Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Kıyamet Gününe İnanmanın Anlamı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 43788" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-size: 12px">Kıyamet gününe inanmak; yeniden dirilmeye inanmaktır. Kıyamet, dünyadaki bütün yaratıkların yok edildiği bir vakittir. Dünyada olanlar ölürler sonra da Allahu Teala ölüleri ve çürümüş bir haldeki kemiklerini diriltir. Dünyada olduğu gibi vücutlarını eski haline getirir ve ruhlarını onlara geri döndürür. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ “Sonra siz, kıyamet gününde muhakkak diriltileceksiniz.”[1]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِ الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ “İşte böyle. Muhakkak ki Allah hakkın kendisidir. Doğrusu ölüleri O diriltir. Ve O, her şeye kadirdir. Kıyamet saati mutlaka gelecektir. Onda hiç şüphe yoktur. Ve Allah, kabirlerde olanları diriltecektir.”[2]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ (78) قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ “Çürümüş kemikleri diriltecek kimdir? dedi. De ki: Onları ilk defa yaratan, diriltecektir.”[3]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>قُلْ إِنَّ الأوَّلِينَ وَالآخِرِينَ (49) لَمَجْمُوعُونَ إِلَى مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ “De ki; Şüphesiz hem öncekiler, hem sonrakiler, belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.”[4]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Kıyamet gününe inanmak demek aynı zamanda insanlara kitaplarının verilmesine inanmak demektir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Allahu Teâla şöyle buyurur:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا (13) اقْرَأْ كِتَابَكَ “Her insanın işlediklerini boynuna dolarız. Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitap çıkarırız ve kitabını oku deriz.”[5]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Mü’minlerin kitapları sağ taraflarından verilir. Kâfirlerin kitapları ise sol taraflarından verilir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: </span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ (7) فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا (8) وَيَنقَلِبُ إِلَى أَهْلِهِ مَسْرُورًا (9) وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ وَرَاءَ ظَهْرِهِ (10) فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًا (11) وَيَصْلَى سَعِيرًا “Kimin de kitabı sağından verilirse; kolayca bir hesap ile muhasebe edilecektir. Ve ailesine de sevinçli olarak dönecektir. Ama kimin de kitabı arkasından verilirse; derhal helakını temenni edecektir. Ve çılgın aleve girecektir.”[6]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَالَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِي (25) وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِي (26) يَالَيْتَهَا كَانَتْ الْقَاضِيَةَ (27) مَا أَغْنَى عَنِّي مَالِي (28) هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِي (29) خُذُوهُ فَغُلُّوهُ (30) ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ (31) ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ “Kitabı solundan verilmiş olana gelince der ki: ‘Keşke kitabım bana verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Keşke bu iş son bulmuş olsaydı. Malım hiç fayda vermedi bana. Gücüm de yok olup gitti benden.’ Tutun onu da bağlayın. Sonra cehenneme salın onu. Sonra da onu, boyu yetmiş arşın olan zincire vurun.”[7]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Kıyamet gününe iman Cennet ve Cehennemin hak olduğuna inanmak demektir.</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Cennet Allah Subhenehû ve Teala’nın mü’min kulları için yaratılmış bir yurttur. Kâfirler ebediyen oraya giremezler. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ “Eni göklerle yer kadar olan cennete koşun. O cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır.”[8]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنْ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ “Cehennem ehli cennet ehline şöyle seslendiler: Bize biraz su veya Allah’ın size verdiği rızktan gönderin. Onlar da; Doğrusu Allah kâfirlere ikisini de haram etmiştir.”[9]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا "Kullarımızdan takva sahibi kimselere verdiğimiz cennet, işte budur."[10]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Cehennem ise hiç bir mü’minin içinde ebedi olarak kalmayacağı, yaratılmış bir yerdir.Allahu Teâla ayette şöyle demektedir:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>لا يَصْلاهَا إِلا الأشْقَى (15) الَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّى (16) وَسَيُجَنَّبُهَا الأتْقَى “Oraya ancak yalanlayıp yüz çevirmiş olan en azgın kişi girecektir. Çok sakınan ondan uzaklaştırılacaktır.”[11]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Cehenneme Müslümanlardan büyük günahları, küçük günahlarından ve iyiliklerinden çok olan Allah Subhenehû ve Teala’nın dilediği kimseler de girecektir. Sonra oradan çıkıp Cennete girerler. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>إِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَرِيمًا “Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkiye yerleştiririz.”[12]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ (8) فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ (9) وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ (10) نَارٌ حَامِيَةٌ “Ama kimin de tartıları hafif gelirse, artık onun anası haviyedir. Onun ne olduğunu bilir misin sen? O, kızgın bir ateştir.”[13]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Cennete inanmak, Cennetin nimetlerinin hissedilebilir (hayali olmayan) nimetler olduğuna, Cennet ehlinin orada yiyip içtiklerine, cinsi arzularını tatmin ettiklerine, giydiklerine ve Cennetin nimetlerinden tattıklarına da inanmaktır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: </span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ (17) بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ (18) لا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلا يُنزِفُونَ (19) وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ (20) وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ (21) وَحُورٌ عِينٌ (22) ِ كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ (23) جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. Main’den büyük kaplarla, ibrikler ve kadehlerle, ondan baş ağrısına uğratılmayacakları gibi akılları da giderilmez. Beğenecekleri meyveler, içlerinin çektiğinden kuş eti, saklı inciler gibi iri gözlü huriler de hazırlanmıştır. Yapmakta olduklarına karşılık olarak.”[14]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ “Onların elbiseleri ipektendir.”[15]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا “Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan yapılmış elbiseler vardır, gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.”[16]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>إِنَّ الأبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا (5) عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا “Şüphesiz takvalılar kâfur katılmış dolu bir kâseden içerler. Bu ancak Allah’ın kullarının kana kana içebileceği bir pınardır."[17]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا (12) مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الاأرَائِكِ لا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلا زَمْهَرِيرًا (13) وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلاً (14) وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَ (15) قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا "Sabırlarının karşılığı cennet ve oradaki ipeklerdir. Orada tahtlara yaslanırlar, orada ne yakıcı sıcak, ne de dondurucu soğuk görürler. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır. Çevrelerinde gümüş kaplar ve kâseler dolaştırılır. Billurları gümüş gibi parlaktır, onlar ölçüp ölçüp dağıtılır.”[18]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>Ve Kur’an'ın açıkça zikrettiği diğer çeşit nimetler.</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Cehenneme inanmak da, Cehennem azabının hissedilebilir bir azap olduğuna Cehennem ehlinin, kaynatılmış irinle, yanmakta olan şiddetli ateşle ve bunların dışında Kur’an'da açıkça zikredilen, zincirler, bukağılar, katran, ateş tabakaları, zakkum yiyeceği, bağırsakları parçalayan kaynamış yağ tortusu gibi çok çeşitli azapla cezalandırılacaklarına inanmaktır. Allahu Teâla birçok ayette Cehennem azabını şöyle ifade etmektedir:</span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>سَرَابِيلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ “Onların gömlekleri katrandandır.”[19]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلاسِلاً وَأَغْلالاً وَسَعِيرًا “Şüphesiz kâfirler için zincirler, demir halkalar ve korkunç alevli cehennemi hazırladık.”[20]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ (43) طَعَامُ الأثِيمِ “Muhakkak ki zakkum ağacı günahkârların yiyeceğidir.”[21]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ “İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler.”[22]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَإِنْ يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ “Onlar feryat edip yardım dilediklerinde erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur. O ne kötü içecek ve ne kötü duraktır.”[23]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>وَلا طَعَامٌ إِلا مِنْ غِسْلِينٍ “Kanlı irinden başka yiyecekleri yoktur.”[24]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ “Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, derilerini değiştirip yenileyeceğiz.”[25]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>لا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَا “Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler, kendilerinden cehennem ateşi de hafifletilmez.”[26]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ (51) لاكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ (52) فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ (53) فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنْ الْحَمِيم ِ(54) فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ (55) هَذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ “Sonra gerçekten siz ey sapıklar, yalanlayıcılar, muhakkak ki yiyeceksiniz zakkum ağacından. Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan. Üstüne de içeceksiniz o kaynar sudan, susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.”[27]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong>النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا “Sabah ve akşam ateşe sunulurlar.”[28]</strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p>[1] Mu’minun: 16</p><p></p><p>[2] Hacc: 6-7</p><p></p><p>[3] Yasin: 78-79</p><p></p><p>[4] Vakıa: 49-50</p><p></p><p>[5] İsra: 13-14</p><p></p><p>[6] İnşikak; 7-12</p><p></p><p>[7] Hakka: 25-32</p><p></p><p>[8] Al-i İmran: 133</p><p></p><p>[9] A'raf: 50</p><p></p><p>[10] Meryem:63</p><p></p><p>[11] Leyl: 15-17</p><p></p><p>[12] Nisa: 31</p><p></p><p>[13] Karia 8: 11</p><p></p><p>[14] Vakıa; 17-24</p><p></p><p>[15] Hacc: 23</p><p></p><p>[16] İnsan: 21</p><p></p><p>[17] İnsan: 5-6</p><p></p><p>[18] İnsan: 12-16</p><p></p><p>[19] İbrahim-50</p><p></p><p>[20] İnsan-4</p><p></p><p>[21] Duhan-43,44</p><p></p><p>[22] Vakıa-42</p><p></p><p>[23] Kehf-29</p><p></p><p>[24] Hakka-36</p><p></p><p>[25] Nisa-56</p><p></p><p>[26] Fatır-36</p><p></p><p>[27] Vakıa: 51-55</p><p></p><p>[28] Ğafir: 46</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 43788, member: 3"] [SIZE=3]Kıyamet gününe inanmak; yeniden dirilmeye inanmaktır. Kıyamet, dünyadaki bütün yaratıkların yok edildiği bir vakittir. Dünyada olanlar ölürler sonra da Allahu Teala ölüleri ve çürümüş bir haldeki kemiklerini diriltir. Dünyada olduğu gibi vücutlarını eski haline getirir ve ruhlarını onlara geri döndürür. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: [B]ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ “Sonra siz, kıyamet gününde muhakkak diriltileceksiniz.”[1] ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِ الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ “İşte böyle. Muhakkak ki Allah hakkın kendisidir. Doğrusu ölüleri O diriltir. Ve O, her şeye kadirdir. Kıyamet saati mutlaka gelecektir. Onda hiç şüphe yoktur. Ve Allah, kabirlerde olanları diriltecektir.”[2] قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ (78) قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ “Çürümüş kemikleri diriltecek kimdir? dedi. De ki: Onları ilk defa yaratan, diriltecektir.”[3] قُلْ إِنَّ الأوَّلِينَ وَالآخِرِينَ (49) لَمَجْمُوعُونَ إِلَى مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ “De ki; Şüphesiz hem öncekiler, hem sonrakiler, belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka toplanacaklardır.”[4][/B] Kıyamet gününe inanmak demek aynı zamanda insanlara kitaplarının verilmesine inanmak demektir. Allahu Teâla şöyle buyurur: [B] وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنشُورًا (13) اقْرَأْ كِتَابَكَ “Her insanın işlediklerini boynuna dolarız. Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitap çıkarırız ve kitabını oku deriz.”[5][/B] Mü’minlerin kitapları sağ taraflarından verilir. Kâfirlerin kitapları ise sol taraflarından verilir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: [B]فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ (7) فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا (8) وَيَنقَلِبُ إِلَى أَهْلِهِ مَسْرُورًا (9) وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ وَرَاءَ ظَهْرِهِ (10) فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًا (11) وَيَصْلَى سَعِيرًا “Kimin de kitabı sağından verilirse; kolayca bir hesap ile muhasebe edilecektir. Ve ailesine de sevinçli olarak dönecektir. Ama kimin de kitabı arkasından verilirse; derhal helakını temenni edecektir. Ve çılgın aleve girecektir.”[6] وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَالَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِي (25) وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِي (26) يَالَيْتَهَا كَانَتْ الْقَاضِيَةَ (27) مَا أَغْنَى عَنِّي مَالِي (28) هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِي (29) خُذُوهُ فَغُلُّوهُ (30) ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ (31) ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ “Kitabı solundan verilmiş olana gelince der ki: ‘Keşke kitabım bana verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Keşke bu iş son bulmuş olsaydı. Malım hiç fayda vermedi bana. Gücüm de yok olup gitti benden.’ Tutun onu da bağlayın. Sonra cehenneme salın onu. Sonra da onu, boyu yetmiş arşın olan zincire vurun.”[7][/B] [B]Kıyamet gününe iman Cennet ve Cehennemin hak olduğuna inanmak demektir.[/B] Cennet Allah Subhenehû ve Teala’nın mü’min kulları için yaratılmış bir yurttur. Kâfirler ebediyen oraya giremezler. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: [B] وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ “Eni göklerle yer kadar olan cennete koşun. O cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır.”[8] وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنْ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ “Cehennem ehli cennet ehline şöyle seslendiler: Bize biraz su veya Allah’ın size verdiği rızktan gönderin. Onlar da; Doğrusu Allah kâfirlere ikisini de haram etmiştir.”[9] تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا "Kullarımızdan takva sahibi kimselere verdiğimiz cennet, işte budur."[10][/B] Cehennem ise hiç bir mü’minin içinde ebedi olarak kalmayacağı, yaratılmış bir yerdir.Allahu Teâla ayette şöyle demektedir: [B] لا يَصْلاهَا إِلا الأشْقَى (15) الَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّى (16) وَسَيُجَنَّبُهَا الأتْقَى “Oraya ancak yalanlayıp yüz çevirmiş olan en azgın kişi girecektir. Çok sakınan ondan uzaklaştırılacaktır.”[11] Cehenneme Müslümanlardan büyük günahları, küçük günahlarından ve iyiliklerinden çok olan Allah Subhenehû ve Teala’nın dilediği kimseler de girecektir. Sonra oradan çıkıp Cennete girerler. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: إِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَرِيمًا “Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkiye yerleştiririz.”[12] وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ (8) فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ (9) وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ (10) نَارٌ حَامِيَةٌ “Ama kimin de tartıları hafif gelirse, artık onun anası haviyedir. Onun ne olduğunu bilir misin sen? O, kızgın bir ateştir.”[13][/B] Cennete inanmak, Cennetin nimetlerinin hissedilebilir (hayali olmayan) nimetler olduğuna, Cennet ehlinin orada yiyip içtiklerine, cinsi arzularını tatmin ettiklerine, giydiklerine ve Cennetin nimetlerinden tattıklarına da inanmaktır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: [B]يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ (17) بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ (18) لا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلا يُنزِفُونَ (19) وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ (20) وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ (21) وَحُورٌ عِينٌ (22) ِ كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ (23) جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. Main’den büyük kaplarla, ibrikler ve kadehlerle, ondan baş ağrısına uğratılmayacakları gibi akılları da giderilmez. Beğenecekleri meyveler, içlerinin çektiğinden kuş eti, saklı inciler gibi iri gözlü huriler de hazırlanmıştır. Yapmakta olduklarına karşılık olarak.”[14] وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ “Onların elbiseleri ipektendir.”[15] عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا “Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan yapılmış elbiseler vardır, gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir.”[16] إِنَّ الأبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا (5) عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا “Şüphesiz takvalılar kâfur katılmış dolu bir kâseden içerler. Bu ancak Allah’ın kullarının kana kana içebileceği bir pınardır."[17] وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا (12) مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الاأرَائِكِ لا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلا زَمْهَرِيرًا (13) وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلاً (14) وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَ (15) قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا "Sabırlarının karşılığı cennet ve oradaki ipeklerdir. Orada tahtlara yaslanırlar, orada ne yakıcı sıcak, ne de dondurucu soğuk görürler. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır. Çevrelerinde gümüş kaplar ve kâseler dolaştırılır. Billurları gümüş gibi parlaktır, onlar ölçüp ölçüp dağıtılır.”[18][/B] [B]Ve Kur’an'ın açıkça zikrettiği diğer çeşit nimetler.[/B] Cehenneme inanmak da, Cehennem azabının hissedilebilir bir azap olduğuna Cehennem ehlinin, kaynatılmış irinle, yanmakta olan şiddetli ateşle ve bunların dışında Kur’an'da açıkça zikredilen, zincirler, bukağılar, katran, ateş tabakaları, zakkum yiyeceği, bağırsakları parçalayan kaynamış yağ tortusu gibi çok çeşitli azapla cezalandırılacaklarına inanmaktır. Allahu Teâla birçok ayette Cehennem azabını şöyle ifade etmektedir: [B] سَرَابِيلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ “Onların gömlekleri katrandandır.”[19] إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلاسِلاً وَأَغْلالاً وَسَعِيرًا “Şüphesiz kâfirler için zincirler, demir halkalar ve korkunç alevli cehennemi hazırladık.”[20] إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ (43) طَعَامُ الأثِيمِ “Muhakkak ki zakkum ağacı günahkârların yiyeceğidir.”[21] فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ “İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler.”[22] وَإِنْ يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ “Onlar feryat edip yardım dilediklerinde erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur. O ne kötü içecek ve ne kötü duraktır.”[23] وَلا طَعَامٌ إِلا مِنْ غِسْلِينٍ “Kanlı irinden başka yiyecekleri yoktur.”[24] كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ “Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, derilerini değiştirip yenileyeceğiz.”[25] لا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَا “Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler, kendilerinden cehennem ateşi de hafifletilmez.”[26] ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ (51) لاكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ (52) فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ (53) فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنْ الْحَمِيم ِ(54) فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ (55) هَذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ “Sonra gerçekten siz ey sapıklar, yalanlayıcılar, muhakkak ki yiyeceksiniz zakkum ağacından. Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan. Üstüne de içeceksiniz o kaynar sudan, susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.”[27][/B] [B] النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا “Sabah ve akşam ateşe sunulurlar.”[28][/B] [/SIZE] [1] Mu’minun: 16 [2] Hacc: 6-7 [3] Yasin: 78-79 [4] Vakıa: 49-50 [5] İsra: 13-14 [6] İnşikak; 7-12 [7] Hakka: 25-32 [8] Al-i İmran: 133 [9] A'raf: 50 [10] Meryem:63 [11] Leyl: 15-17 [12] Nisa: 31 [13] Karia 8: 11 [14] Vakıa; 17-24 [15] Hacc: 23 [16] İnsan: 21 [17] İnsan: 5-6 [18] İnsan: 12-16 [19] İbrahim-50 [20] İnsan-4 [21] Duhan-43,44 [22] Vakıa-42 [23] Kehf-29 [24] Hakka-36 [25] Nisa-56 [26] Fatır-36 [27] Vakıa: 51-55 [28] Ğafir: 46 [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
Kıyamet Gününe İnanmanın Anlamı
Üst
Alt