İzmir Aliağa İlçesi

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
aliaga.jpg


ALİAĞA ADI NEREDEN GELİYOR?

Sultan IV.Murat’ın Bağdat Seferi sırasında kendisine yardımda bulunan ve faydası görülenleri beraberinde getirmiş ve bunlardan bir kısmına Batı Anadolu’da topraklar vermiştir. Bunlardan Abdülkerim Ağa’ya, Aliağa yöresini bağışlamıştır. Abdülkerim Ağa’nın ölümünden sonra toprakları oğulları arasında paylaşılmış ve Çelebi Bey ile Ali Ağa’ya bugünkü Aliağa yöresi düşmüştür. Ali Ağa, burada büyük bir çiftlik kurmuş ve yöre bu isimle tanınmıştır.

Başka bir hikâye de şöyledir: Çiftliğin sahibi Ali Ağa, bir suç işler İstanbul’da ve ölüme mahkum edilir. Avusturalyalı Baltacı Edwars (sonradan Müslüman olmuş ve Kenan adını almıştır) tarafından bu cezadan kurtarılmıştır. Bunun üzerine Ali Ağa, adını değiştirmemek şartıyla, çiftliğini Edwars'a bırakır. Edwars, buraya üç katlı bir malikane yaptırır. Aliağa'nın ilk yapısı budur. Bu bina;

1922 yılında kıyıyı top ateşine tutan İngilizler tarafından bu binanın üçüncü katı yıkılır.

1933 yılında İzmir Valisi kazım Dirik tarafından bu malikane ilkokul haline getirilmiştir.

1972'de yapı yıkılarak yerine Atatürk İlkokulu yapılmıştır.

Ali Ağa’nın soyundan gelen, Çelebi Ağa, Kerim Ağa, Kuzu Bey, Hüseyin Ağa (Hasan Ağa soydan kalan tek kişidir.) sülaleleri Bergama, Bölcek Köyü, Turanlı Alibey ve Çandarlı gibi yerlere dağıtılmıştır.

ALİAĞA COĞRAFYASI

İlçenin Konumu: Aliağa, Ege Denizi'nin kıyısında, güney doğusunda Dumanlı Dağı ve kuzey doğusuna düşen Yunt Dağı ile çevrelenmiştir. Batısında Ege Denizi bulunmaktadır. Aliağa İlçesi; doğusunda Manisa, kuzeyinde Bergama, güneyinde Menemen, güneybatısında Foça, batı ve kuzeyinde de Ege Denizi ile çevrilidir. Aliağa'nın yüzölçümü 412,5 km2’dir.

İzmir-Çanakkale karayolu kentin içinden geçmekte ve çift gidiş-gelişe sahip olan bu karayolu ile ilçeden İzmir'e 45 dakikada ulaşılmaktadır. Aliağa- İzmir arasında Demiryolu hattı vardır.

İklimi: Aliağa’da ılıman Akdeniz iklimi hâkimdir. Kışın kuzey rüzgârları, yazın ise batıdan esen İmbat ilçeye hâkimdir. Yazları ortalama sıcaklık 24-27 derece arasındadır. Gündüzleri bu sıcaklığın 35 C' geçtiği görülmektedir. Kış aylarının sıcaklık ortalaması 7 C' dir. Aliağa’da en soğuk ay Ocak’tır.

Yeryüzü Şekilleri: Akarsular/Göller: Güzelhisar Çayı, üzerinde Güzelhisar Barajı’nın bulunduğu, ilçe sınırları içinde akan tek çaydır. Yunt dağlarından doğar ve yaz- kış kurumadan akmaktadır. Çevresindeki ovalarda yetişen ürünleri sulamada yararlanılır ve En yüksek debisi; 5.70 m3/ sn, ortalama debisi; 3.71 m3/ sn olarak ölçülmüştür.

Dağlar/Ovalar: Dağ sıraları birbirine koşut ve kıyıya dik bir takım çöküntü çukurları arasında kalmış horst bölgeleri vardır. Bakırçay Ovası'nın daha güneyinde bulunan Yunt dağları Aliağa’nın kuzeyine dayanır. Güneyinde ise yüksekliği 1098 metreyi bulan Dumanlı dağı bulunmaktadır. Bunların dışında Karahasan Dağı (423), Dedetaşı Dağı (341), Ardış Tepe (334), Akademik Dağı (497), Halkalı Tepe (789), Sıyırdım Dağı (610) ve Karagöl Tepe gibi dağ ve tepeler de vardır.

Gediz Nehri'nin kuzeyinde birinci derece tarım bölgesi olan Helvacı Ovası vardır. Güzelhisar çayı ovası tarım yapılan ikinci verimli alandır.

Bitki Örtüsü: Aliağa, orman bakımından uygun iklim olmasına rağmen, ormanlar yok denecek kadar azalmıştır. Ormanların yerini; ardıç, pırnal, sakız, akça kesme, katır tırnağı, tesbih gibi maki türü bitkiler almıştır. Yalnız Bozköy yakınlarında, 9500 dönüm kızılçam ormanlığı vardır. Samurlu ve Güzelhisar köyleri arasında yeni bir kızılçam ormanı oluşturulmaktadır. Aliağa’nın arazi niteliği kısmen düzlük, kısmen de dağlık bir karaktere sahiptir.

Nüfusu: 1960’lı yıllarda küçük bir balıkçı köyü olan Aliağa’da 1980’li yıllardan başlayarak nüfus artışı hızlanmıştır. 1960'da 2860 kişilik bir nüfusa sahip küçük bir bucak olan Aliağa, Demir Çelik ve Petro-Kimya sektörünün ağırlıkta olduğu sanayinin kurulmasıyla birlikte, hızla gelişerek, Ege’nin nüfus çeken bir sanayi merkezine dönüşmüştür.

1936-1937 yıllarında Bulgaristan’dan gelen göçmenler de buraya yerleştirilmiştir.

1951-1952 yıllarında Bulgaristan ve Yugoslavya’dan yeni göçmenler getirilmiş ve bunlar Aliağa’nın değişik mahallelerine yerleştirilmiştir.

1960 ile- 1990 yılları arasında nüfus yüzde 789,2 oranında artmıştır. 2010 yılında yapılan adrese dayalı Nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Aliağa Merkez Nüfusu 57.191, köylerle birlikte genel nüfusu ise 65.753 olarak tespit edilmiştir.

ALİAĞA’NIN İDARİ YAPISI

Aliağa, 1937 yılında bucak olmuş, 1952 yılında belediye teşkilatı kurulmuş ve 14 Ocak 1982 tarih, 2585 sayılı kanun ile ilçe statüsüne kavuşmuştur. Aliağa'yı ilçe yapan 2585 sayılı kanun, 21 Ocak 1982 tarihinde resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Atatürk, Yeni, Yalı, Kültür, Kurtuluş, Siteler ve Kazım Dirik mahallesi olmak üzere 7 mahalleden oluşan Aliağa'ya bağlı iki belde ve 19 köy bulunmaktadır.

Aliağa; 2004 yılında 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun yayınlanmasından sonra İçişleri Bakanlığı'nın 03.08.2004 tarih ve 119 sayılı genelgesi uyarınca İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içine alınmıştır.

Mart 2008 tarihinde; 5393 sayılı Bazı Belediyelerin kapatılması ve yeni ilçeler kurulması Kanunu çerçevesinde; Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilk kademe belediyelerinin tüzel kişilikleri sona erdirildi. Kanun kapsamına giren Helvacı Belediyesi’nin de kapatılması kararı alınmıştır.

Aliağa Belediyesi: Aliağa’da Belediye teşkilatı 1952 yılında kurulmuştur. 1982 yılına kadar belde belediyesi olarak hizmet veren belediye teşkilatı, 14 Ocak 1982 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ilçe belediyesi durumuna dönüşmüştür. Aliağa Belediyesi, sanayileşme sonucu büyük bir hızla büyüyen ve genişleyen ilçeye hizmet vermektedir.

ALİAĞA TARİHİ

ANTİK DÖNEM

İonia Göçü’nden sonra, Eolia ve İonia bölgesinde Grek kolonileri kurulmuştur. Anadolu’nun Persler tarafından istilası sırasında, bu kentlerin büyük bir kısmı Perslerin egemenliğine girmiştir. MÖ.312’de Büyük İskender, Perslerin egemenliğine son verdikten sonra, bu kentlerin büyük bir kısmı Makedonya egemenliği altına girmiştir. İskender’in ölümünden sonra, Aliağa’nında bulunduğu yöre Pergamon Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. Pergamon Kralı III.Attalos’un vasiyeti üzerine, Romalılar buraya hakim olmuştur.

Roma’nın ikiye ayrılmasından (395) sonra, Aliağa yöresi, Bizanslıların egemenliğine girmiştir. Bölge Arap akınlarına uğramış, İmparator II.Leon döneminde (717-741), Araplar ile yapılan antlaşma sonunda; İzmir- Bergama arasında kalan bölge Arapların yönetimine bırakılmışsa ama Arapların İstanbul’u kuşatmaları başarısız olunca, Araplar Anadolu’dan çekilmişlerdir.

Bizans Asya'sının önemli kentleri şunlardır: Pergamos, Elaia, Pitane, Tianai, Perperine. Bu kentler Aikos vadisinin kentleridir.

Komnenler soyu ile Anadolu'da Türk etkisi görülmeye başladı ve 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu hızla Türkleşmeye başladı. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra, Türkmen boylarının bir kısmı buraya yerleşmiştir.

TÜRK HAKİMİYETİ DÖNEMİ

1844-1845’de yapılan sayımlardan birinde (“2028 sayılı Aliağa Çiftliğine Ait Temettü’at Defteri”); o yıl Ali Ağa çiftliğinde 62 hane olup; 152 vergi mükellefi bulunmaktaydı. Bunların bir kısmı ortakçıydı. Vergi mükelleflerinin 13’ü Müslüman, 139’u ise Hristiyandı.

Ali Ağa çiftliği bölgesi, 1867’lerden itibaren köy haline gelmiş, 1867 yılı tarihli “Emr-i Şarif ile Saruhan Sancağı Güzelhisar-ı belgesinde Ali Ağa çiftliği yanında Pazar günleri her hafta halkpazarı kurulmasına izin verildiği”, yazılıdır.

1875’li yıllarda Osmanlı uyruğuna bağlı olan Baltacızade’nin eşi Eliza Baltacı ölür. Varisi olmadığı için toprakları devlete kalır. Devlet de toprakları verdiği bir ilanla satılığa çıkarır.

Aliağa, 1890 yılı “Aydın Vilayeti Salnamesi”nde; Menemen kazasına bağlı bir köy olarak kayıtlıdır. Bu dönemde köyde 101 hanede 801 nüfus yaşamaktadır.

Aliağa Çiftliği denilen Osmanlı- Rum köyüne ilk göçmenler, Balkan Savaşı’nın ardından 1913 yılında yerleşmeye başlamıştır.

CUMHURİYET DÖNEMİ

I.Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanlılar, 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkardıklarında Aliağa’da yaşayan halk buradan ayrılmış ve yerlerine Midilli Adası’ndan gelen Rumlar yerleşmiştir. Aliağa, 9-10 Haziran 1919’da Yunan işgaline uğramıştır.

Düşmanın 9 Eylül’de İzmir’de denize dökülmesinin ardından, Türk Ordusu 13 Eylül 1922 günü Aliağa Çiftliğine geldi. Aliağa Çiftliğindeki Yunan birlikleri ve yerli Rumlar bölgeyi bu sırada boşaltılar.

Kurtuluş yılından 1.5 yıl sonra, 1924'te Yunanistan'dan “Mübadele” yoluyla gelen Türk göçmenler Aliağa Çiftliğinde Kazım Dirik Mahallesi'ne yerleştirildi.

1936 yılı sonu ve 1937 yılında gelen Bulgaristan Göçmenleri de Kurtuluş Mahallesi'nde iskan edildi. Göçmenler bu topraklara yerleştikten sonra, Aliağa Çiftliği Cumhuriyet döneminin bucak merkezlerinden biri olmuştur.

1951-1952 yıllarında Aliağa'ya Bulgaristan ve Yugoslavya'dan yeni göçmenler geldi. Yeni gelenler, Aliağa'nın değişik mahallerinde kendilerine yer buldular. Bu tarihlerde nüfus birden artınca 1952 yılında Aliağa'da Belediye teşkilatı kuruldu.

Belirtilen tarihlerde, Aliağa Beldesinde isim yine Aliağa Çiftliğiydi. Cuma günleri haftada bir Nahiye Müdürlüğü binası ile Mehmet Saka'nın Bakkal dükkânı arasında “Hükümet Bahçesi” denilen alanın etrafında Pazaryeri kurulmaktaydı.

1952–1960 dönemlerinde Aliağa Çiftliği bucak olmasına rağmen, tipik bir kıyı köyü görünümündeydi.

1970'li yıllar T.P.A.O ve İzmir Rafinerisi'nin kuruluş yıllarıydı. Hızlı bir gelişme vardı. İşleri yürütmek üzere müteahhitlerle birlikte, teknik eleman ve iş arayanlar Aliağa'ya akın etti. Nüfus sürekli artıyor, ekonomik yaşam giderek canlanıyordu.

14 Ocak 1982 tarihine gelindiğinde Aliağa beldesi ilçe olmuştu. Kasaba ilçe statüsüne erince, yeni idareci ve memurlar atandı. Yurdun her tarafından ilçeye gelenlerle burada oturan insan sayısı daha da çoğalmıştır.

Osmanlılar döneminde nahiye olan Aliağa, 1 Mart 1952 yılında belediyelik olmuştur. 21 Ocak 1982 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2585 sayılı kanun ile de Aliağa kasabası ilçe statüsüne kavuşmuştur.

ALİAĞA YÖRESİNDEKİ TARİHİ YERLER

Aliağa’nın bulunduğu yöre, eski bir yerleşim alanıdır. Antik Çağ’da Eolis denilen bu bölgede; Kyme, Myrina, Aigai (Nemrutkale), Gryneion (Gyrna) ve Pitane (Çandarlı) gibi antik kentler kurulmuştur.

Kyme: Oniki Aiol Kenti arasında en büyüğü olan Kyme Kenti, Aliağa Çakmaklı Köyü yakınlarındadır. Nemrut Körfezi'nde yer alan Kyme, Strabon’a göre, “Fricio locrico”dan gelen kavim tarafından kurulmuştur; kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, “Pelasgiler”e atıfta bulunulması, Anadolu kıyılarında kurulmaya başlayan ilk merkezleri akla getirmekte ve Myrina ile aynı kuruluş tarihinden yola çıkılarak, M.Ö.1046 yıllarına tarihlendirilmektedir. Limanından dolayı Arkaik Dönem’den beri önemini koruyan Kyme, bir liman kenti olmasının yanı sıra, para bastıran ilk şehirlerdendir. İlk basılan sikkelerde; dış yuvarlağı içine yerleştirilen karede, at başı figürünün bulunduğu dikkati çekmektedir. Klasik Dönem’de Ege şehirlerinin siyasi durumu çerçevesinde Kyme’nin önemli bir yeri olmuş; Ege Birliğini oluşturan şehirlerin başkanlığına getirilmiştir. M.Ö. IV. yüzyılda ticari yöndeki önemini devam ettirdiği, o devirde basılan paralardan ve şehrin ambleminin basılı olduğu bir amphora sapından anlaşılmaktadır. Şehrin önemini Roma Dönemi’nde, özellikle İmparatorluğun ilk dönemlerinde korumaya devam ettiği ele geçirilen arkeolojik kalıntılar ve antik kaynaklardan anlaşılmaktadır.

Bizans ve Ortaçağ Dönemleri’ne ait geniş bir bilgi olmamakla birlikte, bulunan az miktardaki kalıntılar ile bir kardinalin ikamet yeri olduğu şeklindeki bilgi, bu dönemde de belli bir öneme sahip olduğunu düşündürmektedir. Bölgede ilk incelemelere 19.yüzyıl sonlarında Myrina yakınlarında kazılar yapmakta iken Kyme’de de deneme çukurları açan Reinach tarafından başlanmış; yapılan kazılarda bir nekropol ve Arkaik Dönem’e ait birkaç taş heykel bulunmuştur. Gerçek anlamdaki ilk arkeolojik kazı Prag Üniversitesi’nden A.SALAÇ başkanlığında yapılmış ve kazılar sırasında tapınak, portik ve evler ele geçmiştir. Kyme’nin kalıntıları diğer kentlerin kalıntılarında olduğu gibi yağmalanmış; taşlar yöredeki kent sakinleri tarafından yeni yapıların yapımında kullanılmıştır. Bu nedenle de ünlü Kyme kentinden günümüze pek az kalıntı gelebilmiştir.

1980 yılından itibaren İzmir Arkeoloji Müzesi’nin yapmış olduğu çalışmalarda Agora ve çevresindeki yapılar gün ışığına çıkarılmış, sur kalıntılarından geriye kalan bölüm yakınında güzel bir mozaik ile örtülü zemini olan bir oda ele geçirilmiştir.1982-1985 yılları arasında İzmir Arkeoloji Müzesi ile Catania Üniversitesi’nin sürdürmüş olduğu ortak çalışmada sadece kıyı şeridi ele alınmıştır. Kıyı şeridinin ortasında, her ne kadar büyük bir kısmı denizde gömülü veya su içinde ise de görülebilen önemli liman yapılarının bulunduğu ve büyük dalga kıranın başlangıç noktası ile aynı doğrultuda at nalı biçiminde, bir yükseklikte sınırlandırılmış yerin dış kısmında araştırmalar yapılmıştır; kazılar sırasında ele geçirilen en önemli buluntu, at nalı biçimindeki tepe altında rastlanan büyük ortaçağ yapısıdır; yapının, limanın orta kısmında kalan alanı korumak üzere M.Ö.XII. yüzyılda bir kale olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır.

1986 yılından itibaren Catania Üniversitesi’nden Prof.Dr.Sebastiana LAGONA başkanlığında yürütülen çalışmalarda, 1988yılında Kyme’de Arkaik, Helenistik başta olmak üzere, Roma ve Bizans Dönemleri’ne ait önemli kalıntılar bulunmuş; ilk kez Arkaik Dönem yerleşim yapılarına rastlanmıştır. Kyme Kenti sürdürülen çalışmalar sırasında Roma dönemlerine ait agora, tiyatro, sıcak su kaplıca hamamı, sarnıçlı tüccar evi, su kemeri, sütunlu yol ve kale duvarları, atık su, fosseptik ve lağım sistemi, sayısız amfora kalıntıları ve denize 150 metre giren liman kalıntıları gibi çok sayıda bulgu ortaya çıkartıldı. Bizans dönemine ait bir kilise bulunmuştur. Kyme Kenti’ndeki çalışmalar 2008 yılından itibaren İtalya Calabria Üniversitesi Prof. Dr. Antonio La Marca başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülmektedir.

Myrina: Aiolis bölgesinin önemli bir kenti olan Myrina, Batı Anadolu’da Çandarlı körfezinin en son koyunda, doğa ile iç içe yaşayan bir antik kenttir. İzmir-Çanakkale kara yolu üzerinde Aliağa’dan sonra Güzelhisar (Pythikos) Çayı üzerindeki köprü geçildikten sonra deniz yönüne dönüldüğünde küçük bir tepenin yamacındadır Myrina ilk kez Delos Birliğine talent ödemesiyle ismini tarihte duyurmuştur. Myrina M.Ö. 560’dn sonraki yıllarda Lydia Kralı Kroisos’un egemenliğini tanımış, M.Ö. 454-425’de Atina konfederasyonu içerisinde ismi geçmiştir. Anadolu’nun Pers istilasına uğradığı yıllarda, M.Ö. 475 de Xerkes bu kenti Gongylos’a vermiştir. Myrina M.Ö. 334’ de bütün Aiol devletleri gibi Büyük İskender’in egemenliğini kabul etmek zorunda kalmış; onun ölümünden sonra M.Ö. 188’de Bergama Krallığına katılmıştır.

Myrina’nın toprak üstü kalıntılarının büyük çoğunluğu yüzyıllar boyunca yakınındaki diğer kentlerin yapımında kullanılmış ve şehir bütünüyle yok edilmiştir. Bu yüzden de günümüze liman taşları dışında kentin mimari parçaları pek gelememiştir. Toprak üstü kalıntılarının yok denecek kadar az olmasına karşılık keramik parçaları ve terrakota heykelciklerinin çevrede yaygın oluşu araştırmacıların dikkatini buraya çekmeye neden olmuştur. Böylece Myrina yapılarıyla değil de pişmiş toprak heykelcikleriyle tanınmıştır. Myrina kentinin bir zamanlar yaşadığı tepelere yayılmış, çanak çömlek parçaları, figürünler, mimari frizler, lahit kapakları kentin zengin düzeydeki kültürünü kanıtlamaktadır.

Gryneion: Apollon mabedi ile ünlü kentin kuruluşu kesin olarak bilinmemektedir. Strabon, Batı Anadolu’daki Apollon mabetlerinin en ünlüsünün burada olduğunu söylemektedir. Gryneion’un tarihte ilk kez ismi M.Ö. V.yy.da Atina Deniz Birliğinin üyesi olarak geçmiştir. Yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre, Gryneion başlangıçta birliğe vergi olarak gelirinin 1/6 sını talent olarak ödemiştir. Sonraki yıllarda bu vergi 1/3’e yükseltilmiştir. M.Ö. V.yy.ın sonunda Peloponnessos savaşlarında Sparta’ya yenilen Atina, Anadolu’daki gücünü Perslere kaptırmıştır. Bunun sonucu olarak Gryneion Pers Satrabına yılda 50 talent vergi vermeye başlamıştır. Perslerin yöredeki üstünlüğü M.Ö.335’e kadar sürmüştür. İskender Anadolu seferine çıkmadan önce Makedonyalı komutanı Parmeion’u ön hazırlık ve köprü başı kurması için göndermiş, Parmeion ani bir baskınla Gryneion’u ele geçirmiş, kenti yakıp yıkmış ve halkını da esir almıştır. Böylece Gryneion’un bağımsızlığı sona ermiş, Helenistik dönemde de Myrina’ya bağlanmıştır. Bundan sonra kentin adı yalnızca Apollon kutsal alanından ötürü tarihte ismi geçmeye başlamıştır. Roma çağında kent iyice sönükleşmiş, Myrina’ya bağlı bir tapınak yeri durumuna düşmüştür. Artık tarihte burası Kehanet yeri olarak kabul edilen Apollon tapınağı ile anılmaya başlamıştır.

Aigai: Yeni Şakran’dan ana yoldan ayrılıp 13 km’lik yolla Köseler köyü üzerinden gidilmektedir. Heredot’un andığı 12 Aiol kentinden birisiydi. M.Ö 1100 yıllarından itibaren Ege’nin kuzeyini kolonize eden Aiollar tarafından kurulmuştur. Eski ev duvarları yukarı kısımda M.Ö VI. Yüzyılı anıtlarından kalmış sütun başları görülmektedir. Agorası yamaca kurulmuş doğusu çok iyi durumda orta katı depo, alt katı ise dükkanlar olarak düzenlenmiştir.

ALİAĞA EKONOMİSİ

SANAYİ VE TİCARET

Aliağa, Petro Kimya sanayinin kurulmasıyla birlikte 15-20 yıl içinde bir sanayi kentine dönüşmüştür. 1960'lı yılların başına kadar tarımsal yoğunluklu ekonomik etkinliğe sahip olan Aliağa, 1961 Anayasası uyarınca, "Ağır Sanayi Bölgesi" olarak kabul edilince, 1970'lerden itibaren sanayi yoğunluklu ekonomiye dayalı bir karakter kazanmaya başladı. Makro ölçekteki kamu yatırımları olan Petkim-Tüpraş gibi dev sanayi kuruluşlarının bölgemizde kurulmasıyla başlayan Sanayileşme hızını arttırarak devam etti.

Aliağa'da çok çeşitli ve farklı amaçlar için kurulmuş çok sayıda sanayi kuruluşları vardır. Bu sanayi kuruluşlarının dağılımında, Petkim ve Petkim'e bağlı olan 17 fabrika, Gemi-Söküm Tesisleri, Viking Kağıt Fabrikası, Ege Gübre Sanayi, Demir-Çelik Fabrikaları, haddehaneler ile deniz yolu nakliyeciliği yapan iş yerleri vardır. Ancak bu sanayi kuruluşları içinde en önemli yeri Petrokimya Tesisleri ve ark ocaklı Demir-Çelik işletmeleri oluşturmaktadır.

Petkim ile Tüpraş arasındaki sahil şeridinde ise Gemi Söküm tesisleri bulunmaktadır. Kamunun kurmuş olduğu M.K.E Gemi Söküm tesislerinin hemen yanında, birçok özel Gemi Söküm tesisleri de açılmıştır. Yine aynı sahil şeridinde Opet ve Total gibi petrol şirketlerinin yatırımları da devam etmektedir.

Güzelhisar Barajı: Petkim ile diğer Sanayi tesislerinin su ihtiyacını sağlamak amacıyla Petkim tarafından inşaat montajı yapılmış olup, işletme hakkı D.S.İ.'de olan temel su kaynağıdır. 1981 yılında işletmeye açılmış olup; 158 milyon m3 hacimlidir. Güzelhisar Barajı’ndan; içme, kullanma ve sanayi suyu sağlanmaktadır.

Yağış alanı 450 km2 olup, yıllık ortalama yağış miktarı 561 kg/m2’dir. Minimum su seviyesi 63 m., normal su seviyesi 104 m, maksimum su seviyesi ise 107 m’dir. Kaynağını Güzelhisar Çayı’ndan alan Baraj 14.207 uzunluğundadır.

Güzelhisar Barajı’nın suyu 1.400 mm çapındaki isale hattı yolu ile Petkim Sahasına iletilmekte, buradaki tesiste arıtılıp kullanılmaktadır. Küresel ısınma ve buna bağlı olarak su kaynaklarının hızla tükenmesi üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi, Temmuz 2008’de baraj suyunu kent su sistemine dâhil etmiştir.

Bütün bu sanayi kuruluşları ve işletmelerde toplam 16.067 kişi çalışmaktadır. Böylesine büyük bir iş istihdamı doğuran bu fabrikalar Aliağa'yı her geçen gün biraz daha büyütmekte ve geliştirmektedir.

Petro Kimya: Petkim, Tüpraş, Petrol Ofisi

Demir Çelik: İzmir Demir Çelik, Ege Çelik, Habaş, Çebitaş, Dört Yıldız Demir Çelik, Akdemir Çelik, Özkan Demir Çelik, Sözden Demir Çelik, Kocaer Haddecilik, Kardemir Çelik, Say Metal

Akaryakıt Depolama ve Satış: Opet Petrolcülük A.Ş, Total Oil A.Ş, Tuta, Türk Petrol, Pet-Line

Tüpgaz Dolum Tesisleri: Totalgaz, İpragaz, Bizimgaz, Aygaz, Pegagaz, Ocakgaz, Milangaz

Özel Sanayi Kuruluşları: İzmir Elektrik Üretim Ltd.Şti (Enka İntergen Enerji Santralı), Bersel Kimya, Molteks kimya, Egegaz, Ege Gübre, Viking Kağıt ve Selüloz A.Ş, Strocpak A.Ş, Penkar Tekstil San. Tic. A.Ş, Dema Tekstil San. Tic. A.Ş, Batı Beton A.Ş, Saka Beton Ltd. Şti, Güriş, Akfen

ALİAĞA'DA ENERJİ SANTRALLARI

Çakmaktepe Doğalgaz Çevrim Enerji Santralı: Çakmaktepe Enerji Santralı; Aliağa Organize Sanayi Bölgesi içinde yer almaktadır. Kasım 2004'te ALOSBİ'de yatırımları bulunan 135 işadamı bir araya gelerek, Çakmaktepe Enerji Üretim A.Ş.'yi kurma kararı almış; Eylül 2006'da temeli atılmıştır. Finlandiyalı Wartsila firması tarafından 32 milyon Euro harcanarak bir yılda tamamlanmıştır. 8 Ekim 2007'de, Çakmaktepe Doğalgaz Çevrim Santralı'nda üretim başlamıştır.

EÜAŞ Aliağa Gaz Türbinleri ve Kombine Çevrim Santralı: Aliağa Gaz Türbinleri Kombine Çevrim Santrali İtalyan Fiat Avio firmasına yaptırılarak 02.09.1975 yılında işletmeye alınmıştır.

Enka Aliağa (İZMİR) Doğalgaz Çevrim Santralı: Enka Holding ile ABD'li Intergen firmasının ortaklığıyla Ağustos 2000'de temeli atılmış, Mart 2003'de ticari hizmete alınmıştır. 1.532 MW kapasitelidir.

TARIM VE HAYVANCILIK

TARIM

Aliağa ilçesinde sanayileşme hareketi ile birlikte tarımsal faaliyetler azalmıştır. Sadece Güzelhisar ve Helvacı ovalarında tarım yapılmaktadır. İlçede yetiştirilen tarım ürünleri arasında en önemlileri; pamuk, tütün, sebze, zeytin ve çekirdeksiz üzümdür. Aşağı Gediz sağ sahil sulaması ile kuzeybatıda Foça' ya kadar ve yaklaşık Nemrut kavşağına kadar olan Helvacı ovası yakın tarihlerde sulu tarıma açılmıştır. Gediz' in güneyinde ise bereketli Menemen Ovası bulunmaktadır.

Yöre, geleneksel sulu veya kuru tarıma, balıkçılık, hayvancılık ve rekreasyonel kullanımlara açıktır. Tarım arazisinin 3.317 hektarlık bölümünde sulama yapılmaktadır. Bunun yüzde 62'si halk sulaması, % 38'i ise Devlet Su İşleri kanalları aracılığı ile sulanmaktadır.

HAYVANCILIK

Aliağa'nın bir sanayi kenti olması, tarım ve hayvancılığı olumsuz yönde etkilemiştir. Köylerde yaşayan insanların, sanayi kuruluşlarında çalışmak için ilçe merkezlerine göç etmeleri sürdükçe, hayvancılık da olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir.

Aliağa'da yıllık üretilen et miktarı 462 ton/ yıldır. Yıllık süt üretimi ise 7252 ton olarak gerçekleşmiştir.

Hayvan varlığının ırklara göre dağılımı incelendiğinde; 1999 yılında özellikle melez koyun yetiştiriciliği bırakılmış görülmekle birlikte yerli diğer koyun varlığında büyük artış söz konusudur.

Ayrıca 1998' de yumurtacı tavuk sayısında ki artış 1999 yılında da devam etmiştir. Ayrıca 1999 yılı itibariyle toplam sekiz köyde arıcılık yapılmaktadır. Buna rağmen yeni tip kovan sayısında ki artışa paralel bal üretiminde de yüzde 100' lük bir artış gerçekleşmiştir.

BALIKÇILIK

Bakırçay Havzası'nın güney sınırında yer alan Aliağa sert rüzgarlara kapalı, adeta bir kıyı gölünü andıran limanı sayesinde doğal bir balıkçı barınağıdır. Ancak, bu avantajın daha sonra petrol rafinerisi ve buna ait yükleme boşaltma limanlarının kurulmasına bırakmıştır. Bugün ilçede az da olsa halen balıkçılık yapılmaktadır. Aliağa' da her türlü balığın yanı sıra en çok, istavrit, kopez, sarpa ve hamsi çıkmaktadır. Bununla birlikte çipura, levrek, barbun ve mercan gibi balıklar da avlanmaktadır.

İlçede 140 adet plakalı balıkçı teknesi bulunmaktadır. Balıkçı teknelerine, teknede çalışanlara ve amatör balıkçılara İlçe Tarım Müdürlüğü'nce ruhsat, amatör balıkçılara Amatör Balıkçı Belgesi verilmiştir.

BANKACILIK SEKTÖRÜ

İlçede yoğun sanayi- ticaret etkinliği, Finans kuruluşlarının Aliağa'ya önem vererek şube açmalarına ve hizmet çeşitliliğini arttırmalarına neden olmaktadır. 2008 yılı verilerine göre Aliağa Merkezde; Ziraat Bankası, Yapı Kredi, Garanti, Denizbank, Finansbank, INGBank, Akbank, Vakıfbank, Şekerbank, İşbankası, Türk Ekonomi Bankası (TEB) ve AnadoluBank olmak üzere 13 bankanın şubesi hizmet vermektedir.
 
Üst Alt