Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Mütevekkil kim
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 65752" data-attributes="member: 3"><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Dinimizin bizden istediği hareket tarzı, sebepleri son derece ciddiye almak, bir sonuca ulaşmak için bütün gerekenleri yapmak ve fakat asla sebeplere itimat etmemektir. Sonucu sebepleri de yaratan Allahtan bilmek, daima Ona güvenmek, Ona dayanmaktır.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>İçinde bulunduğumuz dünya hayatı, maddi alemin bir parçasıdır. Cenab-ı Hak madde alemini yaratırken, onun ayrılmaz bir özelliği olarak sebepleri de beraberinde var etmiştir. Bu alemdeki işleyiş sebep-sonuç ilişkisine göredir. Her sebep bir sonucu, her sonuç yeni bir sonucun sebebini doğurur.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue"></span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue">Sebep sonuç ilişkisi</span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kainattaki işleyişin sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde yürüyor olması, bir yandan da insanoğlunun imtihanıdır. Onun sebeplere mi yoksa o sebeplerin ardındaki ilahî güce mi güvenip bel bağlayacağı bu imtihanın başlıca konusudur.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Eğer kul, sebeplerin ardındaki eşsiz ve kesin gücü fark eder ve ona itimat ederse ne âlâ. Değilse, dünyaya taparcasına bağlanan, olup biten her şeyi maddi sebeplerle izah etmeye çalışan, işin manevi tarafını ıskalayan, kalpsiz, maddeci bir varlık olup çıkar. Bu zihniyetle yetişen tüccar sermayesine, toprak sahibi mahsulüne, makam sahibi koltuğuna ve ilişkilerine güvenir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Böyle kimseler için kaybetmek ölmekten farksız olduğundan, sahip oldukları şeylere adeta dişle tırnakla tutunurlar. Bu da onları manevi değerleri önemsemeyen, hırslı, kibirli, şefkat ve paylaşımdan yoksun insanlar yapar. Bunun bir adım ötesinde ise ciddi bir iman kriziyle baş başa kalma tehlikesi vardır.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Şu halde, sebeplerin ardındaki mutlak gücü yani Allah Tealâyı unutmamak, daima Ona güvenip, Ona dayanmak gerekir. Sebeplerin yaratıcısı varken sebebin kendisine takılıp kalmak, gönül bağlamak, öz dururken kabuğa takılmaya benzer.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue">Sebebi de sonucu da yaratana dayamak</span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Dinimizin bizden istediği hareket tarzı, sebepleri son derece ciddiye almak, bir sonuca ulaşmak için bütün gerekenleri yapmak ve fakat asla sebeplere itimat etmemektir. Sonucu sebepleri de yaratan Allahtan bilmek, daima Ona güvenmek, Ona dayanmaktır. İşte bu şuur ve anlayışa tevekkül denilir. Kuran-ı Kerim İnananlar yalnızca Allaha tevekkül etsinler/güvensinler. (Maide,11) buyurmakla, tevekkülü sadece imanlı kimselere özgü kılmıştır.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Tevekkül geniş anlamıyla şöyle tarif edilebilir: Dini yahut dünyayı ilgilendiren her hususta, alınabilecek bütün önlemleri aldıktan, gereken sebeplere sarıldıktan sonra işin sonucunu Allah Tealâya havale etmek, Ondan gelene baş göz üzere deyip razı olmaktır. Bir diğer ifadeyle; dinen mahsuru olmayan sebeplere yapıştıktan sonra neticeyi sebeplerden değil, sebepleri var eden, onlara tesir gücü veren Yaratıcıdan beklemek, Ona güvenmektir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Cüneyd-i Bağdadî hazretleri tevekkülü: Kalbin, her durumda Allah Tealâya itimat etmesi, güven duyması olarak tanımlamıştır. (Kitabul-Lüme fit-Tasavvuf)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>İbrahim Havvas hazretleri demiştir ki; Tevekkül, Allah Tealâdan başka hiç kimseden korkmamak, onlara umut bağlamamaktır. (Teberanî, Tefsir-i Kebir)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Şakîk b. İbrahim ise; Allah Tealânın vaat ettiklerine karşı kalbin tam anlamıyla inanıp mutmain olması.. diye nitelemiştir. (Sülemî, et-Tefsîr)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue">Mütevekkil kim?</span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Tevekkül sahibi kimseye mütevekkil denir. Mütevekkil insan zahiren her ne kadar sebeplerle içli dışlı gözükse de, bu durum onun sonuçları sebeplerden beklediği ya da dünya ehli olduğu manasına gelmez. Zaten tevekkül ile dünya sevgisi aynı kalpte barınamazlar. Bu sebepten olsa gerek ki Zünnun Mısrî hazretleri, tevekkül sahibi kimsede bulunması gereken üç özelliği sayarken bunlardan birinin de, kalpteki dünyevî alakaları azaltmak olduğunu söylemiştir. Diğer ikisi ise mahlukata yaranma alışkanlığını terk etmek ve bedeli ne olursa olsun her zaman doğruyu söylemektir. (Hilyetul-Evliyâ)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Denilmiştir ki tevekkül sahibi kimsenin alameti, doğru söylemesi kendisine zarar verecek ve yalan söylemesi büyük fayda sağlayacak olsa bile, doğru söylemeyi tercih etmesidir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue">Tevekkül ehli olunca</span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Tevekkül ehli kişinin diğer insanlara göre pek çok avantajı vardır.Mesela mütevekkil kimse bilir ki kulun dilemesi Allahın dilemesinin önüne geçemez. Bu da onu psikolojik bunalımlardan, çağın hız ve stresine kapılmaktan uzak tutar. Gönlü de, ruhu da huzur ve tatmin bulur.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Yine tevekkül etmek kişiye güven duygusu aşılar, cesaretini arttırır. O nedenle Sevgili Peygamberimiz buyurmuştur ki İnsanların en kuvvetlisi olmak isteyen kişi Allaha tevekkül etsin. (Suyûtî, Camius-Sağîr)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Öte yandan tevekkül, zorluk ve sıkıntının ilacıdır. Veli zatlardan İbrahim Havvasa, öldürücü çöl yolculuklarına dayanmasının hikmeti sorulduğunda, o bunu kalbinin tevekkül üzere olmasına bağlamıştır. (Kuşeyrî, Risale)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Yine tevekkül sahibi kimsenin rızkında meydana gelen artma veya eksilme onu yarın ne olacak kaygısına itmez.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Çünkü bilir ki rızık Allahtandır. Ve kime ne takdir edilmişse o kadarına ulaşacaktır. Bu da onu elindekiyle yetinmeyi bilmeye, kanaatkâr olmaya götürür.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Tevekküle eşlik eden kanaat kişiyi çalışmaktan alıkoymaz. Çalışır ama hırslanmaz. Miskin miskin oturup tevekkül ettiğini söyleyen kimsenin bu yaptığı tembellikten başka nedir ki?</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hz. Ömer r.a., Medinede boşta gezen bir gruba:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong> Siz necisiniz, diye sorduğunda onlar:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong> Biz mütevekkil kimseleriz, diye karşılık verdiler.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Bunun üzerine Hz. Ömer r.a. dedi ki:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong> Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici) kimselersiniz! Tohumumu tarlaya atıp daha sonra Allaha itimat eden kimseye mütevekkil denir. (İbn Ebid-Dünya, Kitâbüt-Tevekkül)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue">Kısmetse eğer ele gitmez!</span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Son devrin din alimlerinden merhum Ömer Nasuhi Bilmen, tevekküle ilişkin bir hadis-i şerifi açıklarken diyor ki:</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>İnsanlar rızıklarını elde etmek için çalışmaya, gayret göstermeye muhtaçtırlar. Allahın takdiri böyledir. Fakat rızık talep ederken nefsine fazla eziyet vermek, ihtiras göstermek, aç ve susuz kalacakmış gibi ümitsiz olmak caiz değildir. Bilakis insan kendisini tehlikeye atmaksızın kabiliyetine göre çalışmalıdır, asla ümitsizliğe düşmemelidir. Hayat devam ettikçe mutlaka rızkına kavuşacağını düşünmelidir. Daima ölçülü hareket edip Cenab-ı Haktan hayırlı rızıklar temenni etmelidir. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanından ümit kesmek bir mümin için asla caiz değildir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ol ki maksumun (kısmetin) ola gitmez ele / Ol ki maksum (kısmet) değil, girmez ele. (Ö. N. Bilmen, 500 Hadis)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="color: Blue">Önce tedbir</span></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Tevekkül, kimi kişilerce tedbir almaksızın işlerin Allaha havale edilmesi olarak algılansa da gerçek hiç de öyle değildir. Hz. Peygamber s.a.v., devesini salıveren ve Allaha tevekkül ettim diyen kişiyi: <em>Deveni bağla, sonra tevekkül et.</em> (Tirmizî) diye uyarmıştır. Bu da söz konusu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Tekrar vurgulayalım; tevekkül, gereken çabayı gösterip her türlü tedbiri aldıktan sonra, işin sonucunu tam bir teslimiyetle Allah Tealâya havale etmektir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>Sebepler Allah Tealânın yeryüzündeki vasıtalarıdır. Bize düşen, mutlak tesir sahibinin sebepler değil, onların ardında bulunan ilahî güç olduğunu idrak etmek ve tek hakim olan Allaha gönülden bağlanıp güvenmektir.</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Georgia'"><span style="font-size: 12px"><strong>De ki: <em>Allahın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için müminler yalnız Allaha dayanıp güvensinler.</em> (Tevbe, 51)</strong></span></span></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 65752, member: 3"] [INDENT][FONT=Georgia][SIZE=3][B]Dinimizin bizden istediği hareket tarzı, sebepleri son derece ciddiye almak, bir sonuca ulaşmak için bütün gerekenleri yapmak ve fakat asla sebeplere itimat etmemektir. Sonucu sebepleri de yaratan Allahtan bilmek, daima Ona güvenmek, Ona dayanmaktır. İçinde bulunduğumuz dünya hayatı, maddi alemin bir parçasıdır. Cenab-ı Hak madde alemini yaratırken, onun ayrılmaz bir özelliği olarak sebepleri de beraberinde var etmiştir. Bu alemdeki işleyiş sebep-sonuç ilişkisine göredir. Her sebep bir sonucu, her sonuç yeni bir sonucun sebebini doğurur. [COLOR=Blue] Sebep sonuç ilişkisi[/COLOR] Kainattaki işleyişin sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde yürüyor olması, bir yandan da insanoğlunun imtihanıdır. Onun sebeplere mi yoksa o sebeplerin ardındaki ilahî güce mi güvenip bel bağlayacağı bu imtihanın başlıca konusudur. Eğer kul, sebeplerin ardındaki eşsiz ve kesin gücü fark eder ve ona itimat ederse ne âlâ. Değilse, dünyaya taparcasına bağlanan, olup biten her şeyi maddi sebeplerle izah etmeye çalışan, işin manevi tarafını ıskalayan, kalpsiz, maddeci bir varlık olup çıkar. Bu zihniyetle yetişen tüccar sermayesine, toprak sahibi mahsulüne, makam sahibi koltuğuna ve ilişkilerine güvenir. Böyle kimseler için kaybetmek ölmekten farksız olduğundan, sahip oldukları şeylere adeta dişle tırnakla tutunurlar. Bu da onları manevi değerleri önemsemeyen, hırslı, kibirli, şefkat ve paylaşımdan yoksun insanlar yapar. Bunun bir adım ötesinde ise ciddi bir iman kriziyle baş başa kalma tehlikesi vardır. Şu halde, sebeplerin ardındaki mutlak gücü yani Allah Tealâyı unutmamak, daima Ona güvenip, Ona dayanmak gerekir. Sebeplerin yaratıcısı varken sebebin kendisine takılıp kalmak, gönül bağlamak, öz dururken kabuğa takılmaya benzer. [COLOR=Blue]Sebebi de sonucu da yaratana dayamak[/COLOR] Dinimizin bizden istediği hareket tarzı, sebepleri son derece ciddiye almak, bir sonuca ulaşmak için bütün gerekenleri yapmak ve fakat asla sebeplere itimat etmemektir. Sonucu sebepleri de yaratan Allahtan bilmek, daima Ona güvenmek, Ona dayanmaktır. İşte bu şuur ve anlayışa tevekkül denilir. Kuran-ı Kerim İnananlar yalnızca Allaha tevekkül etsinler/güvensinler. (Maide,11) buyurmakla, tevekkülü sadece imanlı kimselere özgü kılmıştır. Tevekkül geniş anlamıyla şöyle tarif edilebilir: Dini yahut dünyayı ilgilendiren her hususta, alınabilecek bütün önlemleri aldıktan, gereken sebeplere sarıldıktan sonra işin sonucunu Allah Tealâya havale etmek, Ondan gelene baş göz üzere deyip razı olmaktır. Bir diğer ifadeyle; dinen mahsuru olmayan sebeplere yapıştıktan sonra neticeyi sebeplerden değil, sebepleri var eden, onlara tesir gücü veren Yaratıcıdan beklemek, Ona güvenmektir. Cüneyd-i Bağdadî hazretleri tevekkülü: Kalbin, her durumda Allah Tealâya itimat etmesi, güven duyması olarak tanımlamıştır. (Kitabul-Lüme fit-Tasavvuf) İbrahim Havvas hazretleri demiştir ki; Tevekkül, Allah Tealâdan başka hiç kimseden korkmamak, onlara umut bağlamamaktır. (Teberanî, Tefsir-i Kebir) Şakîk b. İbrahim ise; Allah Tealânın vaat ettiklerine karşı kalbin tam anlamıyla inanıp mutmain olması.. diye nitelemiştir. (Sülemî, et-Tefsîr) [COLOR=Blue]Mütevekkil kim?[/COLOR] Tevekkül sahibi kimseye mütevekkil denir. Mütevekkil insan zahiren her ne kadar sebeplerle içli dışlı gözükse de, bu durum onun sonuçları sebeplerden beklediği ya da dünya ehli olduğu manasına gelmez. Zaten tevekkül ile dünya sevgisi aynı kalpte barınamazlar. Bu sebepten olsa gerek ki Zünnun Mısrî hazretleri, tevekkül sahibi kimsede bulunması gereken üç özelliği sayarken bunlardan birinin de, kalpteki dünyevî alakaları azaltmak olduğunu söylemiştir. Diğer ikisi ise mahlukata yaranma alışkanlığını terk etmek ve bedeli ne olursa olsun her zaman doğruyu söylemektir. (Hilyetul-Evliyâ) Denilmiştir ki tevekkül sahibi kimsenin alameti, doğru söylemesi kendisine zarar verecek ve yalan söylemesi büyük fayda sağlayacak olsa bile, doğru söylemeyi tercih etmesidir. [COLOR=Blue]Tevekkül ehli olunca[/COLOR] Tevekkül ehli kişinin diğer insanlara göre pek çok avantajı vardır.Mesela mütevekkil kimse bilir ki kulun dilemesi Allahın dilemesinin önüne geçemez. Bu da onu psikolojik bunalımlardan, çağın hız ve stresine kapılmaktan uzak tutar. Gönlü de, ruhu da huzur ve tatmin bulur. Yine tevekkül etmek kişiye güven duygusu aşılar, cesaretini arttırır. O nedenle Sevgili Peygamberimiz buyurmuştur ki İnsanların en kuvvetlisi olmak isteyen kişi Allaha tevekkül etsin. (Suyûtî, Camius-Sağîr) Öte yandan tevekkül, zorluk ve sıkıntının ilacıdır. Veli zatlardan İbrahim Havvasa, öldürücü çöl yolculuklarına dayanmasının hikmeti sorulduğunda, o bunu kalbinin tevekkül üzere olmasına bağlamıştır. (Kuşeyrî, Risale) Yine tevekkül sahibi kimsenin rızkında meydana gelen artma veya eksilme onu yarın ne olacak kaygısına itmez. Çünkü bilir ki rızık Allahtandır. Ve kime ne takdir edilmişse o kadarına ulaşacaktır. Bu da onu elindekiyle yetinmeyi bilmeye, kanaatkâr olmaya götürür. Tevekküle eşlik eden kanaat kişiyi çalışmaktan alıkoymaz. Çalışır ama hırslanmaz. Miskin miskin oturup tevekkül ettiğini söyleyen kimsenin bu yaptığı tembellikten başka nedir ki? Hz. Ömer r.a., Medinede boşta gezen bir gruba: Siz necisiniz, diye sorduğunda onlar: Biz mütevekkil kimseleriz, diye karşılık verdiler. Bunun üzerine Hz. Ömer r.a. dedi ki: Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici) kimselersiniz! Tohumumu tarlaya atıp daha sonra Allaha itimat eden kimseye mütevekkil denir. (İbn Ebid-Dünya, Kitâbüt-Tevekkül) [COLOR=Blue]Kısmetse eğer ele gitmez![/COLOR] Son devrin din alimlerinden merhum Ömer Nasuhi Bilmen, tevekküle ilişkin bir hadis-i şerifi açıklarken diyor ki: İnsanlar rızıklarını elde etmek için çalışmaya, gayret göstermeye muhtaçtırlar. Allahın takdiri böyledir. Fakat rızık talep ederken nefsine fazla eziyet vermek, ihtiras göstermek, aç ve susuz kalacakmış gibi ümitsiz olmak caiz değildir. Bilakis insan kendisini tehlikeye atmaksızın kabiliyetine göre çalışmalıdır, asla ümitsizliğe düşmemelidir. Hayat devam ettikçe mutlaka rızkına kavuşacağını düşünmelidir. Daima ölçülü hareket edip Cenab-ı Haktan hayırlı rızıklar temenni etmelidir. Cenab-ı Hakkın lütuf ve ihsanından ümit kesmek bir mümin için asla caiz değildir. Ol ki maksumun (kısmetin) ola gitmez ele / Ol ki maksum (kısmet) değil, girmez ele. (Ö. N. Bilmen, 500 Hadis) [COLOR=Blue]Önce tedbir[/COLOR] Tevekkül, kimi kişilerce tedbir almaksızın işlerin Allaha havale edilmesi olarak algılansa da gerçek hiç de öyle değildir. Hz. Peygamber s.a.v., devesini salıveren ve Allaha tevekkül ettim diyen kişiyi: [I]Deveni bağla, sonra tevekkül et.[/I] (Tirmizî) diye uyarmıştır. Bu da söz konusu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor. Tekrar vurgulayalım; tevekkül, gereken çabayı gösterip her türlü tedbiri aldıktan sonra, işin sonucunu tam bir teslimiyetle Allah Tealâya havale etmektir. Sebepler Allah Tealânın yeryüzündeki vasıtalarıdır. Bize düşen, mutlak tesir sahibinin sebepler değil, onların ardında bulunan ilahî güç olduğunu idrak etmek ve tek hakim olan Allaha gönülden bağlanıp güvenmektir. De ki: [I]Allahın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için müminler yalnız Allaha dayanıp güvensinler.[/I] (Tevbe, 51)[/B][/SIZE][/FONT] [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Mütevekkil kim
Üst
Alt