- Katılım
- 26 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 19,432
- Tepkime puanı
- 185

Hiçbir şeye yetişemiyoruz.
Günlük hayatımız ışık hızıyla giden teknolojiyle rekabet halinde sanki...
Ne yaptığının farkında olmayan, şoka girmiş insanlar gibi koşturuyoruz ortalıkta.
Ama neden koştuğumuzu ve nereye koştuğumuzu bilmiyoruz.
Bu arada maalesef hayattaki güzel şeyleri atlıyoruz.
Hatta; Hayatı yaşamayı bırakıp, Gelecekte yaşanacağını zannettiğimiz günlere hazırlanıyoruz kendimizi sürekli.
Oysa gelecekteki günler gelse bile yine erteleyeceğiz her şeyi.
Soruyorum size! tadına vara vara kaç defa çay içtiniz?
En rahat anlarımız olan istirahat dakikalarını dahi bir anda tüketiveriyoruz. Uykudan bile tat alamaz olduk.
Bu kadar stresin altından kalkılır mı?
Akşam olup eve gidince elimize televizyon kumandasını alıyoruz.
Sahi, bir ağaç altına, bir deniz kıyısına huzur bulmak için gitmeyeli ne kadar oldu?
Cep telefonunu evde bırakıp, işten uzak, şehirden uzak bir yerlere ailemiz ile kaçmayalı ne kadar oldu?
Yahut tüm günü çocuklarımıza ayırmayalı?
Oysa ömrümüz hızla tükeniyor.
Sırf rekabet denen şey uğruna hayatla beraber akıp giden ve bir daha geri gelmeyecek olan şeylerin farkında mıyız?
Bu kadar fırsat varken kaliteli ve güzel bir hayat sürebiliyor muyuz?
“Paramız mı var ki yaşayalım?” demeyin hemen.
Parası olan da, olmayan da aynı koşturmanın içinde değil mi?
Bu koşu nedeniyle bir daha asla ele geçiremeyeceğimiz güzelliklerin sayısı artıyor.
Aynı evde yaşayan karı kocanın iş saatleri uymadığı için yıllarca doğru düzgün görüşemediği, babanın çocuklarını aylarca göremediği günlerdeyiz artık.
Yoksa, bu hızın ve koşturmanın ardında; Ölümden kaçış mı?
imanli bir hayat yaşayamamanın verdiği pişmanlık mı?
Elde ettikçe doymadığımız şeyleri arzulamanın kamçıladığı bir hırs mı?
Bütün bunları hangisi yaptırıyor bize?
Hayatımızda nelerin eksik olduğunu kendimize sorduğumuzda, bir cevap da bulamıyoruz.
Çünkü, hayatın nasıl yaşanması gerektiğine dair en küçük bir fikrimiz yok.
Oysa babalarımız ve dedelerimizde aynı hızla yaşayıp ayrıldılar aramızdan.
Onların da; Daima erteledikleri şeyler vardı.
Yaşanması gereken şeyleri hep yastık altlarında biriktirmişlerdi.
Tek yapabildiğimiz; Karnımızı doyurabilmek, başımızı sokabilecek dört duvar ev yapmak, ele güne muhtaç olmamak.
Haydi kendimize bir iyilik yapalım.
Şimdi hemen frene basalım ve düşünmeye başlayalım.
Yaşadığımız zannettiğimiz hayata bir mola verelim.
Evet kaçırdığımız güzelliklerin geri gelmeyecek.
Ama yenilerini bari kaybetmeyelim.
Alinti..
Oysa Rabbimiz tarafından yoktan yaratıldık, ve tekrar ona döneceğiz.
Sadece ALLAH a kulluk ve ibadet etmek için yaratıldık. Bu dünyaya Yaratıcımız tarafından imtihan için gönderildik.
ZARİYAT 56
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
MÜLK 67/2
"O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır".
Ne kadar farkındayız hayatın, ne kadar içinde? Yaşıyor muyuz gerçek anlamda acaba? yoksa sadece seyrediyormuyuz?
Yoksa Ruya icinde ruya Alemindemiyiz?
Dokunabiliyormuyuz hayatın var olan her köşesine?
Rabbim'in insana sunduğu bu görkemli armağana gerekli özeni gösteriyormuyuz gerçekten?
Her gün geçtiğimiz yolun kenarındaki ağaçlar büyürken ya da çiçeklenirken ya da solarken yaprakları, dökülürken her biri raks ederek fark ediyormuyuz?
Çiçeklerin kokusunu çekiyormuyuz ciğerlerimizin alabildiğine?
Yürürken ayağımızın altındaki karıncaları ezerek mi geçiyoruz, yoksa atlıyormuyuz üzerlerinden?
Yağan yağmurda her bir damla değerken tenimize hissettikmi hiç tarif edilemez o dinginliği?Yoksa korktukmu ıslanmaktan?
Hiç denizin sakinliğinde ya da hırçınlığında buldukmu kendimizden bir şeyler?
İçtiğimiz suyun tadına vardıkmı hiç gerçekten?
Bardağa dökülen suyun nağmesini duydukmu hiç?
Farkediyormuyuz zaman hızla koşarken, sevdiklerimizin yüzlerinde ve de kendi yüzümüzde artan her bir çizgiyi,solarak bakmaya başlayan gözleri;
zamanın attığı imzayı?
Ya hiç seyrettikmi ruhumuzu?
Tanıdık mı gerçekten onu?
Tanıştınız mı onunla?
Hayat komedi midir,trajedi midir, traji-komik midir sordukmu hiç?
Hiç midir yoksa her şey midir?
Biz neresindeyiz hayatın?
Tam ortasında mı yoksa kıyısında mı? Kıyısında olmak mıdır yaşamak!
yoksa tam ortasında mı?
Eğer ki Rabbimin verdiği niğmetlere şükrederek,Peygamber efendimizin sünnetlerine uyarak yaşıyorsak,ne mutlu bizlere.
Dua ile Selamet ile Hayra Kalin.. ve Ben Cagrildim su an...