğüm yerden doğrulup bir taşın üzerine oturdum.

Bütün gücümü toplayıp dördüncü kâğıdı açtım. Boştu kâğıt. İçinde tek bir kelime yoktu. Dizimde katlayıp kayık yaptım.

Çok geçmeden yağmur boşandı. Caddenin kenarında bir derecik akmaya başladı. Kâğıttan kayığımı suya bıraktım. Bir o yana bir bu yana sürükleniyor.
- Dümeni yok.
- Niyeti var mı?
- Niyeti olsa dümeni de olur.
- Kalpten mi söz ediyorsun?
- Hayır, bir özge özden.
- Peki nerede o öz?
- Daha derinlerde. Gönülde. Kalbe ve dile geçiyor oradan.
- Dil mi başlatıyor eylemi?
- Evet. Besmeleyle.


Bismillahirrahmanirrahim.
Bütün başlangıçlarım yan yana geliyor. Ne çok kulvar, aklımın erdiği günden yaşıma uzanan. Meleklerin seyrettiği yarış! Defalarca yerlere kapaklanan koşucu. Göğsünü bir türlü ipe değdiremeyen atlet. Ne çok şey yarıda kalmış ve ne çok suret var. Oysa Allah suretlerimize bakmaz.

Ne çok ağaç meyvesiz fakat niyet daha bereketli meyveden. Dengeli bir kaygıya ihtiyaç var. Bir özge ruha.

Madem niyetlere göre işler. Hacca giderken yorgun karınca, bir patikada değil bir kaldırımda göz göze geliyoruz o kırmızı gözlü tavşanla. Saatini kuruyor. Besbelli yeniden yarışacak kaplumbağayla...


Ali Ural
 
Üst Alt