Kutub-i Sitte Hadis-i Şerifleri - 001 - 4190

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
321 - Mucahid anlatiyor: "Ben Ibnu Omer (radiyallahu anh)'le beraberdim. Ona bir kuyumcu gelerek: "Ey Ebu Abdirrahman! Ben altin isliyor ve bunu kendi agirligindan fazla altinla satiyorum. Boylece ona harcadigim el emegi miktarinda fiyatini artiriyorum" dedi. Ibnu Omer (radiyallahu anh) onu bu isten yasakladi. Kuyumcu ayni meseleyi tekrar tekrar soyledi. Her seferinde Ibnu Omer (radiyallahu anh) onu bu isten yasakladi ve son olarak da sunu soyledi: "Dinar dinarla, dirhem dirhemle satilir. Aralarinda fazlalik olamaz. Bu, Peygamberimizin bize vasiyetidir, biz de size vasiyet ediyoruz (teblig edip duruyoruz)." Bu rivayet Muvatta'da tam olarak gelmistir. Nesai ise sadece Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozunu kaydeder.
Muvatta, Buyu 31, (2, 633); Nesai, Buyu 46, (7, 278).

322 - Ata Ibnu Yesar anlatiyor: "Hz. Muaviye (radiyallahu anh) altin veya gumusten mamul bir su kabini, agirligindan daha fazla bir fiyatla satmisti. Kendisine Ebu'd-Derda (radiyallahu anh): "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in bu cesit alis-verisi yasakladigini isittim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunlarin satisi misline misil olmali diye emretti" diye itiraz etti. Hz. Muaviye (radiyallahu anh): "Ben bunda bir beis gormuyorum" diye cevap verdi. Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) ofkelendi ve: "Muaviye'yi kinamada bana yardim edecek biri yok mu? Ben ona Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den haber veriyorum o bana sahsi reyinden soz ediyor. Senin bulundugun diyarda yasamak bana haram olsun!" diye soylendi.
Ebu'd-Derda bunun uzerine orayi terkederek Hz. Obek (radiyallahu anh)'in yanina geldi. Durumu oldugu gibi ona anlatti. Hz. Omer (radiyallahu anh) Hz. Muaviye (radiyallahu anh)'ye bir mektup yazarak bu cesit satisi (altinin altinla satilmasi), misli misline ve agirligina denk olarak yapmasini emretti."
Muvatta, Buyu 33 (2, 634); Nesai, Buyu 47, (7, 279).

323 - Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Riba veresiyededir" buyurdu.
Buhari, Buyu 40; Muslim, Buyu 102, (1596); Nesai, Buyu 50, (7, 281).
Diger bir rivayette: "Pesin alis-verislerde (cinsler farkli ise fazlalik sebebiyle) riba olmaz" buyurulmustur.

324 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben dinarla deve satiyor, dinar yerine gumus aliyordum. Bazanda gumusle satiyor, onun yerine dinar aliyordum. Bu durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzederek hukmunu sordum. "O andaki (ayni meclisteki) kiymetiyle olunca bunda bir beis yok" buyurdu."
Tirmizi, Buyu 24, (1242); Ebu Davud, Buy u 14, (3354-3355); Nesai, Buyu 50, (7, 281-282); Ibnu Mace, Ticarat 51, (2262).

325 - Ebu Davud'un bir rivayetinde soyle gelmistir: "...O gunun fiyatiyla almanda bir beis yoktur, yeter ki aranizda (henuz odenmeyen) bir miktar oldugu halde birbirinizden ayrilmis olmayasiniz."
Ebu Davud, Buyu 14, (3354, 3355).

326 - Ma'mer Ibnu Abdillah Ibni Nafi (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, kolesine, bir sa' bugday vererek pazara yollar ve: "Bunu sat, parasiyla arpa satinal" der. Kole gider. Onu vererek bir Sa'dan bir miktar fazla arpa satin alir. Kole donunce, Ma'mer (radiyallahu anh) ona "Niye boyle yaptin? Cabuk git ve geri ver. Misli misline denk al. Zira ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, soyle diyordu: "Yiyecek, yiyecekle misli misline denk olmalidir." O zaman yiyecegimiz arpa idi. Kendisine: "Ama bu arpa onun misli degildir" dendi ise de: "Ben arpanin bugdaya benzemesinden korkarim" cevabini verdi. "
Muslim, Musakat 93, (1592).

327 - Imam Malik'e ulastigina gore, Suleyman Ibnu Yesar demistir ki: "Sa'd Ibnu Ebi Vakkas'in merkebinin yemi bitmisti. Kolesine: "Ailene ait bugdaydan bir miktar gotur, ona mukabil arpa satin al, sakin mislinden fazla almayasin" dedi.
Muvatta, Buyu 50, 52, (2, 645).

328 - Ebu Ayyas'in -ki ismi Zeyd'dir- anlattigina gore: "Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh)'a, beyaz bugday mukabilinde kabuksuz arpa satin almanin hukmunu sorar. Sa'd (radiyallahu anh) kendisine "Hangisi daha kiymetli? diye sorar. Zeyd: "Beyaz bugday" der. Sa'd onu bu isten men eder ve der ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kuru hurmayi taze hurma mukabilinde satin alma hakkinda soruldugu zaman isitmistim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu sorana: "Taze hurma kuruyunca agirligini kaybeder mi?" dedi. Adam "evet" cevabini verince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu bu isten men etmisti."
Tirmizi, Buyu 14, (1225); Ebu Davud, Buyu 18, (3359); Muvatta, Buyu 22, (2, 624); Nesai, Buyu 36, (7, 269); Ibnu Mace, Ticarat 53, (2264).

329 - Ebu Davud'un diger bir rivayetinde: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), taze hurmayi kuru hurma ile veresiye satmayi yasakladi" denir."
Ebu Davud, Buyu 18, (3360).

HAYVAN VS. ILE ILGILI TEFERRUAT

330 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kole gelerek Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hicret etmek uzere biat etti, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onun kole oldugunu sezemedi. Arkadan efendisi onu aramaya geldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Onu bana sat" buyurdu ve koleyi iki siyah kole mukabilinde satin aldi."
Muslim, Musakat 123, (1602); Tirmizi, Siyer 36, (1596); Ebu Davud, Buyu 17, (3358); Nesai Bey'a 66, (7, 292-293); Ibnu Mace, Cihad 41.
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
331 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir ordu hazirlamasini emretmistir. Mevcut develer (askerlere) yetmedi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (devesi olamayanlar icin, bilahere) hazine develerinden odenmek uzere deve te'min etmesini emretti. (Boylece Abdullah) zekat yoluyla hazineye gelecek develerden iki adedi karsiliginda bir deve temin ediyordu."
Ebu Davud, Buyu 16, (3357).

332 - Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Devesini yirmi kucuk dev mukabilinde veresiye olarak satmistir"
Muvatta, Buyu 59, (2, 652).

333 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Kendisi, saticinin zimmetinde bulunan bir binek devesini, Rebeze'de bulunan dort kucuk deve mukabilinde satin almistir."
Buhari, bu hadisi bab basliginda (senetsiz olarak) kaydetmistir. (Buyu 108); Muvatta, Buyu 60, (2, 652).

334 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Iki hayvan, veresiye olarak bir hayvana mukabil satilamaz. Pesin satilirsa bunda bir beis yok."
Tirmizi, Buyu 21, (1238); Ibnu Mace, Ticarat 56.

335 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvanin hayvanla veresiye satisini yasaklamistir."
Tirmizi, Buyu 21, (1237); Ebu Davud, Buyu 15; Nesai, Buyu, 65, (7, 292); Ibnu Mace, Ticarat 56, (2271). Tirmizi, hadisin sahih oldugunu belirtmistir.

336 - Ibnu Sihab anlatiyor: "Said Ibnu'l-Museyyeb derdi ki: "Hayvanda riba yoktur. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvan satisini uc hususta yasakladi: el-Mezamin, el-Melakih ve Habelu'l-habele.
Mezamin: Disi devenin karnindaki yavru demektir.
Melakih: Erkek devenin belinde bulunan (ve disiyi dolleyen) sey demektir.
Habelu'l-habele: "Hamile develerin hamile kalmasi yani, disi develerin karnindaki ceninin doguracagi yavrunun satimi.
Muvatta, Buyu 63, (2, 654).
Imam Malik, bu tabirleri, yukaridaki gibi aciklamistir. Ancak garib kelimeleri aciklayan lugatci vefakihler nezdinde, mezamin ve melakih kelimeleri aksi manalari ifade etmektedir.

337 - Imam Malik'e ulastigina gore, bir adam Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e gelerek: "Ben birisine bir borc verdim. Bana, bunu daha ustun bir sekilde iadesini sart kostum" dedi ve hukmunu sordu. Ibnu Omer (radiyallahu anh): "Bu ribadir" diye cevap verdi ve su aciklamada bulundu: "Borc verme isi uc sekilde cereyan eder.
1. Borc vardir, bunu vermekle sadece Allah'in rizasini dusunursun. Karsiliginda sana riza-yi ilahi vardir.
2. Borc vardir, bununla arkadasini memnun etmek istersin.
3. Borc vardir, temiz bir malla pis bir sey almak icin bu borcu verirsin. Iste bu ribadir."
Adam: Oyleyse bana ne emredersiniz, ey Abu Abdirrahman? diye sordu. Ibnu Omer su aciklamada bulundu: "Akdi yirtmani tavsiye ederim. Borclu, verdigin miktari aynen iade ederse alirsin. Verdiginden daha az iade eder, sen de alirsan sevap kazanirsin. Eger sana, daha iyi birseyi gonul hoslugu ile verirse, bu sana bir tesekkurdur, boylece tesekkurunu ifade ediyor demektir. Sana ayrica, ona vade tanidigin icin sevap vardir."
Muvatta, Buyu 92, (2, 681-682).

338 - Mucahid'in anlattigina gore, "Ibnu Omer (radiyallahu anh) bir miktar borc para aldi. Bunu sahibine daha iyi bir sekilde odedi. Borc veren adam: "Bu verdigimden efdaldir (fazladir) diyerek almak istemedi. Ibnu Omer adama: "Biliyorum, ancak icin bu sekilde rahat edecek" dedi.
Muvatta, Buyu 90, (2, 681).

339 - Salim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e belli bir vade ile bir baskasinda alacagi bulunan adam, parasini daha cabuk alabilmek icin bir kismindan vaz gececek olsa? diye sordular. Ibnu Omer bunu hos gormedi ve bu davranisi yasakladi."
Muvatta, Buyu 82, (2, 672).

340 - Ubeyd Ibnu Ebi Salih anlatiyor: "Ben, bilahere odenmek uzere Dar-i Nahle ehline bez sattim. Bir muddet sonra Kufe'ye gitmek istedim. Borclular bana gelerek fiyattan biraz inmem halinde pesin odeyeceklerini soylediler. Bunu Zeyd Ibnu Sabit'e sordum. Bana: "Hayir, bu isi yapmana cevaz veremem, bunu (ribayi) ne senin yemeni, ne de (satin alanlara) yedirmeni emredemem" dedi.
Muvatta, Buyu 81, (2, 671).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
341 - Ummu Yunus (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyd Ibnu Erkam (radiyallahu anh)'in Ummu Velet'i (cocuk dogurmus cariyesi), Hz. Aise (radiyallahu anha)'ya ugradi ve dedi ki: "Zeyd'in bir cariyesini el-Ata'ya sekiz yuz dirheme sattim. Sonra ayni cariyeyi ondan, odeme zamani dolmazdan once alti yuz dirheme satin aldim. Ayrica ben kendisine, bunu satacak olursan senden ben satin alacagim diye sart kosmustum." Hz. Aise (radiyallahu anha): "Sart kosman da uygunsuz, satin alman da uygunsuz olmus. Zeyd Ibnu Erkam'a soyle ki, bu is sebebiyle tevbe etmezse, Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte yaptigi cihadi iptal etmistir" dedi.
Kadin: "Zeyd na yapti ki (boyle hukmediyorsun?)" diye sorunca Hz. Aise cevap olarak su ayeti okudu: "Kime Rabb'inden bir ogut gelir de faizcilikten geri durursa, gecmisi kendisinedir, onun isi Allah'a aittir..." (Bakara, 275). Ashab'tan pek cogu hayatta oldugu halde, kimse bu hukumden dolayi Hz. Aise'yi reddetmedi."

342 - Zeyd Ibnu Eslem anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in terketmeyenler icin harb etmeye izin verdigi riba, cahiliye devrinde iki sekilde cereyan ederdi:
1. Bir kimsenin diger bir kimsede, vadeli bir alacagi bulunurdu. Vade dolunca alacakli: "Odeyecek misin yoksa faizlesin mi?" derdi. Borclu oderse oburu alirdi. Odemezse, olceklenen, tartilan, ekilen veya sayilan cesitten ise alacak katlanirdi.
2. Yasla olculen bir mal ise, daha ust mertebeye kaydirilir, vade de uzatilirdi. Islam gelince Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Allah'tan sakinin, inanmissaniz faizden arta kalan hesaptan vazgecin. Boyle yapmazsaniz, bunun Allah'a ve Peygamberine karsi acilmis bir savas oldugunu bilin. Eger tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Boylece haksizlik etmemis ve haksizliga ugramamis olursunuz" (Bakara 278-279).
Bu rivayeti Rezin tahric etti.
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
MUHAYYERLIK HAKKINDA

343 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapanlar, birbirlerinden ayrilmadikca (akdi bozmakta) muhayyerdirler. Veya alis-veris yapanlardan biri digerine "muhayyersin" demisse yine muhayyerdir." Ravi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in belki de "Alis-veris yapanlardan biri "muhayyerlik sarti uzere olsun demisse" seklinde buyurmus olacaginda suphe etmektedir."
Buhari, Buyu 42, 43, 44, 46; Muslim, Buyu 45, 47, (1531); Tirmizi, Buyu 26, (1246); Ebu Davud, Buyu 53, (3454); Nesai, Buyu 9, (7, 248); Muvatta, Buyu 79, (2, 671); Ibnu Mace, Ticarat 17, (2181).

344 - Sahiheyn'de gelen bir rivayette soyle buyurulmustur: "Iki kisi alis-veriste bulununca, onlar ayrilmadikca, veya biri digerini muhayyer birakmadikca her ikisi de muhayyerdir. Biri digerini muhayyer birakir da bu sartla alis-veris yaparlarsa artik akit kesinlesmistir. Alis-verisi yaptiktan sonra ayrilirlaer da ikisinden biri satistan vazgecmezse yine satis kesinlesmistir."
Buhari, Buyu 45; Muslim, Buyu 44, (1531).

345 - Muslim'in bir diger rivayetinde soyle buyurulmustur: "Alis-veris yapan herhangi iki kisi arasinda , birbirlerinden ayrilmadikca akit kesinlesmis olmaz. Ancak muhayyerlik sartiyla yapilan satis mustesna!"
Muslim, Buyu 46, (1531).

346 - Muslim'in bir diger rivayetinde Nafi der ki: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) bir kimse ile alis-veris yapinca bu satisin bozulmasini istemedi mi kalkar biraz yurur, sonra geri donerdi."
Muslim, Buyu 45, (1531).

347 - Tirmizi'nin bir rivayetinde soyle gelmistir: "Ibnu Omer, bir alis-verisi oturarak yapmis ise, akdin kesinlesmesi iciin ayaga kalkardi."
Tirmizi, Buyu 26, (1245).

348 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapanlar birbirlerinden ayrilincaya kadar muhayyerdirler. Eger dogru soyler ve (her seyi) beyan ederlerse bu alis-verisleri her ikisi hakkinda da mubarek kilinir. Gercegi gizlerler ve yalan soylerlerse, alis-verislerinin bereketi kalmaz."
Buhari, Buyu 19, 22, 42, 44, 46; Muslim, Buyu 47, (1532); Ebu Davud, Buyu 53, (3459); Tirmizi, Buyu 26, (1246); Nesai, Buyu 8, 57, 244).

349 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapan iki taraf, birbirlerinden ayrilmadikca muhayyerdirler. Ancak, aralarinda muhayyerlik anlasmasi varsa bu mustesna. Bu durumda, "karsi taraf pisman olur da akdi bozar" korkusuyla birinin oradan ayrilmasi helal olmaz.
Tirmizi, Buyu 26, (1247); Ebu Davud, Buyu 53, (3954); Nesai, Buyu 11, (7, 251-252).

350 - Ebu Davud'un Ebu Hureyre (radiyallahu anh) hazretlerinden kaydettigi bir rivayette soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis veris yapan her iki taraf da akitden memnun kalmadikca ayrilmasinlar."
Ebu Davud, Buyu 53, (3458); Tirmizi, Buyu 27, (1248).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
351 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir bedeviyi, satistan sonra muhayyer kildi."
Tirmizi, Buyu 27, (1249). Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soylemistir.

352 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapanlar ihtilafa duserlerse satanin sozu esas alinir. Musteri muhayyer birakilir."
Muvatta, Buyu 80, (2, 671); Tirmizi, Buyu 43, (1270); Metin Tirmizi'ye aittir.

353 - Ebu'l Vadi' anlatiyor: "Bir gazvede bulunduk. Bir yere indik. Bir arkadasimiz, bir kole karsiliginda bir at satti. O gunun geri kalan kisminda ve geceleyin beraber kaldilar. Sabah olunca goc hazirligi yapildi. Adam kalkarak atini egerlemeye gitti. Bu satistan pisman olmustu. Oburune gidip akdi bozmak istedi. Fakat digeri kabul etmedi, ati vermeyi reddetti ve "Aramizda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan Ebu Berze hakem olsun" dedi. Ona gelip, durumu anlattilar. Ebu Berze: "Aranizda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in hukmuyle hukmetmeme razi misiniz? Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurmustu ki: "Alim-satim yapanlar, birbirlerinden ayrilmadikca muhayyerdirler." Ben sizi ayrilmis goremiyorum."
Ebu Davud, Buyu 53, (3457).

SUF'A'YA DAIR HADISLER

354 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) taksim edilmedikce her (akar) malda suf'a hakki bulunduguna hukmetti. Araya sinirlar konup, yollar tayin edilince suf'a hakki kalkar." Bu hadisi Bes Kitap da tahric etmistir.
Buhari, Suf'a 1, Buyu 96, 97, Hiyel 14, Sirket 8-9; Muslim, Musakat 134 (1608); Nesai, Buyu 108, 109 (7, 301); Ebu Davud, Buyu 73, (3513, 3514); Tirmizi, Ahkam 33, (1370).
Muslim'deki metin soyledir: "Henuz taksim edilmemis arazi, mesken, bahce gibi (akar nevinden) her ortaklikta suf'a hakki vardir. (Ortaklarindan birinin) ortagina haber vermeden satmasi helal olmaz. Satmadan once haber verir, ortagi satin alir veya terkeder. Ortagina haber vermeden satarsa, ortagi bu mala (ayni fiyat karsiliginda) hak sahibi olur."

355 - Ebu Davud ve Tirmizi'de gelen bir diger rivayet soyledir: "Komsu, komsusuna karsi suf'a hakkina sahiptir. Ayni yoldan isliyorlarsa, komsu bulunmadigi takdirde, giyabinda satis yapmaz, bekler."
Ebu Davud, Buyu 75, (3518); Tirmizi, Ahkam 33, (1369); Ibnu Mace, Suf'a 2, (2494); Nesai, Buyu 80, (7, 301).

356 - Tirmizi'nin bir diger rivayetinde: "Evin komsusu eve bir baskasindan daha cok hak sahibidir" buyrulmustur.
Tirmizi, Ahkam 31, (1368), 33, (1370).

357 - Tirmizi'nin ve Ebu Davud'un Semure'den yaptiklari bir rivayete gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Evin komsusu komsunun evine veya tarlaya daha ziyade hak sahibidir."
Tirmizi, Ahkam 31, (1368); Ebu Davud, Buyu 75, (3518).

358 - Amr Ibnu's-Serid'den anlattigina gore, Ebu Rafi (radiyallahu anh)'nin soyle soyledigini isitmistir: "Komsu, yakin komsusuna karsi daha cok hak sahibidir."
Buhari, Suf'a 2, Hiyel 14, 15; Ebu Davud, Buyu 75, (3516); Nesai, Buyu 109, (7, 320).

359 - Serid (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Ey Allah'in Resulu tarlam var, kimsenin bunda ne ortakligi ne de hissesi var, ancak komsum var" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Komsu, yakin olan eve daha ziyade hak sahibidir" buyurdu.
Nesai, Buyu 109, (7, 320).

360 - Hz. Osman (radiyallahu anh) buyurdular ki: "Bir araziye sinirlar konacak olursa artik onda suf'a hakki kalmaz, ne kuyunun suyunda suf'a hakki ne de hurma agaclarini telkih de (dollemede) suf'a hakki kalmaz."
Muvatta, Suf'a 4, (7, 320).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
SELEM (ONCEDEN SATMA) HAKKINDA

361 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye geldiginde Medineliler, bir yillik, iki yillik hurma mahsulunu pesinen satarlardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Hurmayi kim onceden satarsa olcusunu, tartisini belirterek, vadesini tayin ederek satsin" buyurdu.
Bunu Bes Kitap tahric etmistir.
Buhari ve Ebu Davud'da gelen diger rivayetlerde aynisi ifade edilmis ve soyle bir farkliliga yer verilmistir: "...iki ve uc yillik..."
Buhari, Selem 1, 2, 7; Muslim, Musakat 127, 128, (1604); Ebu Davud, Buyu 57, (3463); Tirmizi, Buyu 68, (1311); Nesai, Buyu 6, 3 (7, 290); Ibnu Mace, Ticarat 59, (2280).

362 - Muhammed Ibnu Ebi'l-Mucalid anlatiyor: "Abdullah Ibnu Seddad Ibni'l-Had ve Ebu Burde selef mevzuunda ihtilafa dustuler. Beni, Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anh)'ya gonderdiler. Ben kendisine bu hususta sordum. Su cevabi verdi: "Biz Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer (radiyallahu anhuma) devirlerinde bugday, arpa , kuru uzum ve kuru hurma hususlarinda selef'te bulunurduk. Ben, ibnu Ebza'ya da sordum. O da buna benzer bir cevap verdi."
Buhari, Selem 2, 3, 7; Ebu Davud, Buyu 57, (3464); Nesai, Buyu 62, (7, 290) .

363 - Bir diger rivayette soyle gelmistir: "...Dedim ki: (siz selem akdini) yaninda alacaginiz malin aslini bulunduran kimse ile mi yapardiniz?" Su cevabi verdi: Biz selem yaptigimiz kimseye o hususu sormazdik."
Buhari, Selem 3.
Ebu Davud'un rivayetinde su ziyade var: "(Selem akdini) alacagimiz mal elinde bulunmayan kimselerle yapardik."
Ebu Davud, Buyu 57, (3464).

364 - Ebu Said el-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) dedi ki: "Kim bir yiyecek veya bir baska seyde selem akdi yapmissa, bu mali fiilen kabzetmedikce bir baskasina satmasin."
Ebu Davud, Buyu 59, (3468).

365 - Ebu'l-Bahteri anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e hurmada selem yapilir mi? diye sordum. Bana: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), meyvesi (yenmeye) salih oluncaya kadar hurmanin satilmasini yasakladi" cevabini verdi.
Buhari, Selem 3, 4.

366 - Ibnu Abbas'dan da boyle bir rivayet yapilmistir. Rivayetinde der ki: "...Ondan yeninceye, tartilincaya kadar. Ben "Tartilmasi da nedir?" diye sordum. Yaninda bulunan bir zat: "Miktari goz karari ile kabaca takdir edilebilinceye kadar" diye acikladi."
Buhari, Selem 3, 4; Muslim, Buyu 55, (1537).

367 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam selem yoluyla (yani parasini pesin alarak, cikacak mahsulden verilmek uzere) bir agacin hurmasini satti. Fakat o yil o agac hic mahsul vermedi. Satici ile musteri ihtilafa duserek davalarini Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e getirdiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) saticiya: "Onun parasini nasil helal addedersin, parayi geri ver" dedi. Sonra sunu soyledi: "Hurma (yenmeye) salih oluncaya kadar onu selem yoluyla satmayin."
Ebu Davud, Buyu 58, (3467); Ibnu Mace, Ticarat 61, (2284); Muvatta, Buyu 21, (2, 644); Buhari, Selem 2.

368 - Imam Malik, Ibnu Omer'in sozu olarak sunu tahric etmistir: "Kisinin, bir baskasina selem yoluyla yiyecek satmasinda bir beis yoktur, yeter ki, yiyecek maddesinin fiyati belirlenmis, odemenin zamani tayin edilmisolsun. Ancak (hasada) salahi ortaya cikmayan ekinde veya (yenmeye) salahi ortaya cikmayan hurmada selem olmaz."
Muvatta, Buyu 94, (2, 682); Ibnu Omer'in bu sozunu Buhari, bab basliginda senedsiz olarak kaydetmistir. (Selem, 7).

369 - Imam Malik'e ulastigina gore, "Bir adam, Hz. Omer (radiyallahu anh)'a gelip baska bir memlekette odemek sartiyla kendisiyle selem akdi yapan bir adamdan haber vererek bu akid hakkinda sormustur da Hz. Omer (radiyallahu anh) hosnutsuzluk izhar etmis ve: "Pekala, devenin kirasi nerede?" demistir."
Muvatta, Buyu 91, (2, 681).

370 - Yine Imam Malik'e ulastigina gore, Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) soyle demistir: "Kim selem akdi yaparsa, sakin fazla alma sarti kosmasin. Bir avuc saman bile olsa bu fazlalik ribadir."
Muvatta, Buyu 94, (2, 682).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
IHTIKAR VE PAHALANDIRMAYA DAIR HADISLER

371 - Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "Ma'mer Ibnu Ebi Ma'mer -ki Ibnu Abdillah da denir ve Benu Adiyy Ibnu Ka'b'dan biridir- dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Ihtikar yapan hatakar olmustur."
Said Ibnu'l-Museyyeb'e: "Ama sen de ihtikar yapiyorsun" dendi de: "Bu hadisi rivayet eden Ma'mer de ihtikar yapiyordu" diye cevap verdi."
Muslim, Musakat 129, (1605); Ebu Davud, Buyu 49, (3447); Tirmizi, Buyu 40 (1267).

372 - Imam Malik diyor ki: "Bana ulastigina gore Hz. Omer (radiyallahu anh) soyle demistir: "Bizim carsimizda ihtikar olamaz. Yanlarinda fazla yiyecek maddesi bulunan bir kisim insanlar, bizim sahamiza Allah'in rizkindan inmis olan bir rizka yonelip, onu bize karsi saklayamazlar. Ancak kim, yaz, kis demeden zahmetlere katlanarak mal getirmis ise o Omer'in misafiridir. Allah'in istedigi sekilde malini satsin, istedigi sekilde de saklasin."
Muvatta, Buyu 56, (2, 651).

373 - Imam Malik'e ulastigina gore, "Hz. Osman da ihtikar yapmayi yasaklamistir.
Muvatta, Buyu 58, (2, 651).

374 - Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), pazara ugramisti. Orada Hatib Ibnu Ebi Belte'a'ya ugradi. Hatib'in (ucuz fiyatla) kuru uzum sattigini gorunce: "Ya fiyati (digerlerinin seviyesine yukseltirsin yahut pazarimizdan ceker gidersin" diye ihtar etti."
Muvatta, Buyu 57, (2, 651).

375 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'in Resulu, bizler icin esyalara fiyat tesbit ediver" diye muracaatta bulundu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir fiyat koymayayim (rizka bolluk vermesi icin) Allah'a dua edeyim" cevabini verdi. Arkadan bir baskasi gelerek: (Ortalik pahalandi, esyalarin) fiyatini bize siz tesbit ediverin" diye talebde bulununca, bu sefer: "Hayir rizki bollastirip, darlastiran Allah'tir. Ben hicbir kimseye zulmetmemis olarak Allah'a kavusmak istiyorum" cevabini verdi.
Ebu Davud, Buyu 51, (3450).

376 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Halk Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracaatla: "Ey Allah'in Resulu, fiyatlar yukseldi, bizim icin fiyatlari siz tesbit edin" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara su cevabi verdi: "Fiyatlari koyan Allah'tir. Rizki veren, artirip eksilten de O'dur. Ben ise, hic kimse benden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmaz oldugu halde Allah'a kavusmami diliyorum."
Ebu Davud, Buyu 51, (3451); Tirmizi, Buyu 73, (1314). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir.

377 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Pahalanmasi icin, kim bir yiyecek maddesini kirk gun saklarsa, o, Allah'tan yuz cevirmistir, Allah da ondan yuz cevirmistir." Bu hadisi Ahmed Ibnu Hanbel Musned'inde (2, 33) zikretmistir. Mecmau'z-Zevaid'de bunun ayrica Ebu Ya'la el-Mevsili'nin ve Bezzar'in Musned'lerinde, Taberani'nin el-Mu'cemu'l-Evsat'inda tahric edildikleri belirtilir.

378 - Hz. Muaz (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Ihtikar yapan kisi ne kotudur. Allah fiyatlari ucuzlatsa uzulur, pahalandirirsasevinir."
Bu rivayet miskatu'l-Mesabih'de 2897 numarada Rezin'den olarak kaydedilmis, Beyhaki'nin Su'abu'l-Iman'indan alindigi belirtilmistir.

379 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Sehirlerde yasayanlar, Allah yolunda hapsedilmis kimselerdir. Gidalarinda onlara ihtikar yapmayin, onlara fiyatlari yukseltmeyin, zira kim onlara bir gida maddesini kirk gun hapsetse, sonra da tamamini tasadduk etse yine de isledigi gunahi affettiremez."
Rezin'in ilavesidir. Munziri'nin et-Tergib ve't-Terhib'inde kaydedilmistir. (3, 27).

380 - Hz. Ebu Hureyre ve Hz. Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anhuma)'in anlattiklarina gore, Hz. Peygamber soyle buyurmuslardir: "Muhtekirler ve cana kiyanlar ayni derecede hasrolacaklar. Kim Muslumanlarin herhangi bir seydeki fiyatina mudahale ederek pahalandirirsa, kiyamet gununde atesin buyugunde cezalandirilmasi Allah'a vacib olmustur."
Rezin'in ilavesidir. Munziri'nin et-Tergib ve't-Terhib'inde kaydedilmistir. (3, 27).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
381 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) buyurdu ki: "Pazara mal celbeden riziklanir, muhtekir mahrum birakilir. Kim mu'minlerin bir gidasini onlara karsi saklar, ihtikar yaparsa, Allah onu iflasa ve cuzzam hastaligina ducar eder."
Ibnu Mace, Ticarat 6, (2153). Bu son bes rivayeti Rezin merhum tahric etmistir.

AYIP SEBEBIYLE MALI GERI VERMEYE DAIR

382 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir adam bir kole satin aldi. Kole, Allah'in diledigi kadar (bir muddet) adamin yaninda ikamet etti. Sonra adam kolede bir kusur tesbit etti. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek sikayette bulundu ve eski sahibine iade etti. Eski sahibi: "Ey Allah'in Resulu, (yaninda kaldigi muddetce) kolemi kullandi, ondan istifade etti" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Harac (menfaat), zamin (kefil) olana aittir" buyurdu.
Ebu Davud, Buyu 71, (3508, 3509, 3510); Tirmizi, Buyu 53 (1285); Nesai, Buyu 15, (8, 254, 255); Ibnu Mace, Ticarat 43, (2242-2243).

383 - Nesai'nin bir rivayeti soyledir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) menfaatin, zamin olana aid olduguna hukmetti ve zamin olmayan kimsenin menfaat talebini yasakladi.
Tirmizi hazretleri, "Menfaat, zamin olana aittir" sozunu soyle acikladi: "Burada zamin o kimsedir ki, bir kole satin alir, bir muddet onu hizmetlenir, sonra onda bir kusur tesbit eder ve bu sebeple koleyi saticisina iade eder. Bu durumda, koleden hasil olan menfaat musteriye aittir. Zira kole, sayet helak olsaydi, musterinin mali olarak helak olacakti. Buna benzeyen butun meselelerde menfaat, zamin olana aittir."

384 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kolenin muddeti uc gundur. Sayet musteri, bir hastaliga rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden koleyi satana geri verir. Uc gunden sonra hastaliga rastlarsa, bu hastaligin, satin aldigi zamana ait oldugu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."
Ebu Davud, Buyu 72, 3506.

385 - Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman Ibni Avf anlatiyor: "Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh), Asim Ibnu Adiy'den bir cariye almisti. Cariyenin evli oldugunu anladi ve derhal geri verdi."
Muvatta, Buyu 8 (2, 617).

386 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Kendisi, sekizyuz dirheme bir kole satar ve satarken "kusursuz" oldugunu soyler. Ancak, satin alan kimse bilahere: "Kolede bir hastalikvar bana soylemedin" der. Ihtilaf Hz. Osman (radiyallahu anh)'a goturulur. Adam: "Kolede hastalik oldugu halde, haber vermeksizin bana satti" der. Abdullah (radiyallahu anh): "Ben onu 'kusursuz' olarak sattim" der. Hz. Osman (radiyallahu anh) sattigi zaman kolede kusur oldugunu bilmedigine dair yemin etmesine hukmetti. Abdullah yemin etmekten imtina ederek, koleyi geri aldi. Kole yaninda sihhate kavustu. Sonra onu yeniden satti ve bu sefer bin bes yuz dirhem aldi."
Muvatta, Buyu 4, (2, 613).

AGACI VE MEYVEYI SATMAK, SATILAN KOLENIN MALI VE MALA GELEN MUSIBETE DAIR

387 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kim dollemesi yapilmis bir hurmalik satarsa (bir baska rivayette satin alirsa) bunun meyvesi satana aittir. Satin alan kendisinin olacak diye sart kosmussa o haric (bu durumda meyve musterinindir). Kim de bir kole satarsa, kolenin mali satanindir, burda da satin alan "benim olacak" diye sart kosmussa o haric, bu takdirde kolenin mali varsa musterinin olur."
Buhari, Buyu 90, 92, Surb 17, Surut 2; Muslim, Buyu 77, (1543); Muvatta, Buyu 9 (2, 617); Tirmizi, Buyu 25, (1244); Ebu Davud, Icare 44, (3433, 4434); Nesai, Buyu 75, (7, 296).

388 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir din kardesine yemis satsan sonra da buna bir afet gelse, ondan bir sey alman sana helal olmaz. Kardesinin malini hakkin olmadigi halde nasil alirsin?"
Muslim, Musakat 14, (1554); Ebu Davud, Icare 24, (3574), 60, (3470).
Bir baska rivayette: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) afetle gelen zararin hesaptan dusulmesini emretti" demistir.
(Muslim, Musakat 17).

CIMRILIKLE ILGILI BOLUM

389 - Ahnef Ibnu Kays anlatiyor: "Ben Kureys'ten bir grubla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr (radiyallahu anh) gecti. Soyle diyordu:
"-Mal biriktirenleri, cehennem atesinde kizdirilan taslarla mujdele. Bu kizgin taslar onlarin her birinin memelerinin uclarina konacak, ta kurek kemiklerinden cikacak; kurek kemiklerine konacak, ta meme uclarindan cikacak. (Boylece) calkalanip duracaklar" dedi. Bu konusmayi dinleyenler baslarini indirdiler. Onlardan hicbirinin bu adama cevap verdigini gormedim. Bunun uzerine adam donup gitti. Ben de pesinden onu takip ettim. Nihayet bir diregin dibine oturdu.
-Bu adamlarin, senin kendisine soylediklerinden hoslanmadiklarini goruyorum, dedim. Su cevabi verdi:
-Bunlarin hakikaten hicbir seye akli ermiyor. Dostum Ebu'l-Kasim (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde beni cagirdi. Yanina varinca bana:
-Uhud'u goruyormusun? dedi.
-Evet goruyorum dedim. Bunun uzerine:
-Bunun kadar altinim olmasini istemem, (olsaydi) uc dinar mustesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr (radiyallahu anh) onceki sozunu te'kiden:
-Bu (Kureysliler var ya) dunyayi topluyorlar hicbir seye akillari ermiyor, dedi.
Ben:
-Seninle bu Kureysli kardeslerinin arasinda ne var ki, onlarin yanina ugramiyor, onlardan birsey almiyorsun? dedim.
Ebu Zerr:
-Hayir! Rabbine yemin ederim, taa Allah ve Resulune kavusuncaya kadar ben onlardanne dunyalik isterim ne de kendilerine din namina bir sey sorarim, dedi. Ben tekrar:
-Su ihsan meselesi hakkinda ne dersin? dedim.
-Sen onu al. Cunku, bugun onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karsiliginda yapilirsa, birak alma, dedi.
Buhari, Zekat 4; Muslim, Zekat 34. (992).

390 - Bir baska rivayette soyle denmistir:
"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber yuruyordum. O, Uhud dagina bakiyordu. Bir ara: "Evimde uc gece kalacak altinim olsun istemem. Ancak uzerimdeki bir borc sebebiyle tek dinari koruyabilir, geri kalanin da Allah'in kullarina soyle soyle dagitilmasini emrederdim" dedi ve elleriyle onune, sagina soluna dagitma isareti yapti".
Buhari, Zekat 4; Istikraz 3, Bed'u'l-Halk 6; Isti'zan 30, Rikak 13, 14; Muslim, Zekat 34 (992).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
391 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Kabe'nin golgesinde otururken yanina geldim. Beni gorunce: "Kabe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Buyurdu ki:
-"Onlar malca cok olanlardir. Ancak -eliyle on, arka, sag ve sol taraflarini gostererek- soyle soyle bol bol vermelerini emredenler mustesna" dedi ve hemen ilave etti:
-"Boyleleri ne kadar az! Sunu bilin ki, devesi, sigiri, davari olup da zekatini vermeyen her insan kiyamet gunu, o mallari, mumkun olan en iri ve en semiz sekilde karsisina cikip, sirayla boynuzlariyla toslayacak, ayaklariyla cigneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapinca birinci tekrar baslayacak. Bu hal, insanlar arasindaki hukum bitinceye kadar devam edecek."
Muslim, Zekat, 301, (590); Buhari, Eyman 3, Zekat 43; Tirmizi, Zekat 1, (617); Nesai, Zekat 2, (5, 10-11).

392 - Ibnu Omer anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize hitab ederek soyle buyurdular: "Sikilik huyundan kacinin. Zira sizden once gelip gecenler bu huy yuzunden helak oldular. Soyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrilesiverdiler, sila-i rahmi kesmelerini emretti, hemen sila-i rahmi kestiler, dogru yoldan cikmayi (fucur) emretti, hemen dogru yoldan ciktilar."
Ebu Davud, Zekat 46, (1698).H.

393 - Ebu Said el-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Iki haslet vardir ki bir mu'minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kotu ahlak."
Tirmizi, Bir 41, (1963).H.

394 - Ka'b Ibnu Iyaz (radiyallahu anh) anlatiyor; "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i soyle derken isittim: "Her ummet icin bir fitne vardir, benim ummetimin fitnesi de maldir."
Tirmizi, Zuhd 26, (2337).

395 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Ciftlik edinmeyin, dunyaya baglanir kalirsiniz."
Tirmizi, Zuhd 20, (2329).

396 - Abdullah Ibnu's-Sihhir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Elhahumu't-tekasur suresini okurken yanina geldim. Bana: "Insanoglu malim malim der. Halbuki ademoglunun yiyip tukettigi, giyip eskittigi ve sagliginda tasadduk edip gonderdiginden baska kendisinin olan neyi var? (Gerisini olumle terkeder ve insanlara birakir."
Muslim, Zuhd 3, 4, (2958); Nesai, Vesaya 1 (6, 238); Tirmizi, Tefsir, Tekasur, (3351).

397 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle soyledi: "Altina tapanlar mel'undur, gumuse tapanlar mal'undur."
Tirmizi, Zuhd 42, (2376).

398 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde, "Hanginiz, varisinin malini kendi malindan daha cok sever?" diye sordu. Cemaat: "Ey Allah'in Resulu icimizde, herkes kendi malini varisinin malindan daha cok sever" dediler. Bunun uzerine: "Oyleyse sunu bilin: Kisinin gercek mali hayatinda gonderdigidir. Geriye koydugu da varislerinin malidir."
Buhari, Rikak 12; Nesai, Vesaya 1, (6, 237-238).

399 - Ebu Vail anlatiyor: "Hz. Muaviye (radiyallahu anh) bir gun Ebu Hasim Ibnu Utbe'ye ugradi. Maksadi gecmis olsun ziyaretinde bulunmakti, cunku Ebu Hasim hastaydi. Yanina varinca aglar buldu. "Ey dayicigim niye agliyorsun? Dayanamadigin bir agri veya dunyaya karsi bir hirs mi seni boyle aglatiyor?" diye sordu. Ebu Vail:
-Hayir, asla bu sebeplerle aglamiyorum. Ne var ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizden bir soz almisti, onu tutamadim (bu sebeple agliyorum) dedi. Hz. Muaviye:
-Neydi o? diye sordu.
-Ben, dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i soyle soylerken dinlemistim: "Sizden birine, dunyalik olarak bir hizmetci ve Allah yolunda cihadda kullanacagi bir binek edinecek kadar mal toplamasi yeterlidir." Halbuki bugun ben kendimi bundan daha cok mal toplamis goruyorum.
Tirmizi, Zuhd 19, (2328); Nesai, Zinet 119, (8, 218-219); Ibnu Mace, Zuhd 1, (4103).
Rezin merhum su ilavede bulundu: "Ebu Hasim rahmet-i Rahman'a kavustugu zaman, geride biraktigi serveti hesapladi, hepsi otuz dirhem kadardi." (Bu ziyadenin kaynagi bulunamamistir.)

BINA BOLUMU

400 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber iken kendi elimle bir ev yapmistim. Bu ev beni yagmura karsi korumaya, gunese karsi da golgelemeye yetiyordu. Bunun insasinda Cenab-i Hakk'in mahlukatindan hicbirinin yardimini da gormemistim."
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
401 - Bir baska rivayette: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vefatindan beri tugla uzerine tugla da koymus degilim" der.
Buhari, Istizan, 53; Ibnu Mace, Zuhd 13, (4162).

402 - Kays Ibnu Ebi Hazim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Habbab Ibnu'l-Eret (radiyallahu anh)'e gecmis olsun ziyaretine geldik. Karnina tam yedi yerden dag vurmustu.
Bize: "Bizden once gelip gecen arkadaslarimiz varya, dunya onlarin sevaplarindan hicbir sey noksanlastirmadi. Biz ise onlardan sonra oyle dunyaliga erdik ki, koruyacak yer bulamayarak topraga (bina insaatina) yatirdik. Halbuki sikintili donemde, (oyle anlar oldu ki) eger Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yasaklamasaydi, olmeyi temenni edecektik" dedi. Bir baska gelislerimizde, Habbab'i kendine ait bir duvari insa ederken gormustuk de soyle buyurmustu: "Musluman harcadigi her sey icin sevaba erer, ancak su insaat isi haric."
Buhari, Marda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Muslim, zikr 12, (2681); Nesai, Cenaiz 2, (4, 3-4).

403 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nafaka icin harcananin hepsi Allah yolunda harcanmis gibidir, bina icin harcanan mustesna, bunda hayir yoktur."
Tirmizi, Kiyamet 41, (2484).

404 - Yine, Hz. enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yaninda biz oldugumuz halde (gezintiye) cikti. Derken, etrafindaki binalara ragmen (daha yuksek oldugu icin) sivrilen bir kubbe gormustu: "Bu da ne?" diye sordu. "Ensardan falancaya ait" dendi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu, ancak binaya karsi icinden hosnutsuz olmustu. Bir muddet sonra, sahibi geldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e cemaatin icinde selam verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yuzunu cevirdi ve selamini almadi. Tekrar tekrar selam verdi ise de ayni sekilde davranarak selamini almadi.Adam anladi ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine kizgindir ve yuz cevirmektedir. Durumu arkadaslarina acarak: "Allah'a kasem olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bakisini iyi bulmuyorum. Hakkimda ne olup bitti, bilemiyorum da dedi. Kendisine: "Gezinirken kubbeni gordu. "Bu kimin?" dedi. Sana ait oldugunu haber verdik" dediler.
Adam hemen donup, kubbesini yikti, oyle ki yerle bir etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir baska gun yine gezintiye cikti. Kubbeyi goremeyince: "Kubbeye ne oldu?" diye sordu.
Kubbe sahibiyle olup biten gelismeler haber verildi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Bilin ki, zaruri olmayan her bina, sahibine bir vebaldir" buyurdu.
Ebu Davud, Edeb 169, (5237).

405 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, ahsab evimi tamir icin camurlamakla mesguldum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana ugradi ve: "Bu da ne Ey Abdullah?" buyurdu. Ben: " Evin tamiriyle mesgulum" dedim. "Olum(un gelmesi) ve bu ev(in yikilmasin)dan daha cabuktur" buyurdu.
Bir rivayette: "Ben emr-i Hakk'in gelmesini bun(un yikilmasin)dan daha cabuk goruyorum" buyurmustur.
Ebu Davud, Edeb 169, (5235), (5236); Tirmizi, Zuhd, 25, (2336); Ibnu Mace, Zuhd 13 (4160).

406 - Dukeyn Ibnu Said el-Muzeni (radiyallahu anh) anlatiyor; "Yiyecek istemek uzere Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugradik. Hz. Omer (radiyallahu anh)'e seslenerek: "Ey Omer git, istediklerini ver" emretti. Hz. Omer bizi bir odaya cikardi. Hucresinden anahtari cikardi ve kapiyi acti."
Ebu Davud, Edeb 170, (5238).

407 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yol hususunda ihtilaf ederseniz genisligini yedi zira' yapin."
Buhari, Mezalim 29; Muslim, musakat 243, (1613); Tirmizi, Ahkam 20, (1355); Ebu Davud, Akdiye 31, (3633), Ibnu Mace, Ahkam 16, (2338).

TEFSIRDEN SAKINMAYA DAIR

408 - Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:"Kim Kitabullah hakkinda sehsi re'yi ile soz ederse, isabet bile etse hatadadir.
Ebu Davud, Ilm, 5 (3652);Tirmizi, Tefsir 1, (2953).
Rezin su ilavede bulunmustur: "Kim re'yi ile soz eder de hata ederse kufre duser."

409 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an hakkinda ilme dayanmadan soz ederse atesteki yerini hazirlasin."
Tirmizi, Tefsir 1, (2951).

410 - Yine Tirmizi'nin bir rivayetinde soyle buyrulmustur: "Benim hakkimda da bildiginiz disinda sozden kacinin. Kim bana bile bile yalan nisbet ederse atesteki yerini hazirlasin. Kim de Kur'an hakkinda re'yi ile soz ederse atesteki yerini hazirlasin."
Tirmizi, Tefsir 1, (2952).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
KUR'AN'IN FAZILETINE DAIR

411 - Haris el-A'ver anlatiyor: "Mescide ugramistim, gordum ki halk, zikri terkedip malayani konulara dalmis, konusuyor. Hz. Ali (radiyallahu anh)'ye cikip durumdan haberdar ettim. Bana:
-"Dogru mu soyluyorsun, oyle mi yapiyorlar?" dedi, Ben:
-"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim:
-"Haberiniz olsun bir fitne cikacak!" Ben hemen sordum:
-"Bundan kurtulus yolu nedir Ey Allah'in Resulu?" Buyurdu ki:
-"Allah'in Kitabi (na uymak)dir. O'nda sizden onceki (milletlerin ahvaliyle ilgili) haber, sizden sonra (kiyamete kadar) gelecek fitneler ve kiyamet ahvali ile ilgili haberler mevcut. Ayrica sizin aranizda (iman-kufur, taat-isyan, haram-helal vs. nevinden) cereyan edecek ahvalin de hukmu var. O, hak ile batili ayirdeden olcudur. O'nda hersey ciddidir, gayesiz bir kelam yoktur. Kim akilsizlik edip, O'na inanmaz ve O'nunla amel etmezse, Allah onu helak eder. Kim O'nun disinda hidayet ararsa Allah onu saptirir. O Allah'in saglam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdogru yoldur. O, kendine uyan hevalari koymaktan, kendisini (kiraat eden) delilleri iltibastan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun cokca tekrari usanc vermez, tadini eksiltmez. Insani hayretlere dusuren mumtaz yonleri son bulmaz, tukenmez, O oyle bir kitaptir ki, cinler isittikleri zaman soyle demekten kendilerini alamadilar: "Biz, hic duyulmadik bir tilavet dinledik. Bu dogruya goturmektedir, biz onun (Allah kelami olduguna) inandik" (Cin 1). Kim ondan haber getirirse dogru soyler. Kim onunla amel ederse ucrete mazhar olur. Kim onunla hukum verirse adaletle hukmeder. Kim ona cagrilirsa, dogru yola cagrilmis olur. Ey A'ver, bu guzel kelimeleri ogren."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 14, 2908.

412 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'i okuyup ondan ders almak uzere Allah'in evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka uzerlerine sekinet iner ve onlari Allah'in rahmeti burur. Melekler de kanatlariyla sararlar. Allah, onlari, yaninda bulunan yuce cemaatte anar"
Ebu Davud, Salat 349, 1455. H; Tirmizi, Kira'at 3, 2946 H.; Muslim, Zikir 38, 2699 H; Ibnu Mace, Mukkaddime 17, 225. H.

413 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sizden kim evine dondugu zaman uc adet gebe, iri, semiz deve bulmayi istemez?" diye sordu. "Hepimiz isteriz" diye cevap verdik. "Oyle ise, buyurdu, kim namazda uc ayet okusa bu ona, uc iri ve semiz deveden daha hayirlidir"
Muslim, Salatu'l-Musafirin, 250 (802).

414 - Ukbetu'bnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Suffa'da iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (disari) cikarak: "Hanginiz hergun hic gunah islemeden ve akrabalik baglarini da bozmadan Buthan'a veya Akik'e gidip oradan (zahmete ve masrafa girmeden) iki adet iri horguclu disi deve tutup getirmeyi ister?" diye sordu. Biz: "Ey Allah'in Resulu bunu hepimiz isteriz" dedik. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "-O halde birinizin mescide gidip orada Allah'in kitabindan iki ayeti ogrenmesi veya okumasi, kendisi icin iki deveden daha hayirlidir. Uc ayet onun icin uc deveden, dort ayet onun icin dort deveden ve okunacak ayetler kendi sayilarinca deveden daha hayirlidir" buyurdular."
Muslim, Salatu'l-Musafirin 251; Ebu Davud, Salat 349, 1456 H.

415 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim, soyle diyordu: "Kur'an-i Kerim'den tek harf okuyana bile bir sevab vardir. Her hasene on misliyle (kayde gecer). Elif-Lam-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lam bir harf ve mim de bir harftir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 16, 2912. H.

416 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cenab-i Hakk, Kur'an-i Kerim'i (guzel bir sesle aciktan okuyan bir peygambere kulak ver(ip sevabi bol kil)digi kadar hicbir seye kulak ver(ip mukafaat ihsan et)memistir."
Buhari, Tevhid 32, 52, Fedailu'l-Kur'an 19; Muslim, Musafirin 232, 233, 234, Ebu Davud, Vitr 20; Tirmizi, Sevabu'l Kur'an 17; Nesai, Iftitah 83; Ibnu Mace, Ikamet 176, (1340).

417 - Buhari'nin bir rivayetinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmaktadir: "Kur'an'i teganni etmeyen bizden degildir." (Sahabeden biri, bununla) aciktan okumayi kastediyor demistir."
Buhari, Tevhid, 32, 44.
Teganni: "kiraatin huzunlu ve dokunakli kilinmasidir."

418 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Allah, geceleyin Kur'an okuyan bir kula kulak verdigi kadar hicbir seye kulak verip dinlemez. Allah'in rahmeti namazda oldugu muddetce kulun basi ustune sacilir. Kullar, ondan ciktigi andaki kadar hicbir zaman Allah'a yaklasmis olmaz."
Ebu'n Nadr der ki: "Ondan" tabiriyle "Kur'an'dan" denmek istenmistir."
Tirmizi, Sevabu'l- Kur'an, 17, 2913 (13).

419 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim soyle diyordu: "Kur'an'i cehren (aciktan) okuyan, sadakayi aciktan veren gibidir. Kur'an'i gizlice okuyan, sadakayi gizlice veren gibidir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68.

420 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir adam: "Ey Allah'in Resulu, Allah'a hangi amel daha sevimlidir?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yolculugu bitirince tekrar yola basliyan" cevabini verdi. "Yolculugu bitirip tekrar baslamak nedir?" diye ikinci sefer sorunca: "Kur'an'i basindan sonuna okur, bitirdikce yeniden baslar" cevabini verdi."
Tirmizi, Kiraat 4, 2949. H.
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
421 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Aziz ve celil olan Allah diyor ki: "Kim, Kur'an-i Kerim'i okuma mesguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalirsa, ben ona, isteyenlere verdigimden fazlasini veririm."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 25, 2927.H.

422 - Sehl Ibnu Muaz el-Cuheni (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'i okur ve onunla amel ederse, kiyamet gunu babasina bir tac giydirilir. Bu tacin isigi, gunes dunyadaki herhangi bir evde bulundugu takdirde onun verecegi isiktan daha guzeldir. Oyleyse, Kur'an'la bizzat amel edenin isigi nasil olacak, dusunebiliyor musunuz?"
Ebu Davud, Salat, 349, 1453.H.

423 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'i okur, ezberler, helal kildigi seyi helal kabul eder, haram kildigi seyi de haram kabul ederse Allah, o kimseyi cennete koyar. Ayrica hepsine cehennem sart olmus bulunan ailesinden on kisiye sefaatci kilinir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 13, 2907 H.

424 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'i okuyup ona sahip cikan kimseye (ahirette): "Oku ve (cennetin derecelerine) yuksel, dunyada nasil agir agir okuyor idiysen oyle oku. Zira senin makamin, okudugun en son ayetin seviyesindedir" denir."
Ebu Davud, Vitr, 20, 1464; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2915, H; Ibnu Mace, Edeb 52, 3780 H.

425 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Kur'an'da mahir olan (hifzini ve okuyusunu guzel yapan), Sefere denilen kerim ve muti meleklerle beraber olacaktir. Kur'an'i kekeleyerek zorlukla okuyana iki sevap vardir."
Buhari, Tevhid 52; Muslim, Musafirin 244; Ebu Davud, Vitr 14, (1454); Tirmizi, Sevabu'l-Kuran 13 (2906); Ibnu Mace, Edeb 52, (2779).

426 - Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh)'in anlattigina gore: "Geceleyin, (hurma harmaninda iken) Kur'an'dan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakininda da ati bagli idi. Birden bire ati sahlandi. Bunun uzerine sukut ederek okumayi birakti. At da sukunete geldi. Useyd tekrar okumaya baslayinca at yine sahlandi. Useyd yine sukut edince at da sukunete erdi. Az sonra yine okumaya baslayinca at da sahlanmaya basladi. Oglu Yahya, ata yakindi. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklastirmak icin yanina gitti. Bir ara basini goge kaldirinca bir de ne gorsun! Gokte semsiye gibi bir sey ve icerisinde kandilimsi nesneler var.
Sabah olunca kosup gorduklerini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "O gorduklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayir!" cevabi uzerine acikladi: "Onlar melaike idi. Senin sesine gelmislerdi. Oyle ki, sabahleyin herkes onlari seyredebilecekti, cunku halktan gizlenmiyeceklerdi."
Buhari, Fedailu'l-Kur'an 15; Muslim, Musafirin 242, (796).

427 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yaninda da iki uzun iple bagli olan ati duruyordu. Derken etrafini bir bulut kapladi. Ve bu bulut ona yaklasmaya basladi. At da bu durumdan huysuzlanmaya, urkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelip vak'ayi anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona su aciklamada bulundu: "Bu sekinet idi, Kur'an icin inmisti."
Buhari, Fedailu'l-Kur'an 11; Muslim, Musafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 6, 2887.H.

428 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an okuyan mu'minin misali portakal gibidir. Kokusu guzel tadi hostur. Kur'an okumayan mu'minin misali hurma gibidir. Tadi hostur fakat kokusu yoktur. Kur'an-i okuyan facir misali reyhan otu gibidir. Kokusu guzeldir, tadi acidir. Kur'an okumayan facirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadi acidir, kokusu da yoktur."
Buhari, Et'ime 30, Fedailu'l-Kur'an 17, 36, Tevhid 57; Muslim, Musafirin 243; Ebu Davud, Edeb 19, 4329; Tirmizi, Edeb 79; Nesai, Iman 32; Ibnu Mace, Mukaddime 16, 214 H.

429 - Hz. Osman (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizin en hayirliniz Kur'an'i Kerim'i ogrenen ve ogretendir."
Buhari, Fedailu'l-Kur'an 21; Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 15, 2909; Ebu Davud, Salat 349, 1452 H.; Ibnu Mace, Mukaddime 16, 211.H.

430 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hafizasinda Kur'an'dan hic bir ezber bulunmayan kisi harab olmus bir ev gibidir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2914. H. Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soylemistir.
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
431 - Sa'd Ibnu Ubade (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Buyurdular ki: "Kur'an-i Kerim'i okuyan bir kimse sonradan (terkeder ve okumayi) unutursa kiyamet gunu cuzzamli olarak Allah'a kavusur."
Ebu Davud, Vitr 21, 1474. H.

432 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ummetime verilen ucretler bana arzedildi. Bunlar arasinda bir kimsenin mescidden kaldirip attigi bir cop icin verilmis olani da vardi. Keza ummetimin isledigi gunahlar da bana arzedildi. Bunlar arasinda, bir kimsenin lutf-i Ilahi olarak ogrenip de sonradan unuttugu bir sure veya ayet sebebiyle kazandigindan daha buyugunu gormedim."
Ebu Davud, Salat 16, 461. H; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 19, 2917.H.

433 - Imran Ibnu Husayn (radiyallahu anhuma)'in anlattigina gore, Imran, Kur'an okuyan, arkasindan da buna mukabil halktan dunyalik taleb eden birisine rastlamisti. "Inna lillahi ve inna ileyhi raci'un, deyip arkasindan su aciklamayi yapti: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kim Kur'an okursa (isteyecegini) Allah'tan istesin. Zira bir takim insanlar zuhur edecek, onlar Kur'an okuyup, okuduklari mukabilinde halktan (dunyalik) isteyecekler."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2918.

434 - Suheyb (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'in haram kildigi seyleri helal addeden kimse Kur'an'a inanmamistir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2919. H.

435 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dusman arazisine Kur'an-i Kerim'le birlikte askeri seferi yasakladi."
Buhari, Cihad 129; Muslim, Imamet 92, 93, 94, (1869); Ebu Davud, Cihad 88, (2610); Ibnu Mace, Cihad 45, (2879); Muvatta, Cihad 7, (2, 446).

FATIHA SURESI

436 - Ebu Said Ibnu'l-Mualla (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Mescid-i Nebevi'de namaz kiliyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni cagirdi. Fakat (namazda oldugum icin) icabet edemedim. Sonra yanina gelerek: Ey Allah'in Resulu namaz kiliyordum (bu sebeple cevap veremedim diye ozur beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitab'inda "Ey iman edenler, Allah ve Resulu sizi cagirdiklari zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?"(Enfal, 24) dedi ve arkasindan ilave etti: "Sen mescidden cikmazdan once , sana Kur'an-i Kerim'in (sevapca) en buyuk suresini ogreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden cikacagi sirada ben: "Sana en buyuk sureyi ogretecegim" dememis miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdu lillahi Rabbi'l alemin dir ki(namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb'u'l-Mesani) ve bana verilen yuce Kur'an'dir" buyurdu.
Buhari, Tefsir 1; Nesai, Iftitah 26; Ebu Davud, Vitr 15.

437 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh)'a ugradi. O namaz kiliyordu... devamini yukaridaki gibi aynen kaydetti. Ancak su ziyade var: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zu'l-Celal'e yemin ederim ki, Allah, Fatiha'inin bir mislini ne Tevrat'ta, ne Incil'de ne Zebur'da, ne de Furkan'da indirmemistir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi ayet ve bana ihsan edilen yuce Kur'an'dir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 1, (2878).
Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir. Nesai'nin yine Ebu Hureyre'den yaptigi bir rivayette: "O (Fatiha suresi) benimle kulum arasinda taksim edilmistir. Kuluma istedigi verilmistir" ziyadesi vardir.

438 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cibril (aleyhisselam), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda otururken yukarida kapi sesine benzer bir ses isitti. Basini goge dogru kaldirdi. Cibril (aleyhisselam) dedi ki: "Iste gokten bir kapi acildi, bugune kadar boyle bir kapi asla acilmamisti." Derken oradan bir melek indi. Cibril (aleyhissalam) tekrar konustu: "Iste arza bir melek indi, simdiye kadar bu melek hic inmemisti." Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e : "Sana verilen iki nuru mujdeliyorum. Bunlar, senden once baska hicbir peygambere verilmemislerdi: Onlarin biri Fatiha Suresi, digeri de Bakara Suresi'nin son kismi. Onlardan okudugun her harfe mukabil sana mutlaka buyuk sevap verilecektir. dedi.
Muslim, Musafirin 254; Nesai, Iiftihah 25.

439 - Adiyy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Fatiha'da gecen) el-magdub aleyhim (Allah'in gazabina ugrayanlar) Yahudilerdir, ed-dallin (sapitanlar) da Hiristiyanlar'dir".
Tirmizi, Tefsir 2, (2957).

BAKARA SURESI

440 - Ebu Umame (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, diyordu ki: "Kur'an-i Kerim'i okuyun. Zira Kur'an, kendini okuyanlara kiyamet gunu sefaatci olarak gelecektir. Zehraveyn'i yani Bakara ve Al-i Imran surelerini okuyun! Cunku onlar kiyamet gunu, iki bulut veya iki golge veya saf tutmus iki grup kus gibi gelecek, okuyucularini mudafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. Terki ise pismanliktir. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar."
Muslim, Musafirin, 252, (804).
Bir rivayette su ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden once, bir kul onu okur, sonra da Allah'tan birsey isterse Allah istedigini mutlaka verir."
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
441 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kalabalik bir askerin katildigi orduyu sefere cikardi. Askerlere Kur'an okumalarini tenbihledi. Ayrica teker teker gorerek herbirine Kur'an'dan bildikleri yerleri okumalarini tenbihliyordu. Derken sira yasca en genc birisine gelmisti. Ona: "Kur'an'dan sen ne biliyorsun ey falanca? diye sordu. Genc: "Ben , dedi, falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum." Resulullah(aleyhissalatu vesselam): "Yani sen Bakara'yi biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabi uzerine: "Haydi yuru, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden biri atilip: "Yemin olsun, Bakara'yi ezberlememe mani olan sey, hukumleriyle amel edememek korkusundan baska birsey degildir? dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su tenbihte bulundu: "Kur'an'i ogrenin ve onu okuyun. Kur'an-i Kerim'in onu ogrenip okuyan ve onunla amel eden kimse icin durumunu, ici agzina kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarafa koku nesreder. Kur'an'i ogrendigi halde, ezberinde olmasina ragmen okumayip yatan kimse de agzi sikica baglanmis, hic koku nesretmeyen misk kabi gibidir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, 2879.H.


442 - Nevvas Ibnu Sem'an anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kiyamet gunu Kur'an-i Kerim ve ona dunyada iken sahip cikip onunla amel edenler getirilirler. Bu geliste, Bakara ve Al-i Imran sureleri Kur'an-i Kerim'in onunde yer alirlar." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu iki sure icin uc tesbihte bulundu ki, bir daha onlari unutmadim. Soyle demisti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarinda nur ve aydinlik olan iki siyah golgelik veya sahiplerini mudafaa vaziyeti almis saflar halinde iki kus surusu gibidirler."
Muslim, Musafirin 253, (305); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 5, (2886).

443 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere cevirmeyin, icerisinde Bakara suresi okunan evden seytan kacar."
Muslim, Musafirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2780).

444 - Muslim'in bir rivayetinde yukaridaki hadise su ziyade yapilmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazi bitirdi mi, namazindan evine de bir pay ayirsin. Zira Cenab-i Hakk, namazlarindan evine de hayir yaratacaktir"
Muslim, Misafirin 210, (778).

445 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Bakara Suresi'nin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."
Buhari, Megazi 12, Fedailu'l-Kur'an 10, 17, 37; Muslim, Musafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); Ibnu Mace 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, (2884).

446 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah, arz ve semavati yaratmazdan iki bin yil once bir kitap yazdi. O kitaptan iki ayet indirip onlarla Bakara suresini sona erdirdi. Bu iki ayet bir evde uc gece okundu mu artik seytan ona yaklasamaz."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, 2885.

447 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Beni Israil'e: "Kapidan secde ederek girin ve (dilegimiz gunahlarimizin) dokulmesidir deyin, ta ki hatalariniz bagislansin" (Bakara 58) denildi. Ama onlar (emri degistirdiler de kapidan kiclari uzerine surunerek girdiler ve "kilin icinde bir tane" dediler."
Muslim, Tefsir 1, (3015); Buhari, Enbiya 28, Tefsir, Sure 2, 5, 4, 7; Tirmizi, Tefsir Bakara (2959).

448 - Amir Ibnu Rebi'a (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz karanlik bir gecede Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte bir seferde idik. Kible istikametini bilemedik. Herkes kendi istikametine yonelerek namazini kildi. Sabah olunca durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a actik. Bunun uzerine su ayet indi. "...Nereye yonelirseniz Allah'in yonu orasidir (Bakara, 115)."
Tirmizi, Tefsir, Bakara (2960), Salat 354, (345).

449 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hitab ederek: "Ey Allah'in Resulu (tavaftan sonra kilinan iki rek'ati) Makam'in gerisinde kilsak (daha iyi olmaz mi?)" diye bir temennide bulunmustu, hemen su ayet nazil oldu: "Ibrahim'in makamini namazgah yapin..." (Bakara, 125).
Buhari, Tefsir, Bakara 9. Ahzab 8; Muslim, Fezailu's Sahabe 2, (2339); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2963).

450 - el-Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anh) buyurdular ki: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince, once Ensar'dan olan ecdadinin -veya dayilarinin- yanina indi: O zaman namazlarini onalti veya onyedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e dogru kildi. Ancak kiblenin Kabe'ye dogru olmasini arzuluyordu. (Kabe'ye dogru) kildigi ilk namaz da ikindi namazi idi. Bu namazi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte ashabtan bir grup kimse kilmisti. Bu namazi kilanlardan biri, oradan ayrilinca bir mescide rastladi. Cemaati namaz kiliyordu ve tam ruku halinde idiler. Adam onlara: "Sehadet ederim ki Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le Kabe'ye dogru namaz kildik" dedi. Cemaat olduklari yerde Kabe'ye yoneldiler.
Muslumanlarin Beytu'l-Makdis'e dogru namaz kilmalari Yahudiler'i memnun ediyordu. Yuzler Kabe'ye dogru yonelince Yahudiler bundan hic memnun kalmadilar. Arkadan hemen su mealdeki ayet nazil oldu: "Yuzunu goge cevirip durdugunu goruyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya basladilar: "Uyageldikleri kibleyi niye degistirdiler? De ki: "Dogu da bati da Allah'indir. Allah diledigini dogru yola hidayet eder" (Bakara, 144).
Buhari, Iman 30, Tefsir, Bakara 12, 18, Salat 31; Muslim, Mesacid 11, (525); Tirmizi, Bakara (2966), Salat 252, 339; Nesai, Kible 1 (2, 60) Salat 22, (1, 242).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
451 - Muslim ve Ebu Davud'un Enes' (radiyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diger hadis soyledir: "Onlar Beytu'l-Makdis'e dogru yonelmis halde, sabah namazinin rukuunda iken, Beni Seleme'den bir adam kendilerine ugradi ve: "Kible istikameti Kabe'ye cevrildi" dedi. Bu sozunu iki kere tekrar ettil. Cemaat rukuda iken Kabe'ye yoneldiler."
Muslim, Mesacid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045).

452 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kibleyi Kabe'ye yoneltince Muslumanlar sordular: "Ey Allah'in Resulu, Beytu'l-Makdis'e yonelerek namaz kilmis ve simdi olmus olan kardeslerimizin namazlari ne olacak?" Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Senin yoneldigin istikameti, peygambere uyanlari, cayanlardan ayird etmek icin kible yaptik. Dogrusu Allah'in yola koydugu kimselerden baskasina bu agir bir seydir. Allah imanlarinizi (ibadetlerinizi) bosa cikaracak degildir" (Bakara, 143).
Ebu Davud, Salat 16 (4680); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968).

453 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Kiyamet gunu) Hz. Nuh (aleyhisselam) ve ummeti gelir. Cenab-i Hakk ona:
-"Teblig ettin, dinimi duyurdun mu? diye sorar. Nuh (aleyhisselam):
-"Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ummetine sorar:
-"Nuh (aleyhissalatu vesselam) size teblig etmis miydi?"
-"Hayir!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (aleyhissalatu vesselam)'a yonelerek:
-"Soyledigin sey hususunda sana kim sahidlik edecek?" diye sorar. Nuh (aleyhisselam):
-" Muhammed (aleyhissalatu vesselam) ve ummeti!" der ve Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in ummeti:
-"Nuh tebligatta bulundu" diye sehadette bulunur. Bu duruma su ayet isaret eder: "Biz boylece sizleri vasat bir ummet kildik, ta ki insanlara karsi sahidler olasiniz" (Bakara, 143).
Buhari, Tefsir, Bakara 13, Enbiya 3, I'tisam 19; Tirmizi, Tefsir Bakara (2965). Ibnu Mace, Zuhd 34, (4284).

454 - Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade vardir: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de baska biri, hic kimse gelmedi" derler."
Tefsir 2965.

455 - Urve Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye su (mealdeki) ayet hakkinda sordum: "Suphesiz ki Safa ile Merve Allah'in seairlerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir gunah yoktur (manasi cikmaktadir)." Bana dedi ki: Ey kizkardesimoglu soyledigin ne kadar cirkin! Ayetin, senin te'vil ettigin manada olmasi icin, "onlari tavaf etmeyene herhangi bir gunah terettup etmez" seklinde olmaliydi. Halbuki ayet Ensar hakkinda inmistir. Bunlar Musluman olmazdan once, Musellel'deki azgin Menat'a tapiniyorlar, ona telbiye getiriyorlardi. Menat'a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasinda tavaf etmekten cekiniyorlardi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Safa ve Merve Allah'in seairindendir..." ayetini indirdi.
Aise (radiyallahu anha) sunu da soyledi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Safa ile Merve arasinda tavafta bulunmayi sunnet kildi. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz."
Zuhri der ki: Ebu Bekr Ibnu Abdi'r-Rahman'a bu hadisi haber verdim. Bana sunu soyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamistim. Ben alimlerden bazilarini dinledim soyle diyorlardi: "Hz. Aise'nin Menat icin telbiye getirenlerden haber verdikleri disinda kalan halkin tamami Safa ve Merve'yi tavaf ediyorlardi. Ne zaman ki Cenab-i Hakk Kur'an-i Kerim'de tavafindan bahsedip Safa ve Merve'den soz etmeyince: "Ey Allah'in Resulu! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-i Hakk Kabe'nin tavafini emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mi?" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Safa ve Merve Allah'in seairindendir. Oyle ise kim Beytullah'a hacyapar veya umre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir gunah yoktur" ayetini indirdi.
Ebu Bekr Ibnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkinda da inmis oldugunu goruyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan cekinenler hakkinda inmistir, hem de oncekileri tavaf ettikleri halde, Islam'dan sonra -Allah'in Kabe'yi tavaf etmeyi emretmis olmasina ragmen Safa ve Merve'yi zikretmemis olmasi sebebiyle- bunlari tavaftan cekinenler hakkinda inmistir. Safa ve Merve'nin de (Kur'an'da) zikri Kabe'yi tavaf emrinden sonra gelmistir.
Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Muslim, Hac 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373).

456 - Buhari ve Muslim'den gelen bir rivayette soyle denir: "Ancak, Musluman olmazdan once Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat icin telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasinda tavaftan cekinirlerdi. Bu davranis onlara ecdad yadigari bir adet idi. Menat icin ihrama giren Safa ile Merve arasinda tafaf yapmazdi. Musluman olunca bu hususta Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk "Safa ve Merve Allah'in seairindendir..." ayetini indirdi.

457 - Mucahid, Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'tan rivayet ettigine gore sunu anlatmistir: "Beni Israil'de kisas vardi, fakat diyet yoktu. Cenab-i Hakk Muhammed ummetine soyle buyurdu: "Oldurulenler hususunda size kisas farz kilinmistir. Hur hur ile, kole kole ile, kadin kadin ile kisas edilir. Olduren, olenin kardesi tarafindan affedilmisse, kendisine orfe uymak ve affedene guzellikle (diyet) odemek gerekir" (bakara, 178). Buradaki "afv"dan maksad, amden oldurmelerde kisinin diyet almayi kabul etmesidir. "Orfe uymak ve affedene guzellikle odemek" e gelince, bundan maksad (magdur tarafin) orfe uygun miktarda bir diyet istemesi, oburunun de bunu guzellikle odemesidir. Ayetin devamindaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve birrahmettir" ibaresi de, "sizden oncekilere farz kilinanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (cunku onlara diyet imkani taninmamisti). Ayetin son kismi olan "Bundan sonra tecavuzde bulunana elim azab vardir" ibaresinden diyet almayi kabul etmesine ragmen (kan davasi guderek) katili olduren kimse kastedilmektedir."
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 23; Diyat 8; Nesai, Kasame 27, (8, 36, 37).

458 - Ata'nin anlattigina gore, Ibnu Abbas (radiyallahu anh) su ayeti okurken dinlemistir: "Oruca dayanamayanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). Ibnu Abbas (radiyallahu anh) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruc tutmaya tahammul edemeyen yasli erkek ve yasli kadin hakkinda mensuh degildir. Onlar da her bir gunun orucu yerine bir fakir doyururlar."
Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Siyam 2, (2316).

459 - Ebu Davud merhumun bir rivayetinde su ziyade var: "Ibnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir" (Bakara 184) ayeti su demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve boylece orucunu tutmus sayilir." Cenab-i Hakk buyurmustur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi icin daha hayirli olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmaniz daha hayirlidir" (Bakara 184). Sonra Cenab-i Hakk soyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayina ulasirsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yedigi miktarda baska gunlerde oruc tutar."
Ebu Davud, Savm 2(2316).

460 - Yine Ebu Davud'un bir baska rivayetinde soyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye odemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadinlar icin sabittir, mensuh degildir."
Nesai'de rivayet soyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammul edilmez) bir mesakkat addedenler icin bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayir dusunerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasini) verirse" hukmu mensuh degildir, bu onun icin daha hayirlidir. (Fidye vermektense) oruc tutmaniz daha hayirlidir. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya sifasiz hastaliga yakalananlar icindir."
Nesai, Siyam 63, (4, 190-191).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
461 - Selemetu'bnu'l-Ekva (radiyallahu anh) anlatiyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indigi zaman orucu yiyip fidye verenler vardi. Bu hal muteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet oncekini neshetti. Yani asil hukum sudur: "Kim Ramazan ayinda hazir bulunursa orucunu tutsun."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Muslim, Siyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Siyam 63, (4, 190).

462 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'den, rivayete gore oruca gucu yetmeyenin fidye vermesi geregini beyan eden ayeti "fidyetun taamu mesakine" seklinde (yani fakirlerin yiyecegi kadar fidye) okudu ve bu ayetin mensuh oldugunu soyledi."
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 26.

463 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra su ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi buyukluklerine yediremeyenler varya, alcalmis ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuslardir" (Mu'min, 69).
Ebu Davud, Salat 358, (1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavat 2, (3369); Ibnu Mace, Dua 1, (3828).

464 - Rezin su ilave rivayeti kaydetti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Ashabi (radiyallahu anhum ecmain) sordular: Rabbimiz yakin midir, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yuksek sesle taleblerimizi soyleyelim?" Bunun uzerine su ayet indi: "Kullarim sana benden sorarlarsa, (soyle ki) ben yakinim. Dua edenin duasina, bana dua ettigi takdirde icabet ederim" (Bakara, 186).
(Cami'u'l-Usul'de bu rivayet oncekinin devamidir).

465 - Bera Ibnu Azib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ramazan orucu farz kilindigi vakit, Muslumanlar ay boyu kadinlara temas etmezlerdi. Bazi kimseler bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardi. Bunun uzerine su mealdeki ayet nazil oldu: "...Allah nefsinize guvenmiyeceginizi biliyordu. Bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti." (Bakara, 187).
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 27.

466 - Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de soyle gelmistir: "Ashab-i Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in (baslangicta) durumu soyleydi: Bir kimse oruclu iken, iftar vakti gelince, iftarini acmadan uyuyacak olsa, artik o gece yemedigi gibi ertesi gunu de yiyemez, o gunun aksamina kadar beklerdi. Kays Ibnu Sirma el-Ensari (radiyallahu anh) oruclu oldugu bir gunde iftar vakti girince hanimina gelerek yiyecek birsey olup olmadigini sordu. Kadin: "Hayir, yok!" ancak bekle, sana yiyecek ariyayim" dedi. Kays, gun boyu calisan birisiydi, beklerken uyuyakaldi. Hanimi gelince bakti ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldin, yiyemiyeceksin" diye eseflendi.
Ertesi gun, ogleye dogru Kays (radiyallahu anh) acliktan baygin dustu. Durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi..." (Bakara, 187). Buna Muslumanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayird edilinceye kadar yiyin, icin." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays Ibnu Amr hakkinda nazil olmustur."
Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Siyam 29, (4, 147-148).

467 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyore: "Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrilincaya kadar yiyin icin" ayeti indigi zaman "tan yerinde" kelimeleri henuz nazil olmamisti. Bir kisim insanlar oruc tutacaklari zaman ayaklarina siyah ve beyaz (iplik) baglar, bunlar gorulunceye kadar yiyip icmeye devam ederlerdi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladi ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gunduz ve gece imis."
Buhari, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Muslim, Siyam 35, (1091).

468 - Bes kitapta da gelen bir baska rivayet soyle: "Adiy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) biri siyah, biri beyaz iki kostek bagi aldi. Bir gece bunlara bakti fakat biri digerinden ayrilmiyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soyle bildirdi: "Yastigimin altina biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona takildi: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastiginin altinda iseler yastigin cok genis olmali."
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Muslim, Siyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Siyam 29, (4, 148).

469 - Adiy'in bir baska rivayeti soyledir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a: "Ey Allah'in Resulu! Ayette gecen "beyaz ipligin siyah iplikten ayrilmasi"nedir, bunlar iki iplik degil mi?" diye sordum da bana: "Iki iplige bakti isen sen gercekten kalin enselisin" dedi ve su aciklamayi yapti: "Hayir iki iplik degil, onun biri gecenin karanligi, digeri de gunduzun beyazligidir."
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28.

470 - Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ensar hac yapip da dondukleri zaman evlerine kapilarindan girmezlerdi. Onlardan biri hac donusu kapidan evine girdi. Fakat hemsehrileri onu bu davranisi sebebiyle kinadilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Iyilik, evlere arkasindan girmeniz degildir. Kotulukten sakinan kimse (nin ameli) iyidir. Evlere kapilarindan girin" (Bakara, 189).
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Muslim, Tefsir, Nisa, (3026).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
471 - Huzeyfe (radiyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayin. Ihsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki: "Bu ayet infak ile alakali olarak nazil oldu."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,31.

472 - Eslem Ibnu Imran anlatiyor: Medine'den gazve icin yola ciktik. Niyetimiz Istanbul'du. Cemaatin basinda Abdurrahman Ibnu Halid Ibni'l-Velid vardi. Rum askerleri sirtlarini sehrin surlarina yaslamis mudafaada idiler. Bizden biri tek basina dusmana saldiriya gecti. Halk: "Dur, dur! Lailahe illallah, eliyle kenidini tehlikeye atiyor!" diye bagristilar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (radiyallahu anh) atilarak: "Ey ensar toplulugu, bu ayet bizim hakkimizda indi. Cenab-i Hakk, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yardim edip, Islam galebe calinca biz: "Artik islerimizin basinda kalip, onlari yoluna koyalim" dedik. Bunun uzerine Allah'u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malin-mulkun basinda kalip onlari duzene koymak icin cihadi terketmektir."
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512).

473 - Abdullah Ibnu Ma'kil (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh)'ye "Oructan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazimdir" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Basimda bitler kaynastigi halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturuldum. Beni gorunce: "Mesakkatin, bu gordugum dereceye ulasacagini zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayir" cevabini verdi. (Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "...Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Uc gun oruc tut veya her fakire yarim sa' yiyecek vermek suretiyle alti fakiri doyur, basini tras et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkimda nazil oldu, ancak umumen hapimize samildir."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Megazi 35, Tibb 16; Muslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); Ibnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).

474 - Ebu Umame et-Temimi anlatiyor: "Ben hac sirasinda, ucret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccin hac sayilmaz" dediler. Bilahere Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e rastladim. O'na: "Ben hacc sirasinda, ucretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "senin haccin hacc sayilmaz diyorlar" dedim. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma): "Ihrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapiyorum" diye cevap verdim. Cevabim uzerine su aciklamayi yapti: "Senin haccin hacc sayilir. Nitekim Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir adam gelmis, senin bana sorduguna yakin seyler sormustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu ve adama cevap vermedi. Derken su ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rizik istemenizde bir gunah yoktur..." (Bakara, 198). Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) o adami cagirtarak, ayeti okudu ve: "Haccin hacc sayilir" buyurdu."
Ebu Davud, Menasik 7, (1733).

475 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ukaz, Mecenne ve Zulmecaz cahiliye devrinin panayirlari idi. Islam geldigi zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayi gunah addeder oldular. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rizik taleb etmenizde sizin icin bir gunah yoktur." Ayeti Ibnu Abbas su sekilde okudu."
Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Buyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734).

476 - Yine Ibnu Abbas anlatiyor: "Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azik almiyorlardi. "Biz mutevekkil kimseleriz" diyorlardi. Meke'ye gelince bu davranislarini halka sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Aziklanin, ancak bilin ki, en hayirli azik takvadir" (Bakara, 197).
Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730).

477 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Kisi ihramsiz olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya umre icin gelip, umreden sonra ihrami cikaranlar) Beytullah'i ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat'a cikinca, kime deve, sigir veya davardan kurban muyesser olmussa, diledigini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, uc gunun orucu terettup eder. Bu gunler, arefe gununden evvele ait olmalidir. Bu uc gunun sonuncu gunu arefe gunune tesaduf ederse, bunda bir gunah yoktur. Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazindan aksam karanliginin gelmesine kadar vakfede kalir.
Ibnu Abbas anlatmaya uslubu biraz degistirerek devam ediyor.
"Sonra Arafat'tan insanlar sokun edince, orayi terketsinler. Topluca geceyi gecirecekleri yere (Muzdelife'ye) gelsinler. Orada Allah'i cokca zikretsinler, sabah vakti girmezden once bilhassa tekbir ve tehlili cok yapsinlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Cunku (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-i Hakk: "Insanlarin toplu olarak sokun ettigi yerden siz de sokun edin, (eski yaptiklarinizdan) Allah'a af dileyin. Allah bagislar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Seytan taslayincaya kadar akmaya (ve cok zikretmeye) devam edin" buyurmustur.
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35.

478 - Ibnu Museyyeb anlatiyor: "Suheyb (radiyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola cikti. Kureys'ten bazilari onu takibe basladilar. Bunun uzerine o da devesinden inerek sadaginda ne kadar ok varsa hepsini cikardi. Takipcilere: "Allah'a kasem olsun oklarimin hepsini atincaya kadar bana yetisemezsiniz. Sonra elimde durdukca kilicimi kullanacagim. Eger dilerseniz, size Mekke'de topraga gomdugum malin yerini soyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest birakin, yoluma devam edeyim" dedi. Takipciler teklifini kabul ettiler. (O da sag salim yoluna devam etti). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina varinca su ayet nazil oldu: "Insanlardan oyle kimse de vardir ki, Allah'in rizasini isteyerek nefsini satin alir..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ebu Yahya'nin alis-verisi karli oldu" der ve ayeti tilavet buyurur", (Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve Ibnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler).

479 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su sozleri nazil oldugu zaman: "Yetim rusdune erinceye kadar, onun malina o en guzel olanindan baska bir suretle yaklasmayin"; keza "Yetimlerin mallarini haksiz (ve haram) olarak yiyenler karinlarina ancak bir ates yemis olurlar. Onlar cilgin bir atese gireceklerdir" (Nisa 10) yaninda yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyecegini ve icecegini kendilerinin yiyip iceceklerinden ayirdilar. Yetime ait yiyecek ve iceceklerden bir sey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokusup bozuluncaya kadar saklaniyordu. Bu hal, bir kisim muskilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzedildi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onlari faydali ve iyi bir hale getirmek hayirlidir. Sayet kendileriyle bir arada yasarsaniz onlar sizin kardeslerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet uzerine yetimlerin yiyeceklerini ve iceceklerini kendi yiyecek ve iceceklerine karistirdilar."
Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257).

480 - Nafi anlatiyor: Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Kur'an okudugu zaman, okuma isinden cikincaya kadar hic konusmazdi. Bir gun ben (Mushaf'i, yuzunden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkinda indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayir!" deyince: "Su, su mesele icin" diye acikladi, sonra (okumaya) devam etti.
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39.
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
481 - Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Yahudiler: "Kadina arka istikametinden temas edilirse cocuk sasi dogar" derlerdi. Bunun uzerine: "Kadinlariniz sizin (evlad yetistiren) tarlanizdir. O halde tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
Buhari, Tefsir, Bakara2, 39; Muslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982).

482 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Allah'in Resulu mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca acikladi: "Bu gece binegimi ters cevirdim (arka canibinden yanastim). "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hicbir cevap vermedi. Cenab-i Hakk peygamberine su ayeti vahyetti: "Kadinlariniz sizin tarlalarinizdir. Tarlaniza istediginiz gibi gelin." Duburunden ve hayiz halinde temastan kacinmak sartiyla onden, arkadan, nasil istersen oyle gel."
Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984).

483 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Allah, Ibnu Omer (radiyallahu anh)'i magfiret buyursun, bir hususta yanilmisti. Su Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (Islam'dan once) ilim yonuyle Yahudilerin kendilerinden ustun olduklarina inanirlardi. Bu sebeple onlarin bircok davranislarini aynen taklid ediyorlardi. Ehh-i kitaba has adetlerden biri de kadinlarina tek istikametten (yani on cihetten) yanasirlardi. Bu, kadin icin de en uygun tarzdi. Ensar toplulugu, bu adeti de Yahudilerden aynen almisti. Kureysliler ise, kadinlari hos olmayan sekilde acarlar, onlara arka cihetlerinden, on cihetlerinden, sirt ustu yatmis vaziyette yenesirlardi. Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kizla evlendi. Erkek, kadina Kureys usulunce temas etmek istedi. Kadin buna musaade etmedi. "Bizde kadina tek istikametten temas edilir, sen de oyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi.
Onlarin bu ihtilafi buyudu ve herkes duydu. Oyle ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da intikal etti. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlanizdir. Tarlaya dilediginiz gibi gelin" (Bakara 223). "Diledigi gibi" den maksad (istikamet olarak) onlerinden, arkalarindan, sirt ustu yatmis olarak. Ancak bu gelis cocuk mahalline olacak."
Ebu Davud, Nikah 46, (2164).

484 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlalarinizdir, tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak soyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da cocuk yoludur) olmak kaydiyla dilediginiz sekilde temas kurun"
Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983).

485 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Kur'an'daki: "Allah sizi (dil aliskanligi olarak maksadsiz yapilan) lagv yeminleriniz icin muaheze etmez"ayeti kisinin sozunde sikca kullandigi, "vallahi evet", "billahi hayir" gibi yeminleri icin nazil oldu."
Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477).
Yukaridaki metin Buhari'den alinmadir. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozu olarak hem de Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin sozu olarak iki sekilde rivayet etmistir.
Imam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak sunu soyler: "Bu mevzuda isittigimin en guzeli sudur: "Ayette gecen "Lagv", bir kimsenin oyle bildigi icin bir sey hakkinda yaptigi yemindir, ancak sonradan, o seyin, bildigi gibi olmadigini anlar. Bu durumda yaptigi yemin icin kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de cikip, gunahkar ve yalanci oldugunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir mali elde etmek icin yemin ederse bu oylesine buyuk bir gunahtir ki, bunun kefareti yoktur."

486 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Kur'an-i Kerim'deki: "Kocalari, bekleme muddeti icinde barismak isterlerse onlari geri almaya (herkesten) cok layiktirlar..." (Bakara 228) ayeti hakkinda sunu soyledi: "Erkek hanimini uc talakla da bosasa hanimini geri almaya herkesten daha cok hak sahibi idi. Ancak bu hukum, Cenab-i Hakk'in su sozu ile neshedildi: "Bosanma iki defadir. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir..." (Bakara 229).
Ebu Davud, Talak 10, (2195); Nesai, Talak 74, (6, 212).

487 - Urvetu'bnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cahiliye devrinde kisi hanimini bosar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkina sahipti. Bu sekilde bin kere bosayip geri donebilirdi. (Bu hal bir adamin su hadisesine kadar devam etti.) Bir gun adam hanimini bosadi ve iddeti dolmak uzere iken hanimini geri aldi, sonra tekrar bosadi ve hanimina: "Allah'a kasem olsun seni evime almiyorum ve ebediyen baskasina da helal olmayacaksin" dedi. Kadin: "Bu nasil olur?" deyince, adam: "Seni bosuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacagim ve bu boylece devam edip gidecek" dedi. Kadin Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye gitti, durumu anlatti. Hz. Aise cevap vermedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i bekledi. Gelince vak'ayi anlatti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Bosama iki defadir ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir" (Bakara 229). O gunden itibaren insanlar bu yeni talaka yoneldiler, bosayan da bosamayan da. "
Tirmizi, Talak 16, (1192); Muvatta, Talak 80, (2, 588). (Parantez icindeki aciklayici kisimlar Tirmizi'deki ziyadeden alinmistir.

488 - Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anh) anlatiyor: Benim bir kizkardesim vardi. Evlenmek icin buna muracaat edenler oldu. Fakat kimseye musbet cevap vermiyordum. Derken amcamin oglu istedi. Kiz kardesimi ona nikahladim. Allah'in diledigi kadar bir muddet beraber yasadilar. Sonra amcam oglu onu talak-i ric'i ile bosadi. Ancak tekrar almadan terketti. Iddeti tamamlandi. Kiz kardesimle evlenmek isteyenler bana muracaat edince amcam oglu da, muracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha once de cok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-i ric'i ile bosadin. (Geri alma hakkin oldugu halde terkettin ve iddeti doldu. Baskalari istemeye gelince, sen de talib oldun, taleble almak istiyorsun. Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyecegim" dedim. Ma'kil der ki: Bunun uzerine benim hakkimda su ayet nazil oldu: "Kadinlari bosadiginiz zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarinda mesru bir surette anlastiklari takdirde, artik kendilerini kocalarina nikah etmelerin engel olmayin" (Bakara 232). Yine Ma'kil ilave ediyor: "Ayet uzerine, yeminim icin kefarette bulundum ve kiz kardesimi, eski kocasina nikahladim"
Buhari, Tefsir, Bakara 2, 40, Talak 44; Ebu Davud, Nikah 21,(2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298).
Buhari'nin bir rivayetinde soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ma'kil'i cagirdi, ayeti kendisine tilavet buyurdu. Bunun uzerine o, muskulpesendligi birakti ve Allah'in emrine boyun egdi"
Buhari, Talak 44.

489 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Kur'an'in: "(Vefat iddeti bekleyen) kadinlari nikahla isteyeceginizi citlatmanizda.... uzerinize bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadi, "Evlenmeyi arzu eden kisinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadina ihtiyacim var, saliha bir kadina kavusmak istiyorum" demesidir" diye aciklamistir.
Buhari, Nikah, 34.

490 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hendek Savasi sirasinda "Allah onlarin evlerini ve kabirlerini atesle doldursun, bizim orta namazimizamani oldular, gunas batincaya kadar kilamadik" buyurdu.
Bir rivayette: "Bizi, salat-i vusta olan ikindi namazindan alikoydular" denir. Bir diger rivayette: "Sonra ikindiyi aksamla yatsi arasinda kildik" denir.
Buharí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Megazi 29, Daavat 58; Muslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); Ibnu Mace, Salat 6, (684).
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
491 - Hz. Aise'nin azadlisi Ebu Yunus anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha), kendisine bir mushaf yazmami emretti ve dedi ki: "Su ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana sunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazina ve ikindi namazina devam edin ve Allah icin yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aise (radiyallahu anha): "Ben bunu Resulullah'dan isittim" dedi.
Muslim, Mesacid 207. (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).

492 - Amr Ibnu Rafi (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, "Hz. Hafsa (radiyallahu anha)'ya bir mushaf yaziyormus. Hz. Hafsa (radiyallahu anha) kendisinden,onceki hadiste -(Ebu Yunus'tan) Hz. Aise'nin- taleb ettigi hususu aynen taleb ettigini anlatmistir."
Muvatta, Cma'a 25, (1, 139).

493 - Sakik Ibnu Utbe, Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anhuma)'ten naklettigine gore, demistir ki: "Once su ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazina devam edin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu bize Allah'in diledigi muddetce okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve su ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin." Sakik'in yaninda oturmakta olan bir zat kendisine: "Oyle ise bu ikindi namazidir." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasil nazil oldugunu Allah'in nasil neshettigini sana haber verdim."
Muslim, Mesacid 208, (630).

494 - Imam Malik (rahimehumullah)'e ulastiginagore, Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'e Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), Kur'an'da zikri gecen "orta namaz"a (salatu'l-vusta) sabah namazi demislerdir.
Muvatta, Cema'a 28, (1, 137). Tirmizi, bu hadisi Ibnu Abbas ve Ibnu Omer'den muallak (senetsiz) olarak zikretmistir. Tirmizi, Salat 133, (182).

495 - Zeyd Ibnu Sabit ve Hz. Aise (radiyallahu anhuma) "Orta namazi, oglen namazidir" derlerdi.
Muvatta, Cema'a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411).

496 - Ebu Davud'un Zeyd (radiyallahu anh)'den kaydettigine gore, Hz. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ogle namazini zevalden sonra sicagin en siddetli oldugu saatte kilardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kildigi namazlar icinde ashabina en zor geleni bu namaz idi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Namazlara ve orta namazina devam edin." Zeyd devamla dedi ki: "(Orta namazi, oglen namazidir, zira) bundan once iki namaz var (birisi geceden -yatsi-, digeri gunduzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var (biri gunduzden -ikindi- digeri geceden -aksam-)".
Ebu Davud, Salat 5, (411).

497 - Abdullah Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a, Bakara suresinde gecen: "Sizden zevceler (ini geride) birakip olecek olanlar eslerinin (kendi evlerinden) cikarilmayarak yilina kadar faidelenmesini (bakilmasini) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diger bir ayetle (Bakara, 234) neshedildigi halde nicin bu mensuh ayeti de Kur'an-i Kerim'e yaziyorsunuz?" diye sordum. Bana su cevabi verdi: "Ey kardesim oglu bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu soyluyorsun)? Hayir, ben hicbir seyi yerinden oynatmam."
Buhari, Tefsir, Bakara, 2, 45.

498 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Her seyin bir serefi var. Kur'an-i Kerim'in serefesi de Bakara suresidir. Bu surede bir ayet vardir ki, Kur'an ayetlerinin efendisidir: "Ayetu'l-Kursi".
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2881).

499 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ebu'l-Munzir, Allah'in Kitabindan ezberinde bulunan hangi ayetin daha buyuk oldugunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O, Hayy'dir, Kayyum'dur (yani diridir her seyekiyam saglayandir" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'u'l-Kursi denir- dedim. Gogsume vurdu ve: "Ilim sana mubarek olsun ey Ebu'l-Munzir!" dedi."
Muslim, Musafirin 258, (810); Ebu Davud, Vitr, 17, (Salat 325, (1460).

500 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni Ramazan zekatini muhafazaya tayin etmisti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuc avuc almaya basladi. Ben derhal kendisini yakaladim ve: "Seni Resulullah(aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtac bir kimseyim, ustelik uzerimde bakmak zorunda oldugum coluk-cocuk var, ihtiyaclarim cidden coktur, siddetlidir" dedi. Ben de onu saliverdim. Sabah olunca Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
-Ey Ebu Hureyre! Dun aksamki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu: Bana siddetli ihtiyacindan ve coluk-cocuktan dert yandi. Bunun uzerine ona aciyarak saliverdim, dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
-Ama o sana muhakkak yalan soyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek! buyurdu. Bu sozunden anladim ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye basladim. Derken yine geldi ve zahireden avuclamaya basladi. Ben de derhal yakaladim ve: "Seni mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Yine yalvararak: "Beni birak, gercekten cok muhtacim, uzerimde coluk-cocuk var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acidim ve saliverdim.
Ertesi gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
-Ey Ebu Hureyre, dun geceki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu, bana ihtiyacindan coluk-cocugundan dert yandi. Ben de acidim ve saliverdim, dedim. "Ama" dedi, Resulullah: "O yalan soyledi fakat yine gelecek."
Ucuncu sefer yine gozetledim. Yine geldi ve zahireden avuc avuc almaya basladi. Onu yine yakalayip:
-Seni mutlaka Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e goturecegim. Bu ucuncu gelisin, ustelik sikilmadan baska gelmeyecegim deyip yine de geliyorsun, dedim. Yine bana rica ederek soyle soyledi: "Birak beni, sana birkac kelime ogreteyim de Allah onlarla sana fayda ulastirsin". Ben:
-Nedir bu kelimeler soyle! dedim. Bana dedi ki:
-Yataga girdin mi Ayetu'l-Kursi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin uzerine muhafiz bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana seytan yaklasamaz dedi. Ben yine acidim ve serbest biraktim.
Sabah oldu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dun aksamki esirini ne yaptin?" diye sordu. Ben:
-Ey Allah'in Resulu, bana birkac kelime ogretecegini, bunlarla Allah'in bana faide ihsan buyuracagini soyledi, ben de kendisini yine serbest biraktim, dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam):
-Neymis onlar? dedi. Ben:
-Efendim, dosegine uzandigin vakit Ayetu'l-Kursi'yi basindan sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah'in koyacagi bir muhafiz uzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar seytan sana yaklasmaz! dedi, cevabini verdim.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalanci oldugu halde, bu sefer dogru soylemis. Ey Ebu Hureyre! Uc gecedir kiminle konustugunu biliyor musun?" dedi. Ben:
-Hayir! cevabini verdim.
-O bir seytandi buyurdular.
Buhari, Vekale 10.
 

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
501 - Ebu Eyyub (radiyallahu anh) anlatmistir ki: "Kendisinin bir hucresi vardi ve icinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmis gelip hurmadan aliyordu. Bu durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a acti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine "Git, tekrar gorecek olursan "Allah'in adiyla, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a icabet et" dersin" buyurdu.
Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladim. Ancak, bir daha gelmeyecegine dair yemin etti, ben de saliverdim. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la karsilastigimda Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha gelmeyecegine dair yemin etti (ben de biraktim)" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "O yalan soylemis, o yalana aliskindir" buyurdu.
Ebu Eyyub, bir baska sefer yine geldigini, yakalayinca gelmeyecegine dair yine yemin ettigini, yemini uzerine saliverdigini anlatir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyecegine dair yemin edince biraktim" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yalan soylemis, o zaten yalana aliskindir" buyurur.
Ebu eyyub (radiyallahu anh) ucuncu sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni birakmayacagim, mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kadar goturecegim" der. Bunun uzerine cin: "(Dinle beni) sana muhim bir sey hatirlatacagim: Ayet'u'l-Kursi varya onu evinde oku. O takdirde sana hic ne seytan ne baskasi yaklasamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Esirin ne oldu?" diye sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalanci oldugu halde bu sefer dogruyu soylemis" buyurur."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 3, (2883).

502 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkinda inmistir. Soyle ki: Medine'de cocugu yasamayip olen kadinlar, "cocugum yasarsa Yahudi dini uzerine yetistirecegim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine'den suruldukleri vakit, bunlar arasinda Yahudilestirilmis cok sayida Ensar cocugu vardi. Ensariler: "Cocuklarimizi onlara terketmeyiz" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artik iman ile kufur apacik meydana cikmistir..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 126, (2682).
 
Üst Alt