Istiâze

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Herhangi bir işe başlarken ve herhangi bir münasebetle "Euzü billahi mine'ş-Şeytani'r-racîm", yani; "Kovulmuş (iyilikten uzaklaştırılarak, lânetlenmiş) olan şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım " cümlesini söylemek.

Bir imtihan yeri olan bu dünya hayatında insanın en büyük düşmanı şeytandır. O, insanı aldatmak, doğru yoldan saptırmakla görevlidir. Bu görevini gerçekleştirmek için de gizli-açık bir çok yola başvurur. Bu nedenle inanan kişi, şeytanın oyunlarına karşı daima uyanık olmalı, aklını kullanarak peygamberlerin gösterdiği yoldan gitmelidir. Bunun yanısıra insana yaraşan daima Rabbına sığınması, koruyucusunun O olduğunu bilmesidir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kur'an oku(mak iste) diğin zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" (en-Nahl, 16/98).

Kur'an, Allah'ın insana gönderdiği talimatıdır. Şeytan, Kur'an okuyan kişiyi, Kur'an'ı anlamaktan ve onunla amel etmekten vazgeçirmek için var gücüyle uğraşır, kalbine vesvese sokarak Kur'an üzerinde düşünmekten onu alıkoymaya çalışır.

Şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak, Kur'an tilavetine zemin hazırlatmak için bir mukaddimedir. Böylece okuyucu samimi bir kalb ve açık zihinle Kur'an'ı okumağa başlar.

Ayette hitabın Peygamber (s.a.s)'e yöneltilmiş olması ve "Kur'an okumak istediğin zaman" ifadesinin bulunması, şeytandan sığınmanın sadece Peygambere has olduğunu ve bunun sadece Kur'an okunacak zamanlarda olacağını ifade etmez. Hitap, Peygamber (s.a.s)'in şahsında bütün müslümanlaradır. Peygamber böyle bir sığınma ihtiyacını duyuyorsa, elbetteki diğer müslümanlar böyle bir şeye daha fazla muhtaçtırlar. Ayrıca ne sağından ve ne solundan bâtılın kendisine ulaşamadığı Kur'an okunduğunda böyle bir ihtiyaç söz konusu ise, diğer ameller için elbette buna çok daha ihtiyaç vardır (Ebu's-Suûd, İrşâdü'l-Akli's-Selîm, Kahire ty., V. 139-140).

Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli yerlerinde, insanı üzen, ona sıkıntı veren her şey için Allah'a sığınma telkin edilir. Bazı ayetler şunlardır:

"Musa da Firavun'a ve onun kavmine şöyle dedi: Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım" (el-Mü'min, 40/27).

"Şüphesiz beni taşlamanızdan, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım" (ed-Duhân, 44/20);

"Ya... Musa; câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti" (el-Bakara, 2/67);

"Nuh, dedi ki: Ey Rabbim! Bundan sonra gerçek yüzünü bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten Sana sığınırım" (Hûd, ll/47);

"Meryem; Ben senden, Rahman olan Allah'a sığınırım. Eğer Allah'tan korkuyorsan bana dokunma, dedi" (Meryem, 19/18). Hz. Meryem, yanına insan şeklinde gelen melekten korkarak böyle dua etmişti.

"Ey Muhammed! de ki: Rabbim! Şeytanların vesvesesinden sana sığınırım. Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığırınım." (el-Müminûn, 23/97, 98);

"Ey Muhammed! de ki: Cin ve insanlardan olan ve insanların kalblerine vesvese veren, o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbi, insanların mâliki ve insanların mâbudu olan, Allah'a sığınırım " (en-Nâs, 114/ 1-6);

"Ey Muhammed! De ki: Sığınırım, sabahın Rabbine; yarattıklarının şerrinden, çöktüğü vakit karanlığın şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, haset ettiği vakit, haset edenin şerrinden" (el-Felâk, 113/1-5).

Diğer yandan Hz. Peygamber'in istiâze duasını okuduğuna dair pek çok hadis nakledilmiştir."Koğulmuş, taşlanmış şeytandan Allah'a sığırınım" duası, bazı rivayetlerde "... her şeyi işiten ve bilen Allah'a sığırınım" ilâvesiyle nakledilmiştir (bk. Buhârî, Bed'ü'l-Halk, II, Edeb, 76; Müslim, Birr, 109, 110; Ebû Dâvud, Salât, 18, 119, 120, 122; Tirmizî, Mevâkît, 65, Sevâbu'l-Kur'ân, 22; ed-Dârimî, Salât, 33, Fadâilü'l-Kur'ân, 22; Ahmed b. Hanbel, III, 50, V, 26, 253).

Hz. Peygamber'in dualarında, insana sıkıntı ve üzüntü verecek, onu zarara sokacak, dünya ve ahirette zillete düşürecek birçok konularda Allah'a sığındığını görmekteyiz. O'nun cehennemden; cehennem ateşinden; kabir fitnesinden; her şeyin ve her canlının şerrinden, nefsinin şerrinden; yoksulluk ve borcun galebe çalmasından; tembellikten, küfürden, kötü ahlâk, iş ve heveslerden; kederen ve çok yaşlılıktan; yangın ve sel felâketinden Allah'a sığınması bunlar arasında sayılabilir (Geniş bilgi için bk. Buhârî, Deavat, 35-46, Et'ime, 28, Eşribe, 30; Bedü'l-Halk, II, Edeb, 76, Tefsiru Sûre, 6/2, Ezân, 149, Cihâd, 25, Fiten, 15, Rikâk, 52; Müslim, Fiten 4, 7, 10, Zikr, 47-52, 61, 62, 66, 73, 76, 96, Birr, 109, 110, Fadâilu's-Sahâbe, 140, Eymân, 36; Ebû Dâvud, Edeb, 98, 104, Salât, 18, ll9, 120, 122, Tıbb, 19; Tirmizi, Tahâre, 4, Deavât, 15, 19, 67, 74, 76, 110; Nesâ;, istiâze, 7, 12, 17, 18, 25, 26, 33, 38, 60; Ahmed b. Hanbel, I, 247, II, 202, III, 50, 427, V, 356, VI, 31, 100, 139, 190; İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azîm, Kahire, ty., I, 27-29).

İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu yukarıda zikrettiğimiz ayette geçen emrin vücûb değil, nedb ifade ettiğini söylerler. Buna göre Kur'an okumaya başlamadan önce istiâze okumak sünnettir. Namazda istiâzenin okunmasına gelince, bu konuda ihtilaf vardır. Bazı âlimlere göre vacib olup her rekâtta Besmele ve Fatiha suresinden önce istiâze de okunur. Ebû Hanife ve Şafiî'ye görüşe okunması sünnet olup sadece birinci rekâtte Besmele ve Fatiha suresinden önce okunur. Çünkü onlara göre namazdaki kıraatin hepsi bir tek kıraat sayılır (Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l Kur'ân, Beyrut, ty., I, 86).

M. Sait ŞİMŞEK
 
Üst Alt