İslamda kardeşler arası miras paylaşımı

Vesvese

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
7 Kasım 2015
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Selamun Aleyküm.

Erkek kardeş ve kız kardeş olması durumunda şeriata göre erkeğe iki, kadına bir pay veriliyor.

1-) üç kardeş olduğunu düşünelim. Erkekler yüksek tahsil görmüş, hali vakti yerinde, evi, arabası olan işadamları olsun. Tek kız kardeşleri var o da dul. Kocası ölmüş, kocasından kalan bir şeyi yok ve 5 çocuğu ile ortada kalmış. Evi, arabası, işi, maaşı hiçbir şeyi yok. Mirası nasıl bölüştürürsüz? Adalete uygun olan nedir?

2-) Böyle bir durumda erkek kardeş kız kardeşe bakmak zorunda mıdır? Bakmak zorunda değilse kadın açıkta kalır haksızlık olmaz mi? Bakmak zorundadır dediyseniz, Kuran ve hadis kaynaklarından delilleriniz nelerdir?

3-) Erkek kardeş kız kardeşine bakmak zorundaysa erkek kardeş de hasta (veya başka nedenlerden ise) ne olacak? Kadına babası, amcası veya akrabaları mı bakmak zorunda? Onlar da ölmüşlerse devlet mi bakmak zorundadır?

4-) Erkek kardeş kız kardeşe bakmak zorundaysa diyelim ki erkeğin 5 tane kız kardeşi var. Hem kız kardeşlerine ve hem de ailesine nasıl bakacak?
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Aleykümselam kardeşim, sorularını fetva verebilecek bir kurum veya kişilere sorman daha yerinde olur. Mesela diyanet işleri başkanlığı bünyesinde bu tarz uzmanlık gerektiren konulara cevap vermekte yetkili hocalar var. Oradan faydalanabilirsin.
 

Vesvese

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
7 Kasım 2015
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Teşekkürler forum ortamında cevap daha kolay gelebilir diye düşünmüştüm.
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Teşekkürler forum ortamında cevap daha kolay gelebilir diye düşünmüştüm.
Uzmanlık gerektiren bir konu, tam bilgili ve konuya hakim olmak gerekir. En uygunu diyanete danışmak olur. Vesselam.
 

Vesvese

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
7 Kasım 2015
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0


Cübbeli Ahmet Hoca'nın dedikleri bu sorulara cevap veriyor

"Kadın, kocaya gidiyor. Kocası da onu bakmakla mükellef tutuluyor. Zaten İslam'a göre kazanmak ile de mükellef tutulmuyor. Babası, amcası gibi yakınları mükellef tutuluyor. Onlar da yoksa devlet bakmakla mükellef tutuluyor." Diyor.

1. Soru gitti. Çünkü kadın fakir olsa bile yakınları bakmakla mükellef tutuluyor.
2. Soru da öyle yakınlara girdiği için
3. Soru erkek kardeş hasta ise kuran'da a'malara bakılması söyleniyor. Ona ayrı bakmak lazım. Kadına ayrı. Yakınları mükellef tutuluyor
4. Soru yakınları bakar. Sadece erkek kardeşi değil. O da olmazsa devlet bakar diyor.

Cübbelinin dediklerine göre durum çok basit ama bunların Kur-an ve hadiste delilleri var mi? Mezhep yorumu mu yoksa?
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Ben sana gayet açık ve net bir cevap verdim. Amacın soru sormak ve öğrenmekse adresi gösterdim. Cübbeli hocanın açıklamalarının delilini bize niye soruyorsun. Hocanın sitesi var, kanalı var, iletişim yolları mevcut. Aklına takılan varsa git kendisine sor bir zahmet.
 

Vesvese

Yeni Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
7 Kasım 2015
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Her hüküm, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmez. Tam İlmihâl’de buyuruluyor ki:

Seyyid Abdülhakîm efendi "rahmetullahi aleyh" (Eshâb-ı kirâm) kitâbında buyuruyor ki: İctihâd, insan gücünün yetdiği kadar, ya'nî cehd ile zahmet çekerek çalışmak demekdir. Ya'nî, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde sarîh ve açık bildirilmemiş bulunan ahkâmı ve mes'eleleri, açık ve geniş anlatılmış mes'elelere benzeterek, meydâna çıkarmağa uğraşmakdır. Bunu ancak Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" ve Onun Eshâbının hepsi ve diğer müslimânlardan ictihâd makâmına yükselenler yapabilir ki, bu çok yüksek insanlara, (Müctehid) denir.

“… Hâlbuki onlar bu haberi Peygambere ve aralarındaki yetki sahibi kimselere götürselerdi, onlar içerisinde hüküm çıkarmaya (istinbat-ı ahkâma) gücü yetenler elbette onun ne olduğunu bilirlerdi.” (Nisâ, 4/8)

Tam İlmihâl’de buyuruluyor ki:

Zarûret olmadan boşayarak evini barkını, yuvayı yıkmak, huzûru, se'âdeti kaçırmak ve boşadığı kadına mehr parasını ödemek, bir erkek için kolay şey değildir. Kadın, zevcine yemek hâzırlıyarak, çamaşırını yıkayarak, yırtıklarını dikerek, çocuklara din ve ahlâk bilgisi vererek, zevcinin râhat ve mes'ûd yaşamasını sağlar. Tatlı sözleri ile zevcini neşelendirir. Zevcesini boşayan erkek, bu ni'metlerden mahrûm kalır. Çünki, boşama âdeti olana kimse kızını vermez. Boşanılan kadının nafakasını vermek, babasına, babası yoksa, zengin akrabâsına farz olur. Zengin akrabâsı yoksa, islâmiyyete tâbi' olan kadına, Beyt-ül-mâlın, ya'nî hükûmetin ma'âş vermesi lâzım olur. İslâmiyyetin bu emri yapılmazsa, kadın çalışıp kazanmağa mecbûr olur. Görülüyor ki, islâm dîninde, kadın değil, erkek acınacak hâldedir. Kız olsun, dul olsun, evli olmıyan fakîr kadına babası bakmağa mecbûrdur. Bakmazsa habs olunur. Babası yoksa veyâ fakîrse, zengin akrabâsı bakacakdır. Bunlar da yoksa, devlet ma'âş bağlıyacakdır. Müslimân kadının çalışıp kazanmağa hiç ihtiyâcı yokdur. İslâm dîni, kadının bütün ihtiyâclarını erkeğin sırtına yüklemişdir. Erkeğin bu ağır yüküne karşılık, mîrâsın hepsinin yalnız erkeğe verilmesi lâzım iken, Allahü teâlâ, kadınlara burada da ihsânda bulunarak, erkek kardeşlerinin yarısı kadar da mîrâs almalarını emr buyurmuşdur. 1029. cu sahîfeye bakınız! Zevc, zevcesini, evin içinde veyâ dışında çalışmağa zorlayamaz. Kadın arzû ederse ve zevci izn verirse, erkek bulunmıyan yerlerde, mestûre olarak çalışması câiz ise de, kazandığı kendi mülkü olur. Hiç kimse, bunları ve mîrâsdan eline geçeni, kadından zorla alamaz. Kendisinin ve çocukların ve evin herhangi bir ihtiyâcına sarf etmesi için zorlanamaz. Bunların hepsini zevcin alıp getirmesi farzdır. Şimdi, komünist memleketlerde, kadın da, erkeklerle birlikde, buğaz tokluğuna, hayvanlar gibi, en ağır işlerde zorla çalışdırılıyor. Hür dünyâ dedikleri hıristiyan memleketlerde ve islâm ülkeleri denilen arab memleketlerinde, (Hayât müşterekdir) denilerek, kadınlar da, fabrikalarda, tarlalarda, ticâretde, erkekler gibi çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine pişmân oldukları, mahkemelerin boşanma da'vâları ile dolu olduğu, günlük gazetelerde sık sık görülmekdedir. Kadınlar, islâm dîninin kendilerine verdiği kıymeti, râhatı, huzûru, hürriyyeti ve boşanma hakkına mâlik olduklarını bilmiş olsalar, bütün dünyâ kadınları, hemen müslimân olurlar ve islâmiyyetin her memlekete yayılması için çalışırlar. Fekat, ne yazık ki, bu hakîkatleri anlıyamıyorlar. Allahü teâlâ, bütün insanlara, islâm dîninin ışıklı yolunu, doğru olarak öğrenmek nasîb eylesin!

Mîrâs bölünürken, erkek çocuklara kız çocukların iki katı verilmesi, ba'zı kimselerin yanlış düşünmesine sebeb oluyor. Din câhilleri, buradan da islâmiyyete saldırıyorlar. Müslimânlıkda kadınların hakkı çiğneniyor diyorlar. Ziyâ Gökalpin bu yolda düzdüğü çok aşağı bir şi'ri (Fâideli Bilgiler) kitâbının (Doğru Söze İnan, Bölücüye Aldanma) kısmında, kırkbirinci maddesinde yazılıdır. Hâlbuki, islâmiyyetde kadın, mîrâsdan hiçbirşey almağa muhtâc bırakılmamışdır. Onun bütün ihtiyâclarını, kocası, babası, erkek kardeş ve amca gibi mahrem yakınları, çalışıp, kazanıp, ona vermeğe mecbûr tutulmuşdur. Erkeklerin, bu güc vazîfelerinden dolayı, mîrâsın hepsini almaları lâzım gelirken, islâmiyyet kadınlara iltimâs ederek, erkeğe verilenin yarısını da onlara vermekdedir. Erkek, kadına bakmağa mecbûr, kadının ise, kendine bile bakması lâzım olmadığı hâlde, islâmiyyet kadını kayırmakda, ona ayrıca mîrâs da vermekdedir. İslâmiyyetde kadınların çok kıymetli oldukları, buradan da anlaşılmakdadır. Bir kız, (Ben, erkek kardeşim kadar isterim) derse, mîrâsı altı kısma bölerek, erkek dört kısmı, kız iki kısmı alıp, (Allahü teâlânın bu emrine râzı olduk) derler. Sonra erkek dört hisseden birini kız kardeşine hediyye eder.
 
Üst Alt