Konuya cevap cer

Mesaj

<blockquote data-quote="vaveyla" data-source="post: 55164" data-attributes="member: 12">Yaratıkların&nbsp; en mükemmeli,&nbsp; ve en şereflisi&nbsp; olan,&nbsp; alemde var olan her şey hizmetine sunulan&nbsp;&nbsp; insanın&nbsp; Allah&nbsp;&nbsp; katındaki&nbsp;&nbsp; değeri&nbsp;&nbsp; îman,&nbsp;&nbsp; ibadet,&nbsp;&nbsp; sâlih&nbsp;&nbsp; amel,&nbsp;&nbsp; takva&nbsp;&nbsp; ve&nbsp;&nbsp; güzel&nbsp;&nbsp; ahlakı nispetindedir.&nbsp; Çünkü Allah&nbsp; insanları&nbsp; bu açıdan değerlendirmekte,&nbsp; onların&nbsp; fizik yapılarına, renklerine, ırklarına, cinsiyetlerine, sağlam veya engelli oluşlarına bakmamaktadır.&quot;Engelli&quot; kavramı; zihin, ruh, beden ve uzuvlarda&nbsp; bulunan bir ârıza ve hastalık sebebiyle hayatını sürdürmede, işlerini görmede ve topluma uyum sağlamada sıkıntısı bulunan kimseleri ifade eder. Engelliler &quot;özürlü&quot; kavramı ile de ifade edilmektedir. Özürlüler hakkında hazırlanan kanun tasarısında &quot;engelli&quot; şöyle tanımlanmaktadır: “Doğuştan veya sonradan, herhangi bir hastalık veya kaza sonucu, bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, duyusal ve duygusal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan bireydir.”İster sağlıklı ister engelli olsun her insan, Allah'ın yer yüzünde yarattığı&nbsp; en kıymetli ve en değerli varlıktır.Yüce Allah, insanları servetleri, ırkları, renkleri, cinsiyetleri, dilleri, nesepleri, fizyolojik yapıları, engelli veya sağlıklı oluşları açısından değerlendirmez. Onları&nbsp; îman, sâlih amel, güzel ahlâk, ibadet ve itâatleri veya inkâr, şirk, nifâk, isyan ve kötü davranışları, takva veya zulüm sahibi olup olmamaları açısından değerlendirir. &quot;Allah katında en üstün olanınız en muttakî olanınızdır&quot; (Hucûrât, 49/12) anlamındaki âyet ile&nbsp; &quot;Allah sizin sûretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize (îman veya inkâr halinize) ve amellerinize bakar&quot;[3] anlamındaki hadis, bu gerçeği ifade etmektedir. Kur'ân ve hadislerde engellilere bu bağlamda yer verilmektedir.&nbsp; Kur’ân’da dünya veya âhiret&nbsp; hayatında,&nbsp; hakîkî,&nbsp; çoğunlukla mecâzî&nbsp; anlamda görme, işitme,&nbsp;&nbsp; konuşma,&nbsp;&nbsp; ortopedik&nbsp;&nbsp; ve&nbsp;&nbsp; zihinsel&nbsp;&nbsp; engellilik&nbsp;&nbsp; ile&nbsp;&nbsp; genel&nbsp;&nbsp; anlamda&nbsp;&nbsp; hastalıklardan&nbsp;&nbsp; söz edilmektedir. Hakîkî anlamdaki engellilik, ya benzetme veya dîni görevlerde ruhsat bildirme veya tedâvi etme veya değer verme bağlamında geçmektedir. Kur'ân'da,&nbsp;&nbsp; fiziksel&nbsp;&nbsp; anlamda&nbsp;&nbsp; çeşitli&nbsp; musibetlere&nbsp; maruz&nbsp;&nbsp; kalan&nbsp;&nbsp; peygamberlerden&nbsp;&nbsp; söz edilmiş&nbsp; ve bu&nbsp; sıkıntılar&nbsp; karşısında metanet&nbsp; ve&nbsp; sabır&nbsp; göstermelerinden dolayı&nbsp; örnek olarak övgüyle&nbsp;&nbsp; zikredilmişlerdir.&nbsp;&nbsp; Mecâzî&nbsp;&nbsp; anlamda&nbsp;&nbsp; engellilik;&nbsp;&nbsp; îman&nbsp;&nbsp; etmeyen&nbsp;&nbsp; insanların&nbsp;&nbsp; ilâhî gerçekleri&nbsp;&nbsp; anlamamaları,&nbsp;&nbsp; görmemeleri,&nbsp;&nbsp; duymamaları&nbsp;&nbsp; ve&nbsp;&nbsp; konuşamamaları&nbsp;&nbsp; bağlamında Kuranda, geçmektedir. Ahiret hayatında görme, duyma ve konuşma engelli olmak; hakîkî ve mecâzi&nbsp;&nbsp; anlamda,&nbsp;&nbsp; kâfirler&nbsp;&nbsp; için&nbsp;&nbsp; gerçekten&nbsp;&nbsp; kör,&nbsp;&nbsp; sağır&nbsp;&nbsp; ve&nbsp;&nbsp; dilsiz&nbsp;&nbsp; olmaları&nbsp;&nbsp; veya&nbsp;&nbsp; kendilerini sevindirecek şeyleri görememeleri, duyamamaları ve delil ile konuşamamalarıdır. En güzel biçimde yaratılan insanın fizîkî ve ruhî varlığını sağlıklı olarak, sürdürmesi emel&nbsp; görevidir.&nbsp; Bu görevin&nbsp; ihmali,&nbsp;&nbsp; insanda bir&nbsp; takım özürlerin meydana gelmesine sebep olabilmektedir.&nbsp; Öte yandan insan,&nbsp; ölümü ve hayatı&nbsp; ile imtihan halindedir.&nbsp; Bazen nimetlerle bazen de musibetlerle imtihan olur. Dolayısıyla başına gelen her sıkıntının müsebbibi bizzat kişinin kendisi&nbsp; olmayabilir.&nbsp;&nbsp; İlâhî&nbsp;&nbsp; imtihanın yanı&nbsp; sıra,&nbsp; anne-baba ve&nbsp; toplumun da&nbsp; ihmal&nbsp; ve kusurları olabilir. İster&nbsp;&nbsp; ilâhî&nbsp; bir&nbsp;&nbsp; imtihan&nbsp; sonucu,&nbsp;&nbsp; isterse&nbsp; kendisi&nbsp; ve diğer insanların kusuru&nbsp; sebebiyle olsun&nbsp;&nbsp; bir&nbsp; musibetle&nbsp;&nbsp; karşılaşsın&nbsp;&nbsp; insanın&nbsp;&nbsp; her&nbsp;&nbsp; şeyden&nbsp;&nbsp; önce&nbsp; metanet&nbsp;&nbsp; ve&nbsp;&nbsp; sabır&nbsp;&nbsp; gösterebilmesi gerekir.&nbsp; Bu,&nbsp;&nbsp; sıkıntılarından kurtulmak&nbsp; için maddî&nbsp; ve manevi&nbsp; çarelere&nbsp; başvurmasına&nbsp; engel değildir. Çarelere başvurur ancak “musibet ancak Allah’ın izni ve takdiri ile olmuştur, O, izin vermeseydi&nbsp; olmazdı,&nbsp; bunda da bir hayır vardır diyerek” rahat olma bilincini kazanabilmesi, insanın Allah’a olan imanının sonucudur.Engelli doğmak veya sonradan engelli olmak hiç kimsenin kendi tercihi değildir. Bizim kader anlayışımıza göre kişi bazen kendi ihmalinden, bazen de kendi dışındaki sebeplerden dolayı engelli durumuna düşebilir. Ülkemizde milyonlarca dolar ekonomik kayba sebep olan trafik kazaları, binlerce insanın can kaybına ve sakat kalmasına sebep olmaktadır. Dünyadaki savaşlar, terör olayları, sakatlar ordusuna her gün yeni yeni kurbanlar ilave etmektedir. Terör olayları ülkeleri; sosyal ve ekonomik yönden, moral ve motivasyon açısından çökerttiği gibi; insanların bazen canına, bazen de sağlıklı yaşamasına engel teşkil etmektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı sağlıklı olan herkesin potansiyel bir engelli olduğunu unutmaması gerekmektedir.</blockquote>

[QUOTE="vaveyla, post: 55164, member: 12"] Yaratıkların en mükemmeli, ve en şereflisi olan, alemde var olan her şey hizmetine sunulan insanın Allah katındaki değeri îman, ibadet, sâlih amel, takva ve güzel ahlakı nispetindedir. Çünkü Allah insanları bu açıdan değerlendirmekte, onların fizik yapılarına, renklerine, ırklarına, cinsiyetlerine, sağlam veya engelli oluşlarına bakmamaktadır. "Engelli" kavramı; zihin, ruh, beden ve uzuvlarda bulunan bir ârıza ve hastalık sebebiyle hayatını sürdürmede, işlerini görmede ve topluma uyum sağlamada sıkıntısı bulunan kimseleri ifade eder. Engelliler "özürlü" kavramı ile de ifade edilmektedir. Özürlüler hakkında hazırlanan kanun tasarısında "engelli" şöyle tanımlanmaktadır: “Doğuştan veya sonradan, herhangi bir hastalık veya kaza sonucu, bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, duyusal ve duygusal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan bireydir.” İster sağlıklı ister engelli olsun her insan, Allah'ın yer yüzünde yarattığı en kıymetli ve en değerli varlıktır. Yüce Allah, insanları servetleri, ırkları, renkleri, cinsiyetleri, dilleri, nesepleri, fizyolojik yapıları, engelli veya sağlıklı oluşları açısından değerlendirmez. Onları îman, sâlih amel, güzel ahlâk, ibadet ve itâatleri veya inkâr, şirk, nifâk, isyan ve kötü davranışları, takva veya zulüm sahibi olup olmamaları açısından değerlendirir. "Allah katında en üstün olanınız en muttakî olanınızdır" (Hucûrât, 49/12) anlamındaki âyet ile "Allah sizin sûretlerinize ve servetlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize (îman veya inkâr halinize) ve amellerinize bakar"[3] anlamındaki hadis, bu gerçeği ifade etmektedir. Kur'ân ve hadislerde engellilere bu bağlamda yer verilmektedir. Kur’ân’da dünya veya âhiret hayatında, hakîkî, çoğunlukla mecâzî anlamda görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engellilik ile genel anlamda hastalıklardan söz edilmektedir. Hakîkî anlamdaki engellilik, ya benzetme veya dîni görevlerde ruhsat bildirme veya tedâvi etme veya değer verme bağlamında geçmektedir. Kur'ân'da, fiziksel anlamda çeşitli musibetlere maruz kalan peygamberlerden söz edilmiş ve bu sıkıntılar karşısında metanet ve sabır göstermelerinden dolayı örnek olarak övgüyle zikredilmişlerdir. Mecâzî anlamda engellilik; îman etmeyen insanların ilâhî gerçekleri anlamamaları, görmemeleri, duymamaları ve konuşamamaları bağlamında Kuranda, geçmektedir. Ahiret hayatında görme, duyma ve konuşma engelli olmak; hakîkî ve mecâzi anlamda, kâfirler için gerçekten kör, sağır ve dilsiz olmaları veya kendilerini sevindirecek şeyleri görememeleri, duyamamaları ve delil ile konuşamamalarıdır. En güzel biçimde yaratılan insanın fizîkî ve ruhî varlığını sağlıklı olarak, sürdürmesi emel görevidir. Bu görevin ihmali, insanda bir takım özürlerin meydana gelmesine sebep olabilmektedir. Öte yandan insan, ölümü ve hayatı ile imtihan halindedir. Bazen nimetlerle bazen de musibetlerle imtihan olur. Dolayısıyla başına gelen her sıkıntının müsebbibi bizzat kişinin kendisi olmayabilir. İlâhî imtihanın yanı sıra, anne-baba ve toplumun da ihmal ve kusurları olabilir. İster ilâhî bir imtihan sonucu, isterse kendisi ve diğer insanların kusuru sebebiyle olsun bir musibetle karşılaşsın insanın her şeyden önce metanet ve sabır gösterebilmesi gerekir. Bu, sıkıntılarından kurtulmak için maddî ve manevi çarelere başvurmasına engel değildir. Çarelere başvurur ancak “musibet ancak Allah’ın izni ve takdiri ile olmuştur, O, izin vermeseydi olmazdı, bunda da bir hayır vardır diyerek” rahat olma bilincini kazanabilmesi, insanın Allah’a olan imanının sonucudur. Engelli doğmak veya sonradan engelli olmak hiç kimsenin kendi tercihi değildir. Bizim kader anlayışımıza göre kişi bazen kendi ihmalinden, bazen de kendi dışındaki sebeplerden dolayı engelli durumuna düşebilir. Ülkemizde milyonlarca dolar ekonomik kayba sebep olan trafik kazaları, binlerce insanın can kaybına ve sakat kalmasına sebep olmaktadır. Dünyadaki savaşlar, terör olayları, sakatlar ordusuna her gün yeni yeni kurbanlar ilave etmektedir. Terör olayları ülkeleri; sosyal ve ekonomik yönden, moral ve motivasyon açısından çökerttiği gibi; insanların bazen canına, bazen de sağlıklı yaşamasına engel teşkil etmektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı sağlıklı olan herkesin potansiyel bir engelli olduğunu unutmaması gerekmektedir. [/QUOTE]

Adı

İnsan doğrulaması

Günün ilk namazı hangi namazdır