Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Kızımı Kime Vereyim?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 23946" data-attributes="member: 1208"><p><strong><span style="color: black"><span style="font-family: 'Verdana'">Kızımı Kime Vereyim? </span></span></strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'arial narrow'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'arial narrow'"><strong></strong></span></span><span style="font-family: 'Verdana'">Merv şehri kâdısının bir kızı vardı. Ülkedeki, ileri gelen zengin, makam ve mevkı sâhibi kimseler bu kızı isteyince hiç birine vermedi. Bu zâtın Mübârek adlı, bağına-bahçesine bakan bir kölesi vardı. Aradan iki ay geçmiş meyveler olgunlaşmış bolluk bereket gelmişti. Efendisi, Mübârek'ten üzüm isteyince, toplayıp geldi. Getirdiği üzüm çok güzel olmasına rağmen henüz olmamıştı, başka üzüm istedi. O da ekşi çıktı. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span><span style="font-family: 'Verdana'">Efendisi; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Bahçede o kadar üzüm var, niçin böyle üzüm getiriyorsun?" demekten kendini alamadı. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Mübârek; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Efendim! Ekşisini tatlısını bilmiyorum!" diye cevap verdi. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bağ sâhibi; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Sübhanallah iki aydır bağdasın, daha hangisinin ekşi, hangisinin tatlı olduğunu bilmiyorsun." diye çıkıştı. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Mübârek onları yemekle değil korumakla vazîfeli olduğunu biliyordu. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Efendisi; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Niçin onlardan yemedin?" deyince; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Siz benden bağınızdaki meyvelerin muhâfazasını istediniz. Yeyiniz demeyince alıp yemem uygun olur mu, emrinize karşı gelebilir miyim?" cevâbını verdi. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Efendisi böyle bir hâdiseyle ilk defâ karşılaşmıştı. Mübârek'in bu hâline hayran kaldı. Güvenebileceği birini bulmuştu. Gerçekten onu ve hâlini çok sevmişti. Kölesine dönerek; "Sana bir şey soracağım." diye söze başladı. Sonra; "Benim bir kızım var, malı makamı yüksek pekçok kimse onu ister. Hangisine vereceğimi ne yapacağımı bilemiyorum. Bu hususda bir fikrin olur mu? Sen ne dersin?" diye sordu. Mübârek, bu söze karşı şöyle dedi: </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Efendim!.. İnsanlar, dâmâd için; câhiliyye devrinde soya sopa; yahûdîler ve hıristiyanlar güzelliğe, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem zamânında dindârlığa, Allahü teâlâdan korkup, haramlardan sakınmaya bakarlardı. Zamânımızda ise, mala ve makama bakılıyor. Artık bunlardan dilediğini seç."</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bunun üzerine efendisi: </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Ben dindarlığı ve takvâyı seçiyorum ve kızımı seninle evlendirmek istiyorum. Çünkü sende haramlardan kaçma, dînine bağlılık, iyi hal, emânet ve güvenilirlik gördüm ve bunları sende buldum." dedi. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">O ise kendisinin köle olduğunu, parayla satıldığını, böyle olunca evlenmelerinin garib karşılanacağını, hem kızın buna râzı olmayacağını bir bir anlattı. Akıl da öyle diyordu. Ancak kâdı kararlı idi. "Kalk eve gidelim." dedi. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Eve varınca hanımına; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Bu sâlih, dindâr, takvâ sâhibi bir köledir. Kızımızı onunla evlendirmek istiyorum, senin fikrin ne?" deyince, hanımı; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Sen bilirsin, fakat bir de kıza soralım." cevabını verdi. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Anne durumu kıza açıp babasının niyetini söyleyince, kızı da bu hususta her şeyi anne ve babasına bıraktığını bildirdi. Kadın kızın râzı olduğunu babasına anlatınca nikahları kıyıldı. Fakat Mübârek, kızın yanına gitmiyordu. Bu hâl kırk gün sürdü. Bir vesîle ile anne durumdan haberdâr olunca dayanamadı; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Kızımızı kölene verdin, aradan bunca zaman geçtiği halde dönüp yüzüne bile bakmadı, bu yaptığı nedir? Bu nasıl iş?" diye şikâyet ve sitemde bulundu. Bunun üzerine kâdı; </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Ey Mübârek! Kızıma nâz mı ediyorsun? Niçin yanına gitmiyorsun?" demekten kendini alamadı. Buna karşılık dâmâd: </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">"Ey müslümanların kâdısı! Ey efendim! Bu nasıl söz? Sizin kerîmenize nâz etmek ne haddime. Lâkin kâdısınız. Ola ki kızınız şüpheli bir şey yemiştir. Şüpheden uzak olmak için bu zamâna kadar bekledim ve ona helâl yemek yedirdim. Belki Allahü teâlâ bize sâlih bir evlâd verir. Bundan başka bir düşüncem yoktur." dedi. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Kırk gün geçtikten sonra ehline yaklaştı. Haram ve helâle bu derece dikkat ettiği için Allahü teâlâ ona Abdullah isminde bir çocuk verdi. </span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 23946, member: 1208"] [B][COLOR=black][FONT=Verdana]Kızımı Kime Vereyim? [/FONT][/COLOR][/B][SIZE=2][FONT=arial narrow][B] [/B][/FONT][/SIZE][FONT=Verdana]Merv şehri kâdısının bir kızı vardı. Ülkedeki, ileri gelen zengin, makam ve mevkı sâhibi kimseler bu kızı isteyince hiç birine vermedi. Bu zâtın Mübârek adlı, bağına-bahçesine bakan bir kölesi vardı. Aradan iki ay geçmiş meyveler olgunlaşmış bolluk bereket gelmişti. Efendisi, Mübârek'ten üzüm isteyince, toplayıp geldi. Getirdiği üzüm çok güzel olmasına rağmen henüz olmamıştı, başka üzüm istedi. O da ekşi çıktı. [/FONT][FONT=Verdana]Efendisi; [/FONT] [FONT=Verdana]"Bahçede o kadar üzüm var, niçin böyle üzüm getiriyorsun?" demekten kendini alamadı. [/FONT] [FONT=Verdana]Mübârek; [/FONT] [FONT=Verdana]"Efendim! Ekşisini tatlısını bilmiyorum!" diye cevap verdi. [/FONT] [FONT=Verdana]Bağ sâhibi; [/FONT] [FONT=Verdana]"Sübhanallah iki aydır bağdasın, daha hangisinin ekşi, hangisinin tatlı olduğunu bilmiyorsun." diye çıkıştı. [/FONT] [FONT=Verdana]Mübârek onları yemekle değil korumakla vazîfeli olduğunu biliyordu. [/FONT] [FONT=Verdana]Efendisi; [/FONT] [FONT=Verdana]"Niçin onlardan yemedin?" deyince; [/FONT] [FONT=Verdana]"Siz benden bağınızdaki meyvelerin muhâfazasını istediniz. Yeyiniz demeyince alıp yemem uygun olur mu, emrinize karşı gelebilir miyim?" cevâbını verdi. Efendisi böyle bir hâdiseyle ilk defâ karşılaşmıştı. Mübârek'in bu hâline hayran kaldı. Güvenebileceği birini bulmuştu. Gerçekten onu ve hâlini çok sevmişti. Kölesine dönerek; "Sana bir şey soracağım." diye söze başladı. Sonra; "Benim bir kızım var, malı makamı yüksek pekçok kimse onu ister. Hangisine vereceğimi ne yapacağımı bilemiyorum. Bu hususda bir fikrin olur mu? Sen ne dersin?" diye sordu. Mübârek, bu söze karşı şöyle dedi: "Efendim!.. İnsanlar, dâmâd için; câhiliyye devrinde soya sopa; yahûdîler ve hıristiyanlar güzelliğe, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem zamânında dindârlığa, Allahü teâlâdan korkup, haramlardan sakınmaya bakarlardı. Zamânımızda ise, mala ve makama bakılıyor. Artık bunlardan dilediğini seç." Bunun üzerine efendisi: "Ben dindarlığı ve takvâyı seçiyorum ve kızımı seninle evlendirmek istiyorum. Çünkü sende haramlardan kaçma, dînine bağlılık, iyi hal, emânet ve güvenilirlik gördüm ve bunları sende buldum." dedi. O ise kendisinin köle olduğunu, parayla satıldığını, böyle olunca evlenmelerinin garib karşılanacağını, hem kızın buna râzı olmayacağını bir bir anlattı. Akıl da öyle diyordu. Ancak kâdı kararlı idi. "Kalk eve gidelim." dedi. [/FONT] [FONT=Verdana]Eve varınca hanımına; [/FONT] [FONT=Verdana]"Bu sâlih, dindâr, takvâ sâhibi bir köledir. Kızımızı onunla evlendirmek istiyorum, senin fikrin ne?" deyince, hanımı; [/FONT] [FONT=Verdana]"Sen bilirsin, fakat bir de kıza soralım." cevabını verdi. [/FONT] [FONT=Verdana]Anne durumu kıza açıp babasının niyetini söyleyince, kızı da bu hususta her şeyi anne ve babasına bıraktığını bildirdi. Kadın kızın râzı olduğunu babasına anlatınca nikahları kıyıldı. Fakat Mübârek, kızın yanına gitmiyordu. Bu hâl kırk gün sürdü. Bir vesîle ile anne durumdan haberdâr olunca dayanamadı; [/FONT] [FONT=Verdana]"Kızımızı kölene verdin, aradan bunca zaman geçtiği halde dönüp yüzüne bile bakmadı, bu yaptığı nedir? Bu nasıl iş?" diye şikâyet ve sitemde bulundu. Bunun üzerine kâdı; [/FONT] [FONT=Verdana]"Ey Mübârek! Kızıma nâz mı ediyorsun? Niçin yanına gitmiyorsun?" demekten kendini alamadı. Buna karşılık dâmâd: "Ey müslümanların kâdısı! Ey efendim! Bu nasıl söz? Sizin kerîmenize nâz etmek ne haddime. Lâkin kâdısınız. Ola ki kızınız şüpheli bir şey yemiştir. Şüpheden uzak olmak için bu zamâna kadar bekledim ve ona helâl yemek yedirdim. Belki Allahü teâlâ bize sâlih bir evlâd verir. Bundan başka bir düşüncem yoktur." dedi. [/FONT] [FONT=Verdana]Kırk gün geçtikten sonra ehline yaklaştı. Haram ve helâle bu derece dikkat ettiği için Allahü teâlâ ona Abdullah isminde bir çocuk verdi. [/FONT] [FONT=Verdana][/FONT] [FONT=Verdana] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Öykü-Hikaye-Kıssadan hisse
Kızımı Kime Vereyim?
Üst
Alt