Merhametin Kaynağı Allah Temeli İmandır

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
İnsandaki güzel özelliklerin tümünün kaynağı Allah’tır. İnsan Allah’a aşkla bağlıysa, O’nun sıfatları üzerinde tecelli eder. Merhamet de Allah’ın rahmetinin kulundaki yansımasıdır. O’nun rahmeti herşeyi kuşatmıştır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gerçek anlamda iyi, şefkatli ve merhametli olmak samimi imanın getirdiği büyük bir nimettir.

Kur’an ahlakını yaşayan insan, sevdiklerini şefkat duyarak sever; hata da yapsa sevdiklerine imanından kaynaklanan şefkat, merhamet ve bağışlama ile yaklaşır. Bencil ve sevgisiz olmaz; merhametli, koruyucu ve bağışlayıcı olur. Ve sevgisi, eşi ya da dostundaki yaşlılık, sakatlık, maddi kayıp gibi durumlarda olumsuz etkilenmez.

İnananların merhameti, toplumda yaygın olan merhamet anlayışından çok farklıdır. Birçok insan, karşısındaki kişinin yalnızca dünyevi mutluluğunu ve rahatını düşündüğü için herşeyi yapmasına göz yumar hatta yardımcı olur. O kişinin ahirette kayba uğrayıp uğramayacağını düşünmez, Allah’ın yasakladığı davranışlarda bulunmasına ses çıkarmaz. Örneğin kendisi sabah namazına kalktığı halde eşini ‘kıyamadığı için’ namaza kaldırmayan insanın merhameti, gerçekte şeytani bir özellik taşır. Müminlerin merhameti ise Allah’ın merhametinin tecellisi olduğundan Allah’ın hoşnutluğuna ve Kur’an’a uygun "rahmani" bir merhamet şeklidir. Onlar karşılarındaki insanın ahiretini düşünür, yaptığı kötü bir davranışı eleştirebilir, onu uyarabilirler. İşte gerçek merhamet de budur.

Din sevgi, merhamet, şefkat, akılcılık, güven ve huzurdur. Tüm pozitif duygularımızın toplamı dindir. Kur’an, negatif duyguları ezecek bir sistem kurmuştur. Allah, sevgisizliği ortadan kaldıracak birçok önlem yaratmıştır. İnsan, Kur’an’ı tam olarak yaşamına uyguladığında sevginin önü açılır; sevgiyi doruğunda yaşar. Ancak engeller varsa, insan onun arkasında sevgisizlikten boğulur; o engelleri kaldırması gerekir. Kur’an sevgi, şefkat ve merhametin önündeki tüm engelleri yok eder.

Medeniyetler ancak merhametle yaşanabilir hale gelebilir. Toplumun bireyleri kendi nefislerinde bu şuurla yaşamalıdırlar ki toplum huzur bulsun. Merhamet olmadığında yaşanacak olan zulümdür; kargaşa, kan ve gözyaşıdır. Bugün güvenini ve yaşama sevincini yitirmiş insanların baskı ve zulüm altında yaşam sürmeleri de hep bu merhametsizlik nedeniyledir.

Gerçek medeniyet iman temelleri üzerinde yükselendir. Örneğin İslam medeniyeti; sevgi, şefkat ve merhametin medeniyetidir. Kaynağı Allah, temeli imandır; odağında İslam ve alemlere rahmet olan Peygamberimiz(sav) vardır. Rabb’lerinin "kalplerinde bir şefkat ve merhamet" kıldığı (Hadid Suresi, 27) bireyleri, "kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler" (Fetih Suresi, 29)

Bu medeniyetin özverili ve merhametli bireyleri "iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden "dirler. (Beled Suresi, 17)

Hedefinde Allah rızası ve insanın mutluluğu olmayan merhametten yoksun medeniyetlerde "biz değil ben" vardır, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışı hakimdir. Allah yolunda rahmani bir yarış olan "hayırlarda yarış" yerine kıskançlık, haset ve rekabete dayalı şeytani bir üstünlük yarışı vardır. İnsan fıtratı iman etme üzerinedir; insan imanı yaşadığında gerçek mutluluğu tadar. Ancak materyalist görüşün hakim olduğu medeniyetler insana asla mutluluk vermez.

Merhamet hamuruyla yoğrulmuş, insanın huzur ve mutluluğunu hedef edinmiş olan medeniyetler ise kıyamet gününe dek "parıldadıkça parıldayan bir kandil" gibi insanlığı aydınlatmaya devam edecektir.


Fuat Türker
 
Üst Alt