Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Edebi, fikri, duygusal yazılarımız
Mutluluk nedir sizce?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="hüzün" data-source="post: 56448" data-attributes="member: 15"><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Bir zamanlar kadınlar evlerinde otururlarmış… Ama boş oturmazlarmış, o evlerde pek çok şey üretilebilirmiş.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Şimdiki gibi sırf tüketim yeri değilmiş evler, hayatın merkezi ev imiş. Dışarıdan alınanlar sadece gaz, tuz, bezden ibaretmiş. Onun haricinde her şeyi evinde, bağında, bahçesinde, mutfağında, tezgahında üretirmiş Anadolu kadını.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Hatta cepheye göndereceği beyinin yahut oğlunun gömleğini de kendisi dokurmuş. O zamanlar daha kadınların ve erkeklerin maaşla çalıştığı fabrikalar yokmuş.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Ev dışında bilinen binalar, cami, mektep, mahkeme, kışla imiş. Zaten oralar yaşamak için değil çeşitli sorumluluklar içinmiş. Şimdiki gibi çeşit çeşit oteller, kafeler, restoranlar, ofisler, fabrikalar, alışveriş merkezleri mi varmış sanki?</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">O zamanlar insanlar birbirlerine oturmaya gidermiş. Yazın taş döşeli avlulara kilimler serilir, minderler, sırt yastıkları döşenirmiş. Uzun kış gecelerinde de soba başında toplanılır, kestaneler pişirilir, yağlı mısır, kavurga, kenevir, meneviş kavrulurmuş.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Güzün kurutulan yemişler, pestiller, cevizli sucuklar çıkarılırmış. Yer altına kazılmış izbelerde, iple tavana asılarak saklanan kışlık kavunlar, üzümler, armutlar getirilirmiş birer birer sofraya…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">O zamanlar herşey parayla ölçülmezmiş. Konu komşu akraba, beraber çalışır, beraber yer, içermiş. Getireceği gelire ihtiyaçları olmayanlar bile ev için bir bereket vesilesi olsun ve konu komşuya dağıtılsın diye evinin etrafındaki bağ- bahçeyi eker dikermiş…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Bahar mevsiminde karlar eriyip çaylar kabarınca içinde bir çocuğun kaybolabileceği uzunlukta otlar bitermiş bağlarda...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Sütünden faydalandığı bir besi hayvanı olmayanlar bu otları komşularına karşılıksız verirlermiş. Ardından üzüm çubuklarını budadıkları mevsimde sapları, yaprak mevsiminde taze yaprakları konu komşuya dağıtırlarmış.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">O zamanın kadınları korukları limon gibi yemeklere ekşilik versin diye kullanırlarmış. Salkımlara henüz sadece alaca düştüğü haziran aylarında bahçelerindeki dut ağacının altına sofra bezi gerer, ağacı silkeleyerek her gün bir tabak dutu sofralarına getirirlermiş. Konu komşuyla havuz başında bir araya geldiklerinde tandır ekmeğiyle taze peynirin yanında dut yemesi pek güzel olurmuş. Üzümler olgunlaşıp bağ bozumu başlayınca bütün mahalleye sepet sepet üzüm dağıtılırmış.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Bağı olan üzüm, bahçesi olan sebze, besi hayvanı olan yoğurt, tarlası olan bulgur… herkes evinde neyi çoksa sepetleri geri gönderirken ondan koyarmış. Koyacak bir şeyi olmayan da “Allah razı olsun, yerine çok versin,” diye dua edermiş. Zaten maksat biraz da üstü kapalı yardımlaşmak değil mi? Fakirin gönlünü incitmeden hediyeleşerek yardımlaşmak…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Zaten o zamanlar her şey yardımlaşmaya vesileymiş. Hastalık, doğum, cenaze, ev inşaatı, tamiratı, taşınma, düğün, dernek…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Başında bir derdi, bir meşgalesi olana yemek yapılır, gönderilirmiş. Gücü kuvveti olan, eline iş yakışanlar inşaat yapana, taşınana, yardıma koşarmış.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Zaten pek çok iş imece usulü, beraberce görülürmüş. Mesela mahallede düğün mü var, evlerden sini, sahan, çanak, kaşık, sürahi bardak toplanırmış. Umumiyetle mahallenin camisinin emanetinde tutulan vakıf kazanlarda çorba, pilav, helva pişirilirmiş.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Herkes yeni yuva kuracak olan kızın çeyizine yardım edermiş. Eski zamanlarda hediyeleşmeler bugünkü gibi zahmetli, külfetli değilmiş. Bir düğün olduğu vakit herkes kendisine ne kolay gelirse onu hediye götürürmüş. Mesela koyun güderek geçimlerini sağlayan Yörükler yünden dokunmuş bir seccade veya keçe getirirmiş. Bakırcı esnafı bir bakır sini, elinden iş gelen hanımlar bir oyalı çember, minder yüzü, yastık başı… Her ne olursa…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">O zamanlar genç hanımlar şimdiki gibi kaprisli değilmiş demek ki. “Aman bu benim tarzım değil. Bu eşya mobilyalarıma uymadı, geri götürün,” demezlermiş. Allah ne verdiyse razı olurlarmış.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">O zamanlar herkes neye sahipse, neyi paylaşabiliyorsa ondan ikram ederek mutluluk ve faziletten bir hisse sahibi olurmuş. Zaten maldan mülkten başka ne beklenir, şu fani hayatta ebedi bir sevap kazandıracak bir amel işlemeye yaramadıktan sonra…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">O zamanlar maaşlı işler, sigortalar, daireler, arabalar, yazlıklar, şirketler, borçlar, dertler yokmuş… İşte bu sebepten kadının evde oturması bir problem kaynağı gibi görülmüyormuş.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Hiç kimsenin aklına; “İslam kadını niye eve kapatıyor?” demek gelmezmiş. Aksine İslam erkeğe nafaka temini, askerlik gibi ağır vazifeler yüklüyor, kadını kayırıyor diye kabul ederlermiş.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Şimdi evler değişti, iş yerleri değişti, işten ve paradan beklentiler değişti…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Artık evler otel gibi giyinilecek, banyo yapılacak ve uyunacak yerler oldu. Üretim de tüketim de eğitim de hayat da evin dışında şimdi…</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Hem bu devir, “bireysellik” devri. Herkes kendisi için yaşıyor. Kendi emekliliği için prim ödüyor, kendisi için para pul, mal mülk ediniyor, onları sigorta yaptırıyor.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Georgia'">Kimseden kimseye fayda yok. Anneler evlatlarına acımıyor. Çünkü biliyor büyüdüğü zaman o da annesini arayıp sormayacak, hayatını yaşayacak. Ve şimdi sorgulanıyor, neden müslüman kadınlar evlerinde oturuyor diye…</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="hüzün, post: 56448, member: 15"] [SIZE="3"][FONT="Georgia"]Bir zamanlar kadınlar evlerinde otururlarmış… Ama boş oturmazlarmış, o evlerde pek çok şey üretilebilirmiş. Şimdiki gibi sırf tüketim yeri değilmiş evler, hayatın merkezi ev imiş. Dışarıdan alınanlar sadece gaz, tuz, bezden ibaretmiş. Onun haricinde her şeyi evinde, bağında, bahçesinde, mutfağında, tezgahında üretirmiş Anadolu kadını. Hatta cepheye göndereceği beyinin yahut oğlunun gömleğini de kendisi dokurmuş. O zamanlar daha kadınların ve erkeklerin maaşla çalıştığı fabrikalar yokmuş. Ev dışında bilinen binalar, cami, mektep, mahkeme, kışla imiş. Zaten oralar yaşamak için değil çeşitli sorumluluklar içinmiş. Şimdiki gibi çeşit çeşit oteller, kafeler, restoranlar, ofisler, fabrikalar, alışveriş merkezleri mi varmış sanki? O zamanlar insanlar birbirlerine oturmaya gidermiş. Yazın taş döşeli avlulara kilimler serilir, minderler, sırt yastıkları döşenirmiş. Uzun kış gecelerinde de soba başında toplanılır, kestaneler pişirilir, yağlı mısır, kavurga, kenevir, meneviş kavrulurmuş. Güzün kurutulan yemişler, pestiller, cevizli sucuklar çıkarılırmış. Yer altına kazılmış izbelerde, iple tavana asılarak saklanan kışlık kavunlar, üzümler, armutlar getirilirmiş birer birer sofraya… O zamanlar herşey parayla ölçülmezmiş. Konu komşu akraba, beraber çalışır, beraber yer, içermiş. Getireceği gelire ihtiyaçları olmayanlar bile ev için bir bereket vesilesi olsun ve konu komşuya dağıtılsın diye evinin etrafındaki bağ- bahçeyi eker dikermiş… Bahar mevsiminde karlar eriyip çaylar kabarınca içinde bir çocuğun kaybolabileceği uzunlukta otlar bitermiş bağlarda... Sütünden faydalandığı bir besi hayvanı olmayanlar bu otları komşularına karşılıksız verirlermiş. Ardından üzüm çubuklarını budadıkları mevsimde sapları, yaprak mevsiminde taze yaprakları konu komşuya dağıtırlarmış. O zamanın kadınları korukları limon gibi yemeklere ekşilik versin diye kullanırlarmış. Salkımlara henüz sadece alaca düştüğü haziran aylarında bahçelerindeki dut ağacının altına sofra bezi gerer, ağacı silkeleyerek her gün bir tabak dutu sofralarına getirirlermiş. Konu komşuyla havuz başında bir araya geldiklerinde tandır ekmeğiyle taze peynirin yanında dut yemesi pek güzel olurmuş. Üzümler olgunlaşıp bağ bozumu başlayınca bütün mahalleye sepet sepet üzüm dağıtılırmış. Bağı olan üzüm, bahçesi olan sebze, besi hayvanı olan yoğurt, tarlası olan bulgur… herkes evinde neyi çoksa sepetleri geri gönderirken ondan koyarmış. Koyacak bir şeyi olmayan da “Allah razı olsun, yerine çok versin,” diye dua edermiş. Zaten maksat biraz da üstü kapalı yardımlaşmak değil mi? Fakirin gönlünü incitmeden hediyeleşerek yardımlaşmak… Zaten o zamanlar her şey yardımlaşmaya vesileymiş. Hastalık, doğum, cenaze, ev inşaatı, tamiratı, taşınma, düğün, dernek… Başında bir derdi, bir meşgalesi olana yemek yapılır, gönderilirmiş. Gücü kuvveti olan, eline iş yakışanlar inşaat yapana, taşınana, yardıma koşarmış. Zaten pek çok iş imece usulü, beraberce görülürmüş. Mesela mahallede düğün mü var, evlerden sini, sahan, çanak, kaşık, sürahi bardak toplanırmış. Umumiyetle mahallenin camisinin emanetinde tutulan vakıf kazanlarda çorba, pilav, helva pişirilirmiş. Herkes yeni yuva kuracak olan kızın çeyizine yardım edermiş. Eski zamanlarda hediyeleşmeler bugünkü gibi zahmetli, külfetli değilmiş. Bir düğün olduğu vakit herkes kendisine ne kolay gelirse onu hediye götürürmüş. Mesela koyun güderek geçimlerini sağlayan Yörükler yünden dokunmuş bir seccade veya keçe getirirmiş. Bakırcı esnafı bir bakır sini, elinden iş gelen hanımlar bir oyalı çember, minder yüzü, yastık başı… Her ne olursa… O zamanlar genç hanımlar şimdiki gibi kaprisli değilmiş demek ki. “Aman bu benim tarzım değil. Bu eşya mobilyalarıma uymadı, geri götürün,” demezlermiş. Allah ne verdiyse razı olurlarmış. O zamanlar herkes neye sahipse, neyi paylaşabiliyorsa ondan ikram ederek mutluluk ve faziletten bir hisse sahibi olurmuş. Zaten maldan mülkten başka ne beklenir, şu fani hayatta ebedi bir sevap kazandıracak bir amel işlemeye yaramadıktan sonra… O zamanlar maaşlı işler, sigortalar, daireler, arabalar, yazlıklar, şirketler, borçlar, dertler yokmuş… İşte bu sebepten kadının evde oturması bir problem kaynağı gibi görülmüyormuş. Hiç kimsenin aklına; “İslam kadını niye eve kapatıyor?” demek gelmezmiş. Aksine İslam erkeğe nafaka temini, askerlik gibi ağır vazifeler yüklüyor, kadını kayırıyor diye kabul ederlermiş. Şimdi evler değişti, iş yerleri değişti, işten ve paradan beklentiler değişti… Artık evler otel gibi giyinilecek, banyo yapılacak ve uyunacak yerler oldu. Üretim de tüketim de eğitim de hayat da evin dışında şimdi… Hem bu devir, “bireysellik” devri. Herkes kendisi için yaşıyor. Kendi emekliliği için prim ödüyor, kendisi için para pul, mal mülk ediniyor, onları sigorta yaptırıyor. Kimseden kimseye fayda yok. Anneler evlatlarına acımıyor. Çünkü biliyor büyüdüğü zaman o da annesini arayıp sormayacak, hayatını yaşayacak. Ve şimdi sorgulanıyor, neden müslüman kadınlar evlerinde oturuyor diye…[/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Edebi, fikri, duygusal yazılarımız
Mutluluk nedir sizce?
Üst
Alt