- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185
Namaza Başlamada Nefsin ve Şeytanların En Çok Kullandığı Engel: ‘Ya Hep Ya Hiç...
Müslümanların pek çoğu namaz kılmak istedikleri halde kılamazlar...
Kalplerindeki iman onları namaza zorlar. Ama onlar beş vakit namaz kılmayı göze alamazlar...
Zira onlara zor gelir. Elbette bunun için çeşitli mazeretleri de vardır. Örneğin iş hayatları buna uygun değildir…Çalıştıkları iş yerinde namaz kılacakları uygun yerler yoktur…
Şu anda namaza başlarlarsa bu çevrelerinde iyi karşılanmayabilir, imajları bundan zedelenebilir…
Bırakamadığı bir günah, örneğin ara sıra içtiği içki de bazı kimselerin namaz kılmasına mani olabilir…
‘Namaz kılmamanın geçerli hiçbir mazereti olamaz.’ Elbette bu düşünce doğrudur, ben de bu düşünceye katılıyorum...
Bütün bunların sonucunda namaz kılmak isteyip de yukarıdaki sıraladığımız veya bunlara benzer bir mazeretle kılamayan kişi şöyle bir karara varır:
‘Ben bir gün namaz kılacağım.’ Bunun için aşağı yukarı kafasında da bir tarih belirleyebilir...
İşte peygamberimiz (s.a.s) böyleleri için şöyle buyurmuştur: ‘Erteleyenler (yarın, sonra yaparım diyenler) helak oldu.’
Maalesef Müslümanların namaz kılmak isteyip de kılamayanların büyük çoğunluğu yukarıda sıraladığımız ve kafalarında büyüttükleri bir çeşit mazeretle beş vakit namazı kılamazlar...
Kimsenin mazeretini küçük görmemek gerekir. Bizim için basit bir şey olabilir ama ilgili mazeret o kişinin dünyasında aşılamayan bir engel olarak görünebilir...
Olaya onun gözlüğü ile baktığımızda ona biraz da olsa hak vermek zorunda kalabiliriz...
Onu anlayışla karşılayabiliriz. Lakin bencil doğamız pek başkalarının gözlüğünden hoşlanmaz. İnsanları anlayacağımız yerde onlara akıl verme kolaylığına ve ukalalığına kaçarız...
Bununla da görevimizi yaptığımızı düşünürüz. Oysa beş vakit namazı düzenli kılan kimseler olarak kendi hayatımıza baktığımızda Allah’ın (c.c.) bizlerin doğru yolu bulmasında ne kadar anlayışlı..
ne kadar sabırlı olduğunun yüzlerce örneğini hemen hatırlarız. Çünkü Allah (c.c.) çok sabırlı, anlayışlı ve esirgeyendir
Onun için Allah (c.c.), kullarına hep itidali ve sabrı tavsiye etmiştir...
Ama benim böyle kişilere, yani namazı erteleyen Müslümanlara getirdiğim bir eleştirim var..........
O da şu: ‘Bir insanın ne kadar geçerli mazereti olsa da insan isterse namaza bir ucundan, kıyısından yaklaşabilir...
’ Yani beş vakit namazı düzenli kılamamak için insanların kendince geçerli mazeretleri olabilir ama bunlar yatmadan önce, kalkarken veya başka bir uygun zamanında neden bir veya iki vakit de olsa vakit namazlarını kılmazlar?
Ben işte mazeretlerini bu yönüyle kesinlikle kabul etmiyorum ve doğru da bulmuyorum. ..
Sadece namazın farzları da olsa bu insanlar niçin hiç ucundan kıyısından namaza yaklaşmazlar da ya hep ya hiç mantığı ve felsefesiyle hareket ederler? Hâlbuki namazın sünnetlerini kılmamak kişiye günah kazandırmaz...
Sadece sünnetin sevabından ve peygamberin bu vesile ile gelecek şefaatinden mahrum bırakır...(Aslında büyük birer mahrumiyettirler ama tabii kadrini bilene.)
Ama farz ve vacip namazlar öyle değildir, bunları bilerek kılmamak büyük günahlardandır...
Çünkü Allah’ın (c.c.) buyruğudurlar. Oysa günde bir iki vakit kılınan farz namaz insanın kılamadığı namazların günahlarını ahrette etkisiz kılabilir...
Ama şu kesin ki, hiç kılmamaya göre büyük bir kazançtır bu. Buna kimse itiraz edemez.
Hadis-i şerifte Allahın (c.c.) rahmetinin gazabını geçtiğinden söz ediliyor....
Niçin bir iki küçük adım da olsa O’nun rahmetine doğru yürümeyelim? Ayrıca Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim’de ‘İyilikler kötülükleri giderir. (Hud suresi, 114)’ buyuruyor.
‘İşte o vakit tartıda iyilikleri ağır basan kimse, o artık hoşnut bir hayat içindedir!(Karia suresi, 6-7)’ Buna göre kılınan namazların sevapları kılınmayan namazların günahlarını ahrette hiç tesirsiz hale getiremez mi?
(Tabii bu durum, namaz borcunu ortadan kaldıramaz. Elbette kılınmayan namazlar bir borçtur, kaza namazı olarak kılınmayı beklemektedirler.... Bu başka bir konudur.)
Bu küçük adımlar, insanı ileride zamanla yavaş yavaş sünnet, vacip ve farzıyla beraber beş vakit namaza doğru da götürebilir...
Ama buna genellikle bir engel, kaynağını nefisten ve şeytandan alan bir güç mani olmaktadır: ‘Ya hep ya hiç!’
Ben insanların namaz kılmamalarını sorgularken onların hep aynı kayaya tosladıklarını görüyorum. Herkes namaz kılmak istiyor. Ben ‘Elhamdülillah Müslüman’ım’ deyip de namaz kılmak istemeyenine rastlamadım...
Ama bu onların hayatında bir gün olacaktır. Bu gün, muhayyeldir....
Onun gelip gelmeyeceği, insanın ona ulaşıp ulaşmayacağı belli değildir. ..
Aynı zamanda namaz onların hayatında ya hep ya hiç (yani ya beş vakit olacak ya da hiç olmayacaktır) mantığı ve felsefesi ile gerçekleşecektir.
Ya hep ya hiç, hem bir mantığa hem de bir felsefeye dayanır. Dayandığı mantık, insanın nefsidir. ..
Nefsin açgözlülüğü ve bencilliğidir. Kimseyle bir şeyi paylaşmak nefsin hoşuna gitmediği gibi kendisini başkalarının yerine koymak da pek işine gelmez.
Ya hep ya hiç aslında bir mantığa dayanmaz. Mantıksızlığı gün gibi ortadadır...
Çünkü hiç olacağına bari azı olsun diye düşünmek, akıl ve mantığa daha uygundur..
Ama ya hep ya hiç insan mantığını susturan bir özelliğe sahiptir. Bu sözde güya bir kararlılık, cesaret, gözü peklik görülse de bu bir aldatmacadır.
Ya hep ya hiç mantığı en çok kumarda kendisini belli eder. İşte o görünen kararlılık, cesaret, gözü peklik sadece kumarcılara özgüdür...
Kumarcı varını yoğunu kaybetmedikçe rahatlamaz. Kumarcının bu zaafı, sadece ona özgü değildir...
Her insanda tohum halinde mevcuttur. Yeter ki insan kumar illetine bulaşsın. Hemen bu zaaf kendisini belli eder. ..
Açgözlü ve bencil nefis, insana bir canavar gibi hâkim olarak çılgınlaşır. İnsanı sıfıra, hatta onun altına da indirebilir. Rezil eder. Ya dünya onun olacak ya da hiç.
Ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile namaz kılmayan Müslümanlar adeta ebedi hayatlarıyla kumar oynamaktadırlar.
Sosyal hayatlarında tesettürü kullanmayan inançlı kadınların bazıları namaz kılmayı da bir türlü başaramazlar....
İsterler ama namaz onlara nasip olmaz. Suçluluk duygusuyla yönlerini Allah’a (c.c.) döndüremezler...
Ya hep ya hiç mantık ve felsefesi ile elleri ve kolları adeta bağlanmış olur. Hâlbuki sadece namazda tesettürlü olmaları yetişir. ..
Elbette sosyal hayatta tesettür Allah’ın (c.c.) emridir. Ona riayet etmemenin günahı ayrı bir konudur...
Ama namaz kılmamanın gerekçesini buna bağlamak doğru değildir. Sosyal hayatında tesettürlü olamayan bir bayan da pekâlâ namazda tesettür kaidelerine uyarak namazını kılabilir.
Ya hep ya hiçin felsefesi ise şeytandan gelir....
Hz. Âdem Aleyhisselam yaratıldığında cennette onunla beraber rahat bir hayatı yaşıyorken..
yaşayacakken ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile hareket ederek ya cennet tamamen benim olsun ya da cenneti hiç istemiyorum diyerek Allah’ın emrine karşı gelmiştir.
Allah (c.c.) bütün ümmed-i Muhammed’e (s.a.s) beş vakit namaz kılma nimetini nasip eylesin...
Beş vakti kılamayanlara da, nefsin ve şeytanların ya hep ya hiç mantık ve felsefesinden onları kurtararak, hiç olmazsa günde birkaç vakit namaz eda etmelerini nasip eylesin...
Allah (c.c.) yeryüzünde bir günde en az bir vakit namaz kılmadan uyuyan hiçbir Müslüman bırakmasın..
Herkese hidayetini ve namaz kılma şuurunu versin. ..Beş vakit namaz kılanlara da teheccüt, duha, evvabin gibi nafile namazları ihsan eylesin...
Allah son nefese kadar namazı kalbimizde aziz ve sevgili kılsın. Bu yolla rızasını her birimize nasip etsin. Âmin.
![Kil_beni_ey_namaz[1].gif](https://4.bp.blogspot.com/_mD2VKsw-_TY/TD-TunBwqdI/AAAAAAAAADE/iHyQ75E9tNA/s1600/Kil_beni_ey_namaz[1].gif)
Müslümanların pek çoğu namaz kılmak istedikleri halde kılamazlar...
Kalplerindeki iman onları namaza zorlar. Ama onlar beş vakit namaz kılmayı göze alamazlar...
Zira onlara zor gelir. Elbette bunun için çeşitli mazeretleri de vardır. Örneğin iş hayatları buna uygun değildir…Çalıştıkları iş yerinde namaz kılacakları uygun yerler yoktur…
Şu anda namaza başlarlarsa bu çevrelerinde iyi karşılanmayabilir, imajları bundan zedelenebilir…
Bırakamadığı bir günah, örneğin ara sıra içtiği içki de bazı kimselerin namaz kılmasına mani olabilir…
‘Namaz kılmamanın geçerli hiçbir mazereti olamaz.’ Elbette bu düşünce doğrudur, ben de bu düşünceye katılıyorum...
Bütün bunların sonucunda namaz kılmak isteyip de yukarıdaki sıraladığımız veya bunlara benzer bir mazeretle kılamayan kişi şöyle bir karara varır:
‘Ben bir gün namaz kılacağım.’ Bunun için aşağı yukarı kafasında da bir tarih belirleyebilir...
İşte peygamberimiz (s.a.s) böyleleri için şöyle buyurmuştur: ‘Erteleyenler (yarın, sonra yaparım diyenler) helak oldu.’
Maalesef Müslümanların namaz kılmak isteyip de kılamayanların büyük çoğunluğu yukarıda sıraladığımız ve kafalarında büyüttükleri bir çeşit mazeretle beş vakit namazı kılamazlar...
Kimsenin mazeretini küçük görmemek gerekir. Bizim için basit bir şey olabilir ama ilgili mazeret o kişinin dünyasında aşılamayan bir engel olarak görünebilir...
Olaya onun gözlüğü ile baktığımızda ona biraz da olsa hak vermek zorunda kalabiliriz...
Onu anlayışla karşılayabiliriz. Lakin bencil doğamız pek başkalarının gözlüğünden hoşlanmaz. İnsanları anlayacağımız yerde onlara akıl verme kolaylığına ve ukalalığına kaçarız...
Bununla da görevimizi yaptığımızı düşünürüz. Oysa beş vakit namazı düzenli kılan kimseler olarak kendi hayatımıza baktığımızda Allah’ın (c.c.) bizlerin doğru yolu bulmasında ne kadar anlayışlı..
ne kadar sabırlı olduğunun yüzlerce örneğini hemen hatırlarız. Çünkü Allah (c.c.) çok sabırlı, anlayışlı ve esirgeyendir
Onun için Allah (c.c.), kullarına hep itidali ve sabrı tavsiye etmiştir...
Ama benim böyle kişilere, yani namazı erteleyen Müslümanlara getirdiğim bir eleştirim var..........
O da şu: ‘Bir insanın ne kadar geçerli mazereti olsa da insan isterse namaza bir ucundan, kıyısından yaklaşabilir...
’ Yani beş vakit namazı düzenli kılamamak için insanların kendince geçerli mazeretleri olabilir ama bunlar yatmadan önce, kalkarken veya başka bir uygun zamanında neden bir veya iki vakit de olsa vakit namazlarını kılmazlar?
Ben işte mazeretlerini bu yönüyle kesinlikle kabul etmiyorum ve doğru da bulmuyorum. ..
Sadece namazın farzları da olsa bu insanlar niçin hiç ucundan kıyısından namaza yaklaşmazlar da ya hep ya hiç mantığı ve felsefesiyle hareket ederler? Hâlbuki namazın sünnetlerini kılmamak kişiye günah kazandırmaz...
Sadece sünnetin sevabından ve peygamberin bu vesile ile gelecek şefaatinden mahrum bırakır...(Aslında büyük birer mahrumiyettirler ama tabii kadrini bilene.)
Ama farz ve vacip namazlar öyle değildir, bunları bilerek kılmamak büyük günahlardandır...
Çünkü Allah’ın (c.c.) buyruğudurlar. Oysa günde bir iki vakit kılınan farz namaz insanın kılamadığı namazların günahlarını ahrette etkisiz kılabilir...
Ama şu kesin ki, hiç kılmamaya göre büyük bir kazançtır bu. Buna kimse itiraz edemez.
Hadis-i şerifte Allahın (c.c.) rahmetinin gazabını geçtiğinden söz ediliyor....
Niçin bir iki küçük adım da olsa O’nun rahmetine doğru yürümeyelim? Ayrıca Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim’de ‘İyilikler kötülükleri giderir. (Hud suresi, 114)’ buyuruyor.
‘İşte o vakit tartıda iyilikleri ağır basan kimse, o artık hoşnut bir hayat içindedir!(Karia suresi, 6-7)’ Buna göre kılınan namazların sevapları kılınmayan namazların günahlarını ahrette hiç tesirsiz hale getiremez mi?
(Tabii bu durum, namaz borcunu ortadan kaldıramaz. Elbette kılınmayan namazlar bir borçtur, kaza namazı olarak kılınmayı beklemektedirler.... Bu başka bir konudur.)
Bu küçük adımlar, insanı ileride zamanla yavaş yavaş sünnet, vacip ve farzıyla beraber beş vakit namaza doğru da götürebilir...
Ama buna genellikle bir engel, kaynağını nefisten ve şeytandan alan bir güç mani olmaktadır: ‘Ya hep ya hiç!’
Ben insanların namaz kılmamalarını sorgularken onların hep aynı kayaya tosladıklarını görüyorum. Herkes namaz kılmak istiyor. Ben ‘Elhamdülillah Müslüman’ım’ deyip de namaz kılmak istemeyenine rastlamadım...
Ama bu onların hayatında bir gün olacaktır. Bu gün, muhayyeldir....
Onun gelip gelmeyeceği, insanın ona ulaşıp ulaşmayacağı belli değildir. ..
Aynı zamanda namaz onların hayatında ya hep ya hiç (yani ya beş vakit olacak ya da hiç olmayacaktır) mantığı ve felsefesi ile gerçekleşecektir.
Ya hep ya hiç, hem bir mantığa hem de bir felsefeye dayanır. Dayandığı mantık, insanın nefsidir. ..
Nefsin açgözlülüğü ve bencilliğidir. Kimseyle bir şeyi paylaşmak nefsin hoşuna gitmediği gibi kendisini başkalarının yerine koymak da pek işine gelmez.
Ya hep ya hiç aslında bir mantığa dayanmaz. Mantıksızlığı gün gibi ortadadır...
Çünkü hiç olacağına bari azı olsun diye düşünmek, akıl ve mantığa daha uygundur..
Ama ya hep ya hiç insan mantığını susturan bir özelliğe sahiptir. Bu sözde güya bir kararlılık, cesaret, gözü peklik görülse de bu bir aldatmacadır.
Ya hep ya hiç mantığı en çok kumarda kendisini belli eder. İşte o görünen kararlılık, cesaret, gözü peklik sadece kumarcılara özgüdür...
Kumarcı varını yoğunu kaybetmedikçe rahatlamaz. Kumarcının bu zaafı, sadece ona özgü değildir...
Her insanda tohum halinde mevcuttur. Yeter ki insan kumar illetine bulaşsın. Hemen bu zaaf kendisini belli eder. ..
Açgözlü ve bencil nefis, insana bir canavar gibi hâkim olarak çılgınlaşır. İnsanı sıfıra, hatta onun altına da indirebilir. Rezil eder. Ya dünya onun olacak ya da hiç.
Ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile namaz kılmayan Müslümanlar adeta ebedi hayatlarıyla kumar oynamaktadırlar.
Sosyal hayatlarında tesettürü kullanmayan inançlı kadınların bazıları namaz kılmayı da bir türlü başaramazlar....
İsterler ama namaz onlara nasip olmaz. Suçluluk duygusuyla yönlerini Allah’a (c.c.) döndüremezler...
Ya hep ya hiç mantık ve felsefesi ile elleri ve kolları adeta bağlanmış olur. Hâlbuki sadece namazda tesettürlü olmaları yetişir. ..
Elbette sosyal hayatta tesettür Allah’ın (c.c.) emridir. Ona riayet etmemenin günahı ayrı bir konudur...
Ama namaz kılmamanın gerekçesini buna bağlamak doğru değildir. Sosyal hayatında tesettürlü olamayan bir bayan da pekâlâ namazda tesettür kaidelerine uyarak namazını kılabilir.
Ya hep ya hiçin felsefesi ise şeytandan gelir....
Hz. Âdem Aleyhisselam yaratıldığında cennette onunla beraber rahat bir hayatı yaşıyorken..
yaşayacakken ya hep ya hiç mantığı ve felsefesi ile hareket ederek ya cennet tamamen benim olsun ya da cenneti hiç istemiyorum diyerek Allah’ın emrine karşı gelmiştir.
Allah (c.c.) bütün ümmed-i Muhammed’e (s.a.s) beş vakit namaz kılma nimetini nasip eylesin...
Beş vakti kılamayanlara da, nefsin ve şeytanların ya hep ya hiç mantık ve felsefesinden onları kurtararak, hiç olmazsa günde birkaç vakit namaz eda etmelerini nasip eylesin...
Allah (c.c.) yeryüzünde bir günde en az bir vakit namaz kılmadan uyuyan hiçbir Müslüman bırakmasın..
Herkese hidayetini ve namaz kılma şuurunu versin. ..Beş vakit namaz kılanlara da teheccüt, duha, evvabin gibi nafile namazları ihsan eylesin...
Allah son nefese kadar namazı kalbimizde aziz ve sevgili kılsın. Bu yolla rızasını her birimize nasip etsin. Âmin.