Müşriklerin Yeni Tertipleri! (Bölüm-2)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Müşriklerin Ebu Talib'e Şikayetleri ve Yeni İstekleri.

Bölüm-2
Müşriklerin Yeni Tertipleri!

Bütün bu olup bitenlerden sonra, Kureyş müşrikleri, Peygamber Efendimizin baskılarla, zulüm ve tahakkümlerle, eziyet ve işkencelerle kendilerine boyun eğmeyeceğini anlamışlardı.

Bu sebeple, yeni yeni plânlar tertiplemeyi, yeni yeni isnad ve iftiralar uydurmayı tasarladılar. Hedef, Resûli Ekrem Efendimizin yüce şahsiyetini (hâşâ) nazarlarda küçültmek, ulvî maksat ve gayesinin insanlarca duyulmasına engel olmaktı!

Bu maksatla, hürmet ettikleri büyüklerinden biri olan Velid b. Muğire etrafında toplandılar. Günden güne gelişen, gönüllere saadet bahşeden îman, İslâm dâvası ve onun temsilcisi olan Resûli Kibriya Efendimiz hakkında konuşmaya başladılar.

Fikir babalarından biıri olan Velid b. Muğire, etrafında toplanmış, yüzlerine şirkin çirkinliği aksetmiş bulunan arkadaşlarına, "Ey Kureyşliler!.." dedi, "İşte, hacc mevsimi de gelip çattı. Arab kabîleleri yurdumuza akın edeceklerdir. Muhakkak, onlar, şu adamımız Muhammed'in meselesini de duymuşlardır. Size birtakım sorular soracaklardır. Bu sebeple onun hakkında bir fikir etrafında birleşmemiz gereklidir; tâ ki, aramızda ihtilâfa düşmeyelim."

Bu, kurnazca bir teklifti: Ayrı ayrı fikir beyan etmeleri, elbette onları inanılmaz ve sözlerine güvenilmez bir duruma sokacaktı; dolayısıyla, gelen halk üzerinde de pek tesirli olamayacaklardı.

Kureyşliler, bu kurnaz teklifin sahibini tedbir hususunda da dinlemek istediler. "Sen," dediler, "bize bu husustaki görüşünü, kanaatini ve tedbirini de söyle; biz de aynısını söyleyelim ve aynı şekilde hareket edelim!"

Fakat, Velid, önce onların kanaat ve görüşlerini öğrenmek istiyordu!

Kureyş müşikleri fikirlerini beyan ettiler: "'Kâhindir.' deriz."

Velid bu fikirlerine katılmadı. "Hayır..." dedi, "Vallahi, o, bir kâhin değildir. Biz kâhinleri görmüşüzdür. Onun okuduğu şeyler, öyle kâhin mırıldanışları ve düzmeleri cinsinden değildir. Kâhin doğru da söyler, yalan da... Amma, biz Muhammed'in hiçbir yalanını görmedik ki!.."

Müşrikler, "O hâlde 'Mecnun [deli].' diyelim!" dediler.

Velid, bu görüşe de itiraz etti. "Hayır..." dedi, "O, mecnun da değildir. Delileri görmüşüz. Deliliğin ne olduğunu biliriz. Onun hâli, bir delininkirıe asla benzemiyor!"

Topluluktan üçüncü teklif geldi: "Öyle ise 'Şâirdir.' deriz!"

Velid, bu görüşü de doğru bulmadı. "Hayır... O, şâir de değildir. Biz, şiirin her çeşidini biliriz. Onun okuduğu, bunların hiçbirine benzemez!"

"O hâlde 'Sihirbaz [büyücü].' deriz!"

Bu fikir de Velid tarafından makbul sayılmadı. "Hayır, hayır!.. O, sihirbaz da değildir. Biz hem sihirbazları, hem de yaptıkları sihirlerini görmüşüzdür. Onun okudukları, ne sihirbazların okuyup üfledikleridir, ne de düğümleyip bağladıkları..." diye konuştu.

Bütün tekliflerinin reddedildiğini gören müşrikler, işi Velid'e havale ettiler. "O hâlde, ey Abdûşşems'in babası, ne diyeceğimizi sen söyle!" dediler.

Velid'in konuşması şaşırtıcı oldu. "Vallahi," dedi, "onun sözlerinde apayrı, bambaşka bir tatlılık vardır. Onun okuduğu sözden tatlı söz olamaz! O bir nurdur. Onun öyle bir tatlılığı vardır ki, sanki kökü çok verimli toprakta, suyu bol bahçelerde yükselen, dalları ise etrafa uzanan gür meyveli bir hurma ağacıdır o!.."

Müşrikler, bu ifadelerden telâşa kapıldılar: Yoksa, akıl danıştıkları ve fikir babalarından biri saydıkları Velid de mi Müslüman olmuştu? Hele, kendilerini terkedip evine dönmesi, telâş ve endişelerini bütün bütün artırdı. Öyle ki, "Velid, dininden döndü!" diye söylenmeye bile başladılar.

Ancak, Velid'in dininden döndüğü filân yoktu. Hangi itham ve iftiranın daha uygun olacağını düşünmek için evine çekilmişti! Kararını verdikten sonra, geri dönüp Kureyşlilere şöyle dedi:

"Sizin, asılsız ve yalan olduğu kısa zamanda anlaşılacak olan bu dedikleriniz içinde yine akla en yakın olanı, ona 'Sihirbaz.' demenizdir; çünkü, o öyle büyüleyici bir sözle gelmiştir ki, o söz evlâdla babanın, kardeşle kardeşin, karı ile kocanın, kavim ve kabilesiyle şahsın arasını açıyor!"269

Bu görüş etrafında birleştiler. Artık, Peygamber Efendimize (hâşâ) "Sihirbaz." diyecekler, bu itham ve iftira ile halkı kendisinden uzak tutmaya çalışacaklardı!

Cenâbı Hakk, indirdiği âyeti kerîmelerde, Velid b. Muğire'nin bu kurnazca tedbir ve plânından, "Kahrolası, ne biçim (söz) uydurdu!" buyurarak bahsediyor ve akıbetini de şöyle ilân ediyordu:

"Ben de muhakkak onu [Velid b. Muğire'yi] Cehennem'e sokacağım!"270

Kâinatın Efendisi, müşriklerin iddia ettiği gibi, bir kâhin değildi; çünkü, kâhinin sözleri karışık ve tahminidir. Hâlbuki, onun söyledikleri, hak ve hakikat idi; her selim akim tasdik ettiği gerçeklerdi; karışıklıktan, tahminden uzak, kesinlik ifade eden sözlerdi.

O, iddia edildiği gibi, bir mecnun da değildi; çünkü, yalnız dostları değil, en azılı düşmanları bile, yeri geldikçe, aklının mükemmelliyetine şehâdet ediyorlardı.

Serveri Kâinat, iddia ettikleri gibi, bir şâir de değildi; çünkü, onun bahsettiği parlak, nurlu hakikatler, şiirin hayâllerinden berî ve süslemelerine muhtaç olmaktan uzak idi!

Cenâbı Hakk, müşriklerin bütün bu iftira, isnad ve tertiplerinden sonra indirdiği vahiyle Resulüne şöyle hitab etti:

"O hâlde ey Resulüm!.. Sen, öğüt ve nasihate devam et! Çünkü, sen, Rabbinin (nübüvvet ve İslâm) nimeti sayesinde ne kâhinsin, ne de mecnun..."271

Devamı Bölüm-3
MÜŞRİKLERİN YENİ TEKLİFLERİ
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt