Kalemin dili

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
Tasavvuf, “safa ve vefa” gözetmektir. Safa, kalbin ve nefsin temizlenmesidir. ...Bu safa, dünya malıyla servetiyle ele geçmez, ancak Rabbanî bir ikramdır. Vefa ise Allah’a kulluk, itaat ve bağlılıktır.
Herkes Allah’ın kuludur. Fakat gerçekte ise, ben Allah’ın kuluyum, demek için kalbin, benliğin temizlenmesi, ibadet ve taate dikkat edilme...si şarttır. Tasavvuf, bu halin elde edilmesine vesiledir.
Fakat tasavvuf yoluna girenlerin şu dört adımı bilmesi gerekir:
Birinci adım: Allah’ın zatını, isimlerini, sıfatlarını bilip ona göre hareket etmektir. O’nun rahmetine sığınıp, gazabını çekecek davranışlardan kaçınmaktır.
İkincisi: Kendi nefsini, onun isteklerini, bunların doğurduğu şerleri bilmek ve nefsi şerlerden muhafaza
etmektir.
Üçüncüsü: Şeytanı, onun düşmanlığını bilmektir. Nefs kemale ermemiş ise şeytan onu kullanarak insanı yoldan çıkarır, fakat nefs kemale erince şeytan kendine bir yol bulamaz. Kalelere ve kilitli yerlere hırsız giremediği gibi, nefs temizlenir kâmil olursa şeytan insan vücudunda bir arkadaş bulamadığı için içeri giremez. “Şeytan bana çok vesvese veriyor.” diyenin nefsine şeytan musallat olmuştur. Şeytandan şikayet etmek nefsin acizliğinin işaretidir.
Dördüncüsü: Dünyanın hakikatte ne olduğunu bilmek ve onu Allah ve Rasulü’nün emrettiği tarzda kullanmaktır. Zannedildiği gibi tasavvuf dünyadan nefret etmez. Dünyasız tasavvufî hayat ve ahiret de olmaz. Tasavvufun dünyayı reddettiği yönü, şerlere vasıta olması ve dünya sevgisinin Allah’ı unutmaya sebep olmasından dolayıdır. Yoksa bir insan dünyayı ahiret için kullanıyorsa o insan kâmildir, velidir.
İşte bütün bunlarla birlikte öyle kâmil insanların, velilerin yanına gitmek, gönüllerin dünya sevgisinden kurtulmasına sebep olur. Evliya ile oturup kalkanın kalbi Allah ile, ahiret ile meşgul olmaya başlar. Allah’ı hatırlatan, O’nu anmaya sebep kişiyle birlikte olmak, işlerimizin, ibadetlerimizin düzelmesine vesile olur.
Veli fitnelerden sakınır. Bela ve musibetlere karşı Allah Tealâ’nın verdiği ilim ve marifetle sabır gösterir. İhlâsla bezenmiş, riyadan temizlenmiştir. Yüzü tebessüm eder ama kalbi mahzundur. Mahzun olması hakkıyla kulluk edememesindendir. Ahiret endişesinden, korkusundandır. Nimetlerin çokluğunu görür, hesabın çetinliğini düşünür, bundan dolayı da endişe eder.
Kendi yanlarına gelenlerin de ahiretlerinin iyi olmasını ister, onların hidayetine, istikametine vesile olurlar. Velilerin en büyük kerametleri de budur. Gayenin gerçekleşmesi için gerektiğinde başka kerametleri de görülür.
Keramet, Allah Tealâ’nın veli kullarına bir ikramıdır. Mesela Kur’an-ı Kerim’de bildirildiği gibi Hz. Meryem annemize şöyle hitap edilmiştir: “(Kuru) hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze hurmalar dökülsün.” (Meryem, 25). Hz. Meryem annemiz suyu olmayan, kuru bir vadiye gelmiş, kuru bir hurma ağacının dibinde doğum sancısı çekmiştir. Kuru hurma ağacından hurma dökülmesi imkansızdır. Allah Tealâ’nın kudretiyle bu hal meydana gelmiş ve Meryem annemizin kerametine delil olmuştur. Çünkü o Allah dostu bir insandır. Kalbi bütünüyle Hakk’a yönelmiştir. Dünya endişesinden, mâsivâdan kurtulmuştur.
Bir insanda böyle bir kalp yoksa, o kişi Allah’tan başka bir şeye bağlı olmayan böyle bir arif aramalı, bulunca da o gönlün hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıdır. Bu çaba onun gönlünü temizleyecek, selim bir kalp sahibi olmasına sebep olacaktır.
Zaten dünya hayatında en önemli işimiz de, ne malın, ne evladın fayda vereceği gün gelmeden selim bir kalbe sahip olmaktır.
 

suskun

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Mart 2011
Mesajlar
199
Tepkime puanı
3
güzel paylaşımmAllah Razı Olsun
 
Üst Alt