Muaz b. Cebel

Denge_35

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
29 Nisan 2011
Mesajlar
269
Tepkime puanı
27
besme.gif

MUAZ B. CEBEL

Ensârin ileri gelenlerinden bir sahabi. Adi, Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs el-Ensâri el-Hazrecî'dir. Künyesi, s"Ebu Abdurrahman"dir. On sekiz yasinda müslüman olmustur. Peygamber Efendimiz'le birlikte bütün savaslara katilmistir. Rasûlüllah (s.a.s) onu Muhâcirînden Abdullah b. Mes'ud ile kardes yapmisti. Muhammed b. Sa'd: "Muaz, uzun boylu, beyaz tenli, güzel disli, iri gözlü, çatik kasli ve kivircik saçliydi" diye tanimlamistir.

Hz. Peygamber kendisini çok seviyor ve zaman zaman: "Ey Muaz seni seviyorum" demek suretiyle bu sevgisini açiga vururdu. Ashab arasinda da, yüz güzelliginin yaninda, yumusak huylulugu, hayâsi, cömertligi ile taniniyordu. Onu Hz. Ömer de çok seviyordu. Muaz hakkinda söyle dedigi rivayet edilir: "Analar bir daha Muâz gibisini doguramaz. Eger Muâz olmasaydi Ömer helak olurdu. sayet Muaz benim hilafetim zamaninda yasamis olsaydi onu kendimden sonra halife tayin ederdim ve Rabbim bana onu niçin halife tayin ettigimi sordugunda da: "Ya Rabbi, senin Rasûlün'ü, Âlimler kiyamet gününde bir araya geldiklerinde Muâz, bir ok atimi (veya bir tas atimi) onlarin önünde olacak" derken isittim, diye cevap verirdim" demistir (ibn Sa'd, Tabakât, III, 583-590).

Hz. Muâz, sünnete de son derece bagliydi. Bir gün peygamber (s.a.s) mescidin kible duvarinda tükrük görmüs ve bunun üzerine: "Her biriniz namazina durdugu vakit süphesiz Rabbi ile münâcât eder (söylesir). Rabbi, kendisi ile kiblesi arasindadir. O halde hiç biriniz kiblesine karsi tükürmesin. Mutlaka tükürmesi gerekirse, ya sol tarafina veya sol ayaginin altina tükürsün... " buyurmustur. Bunun üzerine Muâz (r.a): "Islâmiyet'i kabul ettigim günden beri sag tarafima tükürmüs degilim (çünkü sag tarafta Insanin sevaplarini yazan melek vardir)" demis ve bu hareketiyle Rasûlüllah'a ne kadar bagli oldugunu göstermistir (Sahih-i Buharî, Tevridi Sarih Tercemesi, II, 353-354).

Muâz b. Cebel'in diger bir özelligi de Kur'ân'i ezbere bilmis olmasi ve onu güzel okumasidir. Bunun için Sevgili Peygamberimiz: "Kur'an'i dört kisiden ögrenin: Abdullah b. Mes'ûd, Ubey b. Kâ'b, Muâz b. Cebel ve Ebu Hûzeyfe'nin âzadlisi Sâlim" buyurmustur. Ayni zamanda Hz. Peygamber zamaninda Kur'ân'in toplanmasinda emegi geçenlerdendir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 190; Tecrid Terc., IX, 401; X, 22).

Muâz (r.a), yasayisinda zühd ve takvaya da büyük önem verirdi. Geceleri teheccüd namazi kilar ve namaz sonunda: " Allahim! su anda gözler uykuda ve gökte yildizlar parlamis durumda. Sen ise, diri, her an yaratiklarini gözetip duransin... Rabbim bana dünya ve âhirette hidâyet nasib et! süphesiz Sen va'dinden dönmezsin" diye duâ ederdi (ibnü'l-Esir, Üsdül-Gâbe, V, 194-197).

ibn Mes'ûd, Muâz (r.a) hakkinda: 3"süphesiz Allah'a boyun egen ve O'na yönelen bir kimse idi; Allah'a sirk kosanlardan olmadi" demistir. Bunun üzerine ona, bu sizin söyledikleriniz Kur'an-i Kerim'de Hz. ibrahim hakkinda söylenmistir (en-Nahl, 16/120) denildiginde: "Muaz da böyleydi; hayri biliyor, ona uyuyor, Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ediyordu" cevabini vermis ve onu ibrahim (a.s)'e benzetmistir (Üsdü'l-Gâbe, V, 197).

Muaz (r.a), Sahabe'den Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer vs.'den hadis rivayet etmistir. Kendisinden hadis rivayet edenler arasinda Enes b. Malik, Mesruk, Ebu't-Tufeyl, Esved b: Hilâl, Ebu Müslim el-Havlânî, Abdullah b. Kays ve Abdullah b. Ganem gibi zevât gelmektedir. Rivayet ettigi hadislerin toplami ise sâdece yüz elli yedidir (ez-Zehebî, Tezkiratü'l-Huffâz, I,19-22; Nevzat Âsik, Sahabe ve Hadis Rivayeti, s. 117).

Hz. Muâz, ayni zamanda sahabenin fakihlerinden olup dinde vukuf (ince anlayis) sahibiydi. Daha Rasülullah'in sagliginda fetva vermeye baslamisti. Hz. Peygamber onun hakkinda: "Ümmetim içerisinde helâl ve harami en iyi bilen Muâz b. Cebel'dir" demistir (Tecrid Tercemesi, I, 84). Peygamber Efendimiz onu, Islâmi anlatip ögretmek ve Kur'an-i Kerim'i ezberletmek üzere, Hicretin dokuzuncu yilinda Yemen'e göndermisti. Yolculuk öncesi Hz. Peygamber'le aralarinda geçen konusmayi Muâz (r.a) söyle anlatir: " Allah Rasûlü beni Yemen'e gönderirken söyle dedi: "Sana bir mesele soruldugunda ne ile hükmedeceksin?" Ben: "Allah'in kitabindakilerle" diye cevap verdim. "Eger Allah'in kitabinda bulamazsan ne ile hükmedeceksin?" dedi." "Allah Rasûlü'nün hükmettigi ile, dedim. Eger onda da bulamazsan?" dediginde: "Kendi reyimle içtihad ederim, diye cevap verdim. "Bunun üzerine Allah Rasûlü: "Nebisini, râzi oldugu seyde basarili kilan Allah'a hamdolsun" dedi. Ve Yemenlilere, size ashâbimdan ilmi ve dini en iyi bilen hayirli bir kimseyi gönderiyorum diye bir de mektup yazdi (ibn Sâ'd, a.g.e., III, 583-590). Ona su tavsiyelerde bulundu: "Ey Muâz! Ehl-i kitap olan bir topluma gidiyorsun. Cennet'in anahtari nedir? diye sorarlarsa: "Lâ ilâhe illallah'tir" de. Yâ Muâz, dâima alçak gönüllü ol, hilimle (yumusaklikla, akla uygun olarak) hükmet. Cenab-i Hak, sende samimiyet görürse yardimini ihsan eder, muvaffakiyet verir. Eger içtihâddan âciz kalirsan meseleyi tahkik edinceye kadar hüküm verebilmek için bekle, yahut meseleyi bana bildir. Nefsinin arzularina uymaktan çekin. Nefsin arzulari Insanr Cehennem'e götürür. Halka merhamet ve sefkatle muamele et. "Yâ Muâz! Onlari Allah'tan baska Allah olmadigina ve benim Allah'in Rasulü olduguma sehadete çagir. Eger bunu kabul ederlerse, Allah'in kendilerine bir günde bes vakit namazi farz kildigini bildir. Bunu da kabul ederlerse, zenginlerden alinip fakirlere verilmek üzere, kendilerine zekâtin farz kilindigini bildir" (Buhari, Zekât,1). Ve su mübarek sözleriyle vedâlasti: Ey Muâz! Belki bu son görüsmemiz olabilir. Allah seni dinde basarili kilsin ve sana hidâyet nasib etsin; önünden, arkandan, sagindan, solundan, yukaridan veya asagi tarafindan gelebilecek her türlü belâ ve musibetlerden korusun. Senden, Insanlarin ve cinlerin kötülüklerini uzaklastirsin. Ey Muâz, belki mescidimi ve kabrimi ziyaret edersin" Bunun üzerine Muâz (r.a), üzüntüsünden aglayarak ayrildi. Netice Allah Rasülü'nün tahmin ettigi gibi oldu. Muâz, Hz. Ebu Bekr'in halifeligi döneminde Yemen'den döndü. Kalan ömrünü sam'da geçirdi ve Ürdün'de Tâûn hastaligindan, henüz genç sayilabilecek bir yasta otuz sekiz yasinda vefat etti (Mahmud Esad, islam Tarihi, Trc. A. Lütfi Kazanci-Osman Kazanci, Istanbul 1983, s. 833), (Ayrica bk. ibn Hacer, el-isâbe, III, 426-427; Suphi es-Sâlih, Hadis ilimleri ve Hadis Istilahlari, Trc. M. Yasar Kandemir, s. 322).

 
Üst Alt