Kalp içli bir et parçasıdır

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81

Yahya b Muaz (rahmetullahi aleyi) kalbi şöyle anlatır: “Kalp içli bir et parçasıdır İçi yaratılış cevheri ile doludur Çevresi teklik bahçesi ile kuşatılmıştır Altı nurani bir meydandır Allah-u Zülcelal ona her an ve her dem, rahmet ve şefkatle nazar eder Bu halinde o kalp, Allah ve onun zikrinden alıkoyan şeyler arasında döner durur Bir yandan Allah-u Zülcelal’in şefkat ve merhamet bakışı, bir yandan da onu ayırmak isteyen masiva

Asıl saadet, Hakk’ın emirlerini yerine getirmek ve onunla olan ahde vefa göstermektedir
Bu manada gelen şu ayet-i kerime bizi müjdeliyor: “Kim Allah kadar ahdini yerine getirebilir? Onları müjdeleyiniz” (9/111)

Hak Saltanatı
Bir büyük zata şöyle sormuşlar:
- Bir kalp bozulduktan sonra, o eski haline nasıl getirilebilir?
Şu cevabı vermiş:
- Hakkın saltanatını oraya kurmakla Bunun nasıl olabileceği sorulduğunda ise şöyle demiş:
- Hakkın zatından gayrı ne varsa oradan çıkıp gidinceye kadar Sonra, Hak Saltanatı kurulur
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Kalbin işleri

Kalbin işleri
Kalp işleri on derecede toplanır Şöyle ki:

1 Kalbe gelen hatıralar,
2 İlham yollu, nefse isnat edilen sözler,
3 Himmet, gayret,
4 Fikir, düşünce,
5 İrade, dilek, arzu,
6 Rıza, hoşnutluk,
7 İhtiyar, seçme arzusu,
8 Niyet,
9 Azimet; zor işlere dayanmak,
10 Kasd; bir şeyi hedef tayin edip ona doğru yürümek


Anlatılan bu haller, kalbe yerleşince, duygulara tesir etmeye başlar
Kalpte ne varsa, zahirdeki duygulara sirayet eder İşte o zaman, kulun içi dışı bir olur
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Kalbin dereceleri

Kalbin dereceleri

•Bir kimse, Allah için olur, kalbine gelen herhangi bir duyguyu Allah için harcarsa, kalp hallerinin ilk derecesine varmış sayılır Ki bu, Hakka yakınlık isteyenlerin yoludur

•Yine bir kimse, kalbe gelen bir isteği, Hak yoluna vermek isterse, Hakka yönelmişlerden olur
•Bir kimse düşünce anında, Allah düşüncesini bırakmazsa, seçme kullardan sayılır
•Bir kimse, arzu zamanı yalnız Allah’ı isterse, Hak yolculuğunu ve Hakkı istiyor demektir
•Bir kimse, herhangi bir şey seçileceği zaman, Allah için olanı alırsa, müttakiler içine girer
•Bir kimse, kalple olan niyetini, Allah için tutarsa, zahidler arasına girir
•Bir kimse, Allah için düşüncesini harcarsa, Hakka bağlanmış olanlardan sayılır
•Bir kimse, kastını Allah için kılarsa, müçtehidler arasına katılır
•Bir kimse, kalbine sahip olarak, dış ameliyle, meşgul olursa, tevhid ehli arasında seçilmiş sayılır Buna ‘abid’ tabir edilir Ama, bilinen abidler gibi değildir Onlardan çok üstündür
•Bir kimse, kalbini şahsi arzuların kirinden temiz tutarsa, gaflet kirlerinden de pak ederse, şaşkınlık kederlerinden beri kılarsa, ereceğine ermiş sayılır
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Kalb-i selim

“Kalb-i selim”
Bekir b Abdullah, “O, bize yönelen kalple geldi” (50/33) ayetini tefsir ederken şöyle diyor;
O kimsenin kalbi Allah’a bağlı olur, bedeni ile gezer

Biri Ebu Abdullah’a: “… kalb-i selim …” (26/89) ayet-i kerimesini sordu Şu cevabı aldı: “Dünya bağlarından soyunmak, kalbi, Mevla’nın sevgisi ile dolu kılmak, güçlükten ve belalardan şikayet etmemek, takva ve haya perdelerini açmamak…”

Bazı büyükler şöyle derler: “Bir kimsenin gönlünde, derin ve ilahi bir sır olmayınca, o kimse kötüdür İsterse adı, iyi kimseler arasında geçsin Bir kimse, bütün varlığı, O’nun kudreti ile yürür ve O’nun bakışı ile gider görmezse, kalp işlerine eremez”

Ebu’d Derda (ra) şöyle anlatıyor: “Allah-u Zülcelal’in bir takım kulları vardır ki, onların kalbi Hak aşkı ile uçar Onların bu uçuşuna, şimşeklerin hızı, bir misal dahi olamaz”

Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ebu Bekir sizi, kıldığı namaz ve tuttuğu oruçla geçmedi Onun kalbine şu mana yerleşmiştir Allah azı, az olduğu için reddetmez Çoğu da, çok olduğu için kabul buyurmaz O, ancak takva sahiplerinin yaptığını kabul buyurur”

Bazı büyükler şöyle anlatırlar: “Kalbini her hangi bir makama bağlayanlar, doğruluktan yana nasipsizdirler Asıl doğru, kalbini makamların sahibine verendir Bu hal mücerret (saf; katıksız) olacak Allah-u Zülcelal ile ikinci bir varlık bilinmeyecek”

Bazı büyükler de şöyle anlatmışlardır: “İşler kalbe yönelirse, beden de rahata kavuşur”

Büyük zatlar, işlerini çok ciddi olarak ele alırlar Bu mana icabı olarak, onlardan bir kısım zatlar da şöyle anlatmışlardır: “Kalbi tam olarak çalışanın içinde ayıklık vardır Ayık bir kalbin sahibine unutkanlık gelmez”

Kalp halini bilenin ve ona göre hareket edenin kalbi sağlam olur Onda yara bere izi bulunmaz Görüşleri yerinde olur Onda sakatlık kalmaz
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,107
Tepkime puanı
81
Kalp sahibinin özellikleri

Kalp sahibinin özellikleri

Kalp sahibi kovulmuşlardan değil, birliğe erişmişlerdendir O, daima Hakkı arar, ondan hiçbir şekilde kaçmaz Hakka yakındır, ondan uzak ve kimsesiz değildir Aklı ve düşüncesi yerindedir Asla gafil değildir Onun iç alemi, semalara baş çekmiştir O, yeryüzündekilere karışmaz Mütevazi olur Herkes onu sever ve yakını olur Hiç kimse ondan korkup kaçmaz

Sabit Nessac bir konuşmasında şöyle anlattı: “Ben, nice yıllar Kur’an okudum Bu halimde Allah’tan da korkardım Ama hiçbir şey elde edemedim Bu arada korkudan geçmeyi düşündüm Ve, ümitle okumaya başladım Birkaç yılım da böyle geçti Fakat yine bir şeyin sahibi olamadım Bunun üzerine, korkuyu da, ümidi de bıraktım Yalnız Allah için okudum İşte o zaman, her şeyi buldum En büyük azizliğe o zaman kavuştum En büyük mertebeleri o dem buldum”

Allah-u Zülcelal, geçmişte inzal buyurduğu bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur: “Kalpler, kuvvetim ve kudretimle durur Sevgi hazinelerimdedir Bir kimseyi sevmek istemezsem, onun beni sevmeye gücü yetmez Bir kimseyi ben ezelden anmamış olsam, o kimsenin beni anmasına imkan yoktur Benim kendisini dilememiş olduğumun, beni dilemesine ihtimal dahi verilemez”

Şöyle bir güzel hikaye anlatırlar; Bir kimse mescidin çevresinde geziniyordu Onu bir irfan sahibi gördü:
- Ne arıyorsun? Diye sordu O da:
- Tenha bir yer arıyorum, namaz kılacağım Deyince, irfan sahibi onu şöyle bir süzdü, sonra şöyle dedi:
- Kalbinde, Allah-u Zülcelal’in zatından başka ne varsa at ve istediğin yerde namazını kıl

Nice büyükler, yaptıkları nefse karşı çetin mücadeleden sonra, şu kanaate varmışlardır; Bir kimse kendisini Allah-u Zülcelal’e ne kadar yakın hissediyorsa, ona o kadar yakındır

Allah-u Zülcelal bir kulun kalbine baktığı zaman, yabancısını görürse, ona azap eder Her şeyi, o insanın başına bela kılar

Yahya b Muaz (raleyhi) şöyle anlatıyor: “Kalbi dünyaya verirsen, ziyan olur Ahirete atarsan erir Mevla’ya teslim edersen, hoş olur”

Sonra şöyle anlattı: “Dünya harap bir yerdir Onun düzeltilmesine yeltenen kalp ise, ondan daha haraptır Ahiret mamur bir şehirdir Onu candan dileyen, imar eder Onu dileyen kalp ise, mamur sayılır”

Devamla şöyle anlattı: “Dünya sahasının ölçümü adımlarla olur Ahiret sahasının ölçümü ise kalpledir Nefsin harap olması için kalbin sağlam olması icap eder Nefsin dirilmesi ise, kalp için bir ölüm sayılır”

Gönül ehli zatlardan birine:
- Neden konuşmaz oldun? Diye sormuşlar
Önce şöyle demiş:
- Konuşuyorum
Kiminle? Diye sorulunca da şöyle demiş:
- Gönüllerin Sultanı ile…


Kaynak; Onların Alemi; Ahmed er-Rufaî, (terc Abdülkadir Akçiçek) s 296-306​
 
Üst Alt