- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Ben, seni aramak ve bulmak için düştüm yollara...
"Aramakla bulunmaz..."diyen söze aldanmadım.
Bakmadım sözün bu yanına Susuzluğumu hissediyorsam bana değildi bu söz...
Zîra devamında "Bulanlar; ancak arayanlardır...
" ümidini fısıldayan bir ses vardı. Ve ben o sese uyup düştüm yollara...
Çünkü içimdeki bu hasret ateşini sen yaktın...
Bu çağıltılı "ara ve bul" sesi senden geliyordu...
Bu senin çağrındı. Nasıl dururdum zincirlerimle...
Nasıl beklerdim hapishanemde...
Kırdım zincirlerimi, yıktım duvarlarımı... Düştüm yola...
Artık bir yolcuyum ben de... Ezelle ebed arasında yoldayım şimdi...
Seni arıyorum ama bilirim ki yoldaşım da yine sensin.
Çünkü sen olmasan ne yol olurdu ne yolcu.
Ne kadar yol yürüsem önüm kapı ardım kapıydı...
Seslenişim sanaydı bu yüzden: "Aç kapını ben geldim!" diye... Seni bulduğum, bildiğim her yerde, her nesnede rengin vardı, kokun, sesin...
Ama hiç biri sen değildin. O yüzden baygın kokularıyla sermest olsam da gülün bir bir solup düştü yaprakları...
Hangi suyu içsem daha da susadım. Hangi ekmeği yesem daha da acıktım.
Hangi Züleyhâ'nın vuslat kapısında bulsam kendimi, bir hiçlik kuyusuna düştüm.
Düştüm dünya gayyasına, düştüm. Düşmeyen kalkmaz, yitirmeyen aramaz ki... Düştüm, kalkacağım, yitirdim arayıp bulacağım.
Alinti.