MANİSA 'da TURİZM KÜLTÜREL KURULUŞLAR

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
MANİSA 'da TURİZM KÜLTÜREL KURULUŞLAR
Manisa Müzesi

Batı Anadolu’nun çeşitli yerlerinden toplanan eserler ile özellikle Sardes Örenyeri’nde yapılan kazılarda çıkan eserler sergilenmektedir. Arkeoloji bölümünde bronz çağdan Bizans Dönemi sonuna kadar uzanan döneme ait lahitler, mozaikler, toprak kaplar, heykeller, cam ve fildişi objeler bulunmaktadır. Ayrıca Sardes Örenyeri’nden çıkarılan eserlerin ve mozaiklerin yer aldığı Sart Salonu, antik çağ altın takıları, gümüş eşyaları ve oyun takımları ile antik çağdan Osmanlı Dönemine kadar uzanan döneme ait altın, gümüş ve bronz sikkelerin yer aldığı hazine odası ayrı bir çekiciliğe sahiptir.
Beylikler Döneminden itibaren yöre halkının gelenek, görenek ve yaşam tarzına ilişkin çeşitli eşyaların sergilendiği etnografya bölümünde ise giysiler, silahlar, saray ve tekke eşyaları, çini sanatımızdan çeşitli örnekler, yazma eserler ve yazı takımları, kur’an ve cüz muhafazaları ile, oyma ve fildişi kakmalarla süslü hakiki kündekari tekniği ile yapılmış Ulu Camii minber kapısı görülebilir.
Kütüphaneler

Yöredeki en eski kütüphane Saruhanoğulları’ndan İshak Çelebi tarafından 1378 yılında yaptırılmış olan Fethiye Medresesi’ndeki kitaplıktır. Fatih Sultan Mehmet’in şehzadeliği sırasında Saray-ı Amire bünyesinde ve sonraki yıllarda Merkezde, Akhisar, Turgutlu, Alaşehir, Soma, Kırkağaç ve Gördes İlçelerinde kütüphaneler oluşturulduğu bilinmektedir.
Günümüzde il genelinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 29 kütüphane ve bu kütüphanelerde 239.422 adet kitap bulunmaktadır. adır.

TARİHİ VE DOĞAL DEĞERLER
Niobe (Ağlayan Kaya : Manisa Merkez Karaköy Semti Çaybaşı Mevkii’nde kadın başı şeklindeki kaya efsaneye göre Niobe’ye aittir. Kayanın göz çukuru şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin gözyaşları olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla anılırdı. Kadın başı şeklinde görünen bu kaya ziyaret edilen yerlerden biridir.
Kybele Kaya Anıtı : Merkez Akpınar Mevkii’nde iki yanında birer aslan olduğu halde oturmuş kadın şeklinde tasvir edilen Kybele Kaya Kabartması M.Ö.13. yüzyıla tarihlenmekte ve Hitit ordularının

yaptığı bir sefer sırasında yapıldığı sanılmaktadır. “Papaz Kayası” adıyla anılmaktadır.


Manisa Kalesi : Manisa’nın hemen güneyindeki Spil Dağı’nın kuzey yamaçlarında kalıntıları görülen kale dış kale ve iç kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Yapım tarihi bilinmemekle beraber 13. yüzyıl başlarına tarihlenebilir. Kale Bizans mimarisinin genel özelliği olan tuğla hatıllı moloz taş örgü tekniği ile yapılmıştır.


Aigai Antik Kenti : Manisa Merkez Köseler Köyü yakınında bulunan ve Nemrut Kale adıyla anılan Aigai, Herodot’un bahsettiği Batı Anadolu’daki 12 Aiol kentinden biridir. Kentin tarihi, M.Ö. 8.yüzyıla kadar inmektedir. Hellenistik Dönemde ise önemli bir ticari merkez olduğu anlaşılan kentte kazı çalışması yapılmamıştır. Surlar içinde üç katlı agora ve bu yapıyı taşıyan duvarlar, meclis binası, teras duvarlı stadyum, tiyatro ve Demeter Tapınağı gibi kalıntılar bulunmaktadır.
Yoğurtçu Kalesi : Merkez Uzunburun Köyü yakınlarında Gediz Vadisi’ne hakim bir konumdaki kalenin 12. yüzyıl sonları veya 13. yüzyıl başlarında yapılmış olması muhtemeldir. Halk arasında “Yoğurtçu Kalesi” adıyla anılmaktadır.

Tepe Mezarlığı Ören Yeri : Akhisar İlçesinin üzerinde bulunduğu Antik Thyateira Kenti, geçmişi erken bronz çağ dönemine kadar inen bir kenttir. Antik çağda önemli dokumacılık merkezlerinden biri olan Thyateira askeri ve ticari açıdan da önemli bir kavşakta bulunmaktadır.
Halk arasında “Tepe Mezarlığı” adıyla anılan alandaki kazılarda, Roma Dönemine ait sütunlu bir cadde, mimari parçalar ve sikkeler bulunmuştur. Mevcut kalıntıların yanı sıra, Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesi’nde bulunan yedi kiliseden, Thyateira Kilisesi’nin bulunduğu yer olarak da inanç turizmi kapsamında ziyaret edilen önemli yerlerden biridir.
Darkale – Tarhala : Tarihi Bergama Krallığı Dönemine kadar inen köyün eski adı Tarhala’dır. Tarhala adının Darkale olarak değiştirilmesinin ise Selçuklular döneminde olmuştur.
Darkale 19. yüzyıl Osmanlı Dönemini hatırlatan, set üzerine yapılmış manzaralı evleri, dar sokakları, Kırkoluklu ve Minareli Camiileri, bedesteni ve hamamı ile görülmeye değer yerlerden biridir.
Julia Gordos : Gördes İlçesi’nin eski yerleşim alanın altındadır. Tarihi Hellenistik Döneme kadar inen kentte, toprak yüzeyinde görünen kalıntı yoktur. Seleukhos, Bergama ve Roma yönetimi altında kaldığı ve geç antik dönemde piskoposluk merkezi olduğu anlaşılmaktadır.
Saittai (Sidas) Antik Kenti : Demirci İlçesi İcikler Köyü sınırları içinde bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış olmakla birlikte toprak üstünde bulunan birçok mimari parça ile belirgin bir halde olup,önemli bir kent olduğu ve Roma Döneminde imar gördüğü anlaşılmaktadır.
Fosil Ayak İzleri :Salihli İlçesi baraj gölü yakınlarındaki Sindel Köyü’nde günümüzden 15.000 – 25.000 yıl öncesine ait fosil ayak izleri bulunmuştur. Killi, ıslak çamur tabakasında oluşan izler, sıcak volkan küllerine maruz kalması neticesi tuğla gibi pişerek binlerce yıldır şekillerini muhafaza etmiştir.
Sardes Antik Kenti : Sart Kasabası ve yöresi 5000 yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olmuş, Roma ve Bizans Dönemlerinde de önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.
Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya Devleti’nin başkenti Sardes, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart ) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu. Sardes M.Ö. 7. - M.S. 7. yüzyıl arasında gerek ulaşım, gerekse idari ve ticari bakımdan önemli bir şehirdir. İncil’in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rolü olan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da öneme sahiptir.
Hamam – Gimnazyum Kompleksi : Mermerli cadde ve dükkanların arkasında yer almaktadır. Kompleks Roma İmparatoru Septimius Severus, eşi Julia Donna ve çocukları Caracalla ve Geta’ya adanmıştır. Mermerli avlu on yıl kadar süren bir çalışma sonrası restore edilmiş ve yapı ortaya çıkmıştır.
Sinagog : Hamam-gimnazyum kompleksine ait büyük bir salon, geç Roma Döneminde kentin Musevi cemaatine verilerek sinagog haline getirilmiştir.
Artemis Mabedi : Paktolos (Sart Çayı) vadisindeki Artemis Mabedi, İon tarzındaki en büyük mabetlerden biridir. M.Ö. 4. yüzyılda yapılmış olan mabet M.S. 17 yılındaki depremde ve 3. yüzyıldaki sel baskınında hasar görmüş ve Romalılar tarafından onarılmıştır.
Bintepeler : Salihli-Gölmarmara yolu üzerinde irili ufaklı 90 kadar tümülüsün yer aldığı bir kral mezarlığıdır. Tümülüslerde ölü gömülen taş odalar yer almaktadır. En büyükleri Krezüs’ün babası Kral Alyates ile Kral Gyges’e ait olan tümülüslerin hemen hepsi ilk ve orta çağlarda tahrip edilmiştir.

St. Jean Kilisesi : Alaşehir’in üzerine kurulu olduğu Antik Philadelphia Kenti’nin akropolü durumunda olan Toptepe düzlüğündeki tapınak kalıntıları, Toptepe’nin kuzey eteklerinde erken Roma Dönemi tiyatro kalıntıları, surlar, doğu kapısı ve M.S. VI. yüzyıla ait St. Jean Kilisesi en önemli eserlerdir. Havarilerden Ioannes adına yapılan, Ege Bölgesi’ndeki Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait yedi kiliseden biri olan St. Jean Kilisesi’ne ait ayaklardan üç tanesi sağlam durumdadır.
Kula Evleri : Kula, sivil Osmanlı mimarisinin özellerini taşıyan genellikle 18. ve 19. yüzyıl yapısı evleriyle ünlü, görülmeye değer açık hava müzesi gibidir. Türünün özgün örneklerini oluşturan, dar sokaklar boyunca sıralanmış evlerde, ağırlıklı olarak ahşap malzeme kullanılmıştır. Daha çok iki katlı, cumbalı ve saçakları süslemeli olan evlerin hepsinde, yüksek duvarlarla sokaktan ayrılmış birer avlu bulunur. Zemin katta mutfak, kiler ve ahır gibi mekanlar yer alır. Fırın ve tuvalet genelde avludadır. Evlerin üst katlarındaki odalardan bir ya da iki tanesi baş oda olarak ayrılmıştır.
Peri Bacaları : Kula ve çevresi, volkanik orijinli jeolojik yapı arz etmektedir. Burgaz Mevkii’nde, ısı değişiklikleri, yağmur, rüzgar ve erozyon neticesinde oluşmuş, peri bacaları görünümlü doğal oluşumlar görülür. Gediz Vadisi içinde, pastel tonlarda görkemli bir peyzaj meydana getirir.
Kula Volkanları : Volkanik etkinlikler dördüncü zamanın başlarına kadar sürmüş ve genç volkanlar oluşmuştur. Çeşitli dönemlerde püskürmeler olmuş ve lav akıntıları çevreye yayılmıştır. Bu özelliğinden dolayı Kula ve çevresine Yanık Ülke (Katakaumene) denilmiştir
MİMARİ ESERLER
Ulu Camii ve Külliyesi : Külliye cami, medrese, türbe ve hamamdan meydana gelmiştir. Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından 1366 yılında Mimar Emet Bin Osman’a yaptırılmıştır. İnşasında kaba yonu taş, tuğla ve bazı antik mimari unsurlar kullanılmıştır. Hakiki kündekari tekniği ile yapılmış olan minberi Beylikler Dönemi Türk ahşap oymacılığı’nın şaheserlerinden biridir.
“Fethiye Medresesi” adıyla da anılan medrese de aynı mimar tarafından yapılmıştır. Kentin en eski medresesi olan yapının kuzeye bakan taç kapısının her iki yanında birer çeşme bulunmaktadır.
Hamamı ise “Çukur Hamam” olarak bilinmekte olup günümüzde hayli harap bir durumdadır.
Hatuniye Camii ve Külliyesi : 1490 yılında II.Bayezid’ın eşi Hüsn-i Şah Sultan tarafından yaptırılan külliye cami, medrese, imarethane ve sıbyan mektebinden oluşmaktadır.

Hatuniye Camii dikdörtgen planlı, tek minareli sade bir camidir. Ana mekan bir büyük ve iki yanda ise küçük kubbe ile örtülmüştür. Minaresi zikzak kırmalarla süslüdür.
Sıbyan mektebi dikdörtgen planlı olup tuğla hatıllı, kaba yonu taş örgü tekniği ile inşa edilmiştir.
Külliyenin medrese ve imarethane bölümleri Kurtuluş Savaşı sırasında yanıp yıkılmıştır.
Sultan Camii ve Külliyesi : Kanuni Sultan Süleyman Mimar Acem Ali’yi cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve hankahtan meydana gelen bir külliye inşa etmesi için görevlendirmiştir. 1522 yılında tamamlanan bu yapılara daha sonra dar-üş şifa ve çifte hamam ilave edilmiştir.

Cami 16.yüzyıl Osmanlı mimarisinin ildeki en önemli örneklerindendir. Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş, iki minareli bir camidir. Mermer minberi oyma ve kabartmalıdır. Ünlü Mesir Macunu’nun halka saçıldığı cami olması sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır.
Medrese binası, ana girişi kuzeye bakan on odalı bir yapıdır. Sıbyan mektebi, hamam ve dar-üş şifa çeşitli tarihlerde yapılan onarımlar sayesinde sağlam durumda günümüze ulaşmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasındaki yangında yanan ve sonraki yıllarda da yıkılan hankah ve imarethane binalarının yeri sonraki yıllarda park şeklinde düzenlenerek “Sultan Parkı” adı verilmiştir.
Muradiye Camii ve Külliyesi : III.Murat adına 1583-1592 yılları arasında yaptırılan külliye cami, medrese, imarethane ve dükkanlardan oluşmaktadır. Projesi Mimar Sinan’a aittir. İnşası Mimar Mahmut Ağa tarafından başlatılmış ve ölümü üzerine de Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlanmıştır.

Külliyenin en gösterişli bölümü olan cami, klasik Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerinden biridir. Tek şerefeli bir çift minaresi vardır. İnce süslemeler ile bezeli iç mekana, fildişi, sedef ve bağa kakmalarla bezenmiş çift kanatlı bir kapıdan girilmektedir. Mihrap duvarı İznik çinileriyle kaplıdır. Mermer minber değerli bir sanat eseridir. Üst pencerelerde cam işi süslemeler yer almaktadır.
Medrese, klasik Osmanlı medrese plan ve şekline bağlı kalınarak yapılmıştır. Giriş kapısı batı cephesinde olup revakların gerisinde kuzey, güney ve batı yönlerinde odalar yer almaktadır.
İmarethanenin revaklarının gerisinde avluyu “U” şeklinde saran mutfaklar, yemekhaneler ve depolar yer almaktadır. Medrese ve imarethane bölümleri günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Kütüphane ise 1812 yılında Karaosmanoğulları’ndan Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Mevlevihane: 1369 yılında İshak Çelebi tarafından yaptırılmış olan Mevlevihane, projesi Mimar Emet Bin Osman’a ait bir tekkedir Yapılışından bu yana birçok onarım geçirmiş ve bu onarımlar sırasında özelliklerini önemli ölçüde yitirmiştir.
Rum Mehmet Paşa Bedesteni: 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Rum Mehmet Paşa tarafından, İstanbul’da yaptırılmış cami ve medreseye vakıf olarak inşa ettirilmiştir. Harap durumdadır ve özelliklerini önemli ölçüde yitirmiştir. Dışındaki dükkanlar sonradan ilave edilmiştir.
Yeni Han: 19.yüzyılda Hacı Mehmet Sadık Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, avlusunda havuzu bulunan, ahırlı, taş ve tuğladan yapılmış iki katlı bir handır. Birinci katta iç içe iki mekanlı odalar, ikinci katta ise revaklara açılan tek mekanlı odalar yer almaktadır.
Merkez İlçedeki Diğer Bazı Eserler : Çeşnigir Camii, İvaz Paşa Camii, İbrahim Çelebi Camii, Hüsrev Ağa Camii, Lala Paşa Camii, Karaköy Camii, Göktaşlı Camii, Aynî Ali Camii, Derviş Ali Camii, Nişancı Paşa Camii, İlyas Bey Mescidi, Revak Sultan Türbesi, Saruhan Bey Türbesi, Yedi Kızlar Türbesi, 22 Sultanlar Türbesi, Sinan Bey Medresesi, Darphane, Molla Şaban Sıbyan Mektebi, Çapraz-i Sagir Sıbyan Mektebi, Dere Hamamı, Karaköy Hamamı, Hüsrev Ağa Hamamı, Alaca Hamamı.
Ulu Camii : Akhisar Merkez’de bulunan ve eski bir kiliseden çevrilen caminin yapılış tarihi bilinmemektedir. Camii’nin güney tarafı antik yapının duvarlarından ve kemerli kısımlarından ibarettir.
Cami avlusunda dar-ül hadis ve bir de dershane inşa edilmiştir. Ulu Camii’nin hemen kuzeyinde ise bir Nakşibendi tekkesi bulunmaktaydı. Bütün bu yapılar bugün mevcut değildir.
Paşa Camii ve Hamamı : Akhisar Merkez’de 1469 yılında Sarı Ahmet Paşa adına yapılmıştır. Caminin, diğer camilerden farklı olarak biri sağ diğeri sol tarafta iki namazgahı vardır. Doğu ve batı cephelerindeki pencerelerin yarı saydam renkli camları Türkiye’nin ilk cam fabrikasının üretimidir.
Şeyh Sinan Camii : Alaşehir fatihlerinden Mahmut Fakih oğlu Şeyh Sinan tarafından 1465 yılında yaptırılmıştır. Çok kubbeli cami tipinde inşa edilmiştir. İç mekandaki orijinal kalem işleri ile mihrap ve minberi döneminin Osmanlı sanatının örneklerindendir. Önünde şadırvanı olan caminin zaviye ve kütüphanesi yangında tahrip olmuştur.
Halime Hatun Camii ve Külliyesi : Gölmarmara’da III. Mehmet’in dadısı ve süt annesi Halime Hatun adına yaptırmış olduğu külliye, cami, medrese ve imaretten oluşmaktadır. 17. yüzyıl sonlarında külliyeye gelir sağlamak amacıyla bir de çifte hamam ilave edilmiştir.
Kurşunlu Camii : Kula’da bulunan cami 15. yy sonlarında Saruhanoğulları’ndan Hoca Seyfettin Bey tarafından Selçuklu mimari tarzında yaptırılmıştır. Sonradan geçirdiği onarım sırasında tezyinatına çok önem verilmiştir. Caminin tasvirleri ve kalem işi süslemeleri dikkati çekmektedir.

ŞENLİKLER
Manisa Mesir Şenlikler :
Mesir Macunu’nun ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli öyküler mevcutsa da, yöre halkı tarafından benimsenen ve nesilden nesile anlatılan öykü, hastalanan ve saray doktorlarının tedavisiyle iyileşemeyen Hafsa Sultan’ın, külliyeye ait dar-üş şifanın ilk idarecisi Merkez Efendi tarafından hazırlanan ve çoğu baharat olmak üzere 41 çeşit maddeden oluşan Mesir Macunu ile şifa bulmasıyla başlar.
Başlangıçta sadece dar-üş şifadaki hastalara verilen Mesir Macunu, yoğun talep üzerine Sultan Camii’nin kubbe ve minarelerinden halka dağıtılmıştır. Zamanla bölgesel ve giderek ülke boyutunda ün yapan saçım töreni giderek törenselleşmiş ve bir şenlik halinde günümüze kadar ulaşmıştır.
Eskiden Nevruz günü yapılan saçım törenleri iklim özellikleri de dikkate alınarak Nisan ayına kaydırılmıştır. Günümüzde Mesir Macunu Nevruz gününde dar-üş şifada yapılan dua töreni ile karılmaya başlanır. Nisan ayında da çeşitli sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle kutlanan Mesir Şenlikleri’nin son gününde, macun Sultan Camii kubbe ve minarelerinden halka saçılmaktadır.
Halk arasında Nevruz Gününde Mesir Macunu yiyenleri bir yıl boyunca yılan, çıyan ve benzeri zararlıların sokmayacağı, hastalıklardan korunacağı, gelinlik kızların o yıl içinde evlenecekleri, çocuğu olmayanların çocuğunun olacağı gibi inançlar yaygındır. Terkibine giren maddelerin özellikleri göz önünde bulundurulduğunda uyarıcı, iştah açıcı, idrar söktürücü, gaz giderici ve barsak hareketlerini arttırıcı ve afrodizyak etkilerinden söz etmek mümkündür. Ancak macun ya da Mesir Şenlikleri ile ilgili en önemli husus belki de, değişen yaşam koşulları paralelinde çoğu gelenek ve göreneklerimizin kaybolmakta olduğu günümüzde beş yüzyıla yakın bir süredir ününden bir şey kaybetmemiş olmasıdır.
Manisa bağbozumu Şenlikleri : Antik çağdan bu yana bağcılıkla uğraşılan Manisa ve yöresinin dünyanın en önemli bağcılık alanlarından biri olduğunu söylemek mümkündür.
Hasadın düzenlenen eğlencelerle kutlanması Osmanlı İmparatorluğu’nda yaygın bir gelenekti. Ekonomide önemli bir yeri olan bağcılığı teşvik etmek amacıyla ilk organizasyon Üzüm Bayramı adıyla 22 Ağustos 1937’de gerçekleştirilmiş, ancak II. Dünya Savaşı ve ekonomik sebeplerle uzun yıllar tekrarlanamamıştır. İki kez de 60’lı yıllarda kutlanmıştır.
1984 yılından itibaren yaş ve kuru üzüm yarışmaları, konferans ve konserlerinin yer aldığı bir programla Eylül ayı başlarında kutlanmaya başlanan şenlikler sonraki yıllarda Manisa’nın Kurtuluş Günü olan 8 Eylül’ü de içine alacak şekilde hazırlanan bir programla kutlanmaya devam edilmektedir.

MANİSA TARZANI
“Manisa Tarzanı” adıyla üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında, Irak’ın Samara kentinde doğdu. I. Dünya ve İstiklâl Savaşlarına katıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Manisa’ya geldi. Manisa’yı yeşillendirmek için ağaç dikmeye koyuldu. Bir kulübede yalnız yaşadı, yatağı tahta divandan başka bir şey değildi. Manisa Tarzanı 31 Mayıs 1963 tarihinde yaşama gözlerini yumdu.
Manisa Tarzanı, doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi olarak iz bıraktı. Adına kitaplar yazıldı, şehirde anıtları dikildi, filmi çevrildi.

SPİL DAĞI MİLLİ PARKI
Spil Dağı 1969 yılında milli park ilan edilmiştir. Milli Parkı jeolojik, morfolojik, arkeolojik ve mitolojik özelliklerinin yanı sıra, dağcılık sporuna uygun ve önemli bir rekreasyon alanıdır.
Mitolojide Kybele, Niobe, Tantalos ve Pandereos ile ilgili öykülerde adı geçen Spil Dağı’nın eteklerinde Tantal Kalesi kalıntıları, bereket tanrıçası Kybele’nin rölyefi, Niobe Ağlayan Kaya ve Bizans Dönemi’nden kalma Magnesia Kalesi’nin kalıntıları yer almaktadırlar.
Dağın en ünlü bitkisi kümeler halinde yetişen Spil ya da Manisa Lalesi adıyla anılan lalelerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’a götürülmüş ve bir döneme adını vermiştir.
Panoramik yönden çeşitlilik arz eden Spil Dağı’nın değişik yerlerinden Manisa’nın kuşbakışı manzarasını, İzmir Körfezi’ni ve Yunt Dağları ile Aliağa Körfezi’ni görmek mümkündür.
1995 yılında turizm merkezi ilan edilen ve milli parkın asıl gelişim bölgesi olan Atalanı Mevkii’nde dağ evleri, piknik - oyun alanları, bir kır kahvesi ve lokanta bulunmaktadır. Günübirlik kullanımın yanısıra, ziyaretçilerin Atalanı’ndaki kamp yerinde kendi çadır ve karavanlarıyla kalmaları veya rezervasyon yaptırmak suretiyle dağ evlerinde konaklamaları mümkündür.

KAPLICALAR
Şifalı sular bakımından zengin bir bölgede bulunan Manisa, termal kaynaklar açısından da şanslı illerimizden biridir. Bazılarının yakınlarında bulunan hamam kalıntılarından, bunların antik dönemden beri kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Salihli Kurşunlu Kaplıcaları (Tel: 0.236.712 50 00 – 712 50 02), Salihli Sart Kaplıcaları (Tel: 0.236.731 21 78), Turgutlu Urganlı Kaplıcaları (Tel: 0.236. 313 70 17- 313 70 18), Kula Emir Kaplıcaları (Tel: 0.236. 835 12 43), Demirci Saraycık Kaplıcaları (Tel:0.236 473 74 80), Demirci Hisar Kaplıcaları (Tel: 0.236 462 40 75 - 462 13 22 - 462 41 45)

TURİZM
Manisa, tarihi, doğal ve folklorik değerler bakımından zengin bir ilimizdir. Yöredeki kalıntılardan, antik çağdan bu yana önemli yerleşimlere sahne olduğu, Sardes Kenti’nin Lidya Devleti’ne başkentlik yaptığı, Thyateira, Philadelphia ve Sardes’in Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde önemli dini merkezler olduğu bilinmektedir. Magnesia ise Bizans döneminde önemli piskoposluk merkezlerinden biri olmuştur. Saruhan Beyliği’nin başkenti olan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de önemini koruyan ve uzun bir süre şehzadeler tarafından yönetilen Manisa’da, bu dönemlere ait birçok eser günümüze kadar ulaşmıştır.Yine Kula evleri klasik Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir. İncil’in vahiy bölümünde adı geçen Ege Bölgesi’ndeki yedi kiliseden üç tanesi Sardes, Thyateira ve Philadelphia Kiliseleri Manisa sınırları içindedir. Bu kiliseler, Sardes Sinagogu, Manisa Merkezdeki Ulu Camii, Sultan Camii ve Muradiye Camii inanç turizmi kapsamında ziyaret edilen eserlerdir.
Ünlü Manisa lalelerinin doğal olarak yetiştiği Spil Dağı, rekreasyon özelliğinin yanı sıra klimatizm, trekking, dağcılık ve yamaç paraşütü için uygun bir alan oluşturmaktadır. Ayrıca Atalanı’nda ziyaretçilerin çadır ve karavanlarla kamp yapmaları mümkündür.
Etrafı sulak çayırlar ve sazlıklarla kaplı olan Gölmarmara ilçesindeki Marmara Gölü de kuş çeşitliliğine imkan veren doğal bir çevre oluşturmakta ve birçok kuş türünü barındırmaktadır.
Geleneksel Manisa Mesir Şenlikleri de yaşatılan geleneklerimizin en eskilerinden biri olması ve özellikle Saçım Töreninin ilginç bir görüntü oluşturması bakımından yoğun ilgi görmektedir.
2003 yılında Manisa’yı 76.720 yerli ve 2.498 yabancı olmak üzere 79.218 turist ziyaret etmiştir.

Turizm İşletme Belgeli Konaklama Tesisleri : Manisa Büyük Saruhan Oteli (0.236.233 23 80 - 233 02 72 /5 hat), Manisa Anemon Oteli (0.236.233 41 41), Alaşehir Şahin Otel (0.236.654 10 01), Alaşehir Serhat Otel (0.236.654 10 24-5-6), Kula Değerli Otel (0.236.816 54 95-6), Salihli Alkent Otel (0.236.712 40 00 -1-2), Salihli Berrak Otel (0.236.713 14 52-3-4-5), Salihli Adala Egayid Otel (0.236.732 28 56 - 732 21 36)
Turizm Yatırım Belgeli Konaklama Tesisleri (İşletmeye açık olanlar) : Manisa Arma Oteli (0.236.231 19 80), Soma Arslanlar Oteli (0.236.613 11 45)
Turizm İşletme Belgeli Yeme İçme Tesisleri : Manisa Kybele Lokantası (0.236. 231 16 00), Kula Erdil Lokantası (0.236.816 53 33-34), Salihli Bizim Ev Lokantası (0.236.714 19 57), Turgutlu Turpet Tesisleri (0.236.313 11 19)

EL SANATLARI
Yörede halı, kilim, cicim, sili ve çarpana gibi dokumacılık türleri ile güveç yapımı, ahşap at arabası yapımı, keçecilik, semercilik, bakırcılık gibi el sanatları hala varlığını sürdürmektedir.
Halılar, Gördes, Kula, Demirci ve Yunt Dağı Halıları şeklinde, dokundukları yörenin adıyla anılmaktadır. Ayrıca Yunt Dağı, Kula, Sarıgöl ve Selendi Köylerinde kilim dokumacılığı, Akhisar’da keçecilik ve fonksiyonel ya da dekoratif amaçlı minyatür yaylı at arabası ve kağnı üretimi, Salihli Gökeyüp Kasabası’nda güveç yapımı, Kula’da bakırcılık yörede görülen diğer önemli el sanatlarıdır

İL ÜNLÜLERİ
Şair ve Yazar Veysî (Üveys) (1561-1628), Matematikçi Gelenbevi İsmail Efendi (1730-1790), Yazar Mehmet Asım US (1884-1967), Yazar ve Gazeteci Hakkı Tarık US (1889-1956), Yazar ve siyaset adamı Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974), Şair İlhan BERK (1916- &nbsp/images/smilies/kirp.gif, Yazar Yusuf ATILGAN (1921-1989), Araştırmacı ve yazar Sabahat EMİR (1943- ), Şair ve yazar Fahri ERDİNÇ (1917-1986), Yazar Erol TOY (1936- ), Ressam Nevzat AKORAL (1926- ), Ressam Şükrü AYSAN (1945- ), Karikatürcü Mustafa UYKUSUZ (1922-1983), Asker ve devlet adamı Kenan EVREN (1918- )
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt