- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
Balın Şifa Olması Balın şifa oluşu ve bal şerbetiyle alakalı hadisler
Kuran Allah (cc) kelamıdır. Allah'ın seçilmiş elcisi Peygamberimiz Muhammed (SAV) tarafından bize getirilmiştir. Kuran dünyada ve ahretteki mutlak doğruları içermektedir. Bizlerin zayıflığı ve yetersizliği Kuran'ı n gerçeklerini anlamamızı engellemektedir. Bununla birlikte bilginin sistematik bir araştırma aracı olan, bilimin yardımıyla, düşünen insanlar için Kuran daha anlaşılır ve daha kolay kabul edilebilir gelmektedir. ;; 1986 yılında aşağıdaki verilen Nahl suresi (16):68-69 okuduktan sonra
68.Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.
69.Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal(şerbet/içecek)çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.
Ayeti kerime “ renkleri çeşitli bir bal(şerbet/içecek)çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır” diyerek balı çok büyüleyici bir şekilde nazara vermektedir. Bir biyokimyacı olarak bunun bana anlamı oldukça büyüktür. Kudreti sonsuz Allah (cc) bize balın şifasının onun muhtevasına bağlı olduğunu anlatmaktadır. Balın farklı biyokimyasal muhtevası, farklı renk oluşumuna sebep olacaktır.Farklı biyokimyasal bileşim ise farklı tedavi edici özelliğe işaret etmektedir.Bu noktada balın biyokimyasal ve farmakolojik özelliklerini anlamak için bir araştırma başlattım. Nihai amacım ayeti kerimede ifade edilen mesajı açmak, ortaya çıkarmaktı.
Balın farklı renklerde oluşu bilinen bir gerçektir. Balların rengi neredeyse renksiz-berrak‘dan (akasya çiçeği balı) koyu kahveye (kestane balı) kadar değişmektedir. Malezya’da ananas ve yıldız meyvesi (star fruit) balı altın sarısı rengindedir. Bir bilimsel gerçek de şudur ki, balın rengini birçok faktör birden belirler. Bal çiçekli bitkilerdeki nektardan arı tarafından biyoteknolojik olarak yapılan çok kompleks bir şuruptur. Yüzlerce biyokimyasal madde içermektedir. Bunlar fruktoz,glukoz,maltoz ve sukroz gibi şekerler, invertaz, sukroz-glikoz oksidaz, diastaz, fosfataz gibi proteinler ve lipitler vitaminler mineraller, glikozitler, polifenoller, flavonoidler, fenolik asitler gibi organik bileşiklerdir. İşte bu biyokimyasal moleküllerin farklı oranlarda bir araya gelişi balın dış görünüşündeki renge sebep olmaktadır. Yaptığımız biyokimyasal araştırmalar daha fazla fenolik bileşik içeren balların bu bileşikleri içermeyenlere göre daha koyu renkli olduğunu ortaya çıkardı.
Balın Kuran’da ifade edilen, tedavi edici, şifa verici özelliğini ortaya çıkarmak çalışmamızın en zorlu kısmıydı. Şifa ama hangi hastalığa? Ve balı bu hastalığın tedavisinde nasıl kullanacaktık. 25 yıldır yaptığımız araştırmalar sonunda dünyanın en iyi yara bakım maddesinin bal olduğu sonucuna vardık. Bal bugüne kadar İnsanoğlunun yapmış olduğu bütün yara bakım maddeleri ve malzemelerinden çok çok üstündü. Balın benzersiz fiziko-biyokimyasal özellikleri onu en uygun yara tedavi maddesi yapmaktaydı. Hatta kronik, yüksek derecede mikrop kapmış /enfekte olmuş ve bilinen yöntemlerle tedavi edilemeyen yaralar hayret verici bir hızla bal uygulamasıyla tedavi olmaktaydı. Balın aşağıda verilen özellikleri onun şifasına çok önemli katkılar yapmaktadır.
Bakteriyel büyüme bir başka faktörle de engellenmektedir. Bal suyla seyreltildiğinde işlem görmemiş balda hazır olarak bulunan glikoz oksidaz enzimi ortamdaki glikoza etkiyerek glukonik asit (balda en çok bulunan asit) ve hidrojen peroksit (H2O2) üretmektedir. Hidrojen peroksit çok güçlü bir antibakteriyel maddedir. Hidrojen peroksidin etkisi yine balda bulunan C vitaminiyle artmaktadır. Bir başka antibakteriyel özellik ise baldaki organik maddelerden kaynaklanmaktadır. Bu maddeler flavonoidler, polifenoller ve glikozitlerdir. Bu bileşiklerin bal içindeki miktarı nektar kaynağına bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak koyu renkli taze balda daha fazla organik antibakteriyel bileşikler bulunduğu gözlenmektedir. Ayrıca yüksek miktardaki potasyum varlığı da antibakteriyel etkinliğe katkı sağlamaktadır.
Araştırma ekibimiz tıbbi mikrobiyolojist, ortopedik cerrah, rehabilitasyon uzmanı ve özel hemşirelerden oluşmakta ve klinik gözlem çalışmalarında balın yara tedavisindeki etkinliğini araştırmaktadır. Çalışmalar Malaya Üniversitesi Tıp merkezinde yapılmış olup beş yılda tamamlanmıştır. Farklı sebeplerle ortaya çıkan, kronik, iyileşmeyen yaraya sahip 102 hasta oldukça kısa bir zaman aralığında bal tedavisiyle şifaya kavuştular. Bunlar 1 aydan başlayıp 2 yıla kadar süren ve iyileşmeyen yaralardan acı çeken hastalardı. Bu hastalar konvansiyonel ilaçlarla, tuzlu suyla yıkama, povidin-iyot pansumanı, ağızdan ve damardan verilen antibiyotiklerle tedavi edilmeye çalışılmıştı. Hatta bazı hastalara en modern yara tedavilerini de uygulamışlardı. Bütün hastalar enfeksiyon olmuş ve birçok hastaya da ampütasyon (uzuvların kesilmesi) önerilmişti.
Çalışmaların başında hastanın rızası alınarak bal tedavisi başlatıldı. Doktorların, her türlü tedaviyi uygulamalarına rağmen, tedavinin başarısız olduğu durumlarda hastalardan sorumlu doktorlardan da onay alındı. Sabah erken saatte yaraya günlük bal uygulaması yapıldı. Bazı hastalara yaraların temizlenmesi için küçük cerrahi müdahaleler gerekti. Hastalarda bal yaranın üzerini örtecek şekilde uygulandı. Balın dışarı akışını önleyecek şekilde gazlı bez veya pamuk ile yara tamamen kapatıldı. İltihabi yarası büyük olan hastalara öğle ve gece olmak üzere iki kez bal uygulandı.
Çok hayret verici bir şey ise bal uygulanan yaralar ertesi gün pansuman edildiğinde pansuman sargılarının kolayca alınabilmesiydi. Gazlı bez ve pamuk yaralı bölgeye yapışmıyordu. Bu tedavi için oldukça önemliydi çünkü yeni oluşmakta olan hücrelerin yıpranıp yırtılmalarını önlemekteydi. Ayrıca hastalar acı veren temizlemeden de kurtulmuştu. Bütün bu pansumanlar eli yatkın, kabiliyetli, uzman hemşirelerce yapıldı. Sonuç hayret vericiydi.
Bu tıp merkezinde bu güne kadar yapılmış % 100 başarılı en büyük çalışma gerçekleştirilmişti. Çalışmalarımızdan aşağıdaki sonuçlar çıkarılmıştır.
Hayvan deneyi çalışmaları tamamlandıktan sonra randomize klinik deneylerin başlatılabilmesi için tıp merkezine başvuruldu. Tıbbi etik komitesini ikna ettikten ve onların iznini aldıktan sonra hastalara bu bilimsel çalışmada yer alıp almayacaklarını sorduk.
İki yılın sonunda Malaya Üniversitesi tıp merkezinde balın kronik yaralar üzerindeki etkinliği için randomize klinik deneylerini tamamladık. Tedavi olmak üzere çalışmaya katılan 40 hasta bulduk. Değişik kronik yaralara sahip 21 hastaya bal tedavisi uygulandı, 19 hasta ise sadece povidin-iyot ile pansuman yapıldı. Rastgele seçilen hastalara günlük povidin-iyot veya bal pansumanı yapıldı.
Sonuçlar daha önceki bulgularımızı teyit etti. Bal tedavisi yaraların tedavisinde hızlı, en etkili ve hastaya az acı çektiren bir yöntemdir. Bal tedavisi ayrıca diğer modern pansuman yöntemlerine göre oldukça ucuzdur. Bu balın yara tedavi edici özelliği üzerine yaptığımız çalışmayı da sonlandırmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAS) “ Her ay üç gün sabah erkenden bal yalayan kimseye büyük bir bela(hastalık) isabet etmez. (İbn Mace, Tıp, 7; Beyhakî, şuabu’l-iman, 5/97) Böylelikle biz balın bağışıklık sistemi üzerine etkisini çalışmaya karar verdik. Balın bağışıklık sistemini güçlendirdiğine inanılmaktadır. Bununla birlikte bizim bilimsel gerçeklere ihtiyacımız vardır. Bu bizim şu an devam ettiğimiz çalışmamızdır.
Sonuç
Çalışmalarımız balın etkin bir şekilde yaraların tedavisine vesile olduğunu gösterdi. İnanıyoruz ki bu balın birçok kullanımından biridir. Ulaştığımız sonuçları vurgulamayı, yaymayı ümit ediyor ve böylelikle bal tedavisinin hastanelerde yara tedavisinde ilk başvurulan yaklaşımlardan biri olmasını diliyoruz. Bal povidin-iyot uygulamasına veya diğer modern kimyasallara bir alternatif olabilir fakat kullanım açısından tamamlayıcıdır çünkü hastane ortamı bal uygulamak için daha uygundur. Bununla birlikte bazı durumlarda hastane uzak olduğunda bal uygulaması yapılabilir. En önemli şey saf tabii baldır. Tıbbi eğitim görmemiş insanlarda doktorlardan veya hemşirelerden alacağı az bir eğitimle hijyene özen göstererek balı yaralara uygulayabilirler.
Bütün dünyada Müslümanlar tarafından daha fazla araştırma yapılmalı ve balın diğer harika kullanımlarını ortaya çıkartmalıdırlar. Kronik enflamasyonların kanser, diyabet, kalp hastalıkları ve artrite sebep oldukları gösterilmiştir. Bu sebeple bal potansiyel olarak bu hastalıkların önlenmesinde faydalıdır. Çünkü bal anti enflamatuar özellikte biyokimyasallar içermektedir. Yalnızca bilimsel çalışmalar bize balın nasıl kullanılabileceğini ve söz edilen hastalıkların nasıl önlenebileceğini söyleyebilir.
Kuran-ı Kerim ellerimizde. Bütün insanlığın faydası doğrultusunda onun mesajlarını anlamak için daha fazla zaman harcamaya ihtiyacımız var. Bizim başarımızın sırrı, burada iyiliğimizin ve ahretteki iyiliğimiz Kura’ın satırları arasındadır. Onun anlamını iyice kavramaya ihtiyacımız var.
1: Bal iki yıl konvansiyonel olarak tedavi edilen ve geçmeyen yaranın şifa bulmasına vesile oluyor.
Bu hastanın iyileşmesi yedi hafta sürdü. Her foto bir haftalık bal uygulamasından sonra yaradaki iyileşmeyi işaret etmektedir.
2: Bal iki buçuk yıldır tedavi edilemeyen diyabetik yaranın iyileşmesine vesile oluyor.
3: Bal bir aydır tedavi edilemeyen açılmış yaranın iyileşmesine vesile oluyor.
Prof. Dr. Kamuriddin b. Muhammed YUSUF

Kuran Allah (cc) kelamıdır. Allah'ın seçilmiş elcisi Peygamberimiz Muhammed (SAV) tarafından bize getirilmiştir. Kuran dünyada ve ahretteki mutlak doğruları içermektedir. Bizlerin zayıflığı ve yetersizliği Kuran'ı n gerçeklerini anlamamızı engellemektedir. Bununla birlikte bilginin sistematik bir araştırma aracı olan, bilimin yardımıyla, düşünen insanlar için Kuran daha anlaşılır ve daha kolay kabul edilebilir gelmektedir. ;; 1986 yılında aşağıdaki verilen Nahl suresi (16):68-69 okuduktan sonra
68.Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.
69.Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal(şerbet/içecek)çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.
Ayeti kerime “ renkleri çeşitli bir bal(şerbet/içecek)çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır” diyerek balı çok büyüleyici bir şekilde nazara vermektedir. Bir biyokimyacı olarak bunun bana anlamı oldukça büyüktür. Kudreti sonsuz Allah (cc) bize balın şifasının onun muhtevasına bağlı olduğunu anlatmaktadır. Balın farklı biyokimyasal muhtevası, farklı renk oluşumuna sebep olacaktır.Farklı biyokimyasal bileşim ise farklı tedavi edici özelliğe işaret etmektedir.Bu noktada balın biyokimyasal ve farmakolojik özelliklerini anlamak için bir araştırma başlattım. Nihai amacım ayeti kerimede ifade edilen mesajı açmak, ortaya çıkarmaktı.
Balın farklı renklerde oluşu bilinen bir gerçektir. Balların rengi neredeyse renksiz-berrak‘dan (akasya çiçeği balı) koyu kahveye (kestane balı) kadar değişmektedir. Malezya’da ananas ve yıldız meyvesi (star fruit) balı altın sarısı rengindedir. Bir bilimsel gerçek de şudur ki, balın rengini birçok faktör birden belirler. Bal çiçekli bitkilerdeki nektardan arı tarafından biyoteknolojik olarak yapılan çok kompleks bir şuruptur. Yüzlerce biyokimyasal madde içermektedir. Bunlar fruktoz,glukoz,maltoz ve sukroz gibi şekerler, invertaz, sukroz-glikoz oksidaz, diastaz, fosfataz gibi proteinler ve lipitler vitaminler mineraller, glikozitler, polifenoller, flavonoidler, fenolik asitler gibi organik bileşiklerdir. İşte bu biyokimyasal moleküllerin farklı oranlarda bir araya gelişi balın dış görünüşündeki renge sebep olmaktadır. Yaptığımız biyokimyasal araştırmalar daha fazla fenolik bileşik içeren balların bu bileşikleri içermeyenlere göre daha koyu renkli olduğunu ortaya çıkardı.
Balın Kuran’da ifade edilen, tedavi edici, şifa verici özelliğini ortaya çıkarmak çalışmamızın en zorlu kısmıydı. Şifa ama hangi hastalığa? Ve balı bu hastalığın tedavisinde nasıl kullanacaktık. 25 yıldır yaptığımız araştırmalar sonunda dünyanın en iyi yara bakım maddesinin bal olduğu sonucuna vardık. Bal bugüne kadar İnsanoğlunun yapmış olduğu bütün yara bakım maddeleri ve malzemelerinden çok çok üstündü. Balın benzersiz fiziko-biyokimyasal özellikleri onu en uygun yara tedavi maddesi yapmaktaydı. Hatta kronik, yüksek derecede mikrop kapmış /enfekte olmuş ve bilinen yöntemlerle tedavi edilemeyen yaralar hayret verici bir hızla bal uygulamasıyla tedavi olmaktaydı. Balın aşağıda verilen özellikleri onun şifasına çok önemli katkılar yapmaktadır.
- Antibakteriyel ‘sistem’
Bakteriyel büyüme bir başka faktörle de engellenmektedir. Bal suyla seyreltildiğinde işlem görmemiş balda hazır olarak bulunan glikoz oksidaz enzimi ortamdaki glikoza etkiyerek glukonik asit (balda en çok bulunan asit) ve hidrojen peroksit (H2O2) üretmektedir. Hidrojen peroksit çok güçlü bir antibakteriyel maddedir. Hidrojen peroksidin etkisi yine balda bulunan C vitaminiyle artmaktadır. Bir başka antibakteriyel özellik ise baldaki organik maddelerden kaynaklanmaktadır. Bu maddeler flavonoidler, polifenoller ve glikozitlerdir. Bu bileşiklerin bal içindeki miktarı nektar kaynağına bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak koyu renkli taze balda daha fazla organik antibakteriyel bileşikler bulunduğu gözlenmektedir. Ayrıca yüksek miktardaki potasyum varlığı da antibakteriyel etkinliğe katkı sağlamaktadır.
- Antioksidan kapasite
- Ödem giderici etkinliği
- Ağrı giderici etkinliği
- Bağdokusunu uyarıcı etki
- Anjiyogenez (küçük kılcal damar oluşumunu) uyarıcı etki
Araştırma ekibimiz tıbbi mikrobiyolojist, ortopedik cerrah, rehabilitasyon uzmanı ve özel hemşirelerden oluşmakta ve klinik gözlem çalışmalarında balın yara tedavisindeki etkinliğini araştırmaktadır. Çalışmalar Malaya Üniversitesi Tıp merkezinde yapılmış olup beş yılda tamamlanmıştır. Farklı sebeplerle ortaya çıkan, kronik, iyileşmeyen yaraya sahip 102 hasta oldukça kısa bir zaman aralığında bal tedavisiyle şifaya kavuştular. Bunlar 1 aydan başlayıp 2 yıla kadar süren ve iyileşmeyen yaralardan acı çeken hastalardı. Bu hastalar konvansiyonel ilaçlarla, tuzlu suyla yıkama, povidin-iyot pansumanı, ağızdan ve damardan verilen antibiyotiklerle tedavi edilmeye çalışılmıştı. Hatta bazı hastalara en modern yara tedavilerini de uygulamışlardı. Bütün hastalar enfeksiyon olmuş ve birçok hastaya da ampütasyon (uzuvların kesilmesi) önerilmişti.
Çalışmaların başında hastanın rızası alınarak bal tedavisi başlatıldı. Doktorların, her türlü tedaviyi uygulamalarına rağmen, tedavinin başarısız olduğu durumlarda hastalardan sorumlu doktorlardan da onay alındı. Sabah erken saatte yaraya günlük bal uygulaması yapıldı. Bazı hastalara yaraların temizlenmesi için küçük cerrahi müdahaleler gerekti. Hastalarda bal yaranın üzerini örtecek şekilde uygulandı. Balın dışarı akışını önleyecek şekilde gazlı bez veya pamuk ile yara tamamen kapatıldı. İltihabi yarası büyük olan hastalara öğle ve gece olmak üzere iki kez bal uygulandı.
Çok hayret verici bir şey ise bal uygulanan yaralar ertesi gün pansuman edildiğinde pansuman sargılarının kolayca alınabilmesiydi. Gazlı bez ve pamuk yaralı bölgeye yapışmıyordu. Bu tedavi için oldukça önemliydi çünkü yeni oluşmakta olan hücrelerin yıpranıp yırtılmalarını önlemekteydi. Ayrıca hastalar acı veren temizlemeden de kurtulmuştu. Bütün bu pansumanlar eli yatkın, kabiliyetli, uzman hemşirelerce yapıldı. Sonuç hayret vericiydi.
Bu tıp merkezinde bu güne kadar yapılmış % 100 başarılı en büyük çalışma gerçekleştirilmişti. Çalışmalarımızdan aşağıdaki sonuçlar çıkarılmıştır.
- Bal yarayı hızlıca sterilize, edip mikroplardan arındırmaktaydı. Yaralar üçüncü haftada tamamen bakteriden arınmıştı (hatta metisiline karşı dirençli Stafilokokus aureus, MRSA olarak bilinen ve bütün penisilinlere dirençli bakteriler de öldürülmüştü.)
- Bal ölü hücrelerin yaradan uzaklaştırılmasında çok etkilidir.
- Bal yaraların kötü kokusunu da gidermektedir.
- Bal ödemi azaltmaktadır.
- Bal tedavisi uzuvların kesilerek kaybedilmesini önlemektedir.
- Bal hızlı doku oluşumunu uyarmaktadır.
- Bal ileri enfeksiyonların oluşumunu önlemektedir.
- Bal yara tevdisinde gerekli nemli ortamı sağlamakta, eğer açıktaysa kemiğin korunmasını kolaylaştırmaktadır.
Hayvan deneyi çalışmaları tamamlandıktan sonra randomize klinik deneylerin başlatılabilmesi için tıp merkezine başvuruldu. Tıbbi etik komitesini ikna ettikten ve onların iznini aldıktan sonra hastalara bu bilimsel çalışmada yer alıp almayacaklarını sorduk.
İki yılın sonunda Malaya Üniversitesi tıp merkezinde balın kronik yaralar üzerindeki etkinliği için randomize klinik deneylerini tamamladık. Tedavi olmak üzere çalışmaya katılan 40 hasta bulduk. Değişik kronik yaralara sahip 21 hastaya bal tedavisi uygulandı, 19 hasta ise sadece povidin-iyot ile pansuman yapıldı. Rastgele seçilen hastalara günlük povidin-iyot veya bal pansumanı yapıldı.
Sonuçlar daha önceki bulgularımızı teyit etti. Bal tedavisi yaraların tedavisinde hızlı, en etkili ve hastaya az acı çektiren bir yöntemdir. Bal tedavisi ayrıca diğer modern pansuman yöntemlerine göre oldukça ucuzdur. Bu balın yara tedavi edici özelliği üzerine yaptığımız çalışmayı da sonlandırmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAS) “ Her ay üç gün sabah erkenden bal yalayan kimseye büyük bir bela(hastalık) isabet etmez. (İbn Mace, Tıp, 7; Beyhakî, şuabu’l-iman, 5/97) Böylelikle biz balın bağışıklık sistemi üzerine etkisini çalışmaya karar verdik. Balın bağışıklık sistemini güçlendirdiğine inanılmaktadır. Bununla birlikte bizim bilimsel gerçeklere ihtiyacımız vardır. Bu bizim şu an devam ettiğimiz çalışmamızdır.
Sonuç
Çalışmalarımız balın etkin bir şekilde yaraların tedavisine vesile olduğunu gösterdi. İnanıyoruz ki bu balın birçok kullanımından biridir. Ulaştığımız sonuçları vurgulamayı, yaymayı ümit ediyor ve böylelikle bal tedavisinin hastanelerde yara tedavisinde ilk başvurulan yaklaşımlardan biri olmasını diliyoruz. Bal povidin-iyot uygulamasına veya diğer modern kimyasallara bir alternatif olabilir fakat kullanım açısından tamamlayıcıdır çünkü hastane ortamı bal uygulamak için daha uygundur. Bununla birlikte bazı durumlarda hastane uzak olduğunda bal uygulaması yapılabilir. En önemli şey saf tabii baldır. Tıbbi eğitim görmemiş insanlarda doktorlardan veya hemşirelerden alacağı az bir eğitimle hijyene özen göstererek balı yaralara uygulayabilirler.
Bütün dünyada Müslümanlar tarafından daha fazla araştırma yapılmalı ve balın diğer harika kullanımlarını ortaya çıkartmalıdırlar. Kronik enflamasyonların kanser, diyabet, kalp hastalıkları ve artrite sebep oldukları gösterilmiştir. Bu sebeple bal potansiyel olarak bu hastalıkların önlenmesinde faydalıdır. Çünkü bal anti enflamatuar özellikte biyokimyasallar içermektedir. Yalnızca bilimsel çalışmalar bize balın nasıl kullanılabileceğini ve söz edilen hastalıkların nasıl önlenebileceğini söyleyebilir.
Kuran-ı Kerim ellerimizde. Bütün insanlığın faydası doğrultusunda onun mesajlarını anlamak için daha fazla zaman harcamaya ihtiyacımız var. Bizim başarımızın sırrı, burada iyiliğimizin ve ahretteki iyiliğimiz Kura’ın satırları arasındadır. Onun anlamını iyice kavramaya ihtiyacımız var.
1: Bal iki yıl konvansiyonel olarak tedavi edilen ve geçmeyen yaranın şifa bulmasına vesile oluyor.
Bu hastanın iyileşmesi yedi hafta sürdü. Her foto bir haftalık bal uygulamasından sonra yaradaki iyileşmeyi işaret etmektedir.
2: Bal iki buçuk yıldır tedavi edilemeyen diyabetik yaranın iyileşmesine vesile oluyor.
3: Bal bir aydır tedavi edilemeyen açılmış yaranın iyileşmesine vesile oluyor.
Prof. Dr. Kamuriddin b. Muhammed YUSUF