Münâkaşa. Münâkehât

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
MÜNÂKAŞA:
Çekişme, tartışma.
Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen müslümanın, Cennet'e gireceğini size söz veriyorum. Şaka yapmak, yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemeyenin Cennet'e gireceğini size söz veriyorum. İyi huylu olanın, Cennet'in yüksek derecelerine kavuşacağını size söz veriyorum. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce, Tirmizî)
Sû-i zan etmeyiniz. Sû-i zan (kötü zan) yanlış karar vermeye sebeb olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayınız, kusûrlarını görmeyiniz, münâkaşa etmeyiniz, hased etmeyiniz, birbirinize düşmanlık etmeyiniz, birbirinizi çekiştirmeyiniz, kardeş gibi sevişiniz. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, yardım eder. Onu kendinden aşağı görmez. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Ey oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münâkaşadan sakın! Dünyâ işleri için kendini fazla üzme! Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış! Büyüklerin önünden yürüme! Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma! Ey oğlum! Diline sâhib o lmayan sonunda pişmân olur. Çok münâkaşa ve münâzara yapan kötülenir. (Lokman Hakîm)
Münâkaşa, dostun dostluğunu azaltır. Düşmanın düşmanlığını artırır. (Muhammed Ma'sûm)
Emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yaparken (iyiliği emredip kötülükten sakındırırken); niyetin hâlis olması ve işin iyi anlaşılıp, Allahü teâlânın buradaki emrinin iyi bilinmesi ve sabırlı olup, münâkaşa ve kavga edilmemesi, yumuşak ve tatlı dil ve yazı ile yapılması lâzımdır. (İmâm-ı Birgivî)
Halktan veya emrin altında çalışanlardan biriyle münâkaşa etme. Çünkü böyleleri ile münâkaşa îtibârını giderir. (Ebû Yûsuf)

MÜNÂKEHÂT:
Fıkıh ilminin dört büyük kısmından biri. Evlenme, boşanma, nafaka gibi hususlar.
Fıkıh ilmi; ibâdât (ibâdetler), münâkehât, muâmelât (alış-veriş, kirâ, fâiz, mîrâs v.b.) ve ukûbât (cezâlar) olmak üzere dört kısma ayrılır. Fıkhın ibâdât kısmını kısaca öğrenmek, her müslümana farzdır.Münâkehât ve muâmelât kısımlarını öğrenmek, farz -ı kifâyedir. Yâni başına gelenlerin öğrenmesi farz olur. Tefsîr, hadîs ve kelâm ilimlerinden sonra, en şerefli ilim, fıkıh ilmidir. (Ahmed Zühdü Paşa)
Yeni müslüman olan kimsenin veya âkil ve bâliğ olan müslüman evlâdının, evvelâ Kelime-i şehâdet söylemesi ve bunun mânâsını öğrenip, inanması lâzımdır. Sonra, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan îtikâd, yâni îmân edilmesi lâzım olan bil gileri öğrenip, bunlara inanması lâzımdır. Sonra dört hak mezhepten birinin kitaplarında yazılı olan fıkıh bilgilerini, yâni İslâm'ın beş şartını ve helâl, haram olan şeyleri öğrenmesi ve bunlara inanması ve uygun yaşaması lâzımdır. Münâkehât bilgileri lâzım oldukça, başına geldikçe öğrenilir. (İbn-i Âbidîn, Yûsuf Sinânüddîn)
 
Üst Alt