- Katılım
- 26 Şubat 2011
- Mesajlar
- 503
- Tepkime puanı
- 10
EVLİLİĞİN FAZİLETİ
ERKEK VE KADININ BİRBİRLERİNİ TAMAMLAMALARI
Allah insanı öyle bir şekilde yaratmıştır ki, eşi olmadan eksiktir. İnsan ister erkek olsun ister kadın; ilim, iman ve ahlaki faziletler açısından her ne kadar ilerlese de, eşi olmadığı takdirde istenilen kemale ulaşamaz. Hiçbir şey, evliliğin ve aile kurumunun yerini dolduramaz. Erkek ve kadının ruhsal ve fiziksel olarak birbirlerine ihtiyaçları vardır. Her biri kendi başına eksiktir. Birbirlerinin yanında durdukları ve birlikte oldukları zaman birbirlerini tamamlarlar. Bu, bütün varlık âlemine hâkim olan yaratılış düzeninin önemli bir kanunudur.
Kuran-ı Kerim erkeği ve kadını birbirlerinin “Örtüsü” olarak nitelemiştir:
“Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız.”
Yani; birbirinizi tamamlayan, kâmilleştiren, şereflendiren ve birbirinizin sırlarını koruyan bir bütünsünüz. Birbiriniz diğerine muhtaçtır. İnsan örtüsüz ve elbisesiz toplumda, başı dik yaşayamaz. Kendisinde eksiklik hisseder. Yalnız insan da aynı şekilde kendisinde eksiklik hisseder. Örtü ve elbise insanı sıcaktan ve soğuktan korur. İyi bir eş de insanı; perişanlıktan, boşluktan, hedefsizlikten ve yalnızlıktan kurtarır ve korur. Örtü ve elbise insanın ziynetidir. Karı koca da birbirlerinin ziynetidirler.
“EŞ” BÜYÜK BİR İLAHİ NİMETTİR
Allah’ın insanlara en büyük nimetlerinden birisi de “iyi eş”tir. Peygamber efendimiz (s.a.a) bu konu hakkında şöyle buyurdu:
“Müslüman bir insan -İslam nimetinden sonra- iyi bir eşten daha hayırlı bir nimetten istifade etmemiştir…”
EVLİLİĞİN FELSEFESİ
Bazıları evliliğin ve ortak bir yaşam kurmanın felsefesini iyi şekilde anlayamamış olabilir ve şöyle diyebilirler: “Bizler şehvet ve cinsel isteklerimizi evlilik dışında başka yollarla giderebiliriz. Bu istek ve eğilimlerimizi başka vesilelerle doyurabiliriz. Evlilik gibi büyük bir sorumluluğun altına girmemizin ne gereği vardır?”
Böyle bir inanç ve sorunun karşısında şöyle söyleyebiliriz: Evlilik sadece cinsel istekleri gidermek, şehvet ve içgüdüsel arzulara cevap vermek demek değildir. Bu sadece evliliğin bir yararıdır. Evlilik, aile kurmanın yoludur. Bunun önem ve ehemmiyeti ise -cinsel istekleri doyurmanın yanında- insanın kemale ulaşması, şahsiyetinin olgunlaşması ve sükûnet bulmasıdır. Evlilik, beraberinde insana bu derece önemli faydaları hediye olarak sunmaktadır. Eş ve aile karşısında sorumluluk kabul etmek, insana şahsiyet ve toplumsal mesuliyeti elde etme hissini kazandırmaktadır. İnsanın içinde saklı olan birçok gizli yetenek ve özellikleri canlandırıp yeşertmektedir.
“Evlilikten sonra insanın şahsiyeti toplumsal şahsiyete dönüşür. İnsan, eşini karşı ailesinin onurunu korumak ve gelecekte olacak çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak, onları himaye etme konusunda kendisini sorumlu hisseder. Bundan dolayı; bütün aklını, kapasitesini ve istidadını bu yolda kullanır.”
Aile ve yuva kurmanın öyle bir güzel eğitmenliği vardır ki, hiçbir şey onun yerini alamaz. Üstat şehit Murtaza Mutahhari (r.a) bu konu hakkında şöyle diyor:
“Öyle ahlaki özellikler vardır ki insan, aile kurma mektebi dışında hiçbir şeyle onu kazanamaz. Aile kurmak; başkalarının kaderi ile bir çeşit ilgilenmek alakalı olmaktır… bu dönemi geçirmeyen sözde ahlakçılar ve perhizcilerde ömürlerinin sonlarına kadar bir çeşit “hamlık” ve “çocukluk” olmuştur. İslam’da evliliğin kutsal sayılması ve bir çeşit ibadet olarak bilinmesinin nedeni… evliliğin tabii benlikten ve bireysellikten çıkmanın ilk basamağı olması ve insan şahsiyetinin genişlemesidir.”
Aynı şekilde evliliğin terbiyedeki rolü hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“… Bir çeşit “olgunluk” vardır ki; insan, evlilik ve aile kurmanın dışında -başka hiçbir şeyle- onu elde edemez. Ne medresede okumakla, ne nefisle cihat etmekle, ne gece namazı kılmakla, ne de iyi ve salih insanlara saygı göstermekle elde edemez. Bu (olgunluk) sadece burada, (evlilik ve aile kurmada) kazanılabilir.”
Birçok insanı görmüşüzdür ki; evlenmeden önce hiçbir ahlaki, dini ve toplumsal usul ve değerlere önem vermeyen, başıboş, laubali ve pervasız biri olmasına rağmen, evlendikten sonra hal ve davranışları değişmiştir. Metin ve vakarlı davranışlara sahip olmuştur. Davranışlarında bir çeşit ağırlık ve metanet oluşmuştur.
“EŞ” ALLAH’IN HİKMET NİŞANESİ VE SÜKÛNETİN KAYNAĞIDIR
İnsanları yaratan Allah’tır. Doğal olarak insanın özelliklerini, fıtratını, isteklerini ve içgüdülerini en iyi bilen O’dur. Erkek ve kadının yaratılması, birbirlerine olan ihtiyaçları ve birlikte olmaları Allah’ın hikmet ve nişanelerindendir. Allah evliliği, sevgi, rahmet ve sükûnetin nedeni olarak tanıtmaktadır:
“Yine O'nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.”
Bu ısınma ve sükûnet, psikologların ve doktorların dedikleri gibi normal bir sükûnet ve ısınma değildir. Onların dediklerinin yanında, vakarlı olmak, fikirsel ve ruhsal sebat, kendi değerini bilmek, şahsiyetli olduğunu hissetmek, haysiyetli olmak… gibi kavramları da kapsamaktadır.
“EVLİLİK” İNSAN AMELLERİNE DEĞER KAZANDIRIR
Evlilik ve sıcak bir yuva kurmak insanın varlığını olumlu yönde etkiler, değerini arttırır ve şahsiyetini olgunlaştırır. Böylece amelleri ve ibadetleri melekler ve Allah nezdinde daha çok değer kazanır. Öyle ki on katı kadar artar. Örnek olarak şu hadise dikkat ediniz:
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
“Evli insanın kılmış olduğu iki rekât namaz, bekâr insanın kılmış olduğu yetmiş rekâtlık namazdan daha faziletlidir.”
ALLAH KATINDA EN DEĞERLİ YUVA
Evlilik ile kurulan ocak ve yuvayı Allah sever, lütufta bulunur. Sevgi ve şefkat ile bakar. Bu gerçeği Allah’ın en son ve en büyük elçisi olan Peygamber efendimiz (s.a.a) bizler için buyurmuştur:
“İslam’da kurulan hiçbir bina evlilik kadar Allah nezdinde sevimli değildir.”
Allah’ın, insanın ocağına ve yuvasına muhabbet göstermesinden ve onları sevmesinden… hem de en yüce bir şekilde sevmesinden, o yuvaya merhamet ve şefkat ile bakmasından daha büyük bir nimet ve saadet olabilir mi .??
İFTİHAR MADALYASI
Emirü’l-Müminin İmam Ali (a.s) evliliğin değerine ilişkin şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (s.a.a) sahabesinden evlenen herkese istisnasız “dini kâmil oldu” buyurdu.”
Ne kadar ilginç! Evlilik, Resulullah’a (s.a.a) evlenenlerin göğsüne iftihar madalyası taktıracak kadar önemli imiş. Demek ki konu çok sıradan bir mesele değilmiş…
Peygamber efendimizin (s.a.a) sözünden anlaşıldığı üzere; insan evlenmediği müddetçe dini tehlikededir. Çünkü cinsel istekler, içgüdüler, ruhsal baskılar, yalnızlık hissi, başıboşluk, sığınacak bir yerin ve toplumsal bir mesuliyetin olmaması ve bekârlığın diğer yan etkileri, dinin temellerini sarsar, onlara zarar verir. Ama evlilik ve sıcak bir yuva kurarak iyi bir eşe, sırdaşa, hayat arkadaşına sahip olmak, cinsel istekleri ve içgüdüyü kontrol ettiği gibi, psikolojik açıdan da insanda sükûnet ve huzura neden olur. Aynı zamanda insanın, Allah’a olan tevekkülünü çoğalttığı gibi onu istikrarsızlık ve yalnızlıktan da kurtarır. İnsan kendisini güvende hisseder ve şahsiyetli olduğuna inanır. Gözünü başka yerlerden çeker sadece eşine yönelir… Sonuçta Allah’a daha çok yakınlaşır, ilahi nimetlere kavuşur; imanı kuvvetlenir, kemale ulaşır.
ERKEK VE KADININ BİRBİRLERİNİ TAMAMLAMALARI
Allah insanı öyle bir şekilde yaratmıştır ki, eşi olmadan eksiktir. İnsan ister erkek olsun ister kadın; ilim, iman ve ahlaki faziletler açısından her ne kadar ilerlese de, eşi olmadığı takdirde istenilen kemale ulaşamaz. Hiçbir şey, evliliğin ve aile kurumunun yerini dolduramaz. Erkek ve kadının ruhsal ve fiziksel olarak birbirlerine ihtiyaçları vardır. Her biri kendi başına eksiktir. Birbirlerinin yanında durdukları ve birlikte oldukları zaman birbirlerini tamamlarlar. Bu, bütün varlık âlemine hâkim olan yaratılış düzeninin önemli bir kanunudur.
Kuran-ı Kerim erkeği ve kadını birbirlerinin “Örtüsü” olarak nitelemiştir:
“Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız.”
Yani; birbirinizi tamamlayan, kâmilleştiren, şereflendiren ve birbirinizin sırlarını koruyan bir bütünsünüz. Birbiriniz diğerine muhtaçtır. İnsan örtüsüz ve elbisesiz toplumda, başı dik yaşayamaz. Kendisinde eksiklik hisseder. Yalnız insan da aynı şekilde kendisinde eksiklik hisseder. Örtü ve elbise insanı sıcaktan ve soğuktan korur. İyi bir eş de insanı; perişanlıktan, boşluktan, hedefsizlikten ve yalnızlıktan kurtarır ve korur. Örtü ve elbise insanın ziynetidir. Karı koca da birbirlerinin ziynetidirler.
“EŞ” BÜYÜK BİR İLAHİ NİMETTİR
Allah’ın insanlara en büyük nimetlerinden birisi de “iyi eş”tir. Peygamber efendimiz (s.a.a) bu konu hakkında şöyle buyurdu:
“Müslüman bir insan -İslam nimetinden sonra- iyi bir eşten daha hayırlı bir nimetten istifade etmemiştir…”
EVLİLİĞİN FELSEFESİ
Bazıları evliliğin ve ortak bir yaşam kurmanın felsefesini iyi şekilde anlayamamış olabilir ve şöyle diyebilirler: “Bizler şehvet ve cinsel isteklerimizi evlilik dışında başka yollarla giderebiliriz. Bu istek ve eğilimlerimizi başka vesilelerle doyurabiliriz. Evlilik gibi büyük bir sorumluluğun altına girmemizin ne gereği vardır?”
Böyle bir inanç ve sorunun karşısında şöyle söyleyebiliriz: Evlilik sadece cinsel istekleri gidermek, şehvet ve içgüdüsel arzulara cevap vermek demek değildir. Bu sadece evliliğin bir yararıdır. Evlilik, aile kurmanın yoludur. Bunun önem ve ehemmiyeti ise -cinsel istekleri doyurmanın yanında- insanın kemale ulaşması, şahsiyetinin olgunlaşması ve sükûnet bulmasıdır. Evlilik, beraberinde insana bu derece önemli faydaları hediye olarak sunmaktadır. Eş ve aile karşısında sorumluluk kabul etmek, insana şahsiyet ve toplumsal mesuliyeti elde etme hissini kazandırmaktadır. İnsanın içinde saklı olan birçok gizli yetenek ve özellikleri canlandırıp yeşertmektedir.
“Evlilikten sonra insanın şahsiyeti toplumsal şahsiyete dönüşür. İnsan, eşini karşı ailesinin onurunu korumak ve gelecekte olacak çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak, onları himaye etme konusunda kendisini sorumlu hisseder. Bundan dolayı; bütün aklını, kapasitesini ve istidadını bu yolda kullanır.”
Aile ve yuva kurmanın öyle bir güzel eğitmenliği vardır ki, hiçbir şey onun yerini alamaz. Üstat şehit Murtaza Mutahhari (r.a) bu konu hakkında şöyle diyor:
“Öyle ahlaki özellikler vardır ki insan, aile kurma mektebi dışında hiçbir şeyle onu kazanamaz. Aile kurmak; başkalarının kaderi ile bir çeşit ilgilenmek alakalı olmaktır… bu dönemi geçirmeyen sözde ahlakçılar ve perhizcilerde ömürlerinin sonlarına kadar bir çeşit “hamlık” ve “çocukluk” olmuştur. İslam’da evliliğin kutsal sayılması ve bir çeşit ibadet olarak bilinmesinin nedeni… evliliğin tabii benlikten ve bireysellikten çıkmanın ilk basamağı olması ve insan şahsiyetinin genişlemesidir.”
Aynı şekilde evliliğin terbiyedeki rolü hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“… Bir çeşit “olgunluk” vardır ki; insan, evlilik ve aile kurmanın dışında -başka hiçbir şeyle- onu elde edemez. Ne medresede okumakla, ne nefisle cihat etmekle, ne gece namazı kılmakla, ne de iyi ve salih insanlara saygı göstermekle elde edemez. Bu (olgunluk) sadece burada, (evlilik ve aile kurmada) kazanılabilir.”
Birçok insanı görmüşüzdür ki; evlenmeden önce hiçbir ahlaki, dini ve toplumsal usul ve değerlere önem vermeyen, başıboş, laubali ve pervasız biri olmasına rağmen, evlendikten sonra hal ve davranışları değişmiştir. Metin ve vakarlı davranışlara sahip olmuştur. Davranışlarında bir çeşit ağırlık ve metanet oluşmuştur.
“EŞ” ALLAH’IN HİKMET NİŞANESİ VE SÜKÛNETİN KAYNAĞIDIR
İnsanları yaratan Allah’tır. Doğal olarak insanın özelliklerini, fıtratını, isteklerini ve içgüdülerini en iyi bilen O’dur. Erkek ve kadının yaratılması, birbirlerine olan ihtiyaçları ve birlikte olmaları Allah’ın hikmet ve nişanelerindendir. Allah evliliği, sevgi, rahmet ve sükûnetin nedeni olarak tanıtmaktadır:
“Yine O'nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.”
Bu ısınma ve sükûnet, psikologların ve doktorların dedikleri gibi normal bir sükûnet ve ısınma değildir. Onların dediklerinin yanında, vakarlı olmak, fikirsel ve ruhsal sebat, kendi değerini bilmek, şahsiyetli olduğunu hissetmek, haysiyetli olmak… gibi kavramları da kapsamaktadır.
“EVLİLİK” İNSAN AMELLERİNE DEĞER KAZANDIRIR
Evlilik ve sıcak bir yuva kurmak insanın varlığını olumlu yönde etkiler, değerini arttırır ve şahsiyetini olgunlaştırır. Böylece amelleri ve ibadetleri melekler ve Allah nezdinde daha çok değer kazanır. Öyle ki on katı kadar artar. Örnek olarak şu hadise dikkat ediniz:
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
“Evli insanın kılmış olduğu iki rekât namaz, bekâr insanın kılmış olduğu yetmiş rekâtlık namazdan daha faziletlidir.”
ALLAH KATINDA EN DEĞERLİ YUVA
Evlilik ile kurulan ocak ve yuvayı Allah sever, lütufta bulunur. Sevgi ve şefkat ile bakar. Bu gerçeği Allah’ın en son ve en büyük elçisi olan Peygamber efendimiz (s.a.a) bizler için buyurmuştur:
“İslam’da kurulan hiçbir bina evlilik kadar Allah nezdinde sevimli değildir.”
Allah’ın, insanın ocağına ve yuvasına muhabbet göstermesinden ve onları sevmesinden… hem de en yüce bir şekilde sevmesinden, o yuvaya merhamet ve şefkat ile bakmasından daha büyük bir nimet ve saadet olabilir mi .??
İFTİHAR MADALYASI
Emirü’l-Müminin İmam Ali (a.s) evliliğin değerine ilişkin şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (s.a.a) sahabesinden evlenen herkese istisnasız “dini kâmil oldu” buyurdu.”
Ne kadar ilginç! Evlilik, Resulullah’a (s.a.a) evlenenlerin göğsüne iftihar madalyası taktıracak kadar önemli imiş. Demek ki konu çok sıradan bir mesele değilmiş…
Peygamber efendimizin (s.a.a) sözünden anlaşıldığı üzere; insan evlenmediği müddetçe dini tehlikededir. Çünkü cinsel istekler, içgüdüler, ruhsal baskılar, yalnızlık hissi, başıboşluk, sığınacak bir yerin ve toplumsal bir mesuliyetin olmaması ve bekârlığın diğer yan etkileri, dinin temellerini sarsar, onlara zarar verir. Ama evlilik ve sıcak bir yuva kurarak iyi bir eşe, sırdaşa, hayat arkadaşına sahip olmak, cinsel istekleri ve içgüdüyü kontrol ettiği gibi, psikolojik açıdan da insanda sükûnet ve huzura neden olur. Aynı zamanda insanın, Allah’a olan tevekkülünü çoğalttığı gibi onu istikrarsızlık ve yalnızlıktan da kurtarır. İnsan kendisini güvende hisseder ve şahsiyetli olduğuna inanır. Gözünü başka yerlerden çeker sadece eşine yönelir… Sonuçta Allah’a daha çok yakınlaşır, ilahi nimetlere kavuşur; imanı kuvvetlenir, kemale ulaşır.