İzmir Urla İlçesi

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
urla.jpg

Urla Genel Bilgiler

İzmir İlinin Batısında, kendi ismini taşıyan yarımadanın merkezinde bulunan Urla’nın tarihi antik çağlara dayanır. Bölge Kent devletlerinden sonra sırasıyla Pers-İskender, Roma ve Bizans imparatorluklarının hâkimiyeti altına girmiştir. Bu dönemde sırasıyla Büyük Selçukluların, Anadolu Beyliklerinin, Anadolu Selçuklularının ve Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyeti devam etmiş, Birinci Dünya Savışında üç yıl işgal altında kalarak 12 Eylül 1922’de Türkiye Cumhuriyetinin idaresine kavuşmuştur.

İlçenin ismini nereden aldığına dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Halk dilinde Latince ve Rumca bataklık-sazlık anlamına gelen “Vurla” kelimesinden ve Osmanlı Padişahı Mehmet Çelebi’nin komutanlarından İbrahim Beyin sefere çıkarken kendisine “Uğurola”, “Uğurlu geldi” demesinden üretildiği söylenmektedir. Ayrıca Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde şehrin Kıdafe Kralının kızı “Ulice” tarafından kurulduğu ve şehre “Urli” adının verildiği zamanla halk dilinde değişerek “Urla” dendiği yazılmaktadır.

İzmir İlinin batısında, Urla yarımadasının başlangıç noktasında kurulan İlçe Merkezi İzmir’e 38 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden 65 metre yükseklikteki İlçede hâkim bitki örtüsü; delice, zeytin, koca yemiş, defne, mersin ve makilerdir. Arazi yapısı dağlık ve tepeliktir. Dağlar bozuk baltalık ormanlarla kaplıdır. Denize dik inen ve yaz kış yeşilliğini koruyan tepelerin eteklerinde meydana gelen düzlükler ve koylar değerlendirilmesi gereken önemli turizm potansiyeline sahiptirler. Akdeniz ikliminin bütün özelliklerine sahip Urla’nın İzmir körfezinden Karaburun ve Foça açıklığının karşısında yer alması sonucu; sürekli esinti olduğundan yaz ayları sıcak, kış ayları ılık ve yağışlıdır. İlçenin önemli akarsuyu bulunmamaktadır.

Urla'nın Konumu

Urla, İzmir’in 38 km. batısında, kendi adını taşıyan yarımadanın merkezindeki eski bir yerleşim merkezidir. Kuzeyinde Ege Denizi, güneyinde Düden Körfezi ve Seferihisar ilçesi, batısında Çeşme ilçesi, doğusunda ise Güzelbahçe ilçesi yer almaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre (2000) toplam nüfusu yaklaşık 49 bin civarında olan ilçenin yüzölçümü 721 kilometrekaredir.

İdari Yapı
Urla İlçesi 1867 yılında İzmir İline bağlı İlçe statüsüne kavuşmuş, İlçe merkezinde ilk Belediye Teşkilatı 1890 yılında kurulmuştur. Bir merkez Belediyesi, Merkez Belediyesine bağlı 23 Mahalle ve 14 köy idari yapıyı oluşturmaktadır. İlçenin pazarı Cuma günleri kurulmaktadır. O günlerde köyde yaşayan vatandaş Köy Muhtarı ve İhtiyar Heyeti Üyeleri resmi işlerini takip etmektedir. Devlet-vatandaş ilişkileri; hukuk ve medeniyet çerçevesinde oldukça olumludur.

Sosyal Yapı
Yerli halk genelde; mülkiyeti kendisine ait bir ya da iki katlı yığma taş binalarda oturur. Kıyı kesiminde yerli halkın satış yoluyla elinden çıkardığı arsalarda İzmir ve yakın çevresinden gelen sosyal statüsü yüksek kesimin yaptığı ve ikinci konut olarak kullandığı, büyük bölümü imar planlarına aykırı olarak yapılmış 4000 civarında konut vardır. Konut sıkıntısı mevcuttur. Bilhassa dışarıdan tayinle gelmiş memurlar yönünden sıkıntı hissedilmektedir. Bu soruna çözüm olmak üzere yapı kooperatifleri mevcuttur. Toplu konut kredilerinin düşük ve orta gelirli ailelere güven verici ve avantajlı şartlarda verilmesi yoluyla son yıllarda alınan ekonomik tedbirler sonunda İlçemizde kurulmuş ve kurulacak olan konut kooperatiflerinin desteklenmesinin konut problemine ve düşük nitelikli ruhsatsız kaçak inşaat yoluyla oluşan çarpık yapılaşmaya çözüm olacağı değerlendirilmektedir.
Urla Devlet Hastanesi :
İlçemiz Devlet Hastanesi İskele Mahallesinde karantina Adasında önceleri Kemik Hastanesi olarak hizmet verirken 1986 yılında tam teşekküllü Devlet Hastanesine dönüştürülmüş olup; bölge halkına hizmete devam etmektedir.

Urla - Nüfus Yapısı
31.12.2010 tarihi itibari ile Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Veri Tabanı sonuçlarına göre; ilçe genelinde toplam 52.500. olan nüfusun 7.256’i köylerde 45.244’ü Belediye sınırları içinde yaşamaktadır.

Eğitim Durumu
Üniversite ve Yüksek Okullar :
Yüksek Öğretim Kurumları bakımından oldukça yeterli olan İlçemizde İzmir’in 3. Üniversitesi olan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü kampüsü; Gülbahçe mahallesi sınırları içinde bulunmaktadır. Ege Üniversitesine bağlı Su Ürünleri Fakültesi ile 9 Eylül Üniversitesi Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksek Okulu İskele Mahallesinde hizmet binalarında Su Ürünleri konusunda inceleme ve araştırma faaliyetlerinde bulunmaktadır.

1998 yılında İlçemizdeki kampüste öğretime başlayan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde; Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji bölümlerinin yer aldığı Fen Fakültesi; Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama, Endüstri Ürünleri ve Tasarımı ve Mimari Restorasyon Bölümlerinin yer aldığı Mimarlık Fakültesi; İnşaat, Makine, Elektrik ve Elektronik, Bilgisayar, Kimya ve Gıda Mühendislikleri bölümlerinin yer aldığı Mühendislik Fakültesi; Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Yabancı Diller Bölümü Genel Kültür Dersleri Bölümü akademik birimlerdir.

Enstitümüz bünyesinde ayrıca Araştırma ve Uygulama Merkezleri ve Disiplinlerarası Araştırma Merkezleri bulunmaktadır. Araştırma ve Uygulama Merkezlerimiz; Bilgisayar Uygulama ve Araştırma Merkezi sürekli eğitim merkezidir. Disiplinlerarası Araştırma Merkezlerimiz ise Malzeme, Çevre, Biyoteknoloji ve Biyomühendislik, Gıda Güvenliği, Jeotermal Araştırma ve Kablosuz İletişim Multimedya Araştırma Merkezleridir.

Kampus alanında altyapı çalışmaları, sosyal imkanları sağlayacak inşaatlar, spor tesislerinin inşaatları devam ediyor olup, inşaatı tamamlanan Fizik Bölümü, Kütüphane ve Sağlık Merkezleri kademeli olarak faaliyete geçmektedir. 01 Kasım 2005 tarihinden itibaren yurtlar hizmete girmiştir.

İlçemiz Kültür Merkezinin, bünyesinde 718 kişilik bir konferans salonu ve kütüphane bulunmaktadır. 18 Eylül 2006 tarihinde temeli atılan Hakan Çeken Kültür Merkezinin yapımı tamamlanmış olup çevre düzenlenmesi de kısmen tamamlanmıştır. Kültür Merkezi kullanıma açıktır.

Ekonomik Yapı
İlçe genelinde sanayi tesisleri küçük işletmeler halindedir. Büyük Sanayi kuruluşu yoktur. 1 adet kireç fabrikası, 1 adet Deniz Ürünleri İşleme Tesisi, 1 adet yumurta pastörizasyon tesisi, 15 adet Zeytinyağ sıkım tesisi, 4 adet un değirmeni, 3 adet mandıra, 1 adet et mamul işleme tesisi, 1 adet mezbaha belli başlı tesislerdir.
5 adet Su Ürünleri Kooperatifi, 5 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 1 adet Tarım Kredi Kooperatifi, 1 adet sulama kooperatifi çalışmalarını sürdürmektedir.

2400 hektar tarla alanı, 1638 hektar sebze alanı, 150 hektar bağ alanı, 5485 hektar zeytin alanı 84.2 hektar süs bitkileri alanı, 66.9 hektar meyve alanı, 74.9 hektar narenciye alanı, 2 hektar da kavaklık alanı mevcut üretim alanıdır. Tarıma elverişli boş arazi miktarı 1663 hektar, nadas alanı da 140 hektardır. Toplam tarım alanı 11.704 hektar miktarındadır.

İlçemizde 1020 adet sera, 973,1 dekar alanda üretim yapmaktadır. Seralardan 741 adedinde 700,2 dekar alanda çiçek; 262 adetinde 259.1 dekar alanda sebze yetiştirilmektedir. Seralar İlçemiz çiftçisi için önemli bir gelir kaynağıdır.

İlçemizdeki tarım alanları miras ve satış yoluyla çok küçülmüştür. Bu sebeple birim alandan en fazla gelir sağlama imkanı olan seracılığa olan eğilim artmıştır. Çiçekçilikte en büyük sorun pazarlamadan kaynaklanmaktadır. Pazarlama İhracata yönelik olduğu için, ihracatın olmadığı dönemlerde sıkıntı yaşanmaktadır. 1613 hektar alanda bamya, enginar, domates ve kavun yetiştirilmek olup, bunun 710 hektarı bamya (3550ton/yıl), enginar 115 hektar enginar (1380 ton/yıl)oluşturmaktadır. 200 dekar alanda 26 adet işletme vasıtasıyla dış mekan süs bitkileri üretimi yapılmaktadır. 38 dekarda açıkta kesme çiçek üretilmektedir. Yetiştirilen diğer ürünler buğday, mısır, yem bitkileri, bağ, mandalina, limon ve çeşitli meyvelerdir. Toplam 440 hektar bağ alanında 290 hektar şaraplık, 250 hektar sofralık üzüm üretimi gerçekleştirilmektedir. Tarımda önemli bir yer tutan zeytincilik yapılan alan miktarı 5535 hektar olup; ağaç sayısı 628.000 adettir. Meyve veren yaştaki zeytin ağaçlarından toplam 11.500ton/yıl zeytin elde edilmektedir. Bunlardan ¾ zeytinyağı, ¼’ü ise sofralık zeytin yağı olarak tüketilmektedir.
Toplam 957 işletmede 4500 adet büyükbaş hayvan, 150 adet işletmede 23 bin küçükbaş hayvan mevcudu bulunup, 13905 baş keçi, 7475 baş koyun varlığı mevcuttur. 5 adet yumurta tavuğu işletmesinde 143.135.000.000 adet yumurta üretilmektedir. 1950 adet fenni kovan, 50 adet eski usul kovandan yılda 32.800 kg bal elde edilmektedir. 27 adet denizde kafes balıkçılığı işletmesinden 20 adedi faal olup; 450 ton/yıl levrek ve çipura üretimi yapılmaktadır. Körfez sularındaki balıkçılık küçük tekne limitinde trata ve süpürme ağları düzeyindedir. Balıkçı barınakları ve yanaşma yerleri gibi altyapı tesisleri ile entegre edilerek “balıkçı birlik ve Kooperatiflerince” desteklenmektedir.

Doğal Kaynaklar :
Bu konuda Malgaca İçmeleri bahse değer doğal kaynaklardır. İl Özel İdaresince İçmeler; spor sahaları ve dinlenme bölümleriyle yeniden düzenlenmiştir.Gülbahçe kıyı sahillerindeki 70 santigrat derecedeki sıcak su kaynağı da İlçemizin jeotermal enerji kaynaklarından bir diğeridir.

Turizm :
Sahil Köylerimiz olan, Balıklıova, Demircili ve Yağcılar köylerinde meydana gelen kaçak yapılaşma gerekli olan teknik personelin bulunmaması nedeniyle takip edilmemekte veya geç haberdar olma nedeniyle çeşitli olumsuzluklar yaşanmakta, bu da gelecekteki turizmi etkileyecek nitelikte değerlendirilmektedir.

Urla İskelesi, Yücesahil, Yıldıztepe, Çeşmealtı, Denizli, Zeytinalanı , Özbek, Gülbahçe mahalleleriyle Balıklıova, Kadıovacık, Uzunkuyu, Zeytineli ve Yağcılar Köyleri gerek sahil gerekse sahip oldukları ormanlar bakımından ilçemizin turizm potansiyelinin önemli mevkilerindendir.

İlçenin turizm yönünden en önemli özelliği İzmir’in en yakın denize girme imkanının Urla’da bulunmasıdır. İlçe; kumsalı, denizi ile projeler tamamlandığında en önemli turizm merkezi olmak durumundadır. Özellikle yaz aylarında Kalabak sahilinden, Balıklıova sahillerine kadar uzanan yaklaşık 40 km’lik sahil şeridinde büyüklü küçüklü özel tesisler ve kamu kuruluşlarına ait 6 kamp ve çeşitli alanlara kurulan çadırlarla birlikte denizden yararlananların sayısı oldukça yüksektir. İlçe genelinde Köprülü Mescidi, Denizli mahallesindeki İslam ve Türk eserleri Rüstempaşa Camii ve hamamı, Yahşibey Külliyesi, Camii/hamamı ve külliyesi, Helvacılar camii ve hamamı, Sübyan Mektebi , Kılıç Hocaali camii, Fatih İbrahimbey camii ve Külliyesi, Kütükminare camii İlçede sayılabilecek tarihi eserlerdir.
İlçe adalarının turizme açılması ve ilçe merkezi başta olmak üzere tüm köylerimizin de turizm hizmetlerinde devamlılık başlıca hedeflerimizdir.

Klazomenai Antik Kenti

İzmir İli, Urla İlçesi, İskele Mahallesi sınırları içinde yer alan, Oniki İon kenti arasında anılan, Klazomenai kentinin kalıntıları denize komşu tarlalarda ve kıyıya yakın Karantina Adası üzerinde bulunmaktadır. Klazomenai kentinin kuruluşu da İonlar’ın batı kıyılarına yerleşmeleri sürecinin geç bir evresine rastlar. Antik çağda bir yarımada üzerinde olduğu anlaşılan kent, bugün doğudaki ve batıdaki körfezlerin dolması ile bu özelliğini kaybetmiştir. Hellenistik ve Roma dönemi kentinin üzerinde yer aldığı ada, 18.-19. yüzyıllar boyunca İzmir'e gelen gemilerin karantina amacıyla bekletildiği dönemden kalan adıyla Karantina Adası olarak bilinmektedir. Eskiden Yolluca Ada ve H.İoannis isimlerini de taşımış bu adada bugün Urla Devlet Hastanesi ve Sağlık Bakanlığı'na ait yapılar bulunmaktadır.



Piri Reis'in 1519 yılında Karantina Adası'nı karaya bağlayan yolu anmasından sonra Klazomenai antik kentindeki araştırmaların tarihi 18. yüzyıldaki gezginlerin notlarına kadar geriye uzanmaktadır. 1764'de İngiliz gezgin R.Chandler bölgeye gelerek Karantina Adası'nı incelemiştir. 1867’de B.Randolph Karantina Adası'nda gördüğü kalıntıları kısaca tartışmakta ve Droumousa Adası'ndaki (Uzunada) bazı mermer blokları Roma dönemine ait bir tapınak olarak yorumlamaktadır. 19. yüzyıl sonlarına doğru Klazomenai'de üretilmiş figür bezemeli terrakotta lahitler, eskiçağ resim sanatının ürünleri olarak Avrupa müzeleri ile kolleksiyoncularının dikkatini çekmeye başlamıştır. 1883 yılında G.Dennis, köylüler tarafından rastlantı sonucu bulunmuş iki Klazomenai lahdini yayınlamış; lahitlere yönelik bu ilgi, kısa süre içinde bölgede kaçak kazıların başlamasına ve buluntuların çeşitli müzelere dağılmasına yol açmıştır. Dennis’den yaklaşık 70 yıl sonra diğer bir İngiliz bilim adamı J.M.Cook Batı Anadolu'daki İon merkezlerinin tarihi coğrafyalarıyla ilgilenerek Klazomenai’deki ilk yoğun topografik araştırmaları yapmıştır; eski Klazomenai kentinin kesin konumu, Prof.J. M.Cook tarafından belirlenmiştir. 1950’li yıllarda E.Akurgal tarafından da anılan Liman Tepe'deki prehistorik yerleşmeyi belirlemiş ve yüzey malzemesine dayanarak hem arkaik kenti hem de Khyton mevkiindeki M.Ö. 4. yüzyıl yerleşmesini lokalize etmeye çalışmıştır. Yıldıztepe’nin kuzey-doğusundaki, bir surla kuşatılmış küçük tepeyi Akropolis olarak tanımlamıştır. Bu tepenin kuzey ve kuzeybatısında uzanan alanları ise M.Ö.6. yüzyıl kentinin ana yerleşim alanları olarak vurgulamıştır.

Bugünkü çalışmalardan önce Klazomenai’de yapılmış tek bilimsel kazı, 1921 ve 1922’de, Küçük Asya Eski Eserler sorumlusu Yunan arkeolog G.P. Oikonomos tarafından gerçekleştirilmiştir. Savaş koşullarında yarım kalan çalışmalarda elde edilen buluntular, Atina Milli Müzesi'ne götürülen bir lahit ile bazı seçilmiş seramikler dışında tamamen kaybolmuştur. Haber nitelikli iki makale dışında buluntularının yayınlanmadığı kazılarda G.P. Oikonomos’un çalışmaları, arkaik nekropolis ve Karantina Adası'ndaki Hellenistik/Roma kenti kalıntıları üzerine yoğunlaşmıştır. Adanın batı kıyısında kuzey-güney doğrultulu döşenmiş bir yolu ve doğuda, zeminleri mozaik döşeli bazı Geç Roma yapılarını açığa çıkarmıştır. Anakaradaki çalışmalarda Monastirakia adlı bölgedeki arkaik nekropolisde 80’den fazla gömüyü incelemiştir. Amphora, lahit ve inhumasyonlardan oluşan bu gömülerin, bu nekropolis alanının yoğun kullanılması sonucu, zaman içinde üst üste geldiklerini ve bir tabakalaşma oluşturduklarını gözlemiştir.

1970 yılında İzmir Müzesi uzmanı M.Baran tarafından Kalabak Mevkii'nde bir kurtarma kazısı yapılarak, aralarında Borelli Ressamı tarafından bezenmiş klasik tipteki bir Klazomenai lahitinin de yer aldığı bir grup gömü açığa çıkarılmıştır. 1979 ve 1980 yıllarında Kültür Bakanlığı'nın yaptığı çalışmalardan sonra, 1981 yılında Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Güven Bakır başkanlığında Klazomenai kazısını üstlenmiştir. 2007 yılından itibaren kazı çalışmaları Bilkent Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyelerinden Doç.Dr.Yaşar ERSOY başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülmektedir.

Pausanias, Klazomenai kentinin İonlar tarafından kuruluşunu anlatırken, Klazomenai tarihinin anahatlarını da belirlemektedir. Pausanias, Klazomenai arazisinin İonlardan önce yerleşmeye sahne olmadığını ifade ederken, arkeolojik veriler bunun aksine işaret etmekte, İonların gelişinden çok önce bu topraklarda kurulan bir yerleşmenin varlığını göstermektedir. Urla'nın İskele Mahallesinin Limantepe Mevkii'nde yeralan ve Prof. Dr. H. Erkanal tarafından kazısı sürdürülen, tarih öncesi dönemlere ait yerleşim ilk kez E.Akurgal tarafından saptanmıştır. Ancak, 1921–22 yıllarında Atina Milli Müzesi'ne götürülen malzeme arasında bulunan Myken vazolarına ait parçalar Limantepe Höyüğü'nde bulunmuş olabilirler. Şimdiye kadar ele geçen bulgular, yazının henüz tanınmadığı dönemlere ait bu yerleşimin M.Ö.6.bin yıllarında başladığını ve 2. bin yıllarının sonuna doğru da terkedildiğini; Klazomenai topraklarının İonlardan önce hiç de boş olmadığını kanıtlamaktadır. Klazomenai'de İon göçmenlerine ait olan arkeolojik izler şimdilik en erken M.Ö. 10. yüzyılın ortalarına, bir başka deyiş ile Geç Protogeometrik döneme aittir. Bu durum Pausanias’ın, Klazomenai’nin diğer İon kentlerine göre daha geç bir yerleşim olduğu hakkında vermekte olduğu bilgilerle uyumlu görünmektedir.

İon kentinin kuruluş evresindeki sınırlarını tam olarak belirleyebilmek henüz mümkün olamamıştır. Geometrik dönem kentinin sınırları kesin olarak belirlenememiştir. Ancak yerleşmenin merkezinin üzerinde prehistorik yerleşmenin yer aldığı Limantepe ve civarında bulunduğu söylenebilir. Geometrik dönem kentinin yayılma alanı, mimari yapısı ve diğer maddi kültür izleri henüz yeterince araştırılamamıştır. Bunun nedeni, söz konusu dönemlerle ilişkili tabakaların bugünkü deniz seviyesinin ve taban suyunun altında yer almasıdır. Klazomenai’de Arkaik yerleşme Pers işgaliyle birlikte M.Ö. 546 civarında kesintiye uğramıştır ve kent alanı 20–25 yıl terkedilmiştir. Yerleşmede arkeolojik buluntularla izlenemeyen bu zamansal boşluktan önceki evre, erken arkaik dönem olarak ele alınmaktadır. Özellikle Attika malzemesinden yola çıkılarak yapılabilecek bir tarihlemeyle M.Ö. 525–520 civarında Klazomenaililerin eski kent alanlarına geri döndüğü, başlangıçta geçici nitelikte inşa edilmiş yapılarla da olsa hayatın canlandığı ve çok kısa bir süre içinde tüm kent alanlarında yaygın bir yerleşimin ve endüstri faaliyetlerinin tekrar başladığı anlaşılmaktadır. Gerek antik kaynaklardan edinilen bilgiler, gerekse deniz aşırı kolonilerde yürütülen arkeolojik çalışmalar M.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğinin gelişkin ticaretini ve yükselen refahını belgelemektedir. Klazomenai’de de hem yerleşme alanlarındaki yaygınlığın ve yoğunluğun, hem de zeytinyağı üretim işlikleri başta olmak üzere canlanan bir endüstrinin gözlenebilmesi söz konusu zenginlik birikiminin kanıtları arasındadır.

İonia kentlerinin, bu hızlı atılımın ardından kendilerine güvenlerinin artması Pers hâkimiyetine karşı isyan girişimi ile sona ermiştir. Klazomenai’nin isyanın daha ilk yıllarında Perslerin eline geçtiği Herodotos (V.123) tarafından aktarılmaktadır. Pausanias’ın “Pers korkusu yüzünden adaya geçerler" diyerek aktardığı (VII. III.9), anakaradaki Klazomenai kentinin terkedilişi de İonia ayaklanması sonrasında olmalıdır. Anakaradaki yerleşme alanlarında M.Ö. 6. yüzyıl sonu – 5. yüzyıl başlarındaki tabakalarda yer yer görülen yangın izleri Pers tahribi ile ilişkili olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar bu tahrip tüm alanları içine almıyorsa da, birçok yapının söz konusu yangından sonra tekrar imar görmemesi, en azından kaçış telaşıyla gelişen yangınlara işaret etmelidir. Bu tarihten sonra, en azından yüz yıllık bir süre boyunca, anakarada hiç bir arkeolojik kalıntıya rastlanmamaktadır; M.Ö.5.yy boyunca Klazomenai, kesinlikle bir ada kenti görünümündeydi. Karantina adasındaki sondaj çalışmalarının da gösterdiği gibi, Klazomenai artık bir ada kenti olarak yaşamını sürdürecektir. Adada yapılan küçük sondaj ile Klazomenaililer’in, M.Ö. 5. yüzyıl başlarında, buraya taşındıkları anlaşılmaktadır. Pers korkusu ile anakaradan kaçan halkın yeni iskân yerleri Karantina Adası olmalıdır. İskender zamanında kent açığındaki ada ile (Karantina Adası) anakara bağlantı yolu sağlanarak kent adada tekrar oluşturuldu; bu yol günümüzde de yer yer durmaktadır. Surları, kuzeyde yer alan tiyatrosuyla yeni bir kentleşme ortaya çıkmıştır. Kalıntıları günümüzde Karantina Adası üzerinde yer alan Hellenistik ve Roma çağı Klazomenai’sinin mimari dokusu, kalıntılarının yüzyıllarca süren yapı taşı olarak kullanılmak üzere yağmalanması nedeniyle oldukça zayıftır. Gezgin Chandler’in oturma sıralarından bir kısmını görebildiği tiyatronun, bugün yalnızca kuzey tepesinin kuzey yamacındaki yeri belirlenebilmektedir. M.Ö. 188 tarihli Apameia barışı sonrasında Klazomenai Romalılar tarafından özgür bırakılan kentler arasında yer almaktadır. M.S. 5. yüzyılda adadaki kentin terkedildiği anlaşılmaktadır. M.S. 451’deki Khalkedon konseyi, M.S. 530’daki Hierokles listeleri ve daha sonraki bazı piskoposluk listelerinde adı anılan kentin bu dönemlerde, bir kilise yıkıntısı ve Bizans çağı yazıtları saptanan Gülbahçe Köyü’nde yer alması mümkün görünmektedir.

Klazomenai, endüstri alanları ile ilgili verilerin çeşitliliği ile önem kazanmaktadır. M.Ö. 6. yüzyıl içinde iki ayrı kullanım evresi gösteren zeytinyağı işliği ve aynı yüzyılın sonlarında etkinliklerini sürdüren diğer zeytinyağı işlikleri, kentin bu dönemde artan denizaşırı isteği karşılamaya yönelik girişimler içinde olduğunun bir kanıtıdır. Kentte açığa çıkarılan seramik fırınları, kemik alet (ya da süs eşyası ?) işliği ve demirci işliği ise diğer endüstri birimleri olarak dikkat çekmektedirler. 1992–1998 yılları arasında yürütülen kazı çalışmaları sırasında Hamdi Balaban Tarlası mevkiinde M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen, Anadolu’da bilinenler arasında en eski zeytinyağı üretim tesislerinden birisi açığa çıkarılmıştır. Klazomenai işliği, içinde kendi dönemine ait küçük buluntularla birlikte açığa çıkarılmıştır. Bu buluntuların bize verdiği tarihlere göre işlik, M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur. Bu işlik yüzyılın ortasında, Perslerin Lydia ile birlikte İyon kentlerini de ele geçirdikleri dönemde terk edilmiş, yüzyılın son dörtlüğü içinde ise, yeni düzenlemelerle tekrar kullanılmıştır. Tüm yerleşmede de izlenebildiği gibi, bu tesis M.Ö. 500 dolaylarında, İyonya ayaklanması sırasında terkedilmiş ve daha sonra kullanılmamıştır.

M.Ö. 6. yüzyıl zeytinyağı işliği ve işliğe bağlı depo yapısının kuzeyinde kalan alanın işlevini anlamak amacıyla 1999 yılında bu bölgede yapılan çalışmalar, Klazomenai’de arkaik döneme ait yeni bir işliğin varlığını ortaya koymuştur. Anakaya içine kazılmış çukurlar, şekillendirilmiş kısımlardan elde edilen veriler ve küçük buluntular yardımıyla bu yapının zeytinyağı üretim işliği ile çağdaş bir demirci işliği olduğu anlaşılmıştır. İşlik, çifte kanal olarak adlandırılan atık su kanalının hemen güneyinde ve ona bitişik olarak yer almaktadır. Çifte kanal, demirci işliğini kuzeyde diagonal olarak sınırlandırmaktadır. Bu bakımdan işlik, düzgün bir plana sahip değildir.



Zeytinyağı işliği ile depoları ve bunların hemen kuzey bitişiğinde ortaya çıkarılan demirci işliği, bunların batısındaki M.Ö.6.yüzyıla ait iki su kuyusu ve bu birimlerin kuzeyinden geçen kuzey-batı, güney-doğu doğrultusundaki çifte kanal, M.Ö.6. yüzyılda organize edilmiş bir sanayi mahallesi ve burada çalışan küçük, birbirine komşu, değişik ürünler üreten işliklerin varlığını göstermektedir. Çifte kanal, buradaki işliklerin atık sularını, işliklerin doğusundaki güney-kuzey doğrultulu büyük kanala akıtmaya yönelik bir sistemdir.

Klazomenai’nin çoğu geç geometrik ve arkaik döneme tarihlenen nekropolis alanları belirlenmiştir. Nekropolislerin kentin tüm çevresine dağılmış ve çoğu durumda eş zamanlı olarak kullanılmış olmaları, dönemin soylara ayrılmış toplumunda, her soyun ölülerini ayrı yerlere gömdüklerini düşündürmektedir. Doğuda Kalabak mevkii ve DSİ Kanalı Nekropolis'leri, güneybatıda Yıldız Tepe Nekropolisi ve Cankurtaran Tepe yakınlarındaki Monastirakia Nekropolis'i, batıda ise Akpınar Nekropolis'i yer almaktadır. Ayrıca 20. yüzyıl başındaki kaynaklarda Urla-İskele yolu doğu kısmında, ‘Kamani’ Mevkii'nde bulunan lahitlerden bahsedilmektedir (Urla ilçesinin doğusunda yer alan Kamanlı mevkii, isim benzerliğine rağmen, farklı konumdadır ve yüzey buluntuları burada bir nekropolise işaret etmemektedir). Bunların dışında ise çevredeki bir çok tepe üzerinde yer alan ve tahrip edilmiş tümülüslerin bulundukları noktalar da gömü alanları olarak kullanılmıştır.
 
Üst Alt