Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
BÖLGELERİMİZ VE ŞEHİRLERİMİZ
Bölgeler ve Şehirler
Doğu Anadolu Bölgesi
Muş
Muş Gelenekleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 30644" data-attributes="member: 1208"><p style="text-align: center"><span style="color: #66ccff"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><strong>Muş Gelenekleri </strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: red">SOSYAL HAYATTA MUŞ </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Muş ve çevresinin sosyal hayatında geleneksel yapı hakimiyeti sürmektedir. Tarihe bakıldığında Türk Devlet geleneğinin en köklü ve en belirgin yapısı olan aşiret unsuru özelliğini halen korumaktadır. Zira Türk devletleri Tarihinde, aileler birleşip obaları; obalar birleşip aşiretleri; aşiretler birleşip oymakları; oymaklar birleşip beylikleri; beylikler birleşip devletler oluşturuyorlardı. Bu noktadan hareketle töreler inançla birleşip önemli bir konuma gelmiş özellikle köylerimizde bu hayat biçimi sosyal yapıyı güçlendiren bir faktör olarak karşımıza çıkar. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">DOĞUM TÖRENLERİ: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Muşlular esasen kalıplaşmış ve eskiden beri devam ede gelen birçok merasimleriyle kendi gelenek ve göreneklerini devam ettirmektedirler. Doğum törenleri de modern tıbbın hayatımıza girmesiyle unutulmaya yüz tutmuştur. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Doğuma Hazırlık: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Doğumun olacağı ev büyük bir temizlik yapılarak hazırlanılır. Güzel kokularla evin havası değiştirilir. Anne adayı yıkanır ve yeni elbiseler giydirilir. Göbek annesi (Çocuğun göbeğini kesen) denilen çok çocuklu anneler ve tecrübeli nineler davet edilir. Komşuların hazırlamış olduğu çörek ve yemekler, gelen misafirlere ikram edilir. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Doğum zamanı yaklaştığında evin yeme içme ihtiyaçları genellikle komşular tarafından karşılanır. Sofra hazırlanarak anne adayının evine getirilir. Bu durum doğum gerçekleştikten sonra yedi gün boyunca devam eder. Doğum müddetinden kırk gün sonra ya da kırkı çıktıktan sonra baba, yeni doğan bebekle birlikte eşini kayınpederine götürür. Belli bir süre geçtikten sonra ya kendisi ya da kayınpeder tarafından eşi ve çocuğu geri getirilir. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">DOĞRUM SONRASI TÖRENLER: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ad Verme : Çocuğun doğumunu müteakip 3-7 gün içerisinde özellikle baba (damat) tarafının büyükleri ve anne (gelin) tarafının büyükleri, bebeğe isim verilmesi için davet edilirler. Büyüklere danışılmadan ve onay alınmadan büyüklerden herhangi birinin adının bebeğe verilmesi hoş karşılanmaz. Bebeğe isim verilirken, kundaklı bebek kucağa alınır. Sağ kulağa ezan, sol kulağa tekbir okunarak bebeğin ağzına kızılcık ya da içinde şeker eritilerek hazırlanan sudan verilir. Bu merasimin sonunda çocuğa ismi verilir. Doğan her çocuk için maddi durumları iyi olan ailelerce ‘Hakika’ denilen kurbanlar, fakir ailelere dağıtılmak amacıyla kesilir. Ayrıca yakın komşular yemeğe çağrılır. </span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">BEŞİK: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bebek dünyaya geldikten 40 gün sonra anne ayağa kalkarak evin dışına çıkar. Loğusa annenin, anası kız kardeşi babasını evlerine gönderme amacı ile bu merasim düzenlenir. Kırkıncı günde eve yakın komşular ve akrabalar davet edilir. Her davetli yanında çocuk için giyim, beşik aksesuarları çeşitli hediyeler getirirler. Bu hediyeler arasında nazar boncuğu mutlaka bulunur. Getirilen bu hediyeler, önceden hazırlanmış beşiğe ya da yastığa iliştirilir ve hayır duada bulunulur...Misafirl erin gitmesinden sonra yaşlı ve saygın bir bayan tarafından (genelde loğusa annenin kayınvalidesidir) bir leğende ‘Kırk Suyu’ hazırlanır. Çocuğun saçını kesmekle görevli kişice çocuğun saçı kesilir ve çocuk yıkanmaya alınır. Tas veya büyükçe bir tahta kaşıkla su, ‘Kırk Suyu’ndan dua ve niyazlarla alınıp çocuğun başına dökülür ve annesinin ziynet eşyalarının batırılmış olduğu ılık suda yıkanır. Daha sonra yıkama işini yapan hanım tarafından bir defa sallanır ve kurulanıp pudralanarak giydirilir ve kundaklanır. Bebeğin tıraşındaki saçı toplanarak tartılır. Bu saçın ağırlığınca altın, gümüş ya da para, tıraşı yapana verilir. Zengin aileler de adak kurbanı keserek etini yedi yoksul aileye dağıtırlar. Bebeğin saçı ise yeni bir beze sarılıp saklanır. </span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Sünnet Merasimi: </span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Eğer bebek erkek ise, masraflarını üzerine alan bir yakının kirveliği eşliğinde sünnet ettirilir. Sünnet zamanı bebek ya bir haftalık iken ya da yedi yaşına kadar bekletilebilir. Kirve olanın bütün ailesi de sünnet olan çocuğun ailesinin kirvesi sayılır ve yeni bir yakınlığın doğmasına sebebiyet verir. Bu gelenek karşımıza çok eskilerde yaşanan ‘Putlaç’ geleneğinin uzantısı olarak çıkar. (Putlaç, kirvelik geleneğinde kirvenin ailesi ile çocuğun ailesi arasında, - İslam’dan gelen bir hüküm olmamasına rağmen- kız alıp vermeme ve kirveliğin akrabalık derecesine vardırılmasıdır.) </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Diş Hediği: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İlimizde çocuğun ileride hangi mesleği seçeceğini belirlemek amacıyla veya gurbette bulunan çocuğun hal ve durumunun nasıl ya da ne şekilde olduğunu anlamak için uygulanan bir takım pratik ve yorumlara dayalı fal şeklidir. Çocuk ilk dişini çıkardığında yakın akrabalarının katılımıyla ‘Diş Hediği’ adı verilen küçük bir merasim de çocuğun önüne her birisini ayrı mesleği temsil eden bıçak, kalem, kitap, bilezik, ekmek gibi nesneler bırakılır. Çocuk bunlardan hangisine uzanır ve alırsa ileride o mesleği seçeceğine inanılır. Eğer çocuğun diş çıkardığının farkına ilk annesi varır ve bir büyüğe sürpriz yaparsa çocuğun dişlerini gören ilk kişinin de çocuğa hediye alması usulden de olsa gerekli hale gelir. </span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">EVLENME GELENEĞİ: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İlimizde ataerkil aile düzeni hakimdir. Bu nedenle geleneksel olan görücü usulü ile evlenme Orta Asya’dan gelen bir yaşam biçimi olarak karşımıza çıkar. Bilindiği üzere Dede Korkut Destanlarından Bamsı Beyrek, evlendirilmek istendiğinde babası, Kanlı Kocaya evleneceği kızın vasıflarını ve bu vasıflar doğrultusunda evleneceğini, kızı görmeye bu şekilde gidebileceklerini ifade etmiştir. Hatta, günümüzde izleri yavaş yavaş silinmeye başlayan Beşik Kertmesi olayının benzerine de Dede Korkut Destanlarından Bamsı Beyrek hikayesinde rastlıyoruz. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Kız Görme (Bakma): </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kız görmeye (bakmaya) erkek tarafının büyükleri karar verir. Aracılara müracaat edilir. Kız tarafına yakın (genellikle akraba) birinin vasıtasıyla ya haber gönderilir ya da beraber görücü gidilir. Görücü gidenler, kızın ev içerisindeki hal ve hareketlerini, güzelliğini gözlerler. Kızdan, el ve ev işlerindeki becerilerini görmek amacıyla işlediği nakışları göstermesi istenir. Usulen su istenir. Su verirken gelişine, yürüyüşüne; suyu verirken duruşuna <img src="https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> edilir. Kız da bu konularda <img src="https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />li ve eğitimlidir. Suyu ikram ederken elini göğsüne koyar ve saygıyla hafifçe tebessüm eder. Bunu bardağı geri alırken de yeniler. Bu hareketler, kızın aile terbiyesi ve inceliği açısından önemli göstergeler olarak kabul edilir. Görücüye gelen misafirler giderken yine gelin adayının ayakkabılarını nasıl önlerine koyduğuna <img src="https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> ederler. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Kız İsteme ve El Öpme: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu konu iki aile arasında ortaklaşa tespit edilir. Genellikle Perşembe günleri kız istemeye gidilir. Günümüzde hafta sonları da ‘kız istemeye’ dahil edilmiştir. Erkek tarafı yakın akraba ve komşularının ileri gelenleri ile birlikte erkekli kadınlı yatsı namazından sonra kız evine giderler. Erkekler ayrı bir odada toplanırlar. Yapılan ikramlar özellikle kabul edilmeyip önce hal hatır sorularak erkek tarafının en yaşlı olanı söze başlar </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Efendim siz bize buraya neden geldiğimizi hiç sormadınız?.. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kızın velisi biraz sıkılgandır. Hoş geldiniz, sefa getirdiniz. Misafire niçin geldiniz diye sormak bizim gelenek ve göreneklerimizde yeri yoktur, ayrıca bunu sormak bize düşmez. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Eh o halde biz buraya niçin geldiğimiz açıklayalım: Biz buraya Allah’ın emri Peygamberin kavli ile kızınız’yi oğlumuz ’e istemeye geldik. Kulun takdirinden çok Takdir-i Huda önemlidir. Rızayı-i Bariye itaat etmek gerekir. Hz. Peygamberimiz ‘evlenin’ diye buyurmuşlardır. Bu sünnette uymak muteberdir. icap etmesi durumunda diğer misafirlerde söze karışırlar. Neticede kızın babası kendi ev halkının ve kızının görüşünü de aldıktan sonra ve uygun görülmüşse şunları söyler: “Misafirler siz hoş geldiniz, sefa geldiniz. Siz böyle uygun görüyorsanız ben de; bir kızdır size kurban ettim. Allah mutlu ve hayırlı etsin” diyerek rızasını bildirir. Bunun üzerine erkek tarafının en genci kız tarafının en büyüğünden başlayarak ellerini öper. Bu törene ‘el öpme’ denir. Bu arada hazırda bekletilen fakat başta kabul edilmeyen ikramlar yeniden talep edilir ve koyu bir sohbet ortamı sağlanmış olunur. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Kadınları bulunduğu odaya da haber salınır. Erkeğin annesi, babası veya bacısı gelin adayına söz yüzüğünü takarlar. Çeşitli ikramlardan sonra erkekler arasında gelin adayı tarafına istenen hediyeler konuşulmaya başlanır. Bu hediyeler genelde at, silah,takı ve başlık parası kararlaştırılır. Bazı yörelerimizde başlık parasına”Süt Hakkı” denir. Bu adetler günümüzde unutulmaya yüz tutmasına rağmen az da olsa bazı köyler de bu adetler halen sürmektedir. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Şerbet İçme: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Nişan törenine yörede ‘şerbet içme’ denilmektedir. Bu tören genellikle Pazar günleri yapılır. Erkek tarafı, eş-dost dolaşarak ya da koçurgan (davet edici) vasıtasıyla tören duyurulur. Şerbet İçme töreni kızın evinde yapılır. Erkek evinden en az iki kadın şerbet ezmek ve dağıtmak üzere sabah erkenden kız evine gider. Erkek evinden getirilen şeker, suda eritilir ve şerbet renklensin diye içine kızılcık şekeri katılır. Şerbet ikramı sırasında biri misafirlere kuru, diğeri ise ıslak havlu tutarlar. Erkek tarafının davetlileri öğleye kadar törene katılırlar. Misafirler, erkeğin babası ve mahallenin hocası tarafından karşılanır. Şerbet, gümüş kupalarda ikram edilir. Erkeklerin töreni bitince, kadınlarınki başlar. Tören gece yarısına kadar sürer. Kadınlar,önce erkek tarafının evinde toplanırlar. Sonra topluca kız evine giderler. Burada önce eğlence faslı başlar; kadınlar bir ağızdan oyun havaları söyleyip def çalarlar. Bu şenlik vakit ilerledikçe nişan yapılacak yere doğru kayar. Erkek tarafının eşya sandığı odanın ortasına konulur. Sandık açılır, içindekiler teker teker gelen kadınlara gösterilir. Takılar gelin adayına takılır. Buradaki tören böylece sürer gider. Sabah kız tarafı bir sürahi şerbetle nişan yüzüğünü erkek evine yollar. Damat adayı nişan yüzüğünü parmağına takar ve yüzüğü getiren kadına şerbet ve bahşiş verir. Nişanla düğün arasında geçen her ayda ‘Pay Töreni’ (Gelin Görme) yapılır. Erkek evi, bir tepsi kurabiye, baklava, tatlı, elbise, bilezik, terlik gibi hediyeler gönderir. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Güveyi Giydirme: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Düğün genellikle çarşambadan başlar. Davetlilerin öğleyin güveyin evinde toplanmalarıyla ‘Güvey Tıraşı’na başlanır. Berber tıraşa başlayınca sesi güzel olanlar yanık türküler okurlar. Berber bahşiş almak için ‘ustura kesmiyor’ diye birkaç kez durur. Tatmin edici bahşişini aldıktan sonra tıraşa devam eder. Tıraştan sonra damadı giydirme işlemine başlanır. ‘Damatlık’ elbiseler, güveyin başı üzerinde üç kez dolaştırılarak tek tek giydirilir. Güveye elbiseleri sağdıçlar giydirir. Güveyin iki sağdıcı olur. Bunlardan biri evli, diğeri ise bekar olur. Damatlık giydirildikten sonra sağdıçlardan biri damadın sağ koluna girerek gelen davetlilerin önünde saygı gösterisi olarak durulur ve ilk önce aile büyükleri olmak üzere büyük olanlarının elleri öptürülür. Bu törenin ardından topluca yemek yenilir. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Gece Düğünü: </span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Gece düğünü, yatsı namazından sonra başlar. Misafirler hep beraber çalıp eğlenirler. Eğlence aracı genellikle davul–zurnadır. Bu arada damadın sağdıçlarının yerine oturmak isteyen ya da sağdıçların iyi hizmet etmediklerini gören davetlilerden biri, çarşıdan bolca yemiş alarak döner ve sağdıçlara şöyle der: “Bu yemişleri şimdi dağıtacağım. Ya bedelini ödersiniz, yada biriniz yerinden kalkar, sağdıç ben olurum.” Yemişler dağıtılır. Sağdıçlar da bedelini öderler. Yemişi çarşıdan alıp getiren kişi düğünü terk eder. Eğer sağdıçlar yemişin karşılığını ödememişler ise biri yemişi getirene yerini bırakmak zorunda kalır. Ama yerini bırakma çok büyük bir hakaret olarak kabul edildiğinden, yeri terk etmektense neyse bedel ödenir. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: red">Kına: </span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Gelinin baba evinden ayrılışın ilk işaret kına yakmak törenidir. Gece düğün sürerken kına töreni yapılır. Düğün evindeki davetlilerden kadınlı erkekli bir bölümü kız evine gider. Erkekler ve kadınlar ayrı odalarda eğlenirler. Kadınlar, götürdükleri çerezleri misafirlere dağıttıktan sonra bir tepsi içinde kına getirilir. Tepsinin çevresi mumlar ile donatılarak ortaya konur. Gelinin ellerine ve ayaklarına kına yakılır. Kına yakılırken gelinin annesi tarafından hediye olarak gelinin kınalı eline altın bırakılır. Bu arada yanık türküler, maniler... okunur. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu türkülerin en yaygını evden ayrılan kızın annesine hitaben söylediği “Hıneyi Getir Ane”dır: </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Hıneyi getir ane </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Parmağı batır ane </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu gece mısafıram </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Al koynan yatır ane </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Maydanoz bağladılar </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ciğerim dağladılar </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Men şoförü almazdım </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Başıma bağladılar </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kalede var çeperler </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Çepere su seperler </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Uzak yoldan geleni </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Terli terli öperler </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu türküler okunurken gelin ağlar, erkek tarafı ise güler. Misafirlere de kına dağıtıldıktan sonra eğlenceler sürdürülür. Kınacılar düğün evine yani erkek tarafının evine döner. Bunlardan ‘yenge’ denilen üç bekar kız gelinin yanında kalır. Uyuyanların eteklerini birbirine dikmek, uykuda iken birbirinin yüzünü boyamak gibi eğlenceler gece boyu yapılır. Damadın kınası, düğün evinde yapılır. Kına tabağı içindeki mumlar yakılır ve evin genç kızlarınca içeriye getirilir. Biraz eğlenildikten sonra damadın sağ elinin serçe parmağına kına sürülerek bağlanır. Davetliler de parmaklarına kına sürerler. Her iki kına töreninde de çalgıcılara bolca bahşiş verilir. Damadın yakınları gece düğün evinde sabaha kadar eğlenme için kalırlar. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Gelin Götürme Sabahın erken saatlerinde düğün alayı kız evine gider. Kız evinde kapı genellikle kapalı tutulur. Kapının açılmayacağını, açılabilmesi için taleplerini şöyle dile getirir: “ya tabanca, ya para, ... isterim. Vermezseniz kapıyı açmam”. İstedikleri ya temin edilir ya ad gönlü hoş edilerek kapı açtırılır. Gelin hazır olunca bir koluna damadın sağdıçlarından biri, diğer koluna ise kızın kardeşlerinden biri girerek gelin yavaş yavaş baba evinden çıkarılır. Gelin bütün ailesi ile leşip vedalaşır. Anne ve baba kızlarına, “iyi bir gelin olasın, kaynn sözünden dışarı çıkmayasın. Yoksa emeğimizi ve sütümüzü etmeyiz” derler. Gelin alayının dönüşü mutlaka farklı yoldan olmalıdır. Alay, yolda bahşiş almak isteyenlerce kurulan barikatlarla sık sık karşılaşır. Düğün alayından önce gelinin aynası, çeyiz sandığı, yatağı ve diğer eşyaları gider. Yol boyunca testi kıranlara, su dökenlere de bahşiş verilir. Damat sağdıçlardan biri ile dama çıkarak gelini bekler. Gelin attan ya da arabadan inerken başına çerez, bozuk para serpilir. Paralar bereket getirir inancıyla orada bulunanlarca paylaşılır. Yemişler de “ağbat başan, (darısı başına)” denerek gençlere yedirilir. Kapının girişinde gelinin avucuna bal sürülür. Oda bu balı kapının üst eşiğine sürer. Bu adet ile gelinin-kaynana ilişkinin tatlı olacağına inanılır. Bereket getirsin diye su dolu küp hızla yere çarpılarak kırılır. Gelin odasına alındıktan sonra damat ile bir süre baş başa kalır. Damat gelinin duvağını açarak “Yüz Görümü” hediyesini takar ve sağdıçlarca gezmeye götürülür. Komşular gelin görmeye gelirler. Yatsı namazından sonra damat, sağdıçlarınca odasına götürülür. Damat iki rekat namaz kılar. Damadın ablası kardeşi ile gelinini el ele tutuşturur: “bunu sana teslim ettim. Seni de Allah’a teslim ettim” diye nasihatte bulunur. Güvey ile gelin baş başa bırakılır. Gelin yüz görümlüğünü almadan damatla konuşmaz Sabah namazından çıkılınca sağdıçlar gelerek damadı evden alır, hamama götürürler. Gelin ise gerdekten üç gün sonra hamama götürülür. Sağdıçlar hamamdan sonra birer gün arayla yemek verirler. Pazar günü de damat sağdıçları yemeğe çağırır ve hediyeler verilir</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 30644, member: 1208"] [CENTER][COLOR=#66ccff][FONT=Trebuchet MS][B]Muş Gelenekleri [/B][/FONT][/COLOR][/CENTER] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=red]SOSYAL HAYATTA MUŞ [/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Muş ve çevresinin sosyal hayatında geleneksel yapı hakimiyeti sürmektedir. Tarihe bakıldığında Türk Devlet geleneğinin en köklü ve en belirgin yapısı olan aşiret unsuru özelliğini halen korumaktadır. Zira Türk devletleri Tarihinde, aileler birleşip obaları; obalar birleşip aşiretleri; aşiretler birleşip oymakları; oymaklar birleşip beylikleri; beylikler birleşip devletler oluşturuyorlardı. Bu noktadan hareketle töreler inançla birleşip önemli bir konuma gelmiş özellikle köylerimizde bu hayat biçimi sosyal yapıyı güçlendiren bir faktör olarak karşımıza çıkar. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]DOĞUM TÖRENLERİ: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Muşlular esasen kalıplaşmış ve eskiden beri devam ede gelen birçok merasimleriyle kendi gelenek ve göreneklerini devam ettirmektedirler. Doğum törenleri de modern tıbbın hayatımıza girmesiyle unutulmaya yüz tutmuştur. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Doğuma Hazırlık: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Doğumun olacağı ev büyük bir temizlik yapılarak hazırlanılır. Güzel kokularla evin havası değiştirilir. Anne adayı yıkanır ve yeni elbiseler giydirilir. Göbek annesi (Çocuğun göbeğini kesen) denilen çok çocuklu anneler ve tecrübeli nineler davet edilir. Komşuların hazırlamış olduğu çörek ve yemekler, gelen misafirlere ikram edilir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Doğum zamanı yaklaştığında evin yeme içme ihtiyaçları genellikle komşular tarafından karşılanır. Sofra hazırlanarak anne adayının evine getirilir. Bu durum doğum gerçekleştikten sonra yedi gün boyunca devam eder. Doğum müddetinden kırk gün sonra ya da kırkı çıktıktan sonra baba, yeni doğan bebekle birlikte eşini kayınpederine götürür. Belli bir süre geçtikten sonra ya kendisi ya da kayınpeder tarafından eşi ve çocuğu geri getirilir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]DOĞRUM SONRASI TÖRENLER: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Ad Verme : Çocuğun doğumunu müteakip 3-7 gün içerisinde özellikle baba (damat) tarafının büyükleri ve anne (gelin) tarafının büyükleri, bebeğe isim verilmesi için davet edilirler. Büyüklere danışılmadan ve onay alınmadan büyüklerden herhangi birinin adının bebeğe verilmesi hoş karşılanmaz. Bebeğe isim verilirken, kundaklı bebek kucağa alınır. Sağ kulağa ezan, sol kulağa tekbir okunarak bebeğin ağzına kızılcık ya da içinde şeker eritilerek hazırlanan sudan verilir. Bu merasimin sonunda çocuğa ismi verilir. Doğan her çocuk için maddi durumları iyi olan ailelerce ‘Hakika’ denilen kurbanlar, fakir ailelere dağıtılmak amacıyla kesilir. Ayrıca yakın komşular yemeğe çağrılır. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]BEŞİK: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Bebek dünyaya geldikten 40 gün sonra anne ayağa kalkarak evin dışına çıkar. Loğusa annenin, anası kız kardeşi babasını evlerine gönderme amacı ile bu merasim düzenlenir. Kırkıncı günde eve yakın komşular ve akrabalar davet edilir. Her davetli yanında çocuk için giyim, beşik aksesuarları çeşitli hediyeler getirirler. Bu hediyeler arasında nazar boncuğu mutlaka bulunur. Getirilen bu hediyeler, önceden hazırlanmış beşiğe ya da yastığa iliştirilir ve hayır duada bulunulur...Misafirl erin gitmesinden sonra yaşlı ve saygın bir bayan tarafından (genelde loğusa annenin kayınvalidesidir) bir leğende ‘Kırk Suyu’ hazırlanır. Çocuğun saçını kesmekle görevli kişice çocuğun saçı kesilir ve çocuk yıkanmaya alınır. Tas veya büyükçe bir tahta kaşıkla su, ‘Kırk Suyu’ndan dua ve niyazlarla alınıp çocuğun başına dökülür ve annesinin ziynet eşyalarının batırılmış olduğu ılık suda yıkanır. Daha sonra yıkama işini yapan hanım tarafından bir defa sallanır ve kurulanıp pudralanarak giydirilir ve kundaklanır. Bebeğin tıraşındaki saçı toplanarak tartılır. Bu saçın ağırlığınca altın, gümüş ya da para, tıraşı yapana verilir. Zengin aileler de adak kurbanı keserek etini yedi yoksul aileye dağıtırlar. Bebeğin saçı ise yeni bir beze sarılıp saklanır. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Sünnet Merasimi: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Eğer bebek erkek ise, masraflarını üzerine alan bir yakının kirveliği eşliğinde sünnet ettirilir. Sünnet zamanı bebek ya bir haftalık iken ya da yedi yaşına kadar bekletilebilir. Kirve olanın bütün ailesi de sünnet olan çocuğun ailesinin kirvesi sayılır ve yeni bir yakınlığın doğmasına sebebiyet verir. Bu gelenek karşımıza çok eskilerde yaşanan ‘Putlaç’ geleneğinin uzantısı olarak çıkar. (Putlaç, kirvelik geleneğinde kirvenin ailesi ile çocuğun ailesi arasında, - İslam’dan gelen bir hüküm olmamasına rağmen- kız alıp vermeme ve kirveliğin akrabalık derecesine vardırılmasıdır.) [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Diş Hediği: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]İlimizde çocuğun ileride hangi mesleği seçeceğini belirlemek amacıyla veya gurbette bulunan çocuğun hal ve durumunun nasıl ya da ne şekilde olduğunu anlamak için uygulanan bir takım pratik ve yorumlara dayalı fal şeklidir. Çocuk ilk dişini çıkardığında yakın akrabalarının katılımıyla ‘Diş Hediği’ adı verilen küçük bir merasim de çocuğun önüne her birisini ayrı mesleği temsil eden bıçak, kalem, kitap, bilezik, ekmek gibi nesneler bırakılır. Çocuk bunlardan hangisine uzanır ve alırsa ileride o mesleği seçeceğine inanılır. Eğer çocuğun diş çıkardığının farkına ilk annesi varır ve bir büyüğe sürpriz yaparsa çocuğun dişlerini gören ilk kişinin de çocuğa hediye alması usulden de olsa gerekli hale gelir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]EVLENME GELENEĞİ: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]İlimizde ataerkil aile düzeni hakimdir. Bu nedenle geleneksel olan görücü usulü ile evlenme Orta Asya’dan gelen bir yaşam biçimi olarak karşımıza çıkar. Bilindiği üzere Dede Korkut Destanlarından Bamsı Beyrek, evlendirilmek istendiğinde babası, Kanlı Kocaya evleneceği kızın vasıflarını ve bu vasıflar doğrultusunda evleneceğini, kızı görmeye bu şekilde gidebileceklerini ifade etmiştir. Hatta, günümüzde izleri yavaş yavaş silinmeye başlayan Beşik Kertmesi olayının benzerine de Dede Korkut Destanlarından Bamsı Beyrek hikayesinde rastlıyoruz. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Kız Görme (Bakma): [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Kız görmeye (bakmaya) erkek tarafının büyükleri karar verir. Aracılara müracaat edilir. Kız tarafına yakın (genellikle akraba) birinin vasıtasıyla ya haber gönderilir ya da beraber görücü gidilir. Görücü gidenler, kızın ev içerisindeki hal ve hareketlerini, güzelliğini gözlerler. Kızdan, el ve ev işlerindeki becerilerini görmek amacıyla işlediği nakışları göstermesi istenir. Usulen su istenir. Su verirken gelişine, yürüyüşüne; suyu verirken duruşuna [IMG]https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif[/IMG] edilir. Kız da bu konularda [IMG]https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif[/IMG]li ve eğitimlidir. Suyu ikram ederken elini göğsüne koyar ve saygıyla hafifçe tebessüm eder. Bunu bardağı geri alırken de yeniler. Bu hareketler, kızın aile terbiyesi ve inceliği açısından önemli göstergeler olarak kabul edilir. Görücüye gelen misafirler giderken yine gelin adayının ayakkabılarını nasıl önlerine koyduğuna [IMG]https://www.rasulehasret.com/images/smilies/dikkat.gif[/IMG] ederler. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Kız İsteme ve El Öpme: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Bu konu iki aile arasında ortaklaşa tespit edilir. Genellikle Perşembe günleri kız istemeye gidilir. Günümüzde hafta sonları da ‘kız istemeye’ dahil edilmiştir. Erkek tarafı yakın akraba ve komşularının ileri gelenleri ile birlikte erkekli kadınlı yatsı namazından sonra kız evine giderler. Erkekler ayrı bir odada toplanırlar. Yapılan ikramlar özellikle kabul edilmeyip önce hal hatır sorularak erkek tarafının en yaşlı olanı söze başlar [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]- Efendim siz bize buraya neden geldiğimizi hiç sormadınız?.. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Kızın velisi biraz sıkılgandır. Hoş geldiniz, sefa getirdiniz. Misafire niçin geldiniz diye sormak bizim gelenek ve göreneklerimizde yeri yoktur, ayrıca bunu sormak bize düşmez. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]- Eh o halde biz buraya niçin geldiğimiz açıklayalım: Biz buraya Allah’ın emri Peygamberin kavli ile kızınız’yi oğlumuz ’e istemeye geldik. Kulun takdirinden çok Takdir-i Huda önemlidir. Rızayı-i Bariye itaat etmek gerekir. Hz. Peygamberimiz ‘evlenin’ diye buyurmuşlardır. Bu sünnette uymak muteberdir. icap etmesi durumunda diğer misafirlerde söze karışırlar. Neticede kızın babası kendi ev halkının ve kızının görüşünü de aldıktan sonra ve uygun görülmüşse şunları söyler: “Misafirler siz hoş geldiniz, sefa geldiniz. Siz böyle uygun görüyorsanız ben de; bir kızdır size kurban ettim. Allah mutlu ve hayırlı etsin” diyerek rızasını bildirir. Bunun üzerine erkek tarafının en genci kız tarafının en büyüğünden başlayarak ellerini öper. Bu törene ‘el öpme’ denir. Bu arada hazırda bekletilen fakat başta kabul edilmeyen ikramlar yeniden talep edilir ve koyu bir sohbet ortamı sağlanmış olunur. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]- Kadınları bulunduğu odaya da haber salınır. Erkeğin annesi, babası veya bacısı gelin adayına söz yüzüğünü takarlar. Çeşitli ikramlardan sonra erkekler arasında gelin adayı tarafına istenen hediyeler konuşulmaya başlanır. Bu hediyeler genelde at, silah,takı ve başlık parası kararlaştırılır. Bazı yörelerimizde başlık parasına”Süt Hakkı” denir. Bu adetler günümüzde unutulmaya yüz tutmasına rağmen az da olsa bazı köyler de bu adetler halen sürmektedir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Şerbet İçme: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Nişan törenine yörede ‘şerbet içme’ denilmektedir. Bu tören genellikle Pazar günleri yapılır. Erkek tarafı, eş-dost dolaşarak ya da koçurgan (davet edici) vasıtasıyla tören duyurulur. Şerbet İçme töreni kızın evinde yapılır. Erkek evinden en az iki kadın şerbet ezmek ve dağıtmak üzere sabah erkenden kız evine gider. Erkek evinden getirilen şeker, suda eritilir ve şerbet renklensin diye içine kızılcık şekeri katılır. Şerbet ikramı sırasında biri misafirlere kuru, diğeri ise ıslak havlu tutarlar. Erkek tarafının davetlileri öğleye kadar törene katılırlar. Misafirler, erkeğin babası ve mahallenin hocası tarafından karşılanır. Şerbet, gümüş kupalarda ikram edilir. Erkeklerin töreni bitince, kadınlarınki başlar. Tören gece yarısına kadar sürer. Kadınlar,önce erkek tarafının evinde toplanırlar. Sonra topluca kız evine giderler. Burada önce eğlence faslı başlar; kadınlar bir ağızdan oyun havaları söyleyip def çalarlar. Bu şenlik vakit ilerledikçe nişan yapılacak yere doğru kayar. Erkek tarafının eşya sandığı odanın ortasına konulur. Sandık açılır, içindekiler teker teker gelen kadınlara gösterilir. Takılar gelin adayına takılır. Buradaki tören böylece sürer gider. Sabah kız tarafı bir sürahi şerbetle nişan yüzüğünü erkek evine yollar. Damat adayı nişan yüzüğünü parmağına takar ve yüzüğü getiren kadına şerbet ve bahşiş verir. Nişanla düğün arasında geçen her ayda ‘Pay Töreni’ (Gelin Görme) yapılır. Erkek evi, bir tepsi kurabiye, baklava, tatlı, elbise, bilezik, terlik gibi hediyeler gönderir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Güveyi Giydirme: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Düğün genellikle çarşambadan başlar. Davetlilerin öğleyin güveyin evinde toplanmalarıyla ‘Güvey Tıraşı’na başlanır. Berber tıraşa başlayınca sesi güzel olanlar yanık türküler okurlar. Berber bahşiş almak için ‘ustura kesmiyor’ diye birkaç kez durur. Tatmin edici bahşişini aldıktan sonra tıraşa devam eder. Tıraştan sonra damadı giydirme işlemine başlanır. ‘Damatlık’ elbiseler, güveyin başı üzerinde üç kez dolaştırılarak tek tek giydirilir. Güveye elbiseleri sağdıçlar giydirir. Güveyin iki sağdıcı olur. Bunlardan biri evli, diğeri ise bekar olur. Damatlık giydirildikten sonra sağdıçlardan biri damadın sağ koluna girerek gelen davetlilerin önünde saygı gösterisi olarak durulur ve ilk önce aile büyükleri olmak üzere büyük olanlarının elleri öptürülür. Bu törenin ardından topluca yemek yenilir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Gece Düğünü: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Gece düğünü, yatsı namazından sonra başlar. Misafirler hep beraber çalıp eğlenirler. Eğlence aracı genellikle davul–zurnadır. Bu arada damadın sağdıçlarının yerine oturmak isteyen ya da sağdıçların iyi hizmet etmediklerini gören davetlilerden biri, çarşıdan bolca yemiş alarak döner ve sağdıçlara şöyle der: “Bu yemişleri şimdi dağıtacağım. Ya bedelini ödersiniz, yada biriniz yerinden kalkar, sağdıç ben olurum.” Yemişler dağıtılır. Sağdıçlar da bedelini öderler. Yemişi çarşıdan alıp getiren kişi düğünü terk eder. Eğer sağdıçlar yemişin karşılığını ödememişler ise biri yemişi getirene yerini bırakmak zorunda kalır. Ama yerini bırakma çok büyük bir hakaret olarak kabul edildiğinden, yeri terk etmektense neyse bedel ödenir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=red]Kına: [/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Gelinin baba evinden ayrılışın ilk işaret kına yakmak törenidir. Gece düğün sürerken kına töreni yapılır. Düğün evindeki davetlilerden kadınlı erkekli bir bölümü kız evine gider. Erkekler ve kadınlar ayrı odalarda eğlenirler. Kadınlar, götürdükleri çerezleri misafirlere dağıttıktan sonra bir tepsi içinde kına getirilir. Tepsinin çevresi mumlar ile donatılarak ortaya konur. Gelinin ellerine ve ayaklarına kına yakılır. Kına yakılırken gelinin annesi tarafından hediye olarak gelinin kınalı eline altın bırakılır. Bu arada yanık türküler, maniler... okunur. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Bu türkülerin en yaygını evden ayrılan kızın annesine hitaben söylediği “Hıneyi Getir Ane”dır: [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Hıneyi getir ane [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Parmağı batır ane [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Bu gece mısafıram [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Al koynan yatır ane [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Maydanoz bağladılar [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Ciğerim dağladılar [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Men şoförü almazdım [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Başıma bağladılar [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Kalede var çeperler [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Çepere su seperler [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Uzak yoldan geleni [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Terli terli öperler [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Bu türküler okunurken gelin ağlar, erkek tarafı ise güler. Misafirlere de kına dağıtıldıktan sonra eğlenceler sürdürülür. Kınacılar düğün evine yani erkek tarafının evine döner. Bunlardan ‘yenge’ denilen üç bekar kız gelinin yanında kalır. Uyuyanların eteklerini birbirine dikmek, uykuda iken birbirinin yüzünü boyamak gibi eğlenceler gece boyu yapılır. Damadın kınası, düğün evinde yapılır. Kına tabağı içindeki mumlar yakılır ve evin genç kızlarınca içeriye getirilir. Biraz eğlenildikten sonra damadın sağ elinin serçe parmağına kına sürülerek bağlanır. Davetliler de parmaklarına kına sürerler. Her iki kına töreninde de çalgıcılara bolca bahşiş verilir. Damadın yakınları gece düğün evinde sabaha kadar eğlenme için kalırlar. [/FONT][/SIZE] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS]Gelin Götürme Sabahın erken saatlerinde düğün alayı kız evine gider. Kız evinde kapı genellikle kapalı tutulur. Kapının açılmayacağını, açılabilmesi için taleplerini şöyle dile getirir: “ya tabanca, ya para, ... isterim. Vermezseniz kapıyı açmam”. İstedikleri ya temin edilir ya ad gönlü hoş edilerek kapı açtırılır. Gelin hazır olunca bir koluna damadın sağdıçlarından biri, diğer koluna ise kızın kardeşlerinden biri girerek gelin yavaş yavaş baba evinden çıkarılır. Gelin bütün ailesi ile leşip vedalaşır. Anne ve baba kızlarına, “iyi bir gelin olasın, kaynn sözünden dışarı çıkmayasın. Yoksa emeğimizi ve sütümüzü etmeyiz” derler. Gelin alayının dönüşü mutlaka farklı yoldan olmalıdır. Alay, yolda bahşiş almak isteyenlerce kurulan barikatlarla sık sık karşılaşır. Düğün alayından önce gelinin aynası, çeyiz sandığı, yatağı ve diğer eşyaları gider. Yol boyunca testi kıranlara, su dökenlere de bahşiş verilir. Damat sağdıçlardan biri ile dama çıkarak gelini bekler. Gelin attan ya da arabadan inerken başına çerez, bozuk para serpilir. Paralar bereket getirir inancıyla orada bulunanlarca paylaşılır. Yemişler de “ağbat başan, (darısı başına)” denerek gençlere yedirilir. Kapının girişinde gelinin avucuna bal sürülür. Oda bu balı kapının üst eşiğine sürer. Bu adet ile gelinin-kaynana ilişkinin tatlı olacağına inanılır. Bereket getirsin diye su dolu küp hızla yere çarpılarak kırılır. Gelin odasına alındıktan sonra damat ile bir süre baş başa kalır. Damat gelinin duvağını açarak “Yüz Görümü” hediyesini takar ve sağdıçlarca gezmeye götürülür. Komşular gelin görmeye gelirler. Yatsı namazından sonra damat, sağdıçlarınca odasına götürülür. Damat iki rekat namaz kılar. Damadın ablası kardeşi ile gelinini el ele tutuşturur: “bunu sana teslim ettim. Seni de Allah’a teslim ettim” diye nasihatte bulunur. Güvey ile gelin baş başa bırakılır. Gelin yüz görümlüğünü almadan damatla konuşmaz Sabah namazından çıkılınca sağdıçlar gelerek damadı evden alır, hamama götürürler. Gelin ise gerdekten üç gün sonra hamama götürülür. Sağdıçlar hamamdan sonra birer gün arayla yemek verirler. Pazar günü de damat sağdıçları yemeğe çağırır ve hediyeler verilir[/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
BÖLGELERİMİZ VE ŞEHİRLERİMİZ
Bölgeler ve Şehirler
Doğu Anadolu Bölgesi
Muş
Muş Gelenekleri
Üst
Alt