kıskançlık yalan ve iftiranın kişiye ve topluma verdiği zararlar

sofiabi

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
27 Haziran 2011
Mesajlar
66
Tepkime puanı
3
Yalan, gerçeğin karşıtı, kişinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılması, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermesi demektir. Hile ise, aldatma ve sahtekarlık anlamlarına gelir. Örneğin hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, bilmediği soruyu, kopya çekerek cevaplamak, ürünlerin içine sahte ve kalitesiz maddeler karıştırmak, gibi şeyler hiledir.

Yalan söyleyen ve hile yapan kişinin onur ve saygınlığı zedelenir. Böyle bir insanın çevresiyle barışık, sağlıklı ve özgüven içerisinde yaşaması mümkün değildir. Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez. Yüce Allah Kur’anı Kerim’de:

“Ey İman edenler! Allah’tan Korkun ve doğru söz söyleyin” (Ahzab 70)

“Yalan sözden kaçının” (Hac 30) buyurmuştur. Peygamberimiz de;

“Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılardan yazılır” demiştir.

Bireyler arasında güven duygusunu ortadan kaldıran yalan ve hile; aileleri parçalayan, komşuluk ilişkilerini engelleyen toplumsal bir hastalıktır. Adaletin gerçekleşmesi için gerekli olan şahitlik kurumu, yalan yere yapılan şahitlikle zedelenir ve haklı ile haksızın ayırt edilmesi önlenir. Haklı hakkını alamaz, suçlu da cezalandırılamaz. Bu gibi durumlar toplumda huzursuzlukları artırdığı gibi, bir çok suçsuz insanın da sıkıntıya düşmesine neden olur.

Yalancı küçük bir çıkar için, başkalarına yalan söyleyerek onları aldatır. Böylece hem kendi onur ve saygınlığını zedeler hem de başkalarına zarar vermiş olur. Yalan söyleyen kişi kendisine olan saygı ve güvenini yitirir. İçinde gizlediği gerçek, sürekli onu rahatsız eder.
Yalan söylemenin çeşitli nedenleri vardır. Bazı yalancılar bir çıkar sağlamak veya birilerini korumak için yalan söylerler. Bazıları ise övünmek veya önemli olduklarını anlatmak için yalan söylerler.

Özü sözü doğru olan, inancının gereğini yerine getiren insanlar toplum tarafından sevilirler. Yalancılar ise toplumun huzurunu kaçırırlar. Toplumda güven duygusunun zedelemesine neden oldukları için hiç kimse tarafından sevilip sayılmazlar. Yalan yere yemin etmek ise yalana Allah’ı şahit göstermek olduğundan çok daha büyük bir günahtır.

İslam’ın kurallarına uymak isteyen bir kişi kesinlikle yalanın ve hilenin her çeşidinden uzak durmalıdır. Kendisi ve yakınlarının zararına bile olsa hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamalıdır. Doğruluğun ödülünün mutlaka Allah tarafından verileceğine inanmalıdır. Aile yaşamında, ticarette, memurlukta, idarecilikte, devlet ve ulus hizmetinde, kısacası toplumun her kesiminde insanların birbirlerine karşı doğru ve dürüst olması herkes için bir görevdir. İnsanlar arasında güvensizlik meydana getirecek bir davranış olan yalan ve hileden kaçınmalı ve uzak durmalıyız. (Dr. Mustafa Akman)

yalanın kişiye ve topluma verdiği zararlar

İyiliğin, huzur ve mutluluğun temeli doğruluktur. Fert, aile ve toplum hayatının intizamı da, doğrulukla mümkündür. Doğruluğun olmadığı yerde huzûr, sükun ve mutluluktan eser kalmaz, dolayısıyla, hiçbir ilerleme de olmaz. Bir aile içinde doğruluk olmazsa, o ailenin fertleri arasında ülfet, muhabbet, huzur ve güvenin varlığından söz edilemez. Yalan söyleyeni çok olan bir toplumdan, iftiralar, düşmanlıklar ve anlaşmazlıklar hiç eksik olmaz.

Aleyhimize bile olsa nefsimizi doğru söylemeye alıştırmalı, çocuklarımıza hakikati konuşmanın büyük bir fazilet olduğu öğretilmeli, böylece kazanacakları şeref ve meziyeti misallerle anlatarak, yalancılığın çok kötü bir huy olduğunu, onların zihinlerine yerleştirmeliyiz.

Yalan, insanların birbirine düşmesine, toplumdaki ahengin bozulmasına sebep olduğu için, çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir. Dinimiz, yalan söylemeyi haram kılmış, dünyada da ahirette de huzur, mutluluk ve kurtuluşun doğru söylemekte olduğunu bildirmiştir. Peygamber Efendimiz: “Kalp, doğruluktan huzur, yalandan ızdırap duyar”[1], “Yalan ile iman bir arada duramaz”[2] buyurarak mü’mine yalanın yakışmayacağın vurgulamıştır. Kişi yalan söylediği zaman, yalanının er geç meydana çıkacağını bilmelidir. Atalarımız: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derken ne güzel söylemişlerdir. Çünkü yalan, sahibini utandırır, rezil eder. Kişinin yalancı olduğu bir kere anlaşıldı mı, söylediği doğru sözlere de, artık kimse inanmaz.

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk, insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Yalandan kaçının. Zira yalan, insanı kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. İnsan, yalan söylemeyi terk etmedikçe, hakiki mü’min olamaz. Yalancılık, kalbin kararmasına sebep olur. Seni yaksa bile, doğruluktan ayrılma.”[3]

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”[4]

Kaynaklar

[1] Riyâzu’s-Salihîn, 1/86, H.No: 55.

[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned 1/5, H.No: 2393.

[3] Riyâzu’s-Salihîn, 1/85, H.No: 54.

[4] Ahzâb, 33/70-71.
 
Üst Alt