Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Edebi, fikri, duygusal yazılarımız
Kezbân: "yalancı" mı "hanımefendi" mi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ömr-ü diyar" data-source="post: 12289" data-attributes="member: 376"><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><img src="https://www.senaidemirci.net/kucukler/kezban.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">İsimlerimizdir bize yoldaşlık eden, bizi toplum önünde tanımlayan, tanıtan, bilindik kılan. Varlıkları birbirinden ayrıştırmaya yarayan; varlığa karşılık bulmamıza imkân sağlayandır isimlerimiz. İsimsizlik bir kaostur. Nitekim Rabbimiz, Hz. Adem'i yarattığında ona ilk olarak eşyanın bütün isimlerini öğretmiştir. Peygamberimiz de, kişinin çocuğuna güzel bir isim vermesini çocuğun babası üzerindeki haklarından biri olarak kabul etmiştir. Çocuklarımıza verebileceğimiz isimler, o ismin tarihî geçmişi ve anlamı bağlamında değer gördüğünden iyi ya da kötü bir isim tasnifine maruz kalmaktadır.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Geçmişte "<em>yavuz</em>" ismi <em>kötü, fena, azgın</em> gibi anlamlarda kullanılıyorken; tarihi bir şahsiyete sıfat olduğunda <em>yaman, güçlü, müstesna</em> gibi olumlu anlamlarını ön plana çıkarmıştır. Bunun tersi örnekler de çoktur. Bu bağlamda köken olarak güzel bir isim olan "<em>kezbân</em>" isminin de günümüzde çeşitli sebeplerle kötü olarak tanımlanan isimler arasında yer aldığını görmekteyiz. Aslında bu, ismin anlamı hususundaki yanlış kabullerden ve bilgilerden kaynaklanmaktadır. Kezbân isminin kökeni üzerinde kısa bir araştırma yaptığımızda, bunun Farsça "ked" ve "bânû" kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıktığına şahit oluyoruz.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong><em>Ked</em></strong>: <em>ev, yuva</em> anlamındadır ve terkiplerde isimlerin başına gelerek yer ve mahal anlamı verir. Mesela <em>kedhudâ</em>: <em>ev reisi, köy önderi (muhtar), kâhya, vezir, nazır, idareli harcayan</em> gibi anlamlara gelir ki Osmanlı toplumunda bilinen ve çok kullanılan bir kelimedir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong><em>Bânû</em></strong> kelimesi ise: becerikli ve soylu kadınların isimlerine bir saygı edatı olarak eklenir. <em>Hanım, hanımefendi ya da kâhya kadın</em> anlamına gelen bu kelime; Osmanlı sarayında hanım sultanlara <em>Hafsa Sultan, Hürrem Sultan</em> denilmesi gibi Sasaniler döneminde hanedana mensup hanımların da bânû ek ismiyle anıldıkları görülür. Sasani hükümdarı <em>Yezdigerd</em>'in kızlarının isimleri bu şekildedir: <em>Şehr Bânû (Şehriban), Mihr Bânû (Mihriban), Pars Bânû, Nik Bânû, Naz Bânû.</em> Görülüyor ki hanım anlamına gelen bânû kelimesi isimlerde tek başına kullanılan bir kelime olmayıp bir ismi güçlendiren bir sıfat niteliğindedir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Ked ve bânû kelimelerinin birleşimiyle oluşan <em>kedbânû</em> kelimesi ise <em>evi idare eden kadın</em> anlamına gelir ki ev sahibinin eşidir. Hanımefendidir. Bu tamlamanın aslı "bânû-yı ked" şeklinde bir terkipdir. Terkiplerde kelimelerin yer değişmeleri neticesinde gülzar, gülru ve gülberg kelimelerindeki gibi terkipsiz bir tamlama oluşur ki kedbânû da buna bir örnektir. Ancak kelime birleştiğinde sondaki vav harfi okunuş kolaylığı açısından zamanla düşmüş ve kelime kedbân şeklini almıştır. </span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Fehreng-i Ziya'da belirtildiği üzre, eski müneccimler, çocuğun talihinde ruhun deliline kedhudâ dedikleri gibi cismin deliline kedbânû demekteydiler. Çocuğun ömrünün keyfiyet ve kemiyeti ile onun delillerinin bu asıldan ortaya çıktığını söylerlerdi. Çünkü kedbânû, cisim; kedhudâ, ruh menzilesinde olup kedbânû kedhudâsız, kedhudâ kedbânûsuz bir işe yaramaz demekte ve bu iki asıldan biri olmazsa çocuğun yaşayamayacağını söylemekteydiler. Ayrıca kedbânû kelimesine yani evin hanımına Yunanca'da hîlâc denilir ki anlamı hayat çeşmesidir. O sadece bir evin hanımı değil hanım efendiliğiyle kendinden gayrısına da hayat verendir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Şiirlerini Farsça söyleyen Mevlânâ da bu kelimeyi aynı anlamda kullanmıştır: "<strong><em>Nefset kedbânû-yı men / men kedhudâ ve şevi-yi o</em></strong><em>"</em> <em>Nefis benim kadınımdır yani benim iradem altındadır, ben ise evin efendisi ve onun kocasıyım.</em></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">17. yüzyıla kadarki yazma nüshalarda görülen Farsça imlada zaman zaman dal harfleri, dal'dan önceki harf a,e,i,u sesli harfleriyle bittiğinde, noktalı yani zal şeklinde yazılmıştır. Bu imla, kendinden önceki harfin sesli harf olduğunu belirtmek amacıyla yapılmış ancak kelimenin telaffuzu yine dal harfi şeklinde olmuştur. Bu bakımdan kedbân kelimesi de Farsçada kezbân ya da kezbânû şeklinde yazılmıştır. Bu kuralı bilmeyenler, kedbân şeklinde değil kezbân şeklinde okumuşlardır. Bu tarzdaki kullanım böylece dilimizde yaygınlık kazanmıştır. Tıpkı Arapça bir kelime olup dal harfiyle yazılan ve "hıdmet" şeklinde okunması gereken kelimenin bugün "hizmet" şeklinde dilimizde kullanılıyor olması gibi. Bununla birlikte dal sesindeki sertliği yumuşatmak ve kelimenin okunuşuna bir letafet kazandırmak niyetiyle bu imla kuralının bilerek göz ardı edilmesi ve bu tarz kullanımların yaygınlaşmış olması da imkân dâhilindedir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Türklerin 10. yüzyılın ortalarına doğru, Farsça konuşan Samaniler döneminde kitleler halinde Müslümanlaşmaya başlamaları; dinî literatürlerinde Arapçanın yanında <em>namaz, abdest oruç</em> gibi Farsça kelimeleri kullanmalarına neden olmuştur. Dilimize intikal eden Arapça kelimeler de doğrudan Arapçadan değil, Farisilerin kendi kelime hazinelerine katmış oldukları Arapça kelimeler üzerinden Türkçeye geçmişlerdir. Kezbân kelimesi de bunlardan biridir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Kezbân kelimesi, bugün hem Arapçada hem de Farsçada sesdeş olarak kullanımdadır. Meseleye Arapça açısından baktığımızda; Rahman Suresi'nde sıklıkla tekrar edildiği üzere kezibe üçlü fiil kökünden gelen "<em>tü</em>-<em>kezzibân</em>" kelimesini görmekteyiz. Kezibe kökü fe'lân vezninde <em>kezbân</em> olur ki yalancı anlamına gelir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Bu bilgiler ışığında, Osmanlı isim kültürüyle nesilden nesile aktarılan kezbân kelimesi, acaba Farsça kedbân ya da hatalı okunuşuyla kezbân (hanımefendi) kelimesinden mi yoksa Arapçadaki kezbân (yalancı) kelimesinden mi hareketle çocuklarımıza isim olarak tercih edilmiştir. Hangi baba kızına bile bile yalancı anlamına gelen bir isim verebilir ki.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Oysa Farsça kedbânû kelimesinden habersiz olan âlimlerimiz ve dahi çok okumuşlarımız kültürle birlikte yarına taşıdığımız kullanımdaki <em>kezbân</em> kelimesini Kur'an-ı Kerim'deki <em>tü-kezzibân</em> sanıp yalancı anlamına gelen bu ismin çocuklara verilmemesini tavsiye etmişler ve halen etmektedirler. Hatta Türkçe sözlüklerimizde bu kelimeye yakın döneme kadar <em>yalancı, çok yalan</em> <em>söyleyen</em> anlamı verilmekteydi. Son yıllarda bunun bir hata olduğu anlaşılmış olmalı ki TDK sözlüğü de kelimeye "<em>kâhya kadın, bir daireyi idare eden kadın</em>" şeklinde anlam vermiştir. Son yıllarda çıkan çocuk isimleri kitaplarında ise artık yalancı anlamını daha az görmeye başladık diyebiliriz. Yine de binlerce baskı yapan kitaplarda kelimenin anlam karşılığının yalancı olması üzüntü vericidir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Kızına, anlamına bakmadan kezbân ismini veren anne-babaların nasıl oldu da çocuğumuza yalancı anlamında bir isim verdik diye ah vah içine düşmeleri; kızların yetişkin olup isim değişiğine gitmeleri toplumumuzda var olan bir sosyal olgudur. Dahası arkadaşlıkların yalancı anlamındaki bir isim dolayısıyla soğuması, kezbân ismini taşıyanların psikolojik bir rahatsızlığa düşmelerinin kabul edilir bir gerçek olmadığını kim söyleyebilir.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Umulur ki kelimenin anlamı üzerinde Farsça bilgisine istinaden Dr. Ali Ertuğrul ile yapmış olduğum küçük bir sohbet neticesinde kaleme alınan bu yazı ile adı Kezbân olanların yüreğini ferahlatmış olalım ve artık Kezbân'ın "yalancı" değil bir "hanımefendi" olduğunu ismi Kezbân olan dostlarımızla paylaşalım. Kezbân ismini içine düştüğü kötü imajdan hanımefendiliği ile çıkartabilelim.</span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>MEHMET ŞÂMİL</strong></span></span></span><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-family: 'book antiqua'">Dil ve Edebiyat Dergisi</span><span style="font-family: 'book antiqua'"> sayı: 29</span></strong><span style="font-family: 'book antiqua'"> </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ömr-ü diyar, post: 12289, member: 376"] [FONT=Verdana][SIZE=3][IMG]https://www.senaidemirci.net/kucukler/kezban.jpg[/IMG] [/SIZE][/FONT][FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]İsimlerimizdir bize yoldaşlık eden, bizi toplum önünde tanımlayan, tanıtan, bilindik kılan. Varlıkları birbirinden ayrıştırmaya yarayan; varlığa karşılık bulmamıza imkân sağlayandır isimlerimiz. İsimsizlik bir kaostur. Nitekim Rabbimiz, Hz. Adem'i yarattığında ona ilk olarak eşyanın bütün isimlerini öğretmiştir. Peygamberimiz de, kişinin çocuğuna güzel bir isim vermesini çocuğun babası üzerindeki haklarından biri olarak kabul etmiştir. Çocuklarımıza verebileceğimiz isimler, o ismin tarihî geçmişi ve anlamı bağlamında değer gördüğünden iyi ya da kötü bir isim tasnifine maruz kalmaktadır.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Geçmişte "[I]yavuz[/I]" ismi [I]kötü, fena, azgın[/I] gibi anlamlarda kullanılıyorken; tarihi bir şahsiyete sıfat olduğunda [I]yaman, güçlü, müstesna[/I] gibi olumlu anlamlarını ön plana çıkarmıştır. Bunun tersi örnekler de çoktur. Bu bağlamda köken olarak güzel bir isim olan "[I]kezbân[/I]" isminin de günümüzde çeşitli sebeplerle kötü olarak tanımlanan isimler arasında yer aldığını görmekteyiz. Aslında bu, ismin anlamı hususundaki yanlış kabullerden ve bilgilerden kaynaklanmaktadır. Kezbân isminin kökeni üzerinde kısa bir araştırma yaptığımızda, bunun Farsça "ked" ve "bânû" kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıktığına şahit oluyoruz.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua][B][I]Ked[/I][/B]: [I]ev, yuva[/I] anlamındadır ve terkiplerde isimlerin başına gelerek yer ve mahal anlamı verir. Mesela [I]kedhudâ[/I]: [I]ev reisi, köy önderi (muhtar), kâhya, vezir, nazır, idareli harcayan[/I] gibi anlamlara gelir ki Osmanlı toplumunda bilinen ve çok kullanılan bir kelimedir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua][B][I]Bânû[/I][/B] kelimesi ise: becerikli ve soylu kadınların isimlerine bir saygı edatı olarak eklenir. [I]Hanım, hanımefendi ya da kâhya kadın[/I] anlamına gelen bu kelime; Osmanlı sarayında hanım sultanlara [I]Hafsa Sultan, Hürrem Sultan[/I] denilmesi gibi Sasaniler döneminde hanedana mensup hanımların da bânû ek ismiyle anıldıkları görülür. Sasani hükümdarı [I]Yezdigerd[/I]'in kızlarının isimleri bu şekildedir: [I]Şehr Bânû (Şehriban), Mihr Bânû (Mihriban), Pars Bânû, Nik Bânû, Naz Bânû.[/I] Görülüyor ki hanım anlamına gelen bânû kelimesi isimlerde tek başına kullanılan bir kelime olmayıp bir ismi güçlendiren bir sıfat niteliğindedir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Ked ve bânû kelimelerinin birleşimiyle oluşan [I]kedbânû[/I] kelimesi ise [I]evi idare eden kadın[/I] anlamına gelir ki ev sahibinin eşidir. Hanımefendidir. Bu tamlamanın aslı "bânû-yı ked" şeklinde bir terkipdir. Terkiplerde kelimelerin yer değişmeleri neticesinde gülzar, gülru ve gülberg kelimelerindeki gibi terkipsiz bir tamlama oluşur ki kedbânû da buna bir örnektir. Ancak kelime birleştiğinde sondaki vav harfi okunuş kolaylığı açısından zamanla düşmüş ve kelime kedbân şeklini almıştır. [/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Fehreng-i Ziya'da belirtildiği üzre, eski müneccimler, çocuğun talihinde ruhun deliline kedhudâ dedikleri gibi cismin deliline kedbânû demekteydiler. Çocuğun ömrünün keyfiyet ve kemiyeti ile onun delillerinin bu asıldan ortaya çıktığını söylerlerdi. Çünkü kedbânû, cisim; kedhudâ, ruh menzilesinde olup kedbânû kedhudâsız, kedhudâ kedbânûsuz bir işe yaramaz demekte ve bu iki asıldan biri olmazsa çocuğun yaşayamayacağını söylemekteydiler. Ayrıca kedbânû kelimesine yani evin hanımına Yunanca'da hîlâc denilir ki anlamı hayat çeşmesidir. O sadece bir evin hanımı değil hanım efendiliğiyle kendinden gayrısına da hayat verendir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Şiirlerini Farsça söyleyen Mevlânâ da bu kelimeyi aynı anlamda kullanmıştır: "[B][I]Nefset kedbânû-yı men / men kedhudâ ve şevi-yi o[/I][/B][I]"[/I] [I]Nefis benim kadınımdır yani benim iradem altındadır, ben ise evin efendisi ve onun kocasıyım.[/I][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]17. yüzyıla kadarki yazma nüshalarda görülen Farsça imlada zaman zaman dal harfleri, dal'dan önceki harf a,e,i,u sesli harfleriyle bittiğinde, noktalı yani zal şeklinde yazılmıştır. Bu imla, kendinden önceki harfin sesli harf olduğunu belirtmek amacıyla yapılmış ancak kelimenin telaffuzu yine dal harfi şeklinde olmuştur. Bu bakımdan kedbân kelimesi de Farsçada kezbân ya da kezbânû şeklinde yazılmıştır. Bu kuralı bilmeyenler, kedbân şeklinde değil kezbân şeklinde okumuşlardır. Bu tarzdaki kullanım böylece dilimizde yaygınlık kazanmıştır. Tıpkı Arapça bir kelime olup dal harfiyle yazılan ve "hıdmet" şeklinde okunması gereken kelimenin bugün "hizmet" şeklinde dilimizde kullanılıyor olması gibi. Bununla birlikte dal sesindeki sertliği yumuşatmak ve kelimenin okunuşuna bir letafet kazandırmak niyetiyle bu imla kuralının bilerek göz ardı edilmesi ve bu tarz kullanımların yaygınlaşmış olması da imkân dâhilindedir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Türklerin 10. yüzyılın ortalarına doğru, Farsça konuşan Samaniler döneminde kitleler halinde Müslümanlaşmaya başlamaları; dinî literatürlerinde Arapçanın yanında [I]namaz, abdest oruç[/I] gibi Farsça kelimeleri kullanmalarına neden olmuştur. Dilimize intikal eden Arapça kelimeler de doğrudan Arapçadan değil, Farisilerin kendi kelime hazinelerine katmış oldukları Arapça kelimeler üzerinden Türkçeye geçmişlerdir. Kezbân kelimesi de bunlardan biridir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Kezbân kelimesi, bugün hem Arapçada hem de Farsçada sesdeş olarak kullanımdadır. Meseleye Arapça açısından baktığımızda; Rahman Suresi'nde sıklıkla tekrar edildiği üzere kezibe üçlü fiil kökünden gelen "[I]tü[/I]-[I]kezzibân[/I]" kelimesini görmekteyiz. Kezibe kökü fe'lân vezninde [I]kezbân[/I] olur ki yalancı anlamına gelir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Bu bilgiler ışığında, Osmanlı isim kültürüyle nesilden nesile aktarılan kezbân kelimesi, acaba Farsça kedbân ya da hatalı okunuşuyla kezbân (hanımefendi) kelimesinden mi yoksa Arapçadaki kezbân (yalancı) kelimesinden mi hareketle çocuklarımıza isim olarak tercih edilmiştir. Hangi baba kızına bile bile yalancı anlamına gelen bir isim verebilir ki.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Oysa Farsça kedbânû kelimesinden habersiz olan âlimlerimiz ve dahi çok okumuşlarımız kültürle birlikte yarına taşıdığımız kullanımdaki [I]kezbân[/I] kelimesini Kur'an-ı Kerim'deki [I]tü-kezzibân[/I] sanıp yalancı anlamına gelen bu ismin çocuklara verilmemesini tavsiye etmişler ve halen etmektedirler. Hatta Türkçe sözlüklerimizde bu kelimeye yakın döneme kadar [I]yalancı, çok yalan[/I] [I]söyleyen[/I] anlamı verilmekteydi. Son yıllarda bunun bir hata olduğu anlaşılmış olmalı ki TDK sözlüğü de kelimeye "[I]kâhya kadın, bir daireyi idare eden kadın[/I]" şeklinde anlam vermiştir. Son yıllarda çıkan çocuk isimleri kitaplarında ise artık yalancı anlamını daha az görmeye başladık diyebiliriz. Yine de binlerce baskı yapan kitaplarda kelimenin anlam karşılığının yalancı olması üzüntü vericidir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Kızına, anlamına bakmadan kezbân ismini veren anne-babaların nasıl oldu da çocuğumuza yalancı anlamında bir isim verdik diye ah vah içine düşmeleri; kızların yetişkin olup isim değişiğine gitmeleri toplumumuzda var olan bir sosyal olgudur. Dahası arkadaşlıkların yalancı anlamındaki bir isim dolayısıyla soğuması, kezbân ismini taşıyanların psikolojik bir rahatsızlığa düşmelerinin kabul edilir bir gerçek olmadığını kim söyleyebilir.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua]Umulur ki kelimenin anlamı üzerinde Farsça bilgisine istinaden Dr. Ali Ertuğrul ile yapmış olduğum küçük bir sohbet neticesinde kaleme alınan bu yazı ile adı Kezbân olanların yüreğini ferahlatmış olalım ve artık Kezbân'ın "yalancı" değil bir "hanımefendi" olduğunu ismi Kezbân olan dostlarımızla paylaşalım. Kezbân ismini içine düştüğü kötü imajdan hanımefendiliği ile çıkartabilelim.[/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][FONT=book antiqua][B]MEHMET ŞÂMİL[/B][/FONT][/SIZE][/FONT][SIZE=3] [/SIZE] [FONT=Verdana][SIZE=3][B][FONT=book antiqua]Dil ve Edebiyat Dergisi[/FONT][FONT=book antiqua] sayı: 29[/FONT][/B][FONT=book antiqua] [/FONT][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Edebi, fikri, duygusal yazılarımız
Kezbân: "yalancı" mı "hanımefendi" mi
Üst
Alt