- Katılım
- 23 Nisan 2011
- Mesajlar
- 3,344
- Tepkime puanı
- 25
Türkçe namaz kılınır mı diyanet, Türkçe namaz kılmak günah mı, namazı türkçe kılmak diyanet, namazı türkçe kılmak caiz midir?
Namazı türkçe kılmak caiz midir?
Sözlükte "okumak" anlamına gelen ve Kur'ân kelimesiyle kök birliğine sahip bulunan kıraat kelimesi, dinî ilimlerin değişik dallarında farklı terim anlamları kazanmış olsa bile genelde "Kur'ân okuma" mânasında kullanılır. Bu yönüyle kıraat tilâvet ile eşanlamlıdır. Fıkıhta kıraat kelimesi, sözlükte ve dinî terminolojideki yaygın anlamlarıyla sıkça kullanılmasının yanı sıra namazda kıyamda iken onun bir rüknü (farz) olarak yerine getirilmesi gereken Kur'ân okumayı ifade eden özel bir terim olmuştur.
Kur'an'da ibadet ve tefekkür amacıyla Kur'ân okumayı konu alan çeşitli hüküm ve teşvikler yer alsa da(1) gece ibadetinden söz eden âyette(2) iki defa geçen, "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun" âyetinin dolaylı atfı dışında namazda Kur"an okunmasını açıkça bildiren bir ifade bulunmaz. Ancak Kur'anın Arapça olduğunu beyan eden ayetlerle Peygamberimizin uygulamaları İslâm bilginlerinin, namazda Arapçanın dışında bir dille yapılacak kıraatin yeterli olmadığı konusunda görüş birliği içinde olmalarına neden olmuştur. Çünkü Kur`ân`ın dili Arapçadır, Âyetlerde; "İşte böylece, Biz onu Arapça bir Kur`ân olarak indirdik" (3). "Şüphesiz Biz, kâfirlerin: "Bu Kur`ân`ı, Muhammed`e bir adam öğretiyor" dediklerini çok iyi biliyoruz. Kendisine isnatta bulundukları bu adamın dili yabancıdır. Kur`ân ise açık, fasîh Arapçadır"(4).
Namazını yanlış kılan sahabeye Hz. Peygamber; "Namaza kalktığın zaman, tam olarak abdest al, sonra kıbleye yönelerek tekbir getir, sonra Kur`ân`dan bildiğinin kolay gelenini oku" (5) buyurmuştur.
Kur`ân-ı Kerîm lafız ve mânâsı ile mucizedir. Lafızlar terceme ile değiştirilirse Kur`ân, nazım özelliğini kaybeder. Bu sebeple terceme, ne Kur`ân ve ne de benzeri (misil) sayılmaz. Ancak, O`nun tefsîri sayılabilir. Tefsîr, tefsir edilenden başkadır. Zaten Arapça olarak gönderilen Kur'an'da namazda Kur'anı arapça okuyunuz gibi ayrıca emredilmesine gerek yoktur.
Namazda kıraat şartıyla ilgili önemli bir fıkhî tartışma, Kur'an'ın Arapça lafzı yerine bu lafızların mealinin okunması halinde kıraat şartının yerine gelmiş olup olmayacağı konusunda ortaya çıkar. Tartışmanın, namazda Fâtiha'nın mealinin Arapça dışında bir dille okunup okunamayacağı noktasında odaklanması Fatihanın namazdaki kıraat şartını temsil etmesi sebebiyledir. Bunun için de Fâtiha'nın tercümesi konusunda ileri sürülen görüşler namazdaki kıraat şartını bütünüyle ilgilendirir. Bu konuda temel kural, namazda kıraatin ancak Kur'an'ın Arapça metninin okunması ile yerine getirilebileceği şeklindedir.
Bununla birlikte Hanefîler'le cumhur arasında, gerek Kur'an'ın tanımında lafız ve mânanın hangi ölçüde vazgeçilmez unsur olduğu, gerekse namazda kıraat şartının diğer rükünlere nisbetle konumu konusunda belli bir görüş ayrılığı bulunduğundan Hanefî mezhebi Kur'an meâliyle kıraat konusuna kısmen farklı yaklaşır. Onların bir veya üç âyet okumakla kıraat şartını yerine gelmiş saymaları da bu anlayışlarının sonucudur. Ebû Hanîfe'ye göre dili dönenlerin, yani Arapça telaffuza güç yetirenlerin bile namazda Kur'an'ın kendi dillerindeki tercümesini okumaları halinde kıraat şartı yerine gelmiş olur.
Ancak Kur'an asıl dilinden okunmadığı için bu mekruhtur. Ebû Hanîfe'nin bu görüşü mezhepte genel kabul görmemiş, İmâmeyn dahil Hanefî fakihleri, bu ruhsatı Arapça telaffuza güç yetiremeyenlerin geçici olarak kullanabileceği bir noktada tutmuşlardır. Ebû Hanîfe'nin bu görüşünden döndüğü hususunda da sahih bilgiler vardır.(6)
Buna göre dili dönmeyen veya ezberleyemeyen kimseler öğreninceye kadar namazda Kur'an'ı kendi dillerinden okuyabilirler. Diğer mezhepler ise bu kimseler için başka kolaylıklar ve imkânlar getirmiş, fakat namazda Kur'an'ın Arapça metninin okunması gerektiğinde, tercümenin kıraat olarak caiz olmadığında ısrar etmiştir.(7)
Dipnotlar:
1. el-A'râf 7/204; en-Nahl 16/98; el-İsrâ 17/45,82, 106; Muhammed 47/24; el-Kamer 54/17; el-İnşikâk 84/ 21; el-Alak 96/1, 3
2. el-Müzzemmil 73/20
3. Tâhâ, 20/113
4. en-Nahl, 16/103
5. Buharî, Husûmât, 4, İsti`zân, 18, İstitâbe, 9, Eymân, 15; Müslim, Salât, 45; Ebu Davud, Salât, 144; Tirmizî, Salât, 110, Kur`ân, 9; Nesaî, iftitah, 7, 37
6. Fetâvâ-yi Hindiyye: 1/69 - El-Mektebetü'l - İslâmiyye - El-Hidâye.
7. DİA, Kıraat Md.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Namazı türkçe kılmak caiz midir?
Sözlükte "okumak" anlamına gelen ve Kur'ân kelimesiyle kök birliğine sahip bulunan kıraat kelimesi, dinî ilimlerin değişik dallarında farklı terim anlamları kazanmış olsa bile genelde "Kur'ân okuma" mânasında kullanılır. Bu yönüyle kıraat tilâvet ile eşanlamlıdır. Fıkıhta kıraat kelimesi, sözlükte ve dinî terminolojideki yaygın anlamlarıyla sıkça kullanılmasının yanı sıra namazda kıyamda iken onun bir rüknü (farz) olarak yerine getirilmesi gereken Kur'ân okumayı ifade eden özel bir terim olmuştur.
Kur'an'da ibadet ve tefekkür amacıyla Kur'ân okumayı konu alan çeşitli hüküm ve teşvikler yer alsa da(1) gece ibadetinden söz eden âyette(2) iki defa geçen, "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun" âyetinin dolaylı atfı dışında namazda Kur"an okunmasını açıkça bildiren bir ifade bulunmaz. Ancak Kur'anın Arapça olduğunu beyan eden ayetlerle Peygamberimizin uygulamaları İslâm bilginlerinin, namazda Arapçanın dışında bir dille yapılacak kıraatin yeterli olmadığı konusunda görüş birliği içinde olmalarına neden olmuştur. Çünkü Kur`ân`ın dili Arapçadır, Âyetlerde; "İşte böylece, Biz onu Arapça bir Kur`ân olarak indirdik" (3). "Şüphesiz Biz, kâfirlerin: "Bu Kur`ân`ı, Muhammed`e bir adam öğretiyor" dediklerini çok iyi biliyoruz. Kendisine isnatta bulundukları bu adamın dili yabancıdır. Kur`ân ise açık, fasîh Arapçadır"(4).
Namazını yanlış kılan sahabeye Hz. Peygamber; "Namaza kalktığın zaman, tam olarak abdest al, sonra kıbleye yönelerek tekbir getir, sonra Kur`ân`dan bildiğinin kolay gelenini oku" (5) buyurmuştur.
Kur`ân-ı Kerîm lafız ve mânâsı ile mucizedir. Lafızlar terceme ile değiştirilirse Kur`ân, nazım özelliğini kaybeder. Bu sebeple terceme, ne Kur`ân ve ne de benzeri (misil) sayılmaz. Ancak, O`nun tefsîri sayılabilir. Tefsîr, tefsir edilenden başkadır. Zaten Arapça olarak gönderilen Kur'an'da namazda Kur'anı arapça okuyunuz gibi ayrıca emredilmesine gerek yoktur.
Namazda kıraat şartıyla ilgili önemli bir fıkhî tartışma, Kur'an'ın Arapça lafzı yerine bu lafızların mealinin okunması halinde kıraat şartının yerine gelmiş olup olmayacağı konusunda ortaya çıkar. Tartışmanın, namazda Fâtiha'nın mealinin Arapça dışında bir dille okunup okunamayacağı noktasında odaklanması Fatihanın namazdaki kıraat şartını temsil etmesi sebebiyledir. Bunun için de Fâtiha'nın tercümesi konusunda ileri sürülen görüşler namazdaki kıraat şartını bütünüyle ilgilendirir. Bu konuda temel kural, namazda kıraatin ancak Kur'an'ın Arapça metninin okunması ile yerine getirilebileceği şeklindedir.
Bununla birlikte Hanefîler'le cumhur arasında, gerek Kur'an'ın tanımında lafız ve mânanın hangi ölçüde vazgeçilmez unsur olduğu, gerekse namazda kıraat şartının diğer rükünlere nisbetle konumu konusunda belli bir görüş ayrılığı bulunduğundan Hanefî mezhebi Kur'an meâliyle kıraat konusuna kısmen farklı yaklaşır. Onların bir veya üç âyet okumakla kıraat şartını yerine gelmiş saymaları da bu anlayışlarının sonucudur. Ebû Hanîfe'ye göre dili dönenlerin, yani Arapça telaffuza güç yetirenlerin bile namazda Kur'an'ın kendi dillerindeki tercümesini okumaları halinde kıraat şartı yerine gelmiş olur.
Ancak Kur'an asıl dilinden okunmadığı için bu mekruhtur. Ebû Hanîfe'nin bu görüşü mezhepte genel kabul görmemiş, İmâmeyn dahil Hanefî fakihleri, bu ruhsatı Arapça telaffuza güç yetiremeyenlerin geçici olarak kullanabileceği bir noktada tutmuşlardır. Ebû Hanîfe'nin bu görüşünden döndüğü hususunda da sahih bilgiler vardır.(6)
Buna göre dili dönmeyen veya ezberleyemeyen kimseler öğreninceye kadar namazda Kur'an'ı kendi dillerinden okuyabilirler. Diğer mezhepler ise bu kimseler için başka kolaylıklar ve imkânlar getirmiş, fakat namazda Kur'an'ın Arapça metninin okunması gerektiğinde, tercümenin kıraat olarak caiz olmadığında ısrar etmiştir.(7)
Dipnotlar:
1. el-A'râf 7/204; en-Nahl 16/98; el-İsrâ 17/45,82, 106; Muhammed 47/24; el-Kamer 54/17; el-İnşikâk 84/ 21; el-Alak 96/1, 3
2. el-Müzzemmil 73/20
3. Tâhâ, 20/113
4. en-Nahl, 16/103
5. Buharî, Husûmât, 4, İsti`zân, 18, İstitâbe, 9, Eymân, 15; Müslim, Salât, 45; Ebu Davud, Salât, 144; Tirmizî, Salât, 110, Kur`ân, 9; Nesaî, iftitah, 7, 37
6. Fetâvâ-yi Hindiyye: 1/69 - El-Mektebetü'l - İslâmiyye - El-Hidâye.
7. DİA, Kıraat Md.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet