Modern dünya ve Türk kültürü

İLiM DiLeNcİsİ

Rüyalar aleminden
Süper Mod
Katılım
10 Haziran 2011
Mesajlar
709
Tepkime puanı
42
Modern çağ, hastalıklarının yanı sıra ‘hız’ıyla da tüm hayatları tarumar etmeye devam ediyor. Yeni çağa hazırlıksız toplumlar için dayanak noktaları gittikçe azalıyor.

Geçmişi köklü, geleceğe yön verebilecek toplumlar için büyük sorunlardan ziyade ‘genel geçer’ bir meseleden söz ediyor olabiliriz. Ancak, yeterli hazırlığı olmayan, dünüyle yarını arasında irtibat noktası kurmamış, ya da o noktayı dağıtmış olan milletler için ‘hızlı ve öfkeli’ gelişmelerin olacağını söylemek artık sır değil.

İslam coğrafyasında kendine yer bulan ‘uyanış’ı, köksüzleştirilmeye çalışılan milletlerin sağlam bir zıplama hareketi olarak düşünebiliriz.

Kültür Dünyasında Paranın Sözü Geçiyor

Batı karşısında tezleri çökmüş devletlerin yeni gelişmeler hakkında söyleyeceği sözler öncelikle halkın tesir alanına girmiyor. ‘Güç’le oluşturulan ‘batıl’ın ‘hak’la olan mücadelesinde bilindik oyun farklı versiyonlarıyla tekrar sahneye çıkıyor.

Toplumların birbirine ekonomik olarak etki ettiğini hatırda tutarak söylersek, kültür ekonomiyle birlikte başat bir rol oynamaya başladı bile. Bir dönem tarihi eserleri tarumar eden zihniyetler artık restore çalışmaları altında eziliyorlar.

Geçmişin sözü bugün daha bir öne çıkıyor. Geleceğe kalacak olanı ‘kadim’de aramaya başlamak şaşırtıcı olmasa gerek.

Türk Dizileri Birçok Ülkede İzleniyor

Taşınamaz kültür envanteri konusunda gelişmelerin olması güzel, lakin taşınabilir kültür ve sanat faaliyetleri hakkında biraz tedirgin bakabiliriz.

Dünyayı aynı anda etkileyebilen kapitalist sistemin kapsama alanı dışında dolaşan ‘inanç ekseni’ öncelikle yapay sorunlarla da boğuşmak zorunda.

Türkiye mesela, düne kadar uzak tutulduğu coğrafyalara kimsenin aklına gelmeyen bir yolla ulaşıyor; dizileriyle…

Popüler yayıncılığın gelenek dinlemediği ortamda artık dış dünyayı da rahatlıkla etkileyebiliyoruz. Bizde oluşan hasar artık çok daha fazla milleti etkileyebiliyor. Bu yüzden olsa gerek, son dönemde kültür gezileri öne çıkıyor.

İstanbul’un Tarihi Dokusunu Korumalıyız

İstanbul’un pazarlanan ‘batıya dönük yüzü’ değil, asıl ‘kendi kalabilmiş’ güzellikleriyle öne çıkabilmesi ‘bilinçli’ insanların, kurumların dikkat çekmesine bağlı.

İstanbul bir açıkhava müzesi gibi de düşünülebilir pekâla. Avrupa’da, Amerika’da olmayan ‘sahicilik’ tüm tepelerine sinmiştir İstanbul’un. Adım başı ecdadın özene bezene yapımını gerçekleştirdiği camiler dışarıdan gelebilecek tüm olumsuzluklara karşı adeta bir set görevi görüyor.

Kültürle, sanatla ilişki kurarken ‘inancımızı’ dışarıda tutmak gibi bir lükse sahip değiliz.

Çocuklarımızın Kültür Rehberi Olalım

Müfredat gereği çocuklarımız tiyatro izliyor, film seyrediyor, kitap okuyor. Çocuklarımıza empoze edilen ve ‘çok satılan’ cümlelere sığdırılan hilelere karşı dikkatli olmak gerekebiliyor. Bunun yolu medeniyetimiz gibi ‘sahici’ cümleler kurmaktan geçiyor.

İzlerken, okurken ‘hikmet’le buluşmak, nesilleri ifsad edici çalışmalardan uzak durmak gerekiyor. Mümkün olduğunca çocuklarımızın kültür rehberi bizler olalım, onları yanlışa yönlendiren ‘medya’nın esiri olmayalım.
Çocuklarımızla birlikte daha çok vakit geçirelim. Kitap okurken, film izlerken onların kültür haznesini geliştirebilecek atılımlar yapalım.

Kültür eğer hayatın vazgeçilmez ve muhkem bir parçasıysa ‘bize ait’ olanla buluşturulan kültürün geleceği de doğru şekillendirmesine bizler yardımcı olalım.
Yoksa çocuklarımızı bizim yerimize yetiştirme(me)k için kenarda bekleyen ‘fast food’ anlayışı geleceğimiz olan nesilleri ‘GDO’lu bir yapının parçası haline getirecek.
Bünyamin Yılmaz
 
Üst Alt