Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Mevlana Celaleddin Rumi Hz.
Mevlana, islam ve toplum.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 4700" data-attributes="member: 3"><p>Sanırız aktaracağımız şu anekdot da Mevlânâ"nın gönül ve kültür dünyâmızda bırakmış olduğu tesiri (3) oldukça veciz bir şekilde ifâde etmektedir:</p><p>Derler ki: Muhammed Celâleddin"den önce üç kelimenin anlamı umumî idi. Onunla birlikte bu üç kelime husûsî oldu.</p><p>Bu üç kelime şunlardır:</p><p>1-Mevlânâ: Kelime anlamı efendi, efendimiz demektir ve hürmet maksadıyla ulemâ için kullanılan bir lakaptı. Muhammed Celâleddin"den sonra sâdece onun için kullanıldı ve “Mevlânâ” denince sâdece o akla geldi.</p><p>2-Mesnevî: Bu edebî bir nazım türü iken Mevlânâ"nın Mesnevî"sinden sonra bu tâbir yalnızca onun eseri için kullanılır oldu.</p><p>3-Türbe: Kabir, mezar demektir. Fakat herhangi bir niteleme yapılmadan “türbe” dendiğinde halk arasında Mevlânâ"nın Konya"daki türbesi kastedilir oldu.(4)</p><p>Günümüz dünyâsında da Mevlânâ"nın hayat, insan ve din anlayışının geçerliliğini kaybetmediğini, bilakis canlılığını, tazeliğini hâlâ muhafaza ettiğini görüyoruz. Sâdece Müslümanlar arasında değil, bugün Batı"da olsun, Doğu"da olsun Mevlânâ"yı ve düşüncesini tanıyıp etkisi altında kalan insanların sayısı günden güne artmaktadır. Mevlânâ ile ilgili binlerce yayın ve internet sitesi olduğu belirtilmektedir. Bu bir yana, şurası kesin ki, Mevlânâ Türbesi"nin ziyâretçi sayısı istatistiklere göre, son yıllarda ortalama yıllık 1 milyon 200 bin civarındadır. Dolayısıyla Mevlânâ"yı doğru tanımak, doğru tanıtmak, doğru anlamak ve doğru anlatmak gerekir. Bu bugün bütün müslümanlar için bir görevdir.</p><p></p><p>Burada son olarak şunu söylemek isterim:</p><p>Bugün yaşadığımız dünyada artık düşüncenin önüne çekilmiş olan setler yıkılmış durumdadır. İnsanlar artık birbirini, diğer kültürleri tanımak istiyor ve bununla meşgul. Artık "onlar kötü, biz iyiyiz" diyerek insanları kandıramaz ve avutamazsınız. Çünkü herkes diğerini/ötekini “tanımaya” çalışıyor ve herkesin, hakkında bilgi almak istediği kültürler, toplumlar hakkında doğrudan bilgi alabileceği imkanlar çok fazla. Dolayısıyla Müslümanları da dünya her geçen gün daha yakından tanıyor. Bu tanıma ve tanınma faaliyetinde bir tarafta Üsâme b. Lâdin tipi insanlar, diğer tarafta Mevlânâ, İbn Arabî, Abdülkadir-i Geylânî gibi gönül adamı büyük zatlar var. Sûfîler Müslümanların dünyâda tanınmasının târih boyu hep müspet yönünü oluşturmuştur ve bugün de öyledir. Diğer tarafta ise maalesef dîni İslâm"mı doğru anlayamamış, kendi kafasındaki katılığı, yobazlığı İslâm zanneden insanlar dînimizi ve bizi hep kötü tanıtmışlardır. Bu kaba, medeniyetten, muhabbetten habersiz insanlar vasıtasıyla İslâm"ı tanıyanlar Müslümanları hep kötü görecek ve kaçacaklardır. Öte yandan Hz. Mevlânâ gibi şahsiyetleri tanıyanlar bizim inanç sistemimizin, insanlık anlayışımızın, hayâta bakış tarzımızın ne kadar mükemmel, muazzam, insan onuruna nasıl yaraşır olduğunu anlayacaklar, bu güzelliği özümseyenler Müslüman olacak, dierleri de en azından Müslümanlara kötü gözle bakmayacaklardır. Bugün diğer inançlardan olup da sonradan Müslüman olanların kahir ekseriyeti, Hz. Mevlânâ ve diğer sûfîlerin düşüncesinden yola çıkarak İslam"la şereflenmişlerdir. Bu sayı her geçen gün daha da artmaktadır. Müslümanların güzel tanıtılmasında amatör diyebileceğimiz semâ gruplarının ne güzel görevler başardıkları dahi bilinmektedir. Artık dünyada Hz. Mevlânâ sevgisi büyük bir sel olmuş akmaktadır. Dolayısıyla burada bütün gönüldaşlara önemli vazifeler düşmektedir. Daha sistemli, daha ilmî esaslara dayalı, Hz. Mevlânâ"nın saydığımız üç yönünü (dînî, tasavvufî, fikrî yönlerini) ortaya çıkarıcı faaliyetlerle birlikte Hz. Mevlânâ tanıtımlarının dünyanın dört bir yanında elele vererek yapmamız lazımdır. Bu son derece önemlidir.</p><p></p><p>Geliniz, sözlerimizi Hz. Mevlânâ"nın ölüm döşeğinde iken, daha doğrusu, mâşûkuna vuslat anında iken yanında bulunan kişilere yaptığı şu anlamlı vasiyet ile bitirelim:</p><p></p><p>“Ben size gizli ve açık bütün hallerinizde Allâh"a karşı takvâ sâhibi olmanızı, az yemek yemenizi, az uyumanızı, az konuşmanızı, günahlardan çekinmenizi, oruca, namaza devam etmenizi, şehvetlerden dâimâ kaçınmanızı, insanlardan başınıza gelecek eziyetlere ve cefâlara sabır ve tahammül etmenizi, câhil ve basit insanlarla düşüp kalkmaktan uzak durmanızı, kerem sâhibi ve sâlih kimselerle berâber olmanızı vasiyet ederim. "İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır." Sözün hayırlısı da az ve öz olandır.”</p><p></p><p>* Azerbaycan"da “Mevlânâ Sempozyumu”nda sunulan tebliğ.</p><p></p><p>**Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi (Konya/Türkiye),</p><p></p><p>1 Bk.: Demirci, Mehmet, Yahyâ Kemâl ve Mehmet Âkif"te Tasavvuf, İzmir-1993, s. 30.</p><p></p><p>2 Burada “kul” kelimesini “birisinin tahakkümü altında ezilen kimse” anlamında değil, “Allâhü Teâlâ"nın en güzel sûrette yarattığı ve en yüce seviyede değer verdiği insan” anlamında kullanmaktayız.</p><p></p><p>3 Mevlânâ"nın tesirleri için bk.: Köprülü, Fuad, Türk Edebiyâtında İlk Mutasavvıflar, Ankara-1991, yedinci baskı, s. 227; Gölpınarlı, Abdülbâkî, Mesnevî ve Şerhi, İstanbul-1989, ikinci baskı, I/XIV-XXXIX; Schimmel, Annemarie, Mevlânâ Celâlettin Rûmî"nin Şark ve Garpta Te"sirleri, Ankara-1963; (aynı müellif), Tasavvufun Boyutları, terc.: Ender Gürol, İstanbul-1982, s. 267-268, 279-282; Can, Şefik, Mevlânâ, Hayâtı, Şahsiyeti, Eserleri, İstanbul-1995, s. 202-262; Yeniterzi, Emine, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Ankara-1997, s. 93-110.</p><p></p><p>4 Tâhirü"l-Mevlevî, Şerh-i Mesnevî, Konya-1971, ikinci baskı, I/23; Gölpınarlı, Abdülbâkî, Mevlânâ Celâleddîn, İstanbul-1985, dördüncü baskı,s. 268.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 4700, member: 3"] Sanırız aktaracağımız şu anekdot da Mevlânâ"nın gönül ve kültür dünyâmızda bırakmış olduğu tesiri (3) oldukça veciz bir şekilde ifâde etmektedir: Derler ki: Muhammed Celâleddin"den önce üç kelimenin anlamı umumî idi. Onunla birlikte bu üç kelime husûsî oldu. Bu üç kelime şunlardır: 1-Mevlânâ: Kelime anlamı efendi, efendimiz demektir ve hürmet maksadıyla ulemâ için kullanılan bir lakaptı. Muhammed Celâleddin"den sonra sâdece onun için kullanıldı ve “Mevlânâ” denince sâdece o akla geldi. 2-Mesnevî: Bu edebî bir nazım türü iken Mevlânâ"nın Mesnevî"sinden sonra bu tâbir yalnızca onun eseri için kullanılır oldu. 3-Türbe: Kabir, mezar demektir. Fakat herhangi bir niteleme yapılmadan “türbe” dendiğinde halk arasında Mevlânâ"nın Konya"daki türbesi kastedilir oldu.(4) Günümüz dünyâsında da Mevlânâ"nın hayat, insan ve din anlayışının geçerliliğini kaybetmediğini, bilakis canlılığını, tazeliğini hâlâ muhafaza ettiğini görüyoruz. Sâdece Müslümanlar arasında değil, bugün Batı"da olsun, Doğu"da olsun Mevlânâ"yı ve düşüncesini tanıyıp etkisi altında kalan insanların sayısı günden güne artmaktadır. Mevlânâ ile ilgili binlerce yayın ve internet sitesi olduğu belirtilmektedir. Bu bir yana, şurası kesin ki, Mevlânâ Türbesi"nin ziyâretçi sayısı istatistiklere göre, son yıllarda ortalama yıllık 1 milyon 200 bin civarındadır. Dolayısıyla Mevlânâ"yı doğru tanımak, doğru tanıtmak, doğru anlamak ve doğru anlatmak gerekir. Bu bugün bütün müslümanlar için bir görevdir. Burada son olarak şunu söylemek isterim: Bugün yaşadığımız dünyada artık düşüncenin önüne çekilmiş olan setler yıkılmış durumdadır. İnsanlar artık birbirini, diğer kültürleri tanımak istiyor ve bununla meşgul. Artık "onlar kötü, biz iyiyiz" diyerek insanları kandıramaz ve avutamazsınız. Çünkü herkes diğerini/ötekini “tanımaya” çalışıyor ve herkesin, hakkında bilgi almak istediği kültürler, toplumlar hakkında doğrudan bilgi alabileceği imkanlar çok fazla. Dolayısıyla Müslümanları da dünya her geçen gün daha yakından tanıyor. Bu tanıma ve tanınma faaliyetinde bir tarafta Üsâme b. Lâdin tipi insanlar, diğer tarafta Mevlânâ, İbn Arabî, Abdülkadir-i Geylânî gibi gönül adamı büyük zatlar var. Sûfîler Müslümanların dünyâda tanınmasının târih boyu hep müspet yönünü oluşturmuştur ve bugün de öyledir. Diğer tarafta ise maalesef dîni İslâm"mı doğru anlayamamış, kendi kafasındaki katılığı, yobazlığı İslâm zanneden insanlar dînimizi ve bizi hep kötü tanıtmışlardır. Bu kaba, medeniyetten, muhabbetten habersiz insanlar vasıtasıyla İslâm"ı tanıyanlar Müslümanları hep kötü görecek ve kaçacaklardır. Öte yandan Hz. Mevlânâ gibi şahsiyetleri tanıyanlar bizim inanç sistemimizin, insanlık anlayışımızın, hayâta bakış tarzımızın ne kadar mükemmel, muazzam, insan onuruna nasıl yaraşır olduğunu anlayacaklar, bu güzelliği özümseyenler Müslüman olacak, dierleri de en azından Müslümanlara kötü gözle bakmayacaklardır. Bugün diğer inançlardan olup da sonradan Müslüman olanların kahir ekseriyeti, Hz. Mevlânâ ve diğer sûfîlerin düşüncesinden yola çıkarak İslam"la şereflenmişlerdir. Bu sayı her geçen gün daha da artmaktadır. Müslümanların güzel tanıtılmasında amatör diyebileceğimiz semâ gruplarının ne güzel görevler başardıkları dahi bilinmektedir. Artık dünyada Hz. Mevlânâ sevgisi büyük bir sel olmuş akmaktadır. Dolayısıyla burada bütün gönüldaşlara önemli vazifeler düşmektedir. Daha sistemli, daha ilmî esaslara dayalı, Hz. Mevlânâ"nın saydığımız üç yönünü (dînî, tasavvufî, fikrî yönlerini) ortaya çıkarıcı faaliyetlerle birlikte Hz. Mevlânâ tanıtımlarının dünyanın dört bir yanında elele vererek yapmamız lazımdır. Bu son derece önemlidir. Geliniz, sözlerimizi Hz. Mevlânâ"nın ölüm döşeğinde iken, daha doğrusu, mâşûkuna vuslat anında iken yanında bulunan kişilere yaptığı şu anlamlı vasiyet ile bitirelim: “Ben size gizli ve açık bütün hallerinizde Allâh"a karşı takvâ sâhibi olmanızı, az yemek yemenizi, az uyumanızı, az konuşmanızı, günahlardan çekinmenizi, oruca, namaza devam etmenizi, şehvetlerden dâimâ kaçınmanızı, insanlardan başınıza gelecek eziyetlere ve cefâlara sabır ve tahammül etmenizi, câhil ve basit insanlarla düşüp kalkmaktan uzak durmanızı, kerem sâhibi ve sâlih kimselerle berâber olmanızı vasiyet ederim. "İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır." Sözün hayırlısı da az ve öz olandır.” * Azerbaycan"da “Mevlânâ Sempozyumu”nda sunulan tebliğ. **Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi (Konya/Türkiye), 1 Bk.: Demirci, Mehmet, Yahyâ Kemâl ve Mehmet Âkif"te Tasavvuf, İzmir-1993, s. 30. 2 Burada “kul” kelimesini “birisinin tahakkümü altında ezilen kimse” anlamında değil, “Allâhü Teâlâ"nın en güzel sûrette yarattığı ve en yüce seviyede değer verdiği insan” anlamında kullanmaktayız. 3 Mevlânâ"nın tesirleri için bk.: Köprülü, Fuad, Türk Edebiyâtında İlk Mutasavvıflar, Ankara-1991, yedinci baskı, s. 227; Gölpınarlı, Abdülbâkî, Mesnevî ve Şerhi, İstanbul-1989, ikinci baskı, I/XIV-XXXIX; Schimmel, Annemarie, Mevlânâ Celâlettin Rûmî"nin Şark ve Garpta Te"sirleri, Ankara-1963; (aynı müellif), Tasavvufun Boyutları, terc.: Ender Gürol, İstanbul-1982, s. 267-268, 279-282; Can, Şefik, Mevlânâ, Hayâtı, Şahsiyeti, Eserleri, İstanbul-1995, s. 202-262; Yeniterzi, Emine, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Ankara-1997, s. 93-110. 4 Tâhirü"l-Mevlevî, Şerh-i Mesnevî, Konya-1971, ikinci baskı, I/23; Gölpınarlı, Abdülbâkî, Mevlânâ Celâleddîn, İstanbul-1985, dördüncü baskı,s. 268. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Mevlana Celaleddin Rumi Hz.
Mevlana, islam ve toplum.
Üst
Alt