Muharrem Ayının Önemi ve Fazileti

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Tevbe Sûresi’nin, 36. âyet-i kerîmesinde; (meâlen)
“Muhakkak ki; Allâhü Teâlâ katında ayların sayısı, Cenâb-ı Hakk'ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri on ikidir.
Bunlardan dördü haram olanlardır...” buyrulmuştur.
Bu aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır.
Bunlara eşhuru hurum; (haram aylar) denilir.
Bu aylarda yapılan isyanın günahı diğerlerinden daha şiddetli, ibadetin sevabı diğerlerinden daha kıymetli olduğundan öbür aylardan daha fazla hürmet edilmesi lâzım gelir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muharrem ayından bir gün oruç tutan kimseye, bir gününe karşılık otuz günlük sevab vardır.” buyurmuştur.
Bir başka hadîs-i şerîfte; “…Ramazan orucundan sonra oruçların en faziletlisi Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyrulmuştur.


Muharrem Ayı ve Aşure Günü
"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhur olan, yani "Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.

Allah'ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.
Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır.
Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.

Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Âşura Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.
Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Sûresinin ikinci âyeti olan "On geceye yemin olsun" ifâdelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.
Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.

Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.

Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi.

İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.

Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.

Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.

Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.

O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu. Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:

"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.
Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"
Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."
"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.

Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder." Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.

Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir.
Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur.
Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür.
Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.

İlginizi çekebilecek benzer konular;
Muharrem ayında yapılacak ibadetler - Aşura gününde - Muharrem ayında yapılacak ibadetler
 

vaveyla

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Şubat 2011
Mesajlar
503
Tepkime puanı
10
Muharrem ayının ilk günü yani hicri yılbaşı. Bu ayın diğer aylar arasında farklı bir yeri var. Çünkü içinde ‘aşure’ gibi önemli bir günü barındırıyor. Bugünde on peygamberine on farklı ikramda bulunan Allah (cc), bizlere de af ve mağfiret için imkânlar sunuyor. Peki, bu kutlu ayı nasıl değerlendirmeli? Asr-ı saadet döneminde sahabeden biri Peygamberimiz’in (sas) yanına gelir ve “Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” diye sorar. Peygamberimiz, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Bu ayın onuncu gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önceki bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” cevabını verir.

Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem’in 10′u aşure günü. Bu ayın diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, aşure gününün de diğer günler içinde bereketlibir yeri var. Allah katında önemli olduğu Fecr Sûresi’nin ikinci ayetinde, “On geceye yemin olsun.” ifadeleriyle anlatılıyor. Allah (cc), bu gecelere yemin ederek onların bereketini bildiriyor.

Muharrem ayı ve aşure günü, Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da kutsal sayılırdı. Nitekim Peygamberimiz Medine’ye hicret ettikten sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. Bunun ne orucu olduğunu sordu. Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gün. Hz. Musa, şükür olarak bugün oruç tutmuştur.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz de, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz.” buyurdu. O gün oruç tuttu ve tutulmasını da emretti. Ancak ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca isteyenlerin tutmasını söyledi. Peygamberimiz (sas), bu günle ilgili olarak, “Zilhiccenin son günü ve Muharrem’in birinci günü oruç tutan, o yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.” buyuruyor.

Bir gün ikramda bulun, bir sene kazan

“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” hadis-i şerifi, bugünlerde tutulan orucun önemini ifade ediyor. Bu hadisin açıklamasını İmam-ı Gazali şöyle yapıyor: “Muharrem ayı hicri senenin başlangıcı. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak ne güzel olur. Bereketinin devamı daha fazla ümit edilir.” Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam aşure gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye ediliyor.

Bugünde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetler de yaşatılmalı. Herkes, bugünlerin faziletini bildiren hadiseleri hatırlayarak ailesine, akraba ve komşularına ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alır. Peygamberimiz, müminin aile efradına aşure gününde her zamankinden daha çok (fazla külfete girmeden, aile bütçesini zorlamadan) ikramda bulunmasını tavsiye ediyor. Bir hadiste şöyle buyuruyor: “Her kim aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.”
***
Şükürler olsun Ehli Beyt’in sonu kesilmedi

Muharrem Ercan (Alevi dedesi): Muharrem ayının onuncu günü Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehadetine denk geldiğinden Aleviler olarak 12 gün oruç tutarız. Bu orucun adı ‘yas orucu’dur. 12. günden sonra İmam Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin sağ kurtulduğu için hem aşure kaynatır hem de kurbanlar keseriz. “Şükürler olsun Ehli Beyt’in sonu kesilmedi.” diye. Kerbela’da İmam Hüseyin’e su verilmediği için su içmiyoruz. Muharrem orucunda 12 gün boyunca su ihtiyacı başka sulu gıdalardan alınıyor ve et yenilmiyor.
***
Hicri yılbaşı kutlanmalı mı?

Prof. Dr. Orhan Çeker (İlahiyatçı): İslâm’da mübarek sayılan zaman dilimleri bellidir. Yılbaşı diye bir zamanın kutlanması ne Kur’an’da ne de sünnette mevcut değil. Çünkü Peygamberimiz zamanında hicret, yılbaşı ilan edilmemişti. Müslüman, her an muhasebe ve kontrol içinde olmalı. Aslında Allah için zamanların birbirinden farkı yok. Ramazan orucunun, miladî takvime göre yılda 11 gün kayarak 36 yılda bir, tüm ayları dolaştığı biliniyor. Demek ki yılın tüm günlerini Ramazanmış gibi geçirmeliyiz. İnsanların, “yeni yılın hayırlı olsun” gibi dileklerde bulunmasının sakıncası yok. İslam’ın kabul etmediği eğlence çeşitlerinden uzak durmamız gerekiyor.

Takvim, neden hicrete göre belirlendi?

Yrd. Doç. Dr. Emanullah Polat (İlahiyatçı): Hicret’in Efendimiz’in hayatında olduğu gibi, İslam ümmetinin hayatında da ehemmiyeti büyük. Hicret, İslâm’ın tahakkümden kurtulup kendi ayakları üstünde durmaya başladığının başlangıç günü ve sembolü. İmanın gereği bir ibadet. Hicret edenlerin Allah katındaki yerleri başka hiçbir varlığa nasip olmadı. Bu kutlu olayın takvim için başlangıç sayılması Hz. Ömer tarafından uygulandı. Hz. Ömer ki; 15 civarında ayet, onun Allah Resulü ile olan istişarelerinde ileri sürdüğü fikirleriyle teyit edildi.

Muharrem Ayı Ne Zaman Kutlanır , Muharrem Ayı Ne Demektir , Muharrem Ayı Hangi Tarihlerde Kutlanır , Muharrem Ayının Anlamı Nedir , Muharrem Ayının Önemi , Muharrem Ayı
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Allahü teâlâ birçok duaları Aşûre Günü kabul buyurdu... Birçok peygamberin ve mü'minlerin kurtuluşu bu mübarek güne rastlamıştır.
 
Üst Alt