Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Edebi, fikri, duygusal yazılarımız
Musibetle gelen saadetler
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ferit" data-source="post: 8952" data-attributes="member: 11"><p><span style="font-size: 12px">İNSANIZ, can taşıyoruz. Hastalık da bizim için dert de, acı da bizim için ıstırap da...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ağrısız baş, sancısız diş olmaz. Bu âlemde her şey arzu ettiğimiz gibi olmuyor. Her şey planladığımız gibi gitmiyor.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Hayat inişli çıkışlı, acılı tatlılı, hüzünlü sevinçli, sıkıntılı neşeli...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Mutluluğu, saadeti ve sevinci hepimiz hoş karşılarız. Ama musibeti, dertleri, hastalığı, hattâ bir adım ötesi belâyı hoşça karşılayabiliyor muyuz?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Musibetin içinde saadetin varlığını, derdin içinde dermanın bulunduğunu, hastalığın önünde şifanın yer aldığını, be*lânın içinde sefanın, cefanın içinde vefanın olduğunu görebiliyor muyuz?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İşte o zaman hayat kolaylaşır, sıkıntılar azalır, musibetler küçülür, hastalıkların acısı ve elemi hafifler.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Nasıl olacak dersiniz bütün bunlar?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Öncelikle her musibetin ve her derdin daha büyüğü vardır. "Allah beterinden saklasın, daha acısı ve daha dayanılmazı olabilirdi" demek, musibeti küçültüyor, neredeyse, "Bu kadarına şükür" diyesi geliyor insanın. Büyük değil de, kü*çüğünün başa gelmesi bir yerde nimet bile olabiliyor.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Diyelim ki, arabanızla bir kaza geçirdiniz, bir iki hasarla atlattınız, "Cana geleceğine mala gelsin" dediniz. Cana da zarar gelebilirdi, ama atlattınız. Veya bir iki sıyrıkla geçiştir*diniz, daha kötüsünden kurtuldunuz.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İkincisi: Hayat musibetlerle, sıkıntılarla, hastalıklarla pekişiyor, güçleniyor; insanın dayanma gücü artıyor, olgunlaşıyor.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Dertler ve sıkıntılar insanı hayata bağlıyor, pes ettirmiyor, teslim olmuyor insan, direnci ve azmi artıyor, neredeyse güç üzerine güç kazanıyor.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Hiç dert görmemiş, hasta olmamış bir insanla, çekmediği sıkıntı kalmamış bir insanın hayatı kavrayışı aynı mıdır?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Birisi için felaket olan bir olay, diğeri için sıradanlaşıyor. Birisi şok ve panik yaşarken, ötekisi soğukkanlılıkla karşılıyor başına gelenleri...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Dertler insanı pişiriyor, olgunlaştırıyor, mücadele gücünü arttırıyor, başarısını kamçılıyor, çok zaman istediği hedefe bile ulaştırıyor.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Sıradan bir hayat, tekdüze bir ömür, gecesi gündüzü aynı geçen bir gün, sabah kalk, akşam yat felsefesi insanı tembelleştiriyor, hayattan beklentilerini tüketiyor, yaşamanın cezbesini, cazibesini, bütün çekiciliği törpülüyor.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Zaten dertsiz baş olmuyor; sıkıntısız, üzüntüsüz, elemsiz, ıstırapsız bir insan yoktur, önemli olan bütün bunlara hazırlıklı olmak, gelecek için bir atlama taşı olduğunu kavramaktır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Üçüncüsü: En büyük nimetler ve saadetler çok çeşitli ve büyük musibetlerin arkasından gelmiş. Varlık da öyle, servet de öyle. Yattığı yerden kim ne kazanmıştır?</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Yusuf Aleyhisselâm bunun için çok çarpıcı bir Örnek. Aklı, idraki, babasına bağlılığı, efendiliği, fizik ve ruh gü*zelliğiyle kardeşlerinin önüne geçmiş. Haklı olarak kıskanmışlar kardeşleri onu... Gözden düşürmek, aralarından uzaklaştırmak istemişler bir an önce...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bir gün alıp götürmüşler, kuyuya atmışlar. Kurtulduk diye sevinmişler üstelik...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Kuyudan çıkartılmış, esir pazarında köle diye satılmış. Saraya alınmış, bu sefer sarayın hanımı göz koymuş güzelliğine...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İftiraya kurban gitmiş Yusuf Peygamber, ama iffetine sahip çıkmış, sonunda kendini zindanda bulmuş.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">On dört sene hapiste kalmış. Çekmediği eza, görmediği cefa kalmamış. Gençliği hapishanede geçmiş. Ama orayı bir okula çevirmiş, insan eğitmiş, gönüller yapmış kaldığı süre içinde orada... Bunun için hapishaneye "Medrese-i Yusufi-ye" denmiş, "Yusufiye okulu" anlamına.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p> <span style="font-size: 12px">Ama sonunda ne olmuş Hazret-i Yusuf? Mısır'a sultan olmuş, ülkenin hazinesi eline geçmiş, tek söz sahibi olmuş her konuda memlekette...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">İnsana ve insanlığa himmet etmiş, destek olmuş ve sonunda peygamberlik şerefiyle şereflenmiş.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Herkes ona koş*muş, ona ulaşmış, onun eline el vermiş.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Sonunda yıllar boyu görmediği, göremediği ve hasretle-riyle yandığı annesiyle babasıyla ve kendisini yok etmeye çalışan kardeşleriyle buluşmuş. Kardeşlerini ise bağışlamış severek...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ve gele gele bir insanın dünyada ulaşabileceği en yüksek saadete ve nimete kavuşmuş.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ama bununla da kalmamış, her konuda zirvede olduğu bir sırada, maddi ve manevi feraha ve refaha ulaştığı bir esnada dünyanın geçici nimetleri tatmin etmemiş onu; bitip tükenmeyen sonsuz saadet nimetini istemiş, Rabbine ka*vuşmuş. Ebedlere geçmiş, bekaya ulaşmış.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Evet, musibetler içinde ne saadetler gizlenmiş, musibetleri Vereni tanıyınca...</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Mehmet Paksu</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ferit, post: 8952, member: 11"] [SIZE=3]İNSANIZ, can taşıyoruz. Hastalık da bizim için dert de, acı da bizim için ıstırap da... Ağrısız baş, sancısız diş olmaz. Bu âlemde her şey arzu ettiğimiz gibi olmuyor. Her şey planladığımız gibi gitmiyor. Hayat inişli çıkışlı, acılı tatlılı, hüzünlü sevinçli, sıkıntılı neşeli... Mutluluğu, saadeti ve sevinci hepimiz hoş karşılarız. Ama musibeti, dertleri, hastalığı, hattâ bir adım ötesi belâyı hoşça karşılayabiliyor muyuz? Musibetin içinde saadetin varlığını, derdin içinde dermanın bulunduğunu, hastalığın önünde şifanın yer aldığını, be*lânın içinde sefanın, cefanın içinde vefanın olduğunu görebiliyor muyuz? İşte o zaman hayat kolaylaşır, sıkıntılar azalır, musibetler küçülür, hastalıkların acısı ve elemi hafifler. Nasıl olacak dersiniz bütün bunlar? Öncelikle her musibetin ve her derdin daha büyüğü vardır. "Allah beterinden saklasın, daha acısı ve daha dayanılmazı olabilirdi" demek, musibeti küçültüyor, neredeyse, "Bu kadarına şükür" diyesi geliyor insanın. Büyük değil de, kü*çüğünün başa gelmesi bir yerde nimet bile olabiliyor. Diyelim ki, arabanızla bir kaza geçirdiniz, bir iki hasarla atlattınız, "Cana geleceğine mala gelsin" dediniz. Cana da zarar gelebilirdi, ama atlattınız. Veya bir iki sıyrıkla geçiştir*diniz, daha kötüsünden kurtuldunuz. İkincisi: Hayat musibetlerle, sıkıntılarla, hastalıklarla pekişiyor, güçleniyor; insanın dayanma gücü artıyor, olgunlaşıyor. Dertler ve sıkıntılar insanı hayata bağlıyor, pes ettirmiyor, teslim olmuyor insan, direnci ve azmi artıyor, neredeyse güç üzerine güç kazanıyor. Hiç dert görmemiş, hasta olmamış bir insanla, çekmediği sıkıntı kalmamış bir insanın hayatı kavrayışı aynı mıdır? Birisi için felaket olan bir olay, diğeri için sıradanlaşıyor. Birisi şok ve panik yaşarken, ötekisi soğukkanlılıkla karşılıyor başına gelenleri... Dertler insanı pişiriyor, olgunlaştırıyor, mücadele gücünü arttırıyor, başarısını kamçılıyor, çok zaman istediği hedefe bile ulaştırıyor. Sıradan bir hayat, tekdüze bir ömür, gecesi gündüzü aynı geçen bir gün, sabah kalk, akşam yat felsefesi insanı tembelleştiriyor, hayattan beklentilerini tüketiyor, yaşamanın cezbesini, cazibesini, bütün çekiciliği törpülüyor. Zaten dertsiz baş olmuyor; sıkıntısız, üzüntüsüz, elemsiz, ıstırapsız bir insan yoktur, önemli olan bütün bunlara hazırlıklı olmak, gelecek için bir atlama taşı olduğunu kavramaktır. Üçüncüsü: En büyük nimetler ve saadetler çok çeşitli ve büyük musibetlerin arkasından gelmiş. Varlık da öyle, servet de öyle. Yattığı yerden kim ne kazanmıştır? Yusuf Aleyhisselâm bunun için çok çarpıcı bir Örnek. Aklı, idraki, babasına bağlılığı, efendiliği, fizik ve ruh gü*zelliğiyle kardeşlerinin önüne geçmiş. Haklı olarak kıskanmışlar kardeşleri onu... Gözden düşürmek, aralarından uzaklaştırmak istemişler bir an önce... Bir gün alıp götürmüşler, kuyuya atmışlar. Kurtulduk diye sevinmişler üstelik... Kuyudan çıkartılmış, esir pazarında köle diye satılmış. Saraya alınmış, bu sefer sarayın hanımı göz koymuş güzelliğine... İftiraya kurban gitmiş Yusuf Peygamber, ama iffetine sahip çıkmış, sonunda kendini zindanda bulmuş. On dört sene hapiste kalmış. Çekmediği eza, görmediği cefa kalmamış. Gençliği hapishanede geçmiş. Ama orayı bir okula çevirmiş, insan eğitmiş, gönüller yapmış kaldığı süre içinde orada... Bunun için hapishaneye "Medrese-i Yusufi-ye" denmiş, "Yusufiye okulu" anlamına. Ama sonunda ne olmuş Hazret-i Yusuf? Mısır'a sultan olmuş, ülkenin hazinesi eline geçmiş, tek söz sahibi olmuş her konuda memlekette... İnsana ve insanlığa himmet etmiş, destek olmuş ve sonunda peygamberlik şerefiyle şereflenmiş. Herkes ona koş*muş, ona ulaşmış, onun eline el vermiş. Sonunda yıllar boyu görmediği, göremediği ve hasretle-riyle yandığı annesiyle babasıyla ve kendisini yok etmeye çalışan kardeşleriyle buluşmuş. Kardeşlerini ise bağışlamış severek... Ve gele gele bir insanın dünyada ulaşabileceği en yüksek saadete ve nimete kavuşmuş. Ama bununla da kalmamış, her konuda zirvede olduğu bir sırada, maddi ve manevi feraha ve refaha ulaştığı bir esnada dünyanın geçici nimetleri tatmin etmemiş onu; bitip tükenmeyen sonsuz saadet nimetini istemiş, Rabbine ka*vuşmuş. Ebedlere geçmiş, bekaya ulaşmış. Evet, musibetler içinde ne saadetler gizlenmiş, musibetleri Vereni tanıyınca... Mehmet Paksu [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Edebi, fikri, duygusal yazılarımız
Musibetle gelen saadetler
Üst
Alt