Kaybolan Sevgiler şimdi Neredeler

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Kaybolan Sevgiler şimdi Neredeler

BUGÜN bir başkayım, ağlamaklıyım Coştun yine deli gönlüm, göz yaşım gibi çağlar mısın Unuttuğumuz o kadar çok şey var ki, biri çıksa da hatırlatsa bunları tek tek Ağlamak gibi, sevmek gibi, dostluk gibi, vefâ gibi Hele vefâ, eski İstanbul’da belki de bir semtin adı şimdilerde Yıllardır aradığım, bir türlü ulaşamadığım ilkokul öğretmenimi buldum nihayet Kader karşıma çıkardı bir gün Hayattalar, sıhhat ve afiyetteler Sevgili anneciğiyle beraber yaşıyorlar Kimi kimsecikleri yok, bir başınalar Birbirlerine karşı hiç tükenmeyen sevgileri var Sevgileri dostlar başına Hiç de yalnız değiller Allah’la beraberler.

Severdim öğretmenimi Çocukluk duyguları işte, ayıp olur mu söylesem acaba? Çocukça, safça bir sevgi miydi bu? Yoksa platonik mi desem Ama üzerinden kırk sene geçmiş Şimdi, bu sabah vakti arayıp da kendisine onu ne kadar çok sevdiğimi ve hâlâ yüreğimde adını yıllardır unutmayıp hep andığımı söylemek istiyorum Söyleyemeyip de saklamanın ne manası var? Bir kırk sene daha beklemeye zaman var mı? Bu sabah bir cesaret, bir kuvvet var içimde, Rabbime şükrediyorum Yüreğimde resmini gördüğüm tüm dostlarıma, gönülden sevdiklerime, tek tek ulaşıp sevgilerimi söylemek istedim Ve söyledim de Oh, hayat varmış Söyleyememek de ayrı bir azapmış Kalbimin tam ortasında günlerdir nasıl bir ağrıydı ki bu, atsan atılmaz, satsan satılmaz Gölge değil ki sessiz sedasız ardından gelsin İçime oturmuş, ağır mı ağır çıkmıyor bir türlü Perişan etti bu duygu beni

Bu derdi içimden atmanın sırrını, sevgili Peygamberimin bir tavsiyesinde buldum Hani bir gün ki sahabeden biri gelip; “Yâ ResulALLAH ben filân kişiyi çok seviyorum” der Hz Peygamber “Madem bu kardeşini seviyorsun niye gidip de ona söylemiyorsun?” Bu tavsiye üzerine o sahabe o adamın yanına varıp, sevgisini açıkça söyler ona O da “sen gerçekten sadece ve sadece Allah adına mı beni seviyorsun, bunu söylemek için mi geldin?” der “Evet sadece bunun için” Adam da “Allah da ne muradın ve ne hayrın varsa sana versin” der

Bugün dört dönüyorum ama içimde bir rahatlık var Duygularımı susturmak istemiyorum Gerekeni yapacağım, tüm gönülden sevdiklerime çekinmeden sevgimi söyleyeceğim Asla bir eziklik, asla bir mağlubiyet ve bir noksanlık hissetmedim bunu söylerken “Sevdiğimi söylemezsem, bu sevgi beni boğar” diyen Yunus gibi boğulmak istemiyorum sevgimin engin sularında Sevgisizlikte boğulanları gördükçe, bu kadar geniş bir kalbi, bu kadar kocaman bir sevgiyi verdiği için Yaratanıma şükrediyorum Herkesin zenginliği kendine göre Kimi akıl, kimi kalp, kimi ruh, kimi dünya, kimi de ahlâk zengini Sayısı az da olsa kimisinde de bu zenginliklerin hepsi birden var

Şimdi dünyamız tehlikeli bir dönemece girdi Bunu görüyorum, kalbimin tâ derinliklerinde hissediyorum Dünyanın hiçbir devrinde bu kadar çok insan ölmemişti Sevgisizlikten ölüyorlar, sevgisiz kaldıkları için öldürüyorlar İnsanlar ölüyor bir bir sevgilerini söyleyememekten Bombasız ölümler paramparça ediyor insanları Kalplerinde patlıyor Sevgimizi söyleyememenin cezasını çok ağır ödüyoruz Sevemeyecek kadar kusurlu değil bu insanlar Sevilmeyecek kimseler de yok değil Ama nedense kalpler bir araya gelip de birbiri ile buluşamıyor bir türlü

Deldim kalıpları, paramparça ettim bu sabah Yıktım sahteliğin samimiyetsizliğin kartondan setlerini Anladım ki, bu tuzağın da arkasında şeytan varmış Sevgi fakiri, bilgi fakiri, marifet fakiri, ahlak fakiri rezil şeytan Beter ol Şimdi onun yanında, onun safında olmak istemiyorum Kâinatın mayasında, hamurunda, yaradılışında madem ki sevgi var, yaradılış sebebimiz bu, o nur ile, o sevgi ile Yaratanımın eseri olan her şeyi sevebilirim Mâni yok Kâinatın özeti olan bende ve benim özüm olan o küçücük kalbimde bütün kâinatı kuşatacak bir sevginin meyvesi onun içine konulmuş

Hele temiz ve yumuşak bir sesle, seslenin birine Adını söyleyin o kişinin hele bir kendisine Sevginin yaptıramayacağı iş mi var bu dünyada Yanlış telaffuz ede ede, hoyratça kullanıla kullanıla perişan olmuş isimlerimiz Dışarıdan bir sese, kalbinin bütün kapılarını ardına kadar açacak bir sese, ihtiyacı var insanların Hz Peygamber böyle bir sesti Kuran da bir sesti asırlar arkasından seslenen O seslerin ardında Allah’ın sözü, kelamı vardı Selâmı vardı Rahman’ın Kâinatı sarıp sarmalayan, gül goncası gibi kuşatan sevgisi vardı Allah’ın Yaşanır mı bu dünyada bir an bile, o sevgi var olmasa Güneş çekilip gitse yaşanır mı bu dünyanın karanlıklarında Katlanmaya değer mi? Sevgisiz kalpler, karanlıktan da beter Ruh atılmış, çürümüş, terkedilmişliğin mahzenlerinde unutulmuş Dışarıda ne var ondan da bihaber Dışarıda ne mi var? Dışarıda delikanlı bir bahar var Rengarenk meyve sepeti yaz var Dua ve niyaz var Gencecik sevgiler var Ölmemiş aşklar var henüz Sahteler ve gölgeler dünyasında yaşayan, kalbi mahzun ve kalbi kırık olanlar için müjdeler var

Yakışmıyor Yakışmıyor bize, insana, kâinatın gözbebeğine Hani Allah’ın yarattığı bu kâinat onu bilen ve tanıyan bizler içindi Seccade kadar malı mülkü olmayan ben, kâinatın Yaratıcısı’na olan imanımla ve bağlılığımla bırakın dünyayı, geçin cenneti, daha da ötelerine sahip olacak, O’nun rızasına erişecek, O’nun adına açılacak, genişleyecek bir sevginin, inancın sahibiydim ben Ne oldu bana? Elimde delikli bir kalbur, koca denizlerin sularını boşaltmaya çalışıyorum güya Biter mi hiç? Koyuyorum dolmuyor Bir türlü boşalmıyor Ömrüm tükeniyor boş işlerin peşinde Dillerde sakız oldu sevgi sözcüğü Ama işin bir gerçeği var anahtar bir sözcük bu Yanlış sevdiğimiz şeyler ya tanımıyor, ya bilmiyor bizi ya da arkadaşlık edemiyor yolculuğumuzda Allah’ın rahmetine, şefkatine yol bulup gitmeli bu sözcük Sevgi, muhabbet, aşk, sevda her neyse Yanlış yerlerde kullanmamalıyız onu Ama olmadı Nefsimizin yolunda feda ettik Kalbin ve ruhun yönüyle sevemedik Sevgileri yok yerlerde harcadık Yanlış pazarlardan mal aldık mal sattık Yığdığımız maldan bir eser yok şimdi Kırk yıllık kulluk buğdayını didiklemiş götürmüş fareler Ambar boş, kalpler boş, ruhlar bomboş Şimdi yeniden doğmanın, doğurmanın, kalpleri; Allah sevgisiyle doyurmanın, doğdurmanın zamanı Bunu gördüm, bunu yaşadım kendi nefsimde bu sabah Sözüm yok dışarıdan kimseye, sözüm yok nefsimden gayrısına

Yerinde sarfedilmeyen bir sevginin cezasını ve belasını dünyada dahi çekiyor kalbim Binlerce duygum, latifelerim bozulacak, dökülecek, kaybolacak şeylerin peşinde ticaretini bilmez bir tüccar gibi, tedavülden kalkmış paraların peşinde koştu, koştu da ne oldu? Yoruldu bugün, ihtiyar oldu gönlüm Yolumun üzerindeki işaret levhalarını yanlış okuduğum andan beri gittiğim yolun beni istediğim yere çıkamayacağı belliydi Ben bu yollarda olmamalıydım Nevrim dönmüş pusulamı şaşırmışım meğer Hala dönüş yolunu geliş yolu zannediyorum İstanbul yerine Ankara’ya giden yok ama Allah’a giden yolda yanlış yollara saplanan çok Belli ki sanatkar unutulmuş O’nu bildiren manevi güzellikler kaybolmuş

Bir çiçeği eğilip de koklamak değil ki maksat Bir çiçekten Allah’ın o sonsuz güzelliğine yol bulmalıydım İşaretler, biz doğru yolun yolcuları içindi Yaratılan ne varsa her şey; çiçekten yıldıza kadar, yapraktan ağaca kadar hepsi Allah’tan bize bir işaretti Fanilerden bakiye yol bulup geçemedik Sevginin kaynağına ulaşamadık Düştük uyandık, kalktık yine gaflete daldık Horoz sesleri, köpek ulumaları arasında bir sabah şu ezan seslerinin de davetiyle, uyan be gönül uyan artık Uyan da yanlışını gör, yanmadan önce uyan artık

Allah’ım bir rüyadan da kısa olan bu dünya hayatında gaflet uykusuna daldırma beni Bir sesle, bir nefesle, Habibinle, Sevgilinle, Kuran’ınla uyandır beni Uyandır ki Allah’ım uyuyanları da uyandırayım Sevgilim, sevgili Allah’ım Daldırma beni karanlıklara, katma yokluğun zindanlarına Yapamam oralarda, dayanamam bu yerlerde daha fazla eğlenemem Al beni huzuruna Gecelerin nuruna Yüce davetinin adına al da, çıkar beni kuytulardan

Allah’ım yanlış adreslere yönlendirme sevgini Senin adına Peygamberimin adına olunca sevmekler de güzel sevgiler de Ezana bile bakışım değişti bu an Allah bizi sevgisine, sevgisinin yanına, dünya gurbetinden, yalnızlıktan, sevdiklerinin safına hayran olunacak kadar, şaşılıp kalınacak kadar, sonsuz güzelliklerin yanına çağırıyor Kurtuluşa, özgürlüğe, nefsin kölesi haline gelen ruhumuzu özgürleştirmeye çağırıyor Kim diyor ki kölelik kalktı diye? Nefis denen bezirgan; bedenimizi, ruhumuzu, tüm duygularımızı şeytana satıyor Köle pazarında satılıyoruz, ucuza gidiyoruz Bir yanda Rabbim nefis ve malımızı neyimiz varsa, hepsini kendisine ait olan her şeyi yine ona satmamızı istiyor Biliyor elimizde kalsa onu mahvedeceğimizi, tüketeceğimizi Sat, Allah’a ver, hayatını verene ver Hayatını ver kurtul ey ruhum, kurtul bu zahmetlerden Ya nefsinin, ya da O’nun kölesisin Bir kölenin iki efendisi olmaz

Rabbim Aramıza nefsimin ve şeytanın girmesine izin verme Ne olur Allah’ım Söyleyemeyenlere, sevdiklerini diyemeyenlere söyleyecek bir an, bir zaman, şu an, şu yazıyı okudukları an, ne olur an içinde an zaman içinde zaman yarat ki, razı olduğun bir an olsun o ruhlarda, bir bayram olsun o yıllardır kavuşamayanlara buluşamayanlara Buluşsunlar ve kucaklaşsınlar Sevgileri gözyaşı olup çağlasın, gözyaşının içinde yüzsünler Ebedi bir hazzın içinde sevgilerinin saltanatını sürsünler Yaşamak neymiş, hayat neymiş, sevginin gerçeği neymiş, gerçek gönül zenginliği neymiş bir kere tatsalar, bir kere hissetseler içlerinde bunu, mesele kalmayacak.
 
Üst Alt