Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Kurban
Kurban ıbadeti.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Elifgül" data-source="post: 23209" data-attributes="member: 1043"><p><strong><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Toplumda Yardımlaşma ve Dayanışma Ruhunu Canlı Tutan ıbadet</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kurban ıbadeti</span></span></strong></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Dinî bayramlarımızdan olan Kurban Bayramı'nın arefe ve bayram günleri, ıslâm dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adayları; Mekke'deki Arafat alanında toplanarak, Allah'a yönelmekte ve O'ndan af ve bağış dilemektedirler. Oradaki bu manzara, ıslâm'ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Dinî bayramlarımızdan olan <strong>Kurban</strong> Bayramı'nın arefe ve bayram günleri, ıslâm dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adayları; Mekke'deki Arafat alanında toplanarak, Allah'a yönelmekte ve O'ndan af ve bağış dilemektedirler. Oradaki bu manzara, ıslâm'ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir. Diğer taraftan malî bir ibadet olan ve sosyal yardımlaşmayı sağlayan "<strong>Kurban</strong>" da bu günlerde yerine getirilmektedir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Sözlükte; yaklaşmak, yakınlık peyda etmek anlama gelen <strong>kurban</strong>, dinî terim olarak; ibadet niyetiyle <strong>kurban</strong> kesme günlerinde, belirlenmiş bir hayvanı Allah rızası için kesmektir. Buna "Udhiyye" de denir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanın hükmü sünnettir. Hanefi fıkhında tercih edilen görüş ise bunun <strong>vacip </strong>olduğudur. <strong>Kurban</strong> ibadeti, Hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz. Peygamber de vefatına kadar on yıla yakın bir süre hep <strong>Kurban</strong> (udhiyye) kesmiştir.(1) </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> <strong>ibadetinin</strong> tarihi oldukça eskidir. Hemen bütün semavî dinlerde <strong>kurban</strong> kesmek, insanı Allah'a manen yaklaştıran ve ulaştıran bir ibadet sayılmıştır. Biraz önce de belirttiğimiz gibi <strong>kurban</strong>, "kurbet" yani Allah'a yakınlık manasına gelmektedir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Hz. Adem'in iki oğlunun <strong>kurban</strong> kesmelerinin Kur'an-ı Kerim'de söz konusu edilmesi, bu ibadetin ne kadar eskilere gittiğini gösterir. Konu ile ilgili olarak ayette şöyle buyrulmaktadır: "Ey Muhammed! Onlara Adem'in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat! ıkisi birer <strong>kurban</strong> sunmuşlardı da birinin ki kabul edilmiş; diğerinin ki ise kabul edilmemişti...''(2) </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">ıslam'daki <strong>kurban</strong> <strong>ibadetinin</strong> Hz. ıbrahim ve Hz. ısmail ile de yakın ilgisi vardır. şöyle ki: Hz. ıbrahim, bir oğlu olursa, Allah yolunda onu <strong>kurban</strong> edeceğini adamıştı. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra oğulları olmuş, fakat o, adağını unutmuştu. Rüyadakendisini, oğlu ısmail'i <strong>kurban</strong> ediyor görünce, adağını hatırlamıştı. Konuyu oğlu ısmail'e açmış, oğlu da bu emre büyük bir teslimiyyet göstermişti. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: ''(ısmail) babası ıbrahim'le birlikte yürüyüp gezecek çağa gelince: 'Ey oğulcuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin? Dedi. (ısmail'de): Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse beni sabredenlerden olduğumu göreceksin' dedi. Böylece ikisi de Allah'a teslimiyyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca, </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Biz: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">-Ey ıbrahim! Rüyayı gerçek yaptın, işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız'' diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. Ona, fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenler için de 'ıbrahim'e selam olsun' diye ona iyi bir ün bıraktık. ışte biz iyileri böylece mükafatlandırırız.''(3) </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Çok eski zamanlardan beri sürüp gelen <strong>kurban</strong> geleneği hatta insanları <strong>kurban</strong> etme inancı Hz. Peygamber'in zamanına kadar devam etmiş, Abdülmuttalip, oğlu, Hz. Muhammed'in babası Abdullah'ı <strong>kurban</strong> etmeye teşebbüs etmiş, sonra vazgeçmişti. Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz: ''Ben iki kurbanlığın çocuğuyum.'' (4) buyurmuştur. <strong>Kurban</strong>, gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi <strong>kurban</strong> kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Mü'minler her <strong>kurban</strong> kesiminde Hz. ıbrahim ile oğlu Hz. ısmail'in Yüce Allah'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu sembolik davranışla göstermiş olmaktadırlar. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'">, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkanı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Zengine malını, Allah'ın rızası, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Ramazan Bayramı'nda fıtır sadakası, <strong>Kurban</strong> Bayramı'nda etle günlük rızık temin etme kaygısından kurtarılan fakirlerin, bir neşe ve sevinme günü olan bayramlara gerçekten ve gönülden katılmaları sağlanmış olur. Allah rızası ve fakirlere et ikramı şartları yerine getirilirse; bundan sonra, kurbanın etinden çoluk-çocuğun yediği kısım içinde insan sevap alır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> Bayramı sebebiyle milyonlarca hayvanın boğazlandığını ve geniş çapta mal varlığına kıyıldığını ileri sürüp, <strong>kurban</strong> kesmenin ekonomik bakımdan sakıncalı olduğunu söyleyenler bulunabilir. Ancak, kesilen kurbanların, tırnaklarına varıncaya kadar en küçük parçasını zayi etmemek pekala mümkündür, genellikle böyle de olmaktadır. Ayrıca, kurbanların kesildiği ayda kasapların kestikleri hayvanların sayılarında bir azalma olmaktadır. Zenginler her zaman et yediklerinden, <strong>kurban</strong> kesimi suretiyle et tüketiminde meydana gelen artış, daha ziyade, ya hiç et yüzü görmeyen fakirler veya yeterince et yiyemeyen orta tabaka lehinde olmaktadır. Zaten meselenin sosyal adalet ve yardımlaşma cephesi de budur. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Diğer taraftan, <strong>kurban</strong> kesme geleneğinin, besiciliği teşvik ettiği, işsizlere iş sahası açtığı, pazarlara hareket getirdiği, zenginlere <strong>kurban</strong> satan fakirlerin ve orta hallilerin durumlarının iyileştiği bir gerçektir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Tekbir getirilerek <strong>kurban</strong> kesenlerle hacılar arasında bir benzerlik vardır. Mekke'ye gidemeyenler, bu suretle hacıların ulvî duygularına ortak olurlar, aynı hayatın bir örneğini yaşarlar. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kur'an-ı Kerim'de: "Onların (kesilen kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece (iyi duygu ve niyetiniz) ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı, Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele.''(5) buyurulmaktadır. Buna göre <strong>kurban</strong> ibadetinde önemli olan, sadece kanı akıtmak veya et yemek yahut da dinî bir geleneği yerine getirnek değil, Allah rızası için maksadı ve hikmeti tahakkuk ettirecek şekilde <strong>kurban</strong> kesmektir.(6) Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının toprağa derince gömülmesi, mümkün olduğu ölçüde dışarıda hiçbir parçanın bırakılmaması gerekir. Bu husus, kurbanlık hayvana ve <strong>kurban</strong> ibadetine karşı gösterilecek saygının bir gereği olduğu gibi, özellikle büyük şehirlerde ve kalabalık yerleşim birimlerinde sağlık kuralları ve çevre temizliği açısından da son derece önemlidir.<strong>Kurban</strong> kesmenin ve etini ihtiyaç sahiblerine dağıtmanın ecrini, çevre kirliliği meydana getirerek ve kul haklarını ihlal ederek azaltmamak gerekir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> bayramına yaklaştığımız şu günlerde, halkımızdan, <strong>kurban</strong> ile ilgili pek çok soru gelmektedir. Bunlardan önemli gördüğümüz bazı sorularla, bunların cevaplarını burada zikretmek istiyorum. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> kesme yükümlülüğünün şartları nelerdir? </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bir kimsenin <strong>kurban</strong> kesmekle yükümlü sayılması için bulunması gereken şartlara vucub şartları denilir. <strong>Kurban</strong> kesmenin sünnet olduğunu söyleyenlere göre ise bunlar sünnet oluşun şartlarıdır. Bir kimsenin <strong>kurban</strong> kesmekle yükümlü olabilmesi için şu şartlar aranır: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">a) Müslüman olmak </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">b) Akıllı ve ergenlik çağına girmiş olmak </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">c) Yolcu olmamak, yani mukim olmak </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">d) Dinen zengin olmak. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Buradaki zenginlikten maksat; kişinin temel ihtiyaçlarından başka 80.18 gr. altın veya bunun kıymetinde mal veya paraya sahip olması demektir. Zekattaki zenginlik ölçüsü ile, kurbandaki zenginlik ölçüsü aynı olmakla beraber, zekatta olduğu üzere, malın artıcı olması şart olmadığı gibi, üzerinden bir yıl geçmiş olması da gerekmez. Daha önce fakir iken, <strong>kurban</strong> kesme günlerinde, biraz önce bahsedilen zenginlik ölçüsüne ulaşan kimse, <strong>kurban</strong> kesmekle yükümlü olur. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Ailede bir kişinin <strong>kurban</strong> kesmesi yeterli mi? yoksa tüm aile fertlerinin <strong>kurban</strong> kesmesi gerekir mi? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">ıslâm dininde; ailede "mal birliği değil", "mal ayrılığı" prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa, sadece onlar <strong>kurban</strong> kesmekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa, her birinin, ayrı ayrı <strong>kurban</strong> kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa, hiç biri <strong>kurban</strong> kesmekle yükümlü olmaz. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Hangi hayvanlardan <strong>kurban</strong> olur ve kurbanlık hayvanda bulunması gereken özellikler nelerdir? </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'">; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bu hayvanların erkekleri <strong>kurban</strong> edilebileceği gibi, dişileri de <strong>kurban</strong> edilebilir. Bunlardan devenin beş, sığır ile mandanın iki, koyun ile keçinin bir yaşını doldunnuş olmaları gerekir. Ancak, koyunun semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilerle aynı olması halinde altı ayını tamamladıktan sonra <strong>kurban</strong> edilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların <strong>kurban</strong> olarak kesilmesi geçerli değildir. Koyun ve keçi sadece bir kişi için; deve, sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa <strong>kurban</strong> olarak kesilebilir. Yedi kişiyi geçmemek şartıyla , ortakların tek veya çift olmalarında bir fark yoktur. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bir hayvanın <strong>kurban</strong> olmasına engel olan kusurlar nelerdir? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kurbanlık hayvanın, <strong>kurban</strong> olmaya engel bir kusurunun bulunmaması gerekir. <strong>Kurban</strong> edilecek hayvanın sağlıklı, düzgün, azaları tamam, besili olması hem ibadetin gaye ve mahiyetine, hem de sağlık kurallarına uygun düşer. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı azaları eksik, mesela bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar <strong>kurban</strong> olmaz. Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal, biraz hasta, bir kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasında <strong>kurban</strong> açısından bir sakınca yoktur. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kurbanlık hayvanın canlı olarak tartılıp kilogram fiatı üzerinden anlaşarak veya kesildikten sonra eti tartılarak fiyatının belirlenmesi ile satın almak caiz midir? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Tane hesabı ile satın alınan hayvanın <strong>kurban</strong> edilmesi caiz olduğu gibi; alıcı ve satıcı arasında, sonunda anlaşmazlık çıkmamak şartı ile, bedeli kesildikten sonra, etinin beher kilosu için taraflarca önceden belirlenen fiyattan ödenmek üzere satın alınan hayvanın <strong>kurban</strong> olarak kesilmesi; yine, canlı olarak tartılıp beher kilosu için takdir edilen bedel karşılığında satın alınan hayvanın <strong>kurban</strong> edilmesi de caizdir. Kurbanlık hayvanın taksitle veya visa kartı ile satın alınmasında da bir sakınca yoktur. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kişinin kurbanını bizzat kendisinin kesmesi veya kesilirken başında bulunması gerekir mi? Bu iş için bir kimseyi ya da resmi veya özel bir hayır kurumunu vekil edebilir mi? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> kesmekle yükümlü olan kişinin, keseceği kurbanı bizzat satın alması, kendisinin kesmesi veya kesilirken yanında bulunması -kurbanın sahih olması için-gerekli değildir. Bunlar vekalet yoluyla da yapılabilir. Çünkü <strong>kurban</strong> malî bir ibadettir. Malî ibadetlerde vekalet caizdir. Hiçbir mazeret olmadan da, kişi kendi adına kurbanını satın alıp kesmek üzere güvendiği bir kimseyi vekil tayin edebilir. Vekil, hakiki şahıs olabileceği gibi, hükmî şahıs, yani özel veya resmi bir kuruluş da olabilir. Buna göre, yurtiçinde veya yurtdışında bulunan kimselerden, isteyenlerin, önceden bedelini ödeyerek, Diyanet ışleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın müşterek organizesiyle, vekaleten kurbanlarını kestirmeleri ve bu kurbanların etlerinin yurtiçi veya yurtdışındaki muhtaç dindaş ve soydaşlara ulaştırılması dinen caizdir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kadın Ve Ehl-i Kitap, Kurbanlık Hayvanı Kesebilir mi? Ve Kestikleri Yenir mi? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bir müslümanın, erkek olsun kadın olsun usulüne uygun olarak kestiği hayvanların eti yenir. Yine ehl-i kitap olan, yani peygamberlerden ve semavi kitaplardan birine inanmış olan (Yahudi, Hıristiyan) ların kestikleri hayvanların etleri de yenir. Bu bakımdan, müslüman bir kadının yahut ehl-i kitap kadın veya erkeğin kurbanlık hayvanı kesmesi caizdir. Bunların kestikleri kurbanın eti de yenir. Ancak, <strong>kurban</strong>, bir ibadet olduğundan -imkan varsa- onu müslümanın kesmesi daha uygun olur. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> etinden, müslüman olan komşulara hediye etmek caiz olduğu gibi, müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kurbanın derisi satılabilir mi? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Kurbanın derisini seccade veya evde kullanılacak bir şey yapmak caiz olduğu gibi, bir fakire veya hayır işlerine hizmet eden bir kuruluşa vermek de caizdir. Kurbanın derisi, kurbanın bir parçası olduğundan, satılması caiz olmadığı gibi, kurbanı kesene kasap ücreti olarak verilmesi de uygun değildir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Ölü kurbanı diye bir şey var mıdır? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bilindiği gibi, ölen bir kimsenin dini yükümlülükleri sona erer. Bu itibarla ölü kurbanı diye bir şey söz konusu değildir. Ancak, bir kimse, ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına sevabını bağışlamak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere yardımda bulunabileceği gibi, kurbanda kesebilir. Ölen kimsenin kendisi için <strong>kurban</strong> kesilmesine dair vasiyyeti yoksa, bu <strong>kurban</strong> etini fakirler yiyebileceği gibi, <strong>kurban</strong> kesen kimse ve zenginler de yiyebilir. Ölenin vasiyyeti varsa, tamamen fakirlere yedirilmesi veya dağıtılması gerekir. Böyle bir kurbanın etinden <strong>kurban</strong> kesen mirascılar ve dinen zengin sayılanlar yiyemezler. Ölen kimsenin vasiyyeti olmaksızın, sevabı onun ruhuna bağışlanmak üzere kesilen kurbanın herhangi bir zamanda kesilmesi caiz ise de, <strong>kurban</strong> kesme günlerinde kesilmesi daha faziletli ve daha sevaplıdır. Ölenin vasiyyeti gereğince kesilen <strong>kurban</strong> ise ancak, <strong>kurban</strong> kesme günlerinde kesilir. Vasiyyeti yoksa ölen kimse için mirascılarının <strong>kurban</strong> kesmesi gerekmez. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Teşrik tekbirleri nedir? <strong>Kurban</strong> kesmeyenlerde teşrik tekbirlerini getirir mi? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bilindiği üzere <strong>kurban</strong> bayramı, kamerî aylardan Zilhicce'nin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Bayramın dört gününe, Arefe günü de ilave edilince bu beş güne ''Eyyamı Teşrik'' denilir ki, ''Tekbir Günleri'' demektir. Bu tekbirlere de ''Teşrik Tekbirleri'' denir. Teşrik tekbiri farz namazların peşinden şöyle alınır: "Allahu Ekber, Allahu Ekber, La ılahe ıllallahu vallahu Ekber, Allahu Ekber Velillahilhamd'' Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmiüç vakit farz namazlarının peşinden, selamdan sonra bu tekbiri; bir defa getirmek vaciptir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">ıster cemaatle, ister yalnız başına namaz kılan, <strong>kurban</strong> kesen veya kesmeyen yolcu olan veya olmayan kadın-erkeğin, farz olan her namazın peşinden Teşrik tekbirlerini getirmeleri gerekir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'Arial'">Kurban</span></strong><span style="font-family: 'Arial'"> Bayramını idrak etmek üzereyiz. Bu bakımdan biraz da Bayramların dinî ve millî hayatımızdaki öneminden bahsetmek yerinde olur. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Ötedenberi her toplumun ve din mensuplarının bayramları olagelmiştir. Bayram, neşe ve sevinç günü demektir. Belli günlerde, süslenmek, neşelenmek ve eğlenmek suretiyle dinlenmek, sıkıntıları atarak rahatlamak, üzüntüleri bırakıp topluca hoş vakit geçirmek bir ihtiyaçtır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bayramların millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dinî his ve şuurun sosyal boyutta tazelenmesinin de bir vesilesidir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şuurunun fertlere kuvvetle hakim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin ve nefret bulunan kabile, aile ve şahısların, düşmanlık ve husumet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmeleri, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiklerinde, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber: "Bu günler nedir? Diye sorduğunda Medineliler: Biz cahiliyetten beri bu günlerde eğleniriz'' dediler. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz: "Allah size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir.'' (7) buyurmuştur. O günden beri kutlanagelen bu iki bayram, müslüman milletlerin aynı zamanda millî bayramları yerine de geçmiştir. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bayram günleri mutlak ve halis ibadet günü olmadığı gibi, katıksız eğlenme günü de değildir. Bu iki hususu bir arada toplayan günlerdir. Bayramları, ibadet ve taatten tecrit edip, sadece oyun, eğlence, zevk ve safâ günü olarak anlamak yanlış olduğu gibi, meşru oyunlardan ve mübah eğlencelerden tecrit edip, sırf bir ibadet ve taat günü olarak anlamak da hatalıdır. Çünkü insanın manevî varlığı yanında, maddî varlığının da beslenmeye ihtiyacı vardır. ıbadet ve taatlarla ruh ve kalp gibi manevî varlığımız tatmin edildiği gibi çeşitli ikram ve ziyafetlerle, belli ölçüler içinde yapılan meşru oyun ve eğlencelerle de maddî varlığımız tatmin edilmiş olur. Meşru sınırlar içinde yapılan oyun ve eğlenceler, bayramların özünde mevcuttur. Nitekim Hz. Peygamber, bir bayram günü habeşliler tarafından oynanan kalkan ve mızrak oyununu Hz. Aişe ile birlikte seyretmiş; yine Hz. Aişe'nin hane-i saadette muğanniye kızlara bazı ezgiler söyletmesine ses çıkarmamıştır.(8) Ancak şurası unutulmamalıdır ki, herşeyin ifradı olduğu gibi oyun ve eğlencenin de ifradı iyi değildir. Bu sebeple oyun ve eğlence konusunda ölçülü hareket etmek, meşruiyet ve cevaz sınırlarına dikkatle riayet etmek gerekir. (9) </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">Bayram günlerinde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Kur'an-ı Kerim'de, Yüce Allah'a ibadetten sonra, anne-babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı ''öf '' bile demek yasaklanmıştır. (10) Akraba ve komşularla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duygularımızı aktarmalıyız. Karşılaştığımız herkese selam vermeli, tanıdığımız ve tanımadığımız kimselerin bayramını kutlamalıyız. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek, hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başlarını okşamalı, onlara anne ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek ruhlarını şâd etmeliyiz. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz. Her zaman olduğu gibi, bayram günlerinde de yüce dinimizin emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplum fertlerini birbiriyle kaynaştırarak millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında; devleti ve milleti rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların bertaraf edilmesinde etkili olan hususlardır. </span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">1- Bkz. Tirmizî, Edâhî, 11, Hadis No: 1507. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">2- Mâide, 27. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">3- Saffât, 102-110. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">4- Aclûni, Keşfül-Hafâ, c. 1, s. 109. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">5- Hac, 37. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">6-Prof. Dr. Süleyman ULUDAğ, ıslâm'da Emir ve Yasakların Hikmeti, TDV Yayını, s. 99, 100, 101. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">7- Ebû Dâvûd, Sâlât, 245; Nesâî, Sâlâtü'l-ıdeyn, 1; Tecrîd-i Sarih Tercemesi, c. 3, s. 157. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">8- Bkz. Buhârî, ıdeyn, 3; Müslim, ıdeyn, 16. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">9- ULUDAğ; a.g.e, s. 101, 102, 103. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 12px">10- ısrâ, 23.</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Elifgül, post: 23209, member: 1043"] [B][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Toplumda Yardımlaşma ve Dayanışma Ruhunu Canlı Tutan ıbadet Kurban ıbadeti[/SIZE][/FONT][/B] [LEFT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Dinî bayramlarımızdan olan Kurban Bayramı'nın arefe ve bayram günleri, ıslâm dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adayları; Mekke'deki Arafat alanında toplanarak, Allah'a yönelmekte ve O'ndan af ve bağış dilemektedirler. Oradaki bu manzara, ıslâm'ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir.[/SIZE][/FONT][/LEFT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Dinî bayramlarımızdan olan [B]Kurban[/B] Bayramı'nın arefe ve bayram günleri, ıslâm dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adayları; Mekke'deki Arafat alanında toplanarak, Allah'a yönelmekte ve O'ndan af ve bağış dilemektedirler. Oradaki bu manzara, ıslâm'ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir. Diğer taraftan malî bir ibadet olan ve sosyal yardımlaşmayı sağlayan "[B]Kurban[/B]" da bu günlerde yerine getirilmektedir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Sözlükte; yaklaşmak, yakınlık peyda etmek anlama gelen [B]kurban[/B], dinî terim olarak; ibadet niyetiyle [B]kurban[/B] kesme günlerinde, belirlenmiş bir hayvanı Allah rızası için kesmektir. Buna "Udhiyye" de denir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanın hükmü sünnettir. Hanefi fıkhında tercih edilen görüş ise bunun [B]vacip [/B]olduğudur. [B]Kurban[/B] ibadeti, Hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz. Peygamber de vefatına kadar on yıla yakın bir süre hep [B]Kurban[/B] (udhiyye) kesmiştir.(1) [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] [B]ibadetinin[/B] tarihi oldukça eskidir. Hemen bütün semavî dinlerde [B]kurban[/B] kesmek, insanı Allah'a manen yaklaştıran ve ulaştıran bir ibadet sayılmıştır. Biraz önce de belirttiğimiz gibi [B]kurban[/B], "kurbet" yani Allah'a yakınlık manasına gelmektedir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Hz. Adem'in iki oğlunun [B]kurban[/B] kesmelerinin Kur'an-ı Kerim'de söz konusu edilmesi, bu ibadetin ne kadar eskilere gittiğini gösterir. Konu ile ilgili olarak ayette şöyle buyrulmaktadır: "Ey Muhammed! Onlara Adem'in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat! ıkisi birer [B]kurban[/B] sunmuşlardı da birinin ki kabul edilmiş; diğerinin ki ise kabul edilmemişti...''(2) [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]ıslam'daki [B]kurban[/B] [B]ibadetinin[/B] Hz. ıbrahim ve Hz. ısmail ile de yakın ilgisi vardır. şöyle ki: Hz. ıbrahim, bir oğlu olursa, Allah yolunda onu [B]kurban[/B] edeceğini adamıştı. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra oğulları olmuş, fakat o, adağını unutmuştu. Rüyadakendisini, oğlu ısmail'i [B]kurban[/B] ediyor görünce, adağını hatırlamıştı. Konuyu oğlu ısmail'e açmış, oğlu da bu emre büyük bir teslimiyyet göstermişti. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: ''(ısmail) babası ıbrahim'le birlikte yürüyüp gezecek çağa gelince: 'Ey oğulcuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin? Dedi. (ısmail'de): Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse beni sabredenlerden olduğumu göreceksin' dedi. Böylece ikisi de Allah'a teslimiyyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca, Biz: [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]-Ey ıbrahim! Rüyayı gerçek yaptın, işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız'' diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. Ona, fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. Sonra gelenler için de 'ıbrahim'e selam olsun' diye ona iyi bir ün bıraktık. ışte biz iyileri böylece mükafatlandırırız.''(3) [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Çok eski zamanlardan beri sürüp gelen [B]kurban[/B] geleneği hatta insanları [B]kurban[/B] etme inancı Hz. Peygamber'in zamanına kadar devam etmiş, Abdülmuttalip, oğlu, Hz. Muhammed'in babası Abdullah'ı [B]kurban[/B] etmeye teşebbüs etmiş, sonra vazgeçmişti. Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz: ''Ben iki kurbanlığın çocuğuyum.'' (4) buyurmuştur. [B]Kurban[/B], gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi [B]kurban[/B] kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Mü'minler her [B]kurban[/B] kesiminde Hz. ıbrahim ile oğlu Hz. ısmail'in Yüce Allah'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu sembolik davranışla göstermiş olmaktadırlar. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial], toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkanı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Zengine malını, Allah'ın rızası, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Ramazan Bayramı'nda fıtır sadakası, [B]Kurban[/B] Bayramı'nda etle günlük rızık temin etme kaygısından kurtarılan fakirlerin, bir neşe ve sevinme günü olan bayramlara gerçekten ve gönülden katılmaları sağlanmış olur. Allah rızası ve fakirlere et ikramı şartları yerine getirilirse; bundan sonra, kurbanın etinden çoluk-çocuğun yediği kısım içinde insan sevap alır. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] Bayramı sebebiyle milyonlarca hayvanın boğazlandığını ve geniş çapta mal varlığına kıyıldığını ileri sürüp, [B]kurban[/B] kesmenin ekonomik bakımdan sakıncalı olduğunu söyleyenler bulunabilir. Ancak, kesilen kurbanların, tırnaklarına varıncaya kadar en küçük parçasını zayi etmemek pekala mümkündür, genellikle böyle de olmaktadır. Ayrıca, kurbanların kesildiği ayda kasapların kestikleri hayvanların sayılarında bir azalma olmaktadır. Zenginler her zaman et yediklerinden, [B]kurban[/B] kesimi suretiyle et tüketiminde meydana gelen artış, daha ziyade, ya hiç et yüzü görmeyen fakirler veya yeterince et yiyemeyen orta tabaka lehinde olmaktadır. Zaten meselenin sosyal adalet ve yardımlaşma cephesi de budur. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Diğer taraftan, [B]kurban[/B] kesme geleneğinin, besiciliği teşvik ettiği, işsizlere iş sahası açtığı, pazarlara hareket getirdiği, zenginlere [B]kurban[/B] satan fakirlerin ve orta hallilerin durumlarının iyileştiği bir gerçektir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Tekbir getirilerek [B]kurban[/B] kesenlerle hacılar arasında bir benzerlik vardır. Mekke'ye gidemeyenler, bu suretle hacıların ulvî duygularına ortak olurlar, aynı hayatın bir örneğini yaşarlar. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kur'an-ı Kerim'de: "Onların (kesilen kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece (iyi duygu ve niyetiniz) ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı, Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele.''(5) buyurulmaktadır. Buna göre [B]kurban[/B] ibadetinde önemli olan, sadece kanı akıtmak veya et yemek yahut da dinî bir geleneği yerine getirnek değil, Allah rızası için maksadı ve hikmeti tahakkuk ettirecek şekilde [B]kurban[/B] kesmektir.(6) Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının toprağa derince gömülmesi, mümkün olduğu ölçüde dışarıda hiçbir parçanın bırakılmaması gerekir. Bu husus, kurbanlık hayvana ve [B]kurban[/B] ibadetine karşı gösterilecek saygının bir gereği olduğu gibi, özellikle büyük şehirlerde ve kalabalık yerleşim birimlerinde sağlık kuralları ve çevre temizliği açısından da son derece önemlidir.[B]Kurban[/B] kesmenin ve etini ihtiyaç sahiblerine dağıtmanın ecrini, çevre kirliliği meydana getirerek ve kul haklarını ihlal ederek azaltmamak gerekir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] bayramına yaklaştığımız şu günlerde, halkımızdan, [B]kurban[/B] ile ilgili pek çok soru gelmektedir. Bunlardan önemli gördüğümüz bazı sorularla, bunların cevaplarını burada zikretmek istiyorum. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] kesme yükümlülüğünün şartları nelerdir? [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bir kimsenin [B]kurban[/B] kesmekle yükümlü sayılması için bulunması gereken şartlara vucub şartları denilir. [B]Kurban[/B] kesmenin sünnet olduğunu söyleyenlere göre ise bunlar sünnet oluşun şartlarıdır. Bir kimsenin [B]kurban[/B] kesmekle yükümlü olabilmesi için şu şartlar aranır: [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]a) Müslüman olmak [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]b) Akıllı ve ergenlik çağına girmiş olmak [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]c) Yolcu olmamak, yani mukim olmak [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]d) Dinen zengin olmak. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Buradaki zenginlikten maksat; kişinin temel ihtiyaçlarından başka 80.18 gr. altın veya bunun kıymetinde mal veya paraya sahip olması demektir. Zekattaki zenginlik ölçüsü ile, kurbandaki zenginlik ölçüsü aynı olmakla beraber, zekatta olduğu üzere, malın artıcı olması şart olmadığı gibi, üzerinden bir yıl geçmiş olması da gerekmez. Daha önce fakir iken, [B]kurban[/B] kesme günlerinde, biraz önce bahsedilen zenginlik ölçüsüne ulaşan kimse, [B]kurban[/B] kesmekle yükümlü olur. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Ailede bir kişinin [B]kurban[/B] kesmesi yeterli mi? yoksa tüm aile fertlerinin [B]kurban[/B] kesmesi gerekir mi? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]ıslâm dininde; ailede "mal birliği değil", "mal ayrılığı" prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa, sadece onlar [B]kurban[/B] kesmekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa, her birinin, ayrı ayrı [B]kurban[/B] kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa, hiç biri [B]kurban[/B] kesmekle yükümlü olmaz. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Hangi hayvanlardan [B]kurban[/B] olur ve kurbanlık hayvanda bulunması gereken özellikler nelerdir? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial]; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bu hayvanların erkekleri [B]kurban[/B] edilebileceği gibi, dişileri de [B]kurban[/B] edilebilir. Bunlardan devenin beş, sığır ile mandanın iki, koyun ile keçinin bir yaşını doldunnuş olmaları gerekir. Ancak, koyunun semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilerle aynı olması halinde altı ayını tamamladıktan sonra [B]kurban[/B] edilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların [B]kurban[/B] olarak kesilmesi geçerli değildir. Koyun ve keçi sadece bir kişi için; deve, sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa [B]kurban[/B] olarak kesilebilir. Yedi kişiyi geçmemek şartıyla , ortakların tek veya çift olmalarında bir fark yoktur. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bir hayvanın [B]kurban[/B] olmasına engel olan kusurlar nelerdir? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kurbanlık hayvanın, [B]kurban[/B] olmaya engel bir kusurunun bulunmaması gerekir. [B]Kurban[/B] edilecek hayvanın sağlıklı, düzgün, azaları tamam, besili olması hem ibadetin gaye ve mahiyetine, hem de sağlık kurallarına uygun düşer. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı azaları eksik, mesela bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar [B]kurban[/B] olmaz. Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal, biraz hasta, bir kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasında [B]kurban[/B] açısından bir sakınca yoktur. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kurbanlık hayvanın canlı olarak tartılıp kilogram fiatı üzerinden anlaşarak veya kesildikten sonra eti tartılarak fiyatının belirlenmesi ile satın almak caiz midir? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Tane hesabı ile satın alınan hayvanın [B]kurban[/B] edilmesi caiz olduğu gibi; alıcı ve satıcı arasında, sonunda anlaşmazlık çıkmamak şartı ile, bedeli kesildikten sonra, etinin beher kilosu için taraflarca önceden belirlenen fiyattan ödenmek üzere satın alınan hayvanın [B]kurban[/B] olarak kesilmesi; yine, canlı olarak tartılıp beher kilosu için takdir edilen bedel karşılığında satın alınan hayvanın [B]kurban[/B] edilmesi de caizdir. Kurbanlık hayvanın taksitle veya visa kartı ile satın alınmasında da bir sakınca yoktur. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kişinin kurbanını bizzat kendisinin kesmesi veya kesilirken başında bulunması gerekir mi? Bu iş için bir kimseyi ya da resmi veya özel bir hayır kurumunu vekil edebilir mi? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] kesmekle yükümlü olan kişinin, keseceği kurbanı bizzat satın alması, kendisinin kesmesi veya kesilirken yanında bulunması -kurbanın sahih olması için-gerekli değildir. Bunlar vekalet yoluyla da yapılabilir. Çünkü [B]kurban[/B] malî bir ibadettir. Malî ibadetlerde vekalet caizdir. Hiçbir mazeret olmadan da, kişi kendi adına kurbanını satın alıp kesmek üzere güvendiği bir kimseyi vekil tayin edebilir. Vekil, hakiki şahıs olabileceği gibi, hükmî şahıs, yani özel veya resmi bir kuruluş da olabilir. Buna göre, yurtiçinde veya yurtdışında bulunan kimselerden, isteyenlerin, önceden bedelini ödeyerek, Diyanet ışleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın müşterek organizesiyle, vekaleten kurbanlarını kestirmeleri ve bu kurbanların etlerinin yurtiçi veya yurtdışındaki muhtaç dindaş ve soydaşlara ulaştırılması dinen caizdir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kadın Ve Ehl-i Kitap, Kurbanlık Hayvanı Kesebilir mi? Ve Kestikleri Yenir mi? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bir müslümanın, erkek olsun kadın olsun usulüne uygun olarak kestiği hayvanların eti yenir. Yine ehl-i kitap olan, yani peygamberlerden ve semavi kitaplardan birine inanmış olan (Yahudi, Hıristiyan) ların kestikleri hayvanların etleri de yenir. Bu bakımdan, müslüman bir kadının yahut ehl-i kitap kadın veya erkeğin kurbanlık hayvanı kesmesi caizdir. Bunların kestikleri kurbanın eti de yenir. Ancak, [B]kurban[/B], bir ibadet olduğundan -imkan varsa- onu müslümanın kesmesi daha uygun olur. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] etinden, müslüman olan komşulara hediye etmek caiz olduğu gibi, müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kurbanın derisi satılabilir mi? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Kurbanın derisini seccade veya evde kullanılacak bir şey yapmak caiz olduğu gibi, bir fakire veya hayır işlerine hizmet eden bir kuruluşa vermek de caizdir. Kurbanın derisi, kurbanın bir parçası olduğundan, satılması caiz olmadığı gibi, kurbanı kesene kasap ücreti olarak verilmesi de uygun değildir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Ölü kurbanı diye bir şey var mıdır? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bilindiği gibi, ölen bir kimsenin dini yükümlülükleri sona erer. Bu itibarla ölü kurbanı diye bir şey söz konusu değildir. Ancak, bir kimse, ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına sevabını bağışlamak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere yardımda bulunabileceği gibi, kurbanda kesebilir. Ölen kimsenin kendisi için [B]kurban[/B] kesilmesine dair vasiyyeti yoksa, bu [B]kurban[/B] etini fakirler yiyebileceği gibi, [B]kurban[/B] kesen kimse ve zenginler de yiyebilir. Ölenin vasiyyeti varsa, tamamen fakirlere yedirilmesi veya dağıtılması gerekir. Böyle bir kurbanın etinden [B]kurban[/B] kesen mirascılar ve dinen zengin sayılanlar yiyemezler. Ölen kimsenin vasiyyeti olmaksızın, sevabı onun ruhuna bağışlanmak üzere kesilen kurbanın herhangi bir zamanda kesilmesi caiz ise de, [B]kurban[/B] kesme günlerinde kesilmesi daha faziletli ve daha sevaplıdır. Ölenin vasiyyeti gereğince kesilen [B]kurban[/B] ise ancak, [B]kurban[/B] kesme günlerinde kesilir. Vasiyyeti yoksa ölen kimse için mirascılarının [B]kurban[/B] kesmesi gerekmez. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Teşrik tekbirleri nedir? [B]Kurban[/B] kesmeyenlerde teşrik tekbirlerini getirir mi? [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bilindiği üzere [B]kurban[/B] bayramı, kamerî aylardan Zilhicce'nin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Bayramın dört gününe, Arefe günü de ilave edilince bu beş güne ''Eyyamı Teşrik'' denilir ki, ''Tekbir Günleri'' demektir. Bu tekbirlere de ''Teşrik Tekbirleri'' denir. Teşrik tekbiri farz namazların peşinden şöyle alınır: "Allahu Ekber, Allahu Ekber, La ılahe ıllallahu vallahu Ekber, Allahu Ekber Velillahilhamd'' Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmiüç vakit farz namazlarının peşinden, selamdan sonra bu tekbiri; bir defa getirmek vaciptir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]ıster cemaatle, ister yalnız başına namaz kılan, [B]kurban[/B] kesen veya kesmeyen yolcu olan veya olmayan kadın-erkeğin, farz olan her namazın peşinden Teşrik tekbirlerini getirmeleri gerekir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=3][B][FONT=Arial]Kurban[/FONT][/B][FONT=Arial] Bayramını idrak etmek üzereyiz. Bu bakımdan biraz da Bayramların dinî ve millî hayatımızdaki öneminden bahsetmek yerinde olur. [/FONT][/SIZE][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Ötedenberi her toplumun ve din mensuplarının bayramları olagelmiştir. Bayram, neşe ve sevinç günü demektir. Belli günlerde, süslenmek, neşelenmek ve eğlenmek suretiyle dinlenmek, sıkıntıları atarak rahatlamak, üzüntüleri bırakıp topluca hoş vakit geçirmek bir ihtiyaçtır. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bayramların millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dinî his ve şuurun sosyal boyutta tazelenmesinin de bir vesilesidir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şuurunun fertlere kuvvetle hakim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin ve nefret bulunan kabile, aile ve şahısların, düşmanlık ve husumet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmeleri, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiklerinde, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber: "Bu günler nedir? Diye sorduğunda Medineliler: Biz cahiliyetten beri bu günlerde eğleniriz'' dediler. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz: "Allah size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir.'' (7) buyurmuştur. O günden beri kutlanagelen bu iki bayram, müslüman milletlerin aynı zamanda millî bayramları yerine de geçmiştir. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bayram günleri mutlak ve halis ibadet günü olmadığı gibi, katıksız eğlenme günü de değildir. Bu iki hususu bir arada toplayan günlerdir. Bayramları, ibadet ve taatten tecrit edip, sadece oyun, eğlence, zevk ve safâ günü olarak anlamak yanlış olduğu gibi, meşru oyunlardan ve mübah eğlencelerden tecrit edip, sırf bir ibadet ve taat günü olarak anlamak da hatalıdır. Çünkü insanın manevî varlığı yanında, maddî varlığının da beslenmeye ihtiyacı vardır. ıbadet ve taatlarla ruh ve kalp gibi manevî varlığımız tatmin edildiği gibi çeşitli ikram ve ziyafetlerle, belli ölçüler içinde yapılan meşru oyun ve eğlencelerle de maddî varlığımız tatmin edilmiş olur. Meşru sınırlar içinde yapılan oyun ve eğlenceler, bayramların özünde mevcuttur. Nitekim Hz. Peygamber, bir bayram günü habeşliler tarafından oynanan kalkan ve mızrak oyununu Hz. Aişe ile birlikte seyretmiş; yine Hz. Aişe'nin hane-i saadette muğanniye kızlara bazı ezgiler söyletmesine ses çıkarmamıştır.(8) Ancak şurası unutulmamalıdır ki, herşeyin ifradı olduğu gibi oyun ve eğlencenin de ifradı iyi değildir. Bu sebeple oyun ve eğlence konusunda ölçülü hareket etmek, meşruiyet ve cevaz sınırlarına dikkatle riayet etmek gerekir. (9) [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]Bayram günlerinde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Kur'an-ı Kerim'de, Yüce Allah'a ibadetten sonra, anne-babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı ''öf '' bile demek yasaklanmıştır. (10) Akraba ve komşularla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duygularımızı aktarmalıyız. Karşılaştığımız herkese selam vermeli, tanıdığımız ve tanımadığımız kimselerin bayramını kutlamalıyız. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek, hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başlarını okşamalı, onlara anne ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek ruhlarını şâd etmeliyiz. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz. Her zaman olduğu gibi, bayram günlerinde de yüce dinimizin emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplum fertlerini birbiriyle kaynaştırarak millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında; devleti ve milleti rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların bertaraf edilmesinde etkili olan hususlardır. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]1- Bkz. Tirmizî, Edâhî, 11, Hadis No: 1507. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]2- Mâide, 27. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]3- Saffât, 102-110. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]4- Aclûni, Keşfül-Hafâ, c. 1, s. 109. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]5- Hac, 37. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]6-Prof. Dr. Süleyman ULUDAğ, ıslâm'da Emir ve Yasakların Hikmeti, TDV Yayını, s. 99, 100, 101. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]7- Ebû Dâvûd, Sâlât, 245; Nesâî, Sâlâtü'l-ıdeyn, 1; Tecrîd-i Sarih Tercemesi, c. 3, s. 157. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]8- Bkz. Buhârî, ıdeyn, 3; Müslim, ıdeyn, 16. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]9- ULUDAğ; a.g.e, s. 101, 102, 103. [/SIZE][/FONT][/FONT] [FONT=Arial][FONT=Trebuchet MS][SIZE=3]10- ısrâ, 23.[/SIZE][/FONT][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Kurban
Kurban ıbadeti.
Üst
Alt